EKONOMİ - 20 Şubat 2017 Pazartesi 13:28

İsrail’den 400 bin turist bekleniyor

A
A
A
İsrail’den 400 bin turist bekleniyor

Türkiye ve İsrail ilişkilerinde başlayan normalleşme turizmcilerin bu pazarla ilgili beklentilerini de artırdı. Bu yıl İsrail’den gelen turist sayısının 400 bine ulaşabileceğini belirten Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır, iki ülkenin başta inanç turizmi alanında olmak üzere ortak tanıtım kampanyaları yürütebileceğini kaydetti.
Türkiye ve İsrail ilişkilerinde başlayan normalleşmenin ardından Tel Aviv’de gerçekleştirilen Uluslararası Akdeniz Turizm Fuarı’nda (IMTM) alınan sonuçlar, İsrail turizm pazarıyla ilgili beklentileri artırdı. Türkiye’nin 7 yıl aradan sonra ilk kez bakanlık düzeyinde katıldığı fuar sonrasında İsrail’den gelen turist sayısında hızlanma bekleniyor. Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) yaptığı değerlendirmeye göre, bu yıl İsrail’den gelen turist sayısı 400 bine ulaşabilir. İsrail, geçen yıl turizmde artış gösteren nadir ülkeler arasında yer almıştı. 2016 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 30 düşerken, İsrail’den gelen turist sayısı ise yüzde 30 artarak 294 bin kişiye ulaşmıştı.
Doping etkisi yapacak
Fuar sonrasında TÜROB tarafından bir sonuç raporu hazırlandı. Raporda, iki ülke arasında gerçekleştirilen temasların ve canlandırılan ilişkilerin İsrail turizm pazarı için doping olacağı belirtildi. İsrailli turistlerin, tatil amacıyla Antalya, Alanya, Marmaris ve Bodrum’u öncelikli olarak tercih ettiği belirtilen raporda, havayolu ile sadece 45 dakikalık uçuş mesafesinin önemli bir avantaj olduğu kaydedildi. Raporda, kültür turizmi amacı ile ülkemize gelen İsrailli turistlerin de en çok İstanbul, Doğu Karadeniz ve Kapadokya bölgesine ilgi gösterdiği ifade edildi.
"Ortak tanıtım yapabiliriz"
İsrail turizm pazarını değerlendiren TÜROB Başkanı Timur Bayındır, iki ülkenin başta inanç turizmi alanında olmak üzere özellikle uzak destinasyonlarda ortak tanıtım kampanyaları yürütebileceğine işaret etti. Bayındır, şunları söyledi: "İsrail pazarında; Rize ile Batum ortak destinasyon, Kapadokya, Doğu Karadeniz, Şanlıurfa ve İzmir destinasyonu tanıtımı olumlu sonuçlar verecektir. İsrail-Türkiye arasında feribot seferlerinin Haifa-Antalya, Mersin, Alanya olmak üzere tekrar başlatılması turizm talebine olumlu katkı sağlayacaktır. Türk Hava Yolları’nın her gün 9, Pegasus’un ise her gün 3 adet, İstanbul-Tel Aviv karşılıklı uçuşu bulunması, İsrail’den Türkiye’ye gelecek olan ya da Türkiye üzerinden aktarma yapacak turistler için oldukça önemli bir ulaşım ve tercih avantajı oluşturuyor. İsrail pazarı ile ilgili fuarda yapılan ikili görüşmeler dikkate alınarak 2017 yılında ülkemize gelecek İsrailli turist sayısında artış trendinin süreceğini öngörüyoruz".
İsrailli turizmciler de umutlu
Öte yandan Timur Bayındır’ın başkanlığındaki TÜROB, Başkan Yardımcıları Müberra Eresin ve Armin Zerunyan, Genel Sekreter Hediye Güral Gür ve Genel Müdür İsmail Taşdemir’den oluşan heyetle fuarda yoğun temaslarda bulundu. TÜROB heyeti, İsrail Otelciler Birliği Başkanı Eli Gönen ile bir araya gelerek, iki ülke arasındaki turizm ilişkilerini değerlendirdi. İsrail Otelciler Birliği Başkanı Eli Gönen, Türkiye’nin kendileri için çok önemli bir pazar olduğu mesajını vererek, "Bu yıl İsrail’den Türkiye’ye gidecek turist sayısında artış öngörüyoruz. Türk turistleri de ülkemize bekliyoruz" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.