- 04 Mayıs 2017 Perşembe 11:57

Türkiye’deki siber güvenlikte uzman açığının kapatılması çalışmaları

A
A
A
Türkiye’deki siber güvenlikte uzman açığının kapatılması çalışmaları

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tuncay Yiğit, Türkiye’de bilgi, bilişim ve siber güvenlik alanında uzman açığı bulunduğunu söyledi. Bunun önemli bir sorun olduğunu kaydeden Yiğit, son yıllarda Türkiye’nin bilgi, bilişim ve siber güvenlik uzmanı yetiştirmek ve istihdamını sağlamak gayesiyle ’Milli Politika’ izlemeye başladığını dile getirdi. SDÜ Bilgisayar Mühendisliğinin ‘yazılım’ alanında çok iddialı bir konumda olduğunu kaydeden Yiğit, ’beyaz şapkalı hacker’ açığının kapatılması konusunu misyon edindiklerini kaydetti.



SDÜ olarak ‘biz de varız’ diyoruz


"Çağımızda bilgi güvenliği çok değer kazandı. Artık siber ordu, savaşlar gibi kavramlar ortaya atılıyor, tartışma konusu yapılıyor" diyen Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tuncay Yiğit, sözlerine şöyle devam etti:


"SDÜ Bilgisayar Mühendisliği olarak bilgi güvenliği açısından ‘biz de varız’ diyoruz. Bilgisayar Mühendisliğinde öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimizle beraber siber güvenlik alanında farkındalık oluşturmak için çalışıyoruz. Bu bağlamda her hafta bir etkinlik düzenliyoruz. Bir takım ruhu ile çalışıyoruz. Ülkemizin siber güvenlik alanındaki açığını uzman ve bilim insanları ile kapatmak istiyoruz. Siber güvenlik istihdamına katkı sağlayacak insan gücünü yetiştirmek için çaba gösteriyoruz. Gelecekte bu alanda çalışmak isteyenlere destek sağlamak misyonunu izliyoruz. Dönem başından bu yana öğrencilerimizin derslerinin haricinde her hafta etkinlikler yapabilmeleri için imkan sağladık. Öğrencilerimizin siber güvenlik alanındaki etkinliklere katılımları üst düzeyde idi."



"SDÜ önemli misyon üstlendi"


Prof. Dr. Yiğit, ağ ortamındaki zafiyetleri giderecek uygulamalar ve çözüm önerileri de sunduklarını, ayrıca ‘milli politika’ haline gelen ‘siber güvenlik yetiştirilmesi ve istihdamı’ için SDÜ olarak önemli misyonları yerine getirdiklerini anlattı. 2005’de açılan SDÜ Bilgisayar Mühendisliğinin bin 200 lisans, 250 lisansüstü öğrencisi bulunduğunu belirten Yiğit, "1 ve 2. öğretim açık. Uzaktan öğretim modeli de uyguluyoruz. Ama bir süredir uzaktan eğitim için öğrenci almıyoruz. Her akademik yıl ortalama 200 mezun veriyoruz" dedi.



Öğrencilerimiz ‘Siber Yıldız’ Yarışması’nda Türkiye 2’incisi olmayı başardı


Yazılım açısından SDÜ Bilgisayar Mühendisliğinin çok iddialı bir konumda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yiğit, "Siber güvenlik alanında iyi bireyler yetiştirmek istiyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmaların sonucunda görüyoruz ki öğrencilerimiz ülke genelinde adından söz ettiriyor. Çeşitli yarışmalarda dereceler kaydediyorlar. Bunlar bize gurur veriyor. Örnek olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) 20 Ocak 2017 tarihinde ’Ulusal Siber Olayların Önlenmesi ve Siber Güvenliğin Sağlanması’ amacıyla hazırlanan Siber Güvenlik Uzmanı Alımı için ‘Siber Yıldız’ Yarışması düzenlenmişti. Siber Yıldız Yarışması 24 saat sürmüştü. 12 bin 416 bireysel, bin 256 grup katılmıştı. SDÜ öğrencileri Siber Güvenlik Takımı üyesi Besim Altınok, Meryem Albayrak’ın yer aldığı 4 kişiden oluşan Kırmızı- Beyaz Takımı, Türkiye 2’ncisi olmuştu. Kırmızı-Beyaz Takımı, Türkiye Şampiyonu olan grup ile aynı puanı kazanmıştı. Ancak yarışma konseptinde verilen süreyi tamamlama açısından 56 dakika geride kalmıştı. Bir başka söyleyişle 1’inci olan takım görevi 17 saat 38 dakikada tamamlamıştı. Kırmızı-Beyaz Takımı ise 18 saat 34 dakikada senaryo gereği istenilen işlemi gerçekleştirmişti. Ve 1’inci olan takım ile aynı puanı (3597) almayı başarmıştı" diye konuştu.


Yiğit, bilgi güvenliği uzmanı, bilişim uzmanı ve siber güvenlik uzmanı yetiştirmek için gerçekleştirilen programlar çerçevesinde Haziran 2017’de kamp düzenleyeceklerini ifade etti.



23 Mayıs’ta Online Yarışma


SDÜ Bilgisayar Mühendisliği 4’üncü sınıf öğrencisi ve Siber Güvenlik Takımı Başkanı Ali Topal, 23 Mayıs’ta tüm üniversitelerin katılımına açık olacak şekilde yarışma düzenleyeceklerini söyledi. BTK’nın açtığı Siber Yıldız Yarışması’nda üye arkadaşlarının Türkiye 2’ncisi olarak büyük bir başarıya imza attığı için gururlu olduklarını kaydeden Ali Topal, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Amacımız Türkiye genelinde siber güvenlik alanında farkındalık oluşturabilmektir. Bir nevi istihdam açığını kapatabilmektir. Bunun için öğrenci arkadaşlarımızla birlikte gerekli eğitimleri alıyoruz. Akademik düzeyde aldığımız bilgileri, konferans ile pekiştiriyoruz. Ayrıca 2-3 haftada bir kez düzenlenen yarışmalarla bilgileri destekliyor, pekiştiriyoruz. Bu bağlamda 23 Mayıs 2017 Salı tarihinde SGT ve GameOfPwners işbirliğinde UNICTF düzenliyoruz. Bu standart bir yarışma değil. İçeriği daha özgün. Özel senaryolar ile makineler hazırlayacağız sanal ortamda. Başvurucunun bu makinelere sanal ortamda sızmasını isteyeceğiz. Yani o makineyi hacklemeleri gerekecek. Yarışma çerçevesinde belirlediğimiz kriterler, kotalar var. Çeşitli aşamaları geçmeleri gerekiyor. Hedefe ulaşan artık derecelendirilecek. Yarışma için başvurular 28 Nisan 2017 Cuma tarihinde başlıyor. Her üniversiteden maksimum 4’er kişilik 3 grup alacağız."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.