YEREL HABERLER - 28 Temmuz 2017 Cuma 13:23

En fazla talep gören ünlü burunlar

A
A
A
En fazla talep gören ünlü burunlar

Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op.

Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır Baykal, estetik operasyonlarında en fazla talep gören ünlü burunların olduğunu söyledi.


Hastaların sıkça sordukları sorunun burun estetiği ile sevdikleri, beğendikleri bir yıldızın burnuna sahip olup olamayacakları olduğunu belirten Op. Dr. Bahadır Baykal, "Bir şarkıcının, aktör ya da aktristin burnunu çok beğenmek, hayranlık duymak normaldir ve bu durum beğeni olarak kalmalıdır. Ünlü birinin ya da bir başkasının burnunun aynısını talep etmek doğru bir yaklaşım değildir. Kim Kardashian ve Scarlett Johansson çok güzel kadın olabilir ama aynı burunların sizin yüzünüzde de aynı şekilde durması mümkün değildir. Herkesin burnu kendi yüzüne özeldir ve bu nedenle burun estetiği kişinin kendi ihtiyaçları doğrultusunda kişiye özel olarak tasarımlanmalıdır" diye konuştu.


Başka bir burnu kopyalamak doğru olmamakla birlikte, ünlülerin yüzlerini incelemek ve onların güzelliklerini konuşmanın da doktorlar açısından oldukça keyifli olduğunu söyledi. Op. Dr. Bahadır Baykal, Türkiye’de de sıklıkla adı geçen ünlülerin Beren Saat, Gökçe Bahadır, Neslihan Atagül, Elçin Sangu ve diğerleri olduğunu anlattı. Bu listenin uzayıp gittiğini anlatan Baykal, şöyle konuştu: "Listede kadınların isimleri çoğunlukta, erkeklerde ise kadınlara oranla, erkek yıldızların burunlarından fazla bahsetmemelerine rağmen yinede öne çıkan bir kaç isim var; Kıvanç Tatlıtuğ, Burak Özçivit bunların başında geliyor."


Burnun yüzün tam merkezinde olmasının, onu en dikkat çeken yüz özelliği yaptığını söyleyen Op. Dr. Bahadır Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Bir kişi ile yüz yüze konuşurken ilk önce burnu dikkatinizi çeker. Bu nedenledir ki herkesin yüzüyle uyumlu, mükemmel bir burna sahip olma arzusu çok doğaldır. Bize gelen kişilerin birbirinden oldukça farklı estetik hedefleri mevcuttur. Mesela erkekler genellikle burun kemerinin küçültülmesi için burun estetiğinde çözüm ararken, kadınların hem kemer hem de burun uçlarında inceltme talebi var. Kadın erkek pek çok kişi burun ebatlarında küçültme, burun kemeri, burun ucu eğrilikleri, asimetrisi gibi çok çeşitli sorunlara çözüm ararlar. Bu düzeltmelerin nasıl olacağına ilişkin araştırma yapanlar beğendikleri ünlülerin burunlarından feyz alır. Buraya kadar her şey normal, doğru olmayan ise aynı burnun kopyalanmak istenmesidir."


Baykal’ın verdiği bilgiye göre, en fazla kopyalanmak istenen yabancı yıldızlar şöyle:


Kate Middleton; Birleşik Krallık Prensesi Kate Middleton’ın burnu düz yapısı ve burun üçünün çok iyi şekillenmiş olmasıyla neredeyse mükemmele yakın.


Angelina Jolie; Hollywood’un en güzeli aktristi. Angelina Jolie’nin mükemmel simetrideki burnu tüm yüz özellikleri ve ünlü dudaklarıyla harika bir uyum içerisinde.


Jessica Alba; sevimli düğme burnu pek çok kadını imrendiriyor. Çok geniş de değil çok dar da, tüm yüz özellikleri ile dengeli.


Scarlett Johansson; burun kemiği ve diğer burun bölümlerinin muhteşem yapılanmış olması çok güzel bir burnu beraberinde getirmiştir. Çok incelikli bir rinoplasti ameliyatı ile daha feminen bir görüntüye sahip olmuştur.


Charlize Theron’a hayran olmak için de elbette çok fazla sebep var iyi bir oyuncu ve güzel bir kadın olması da bunların başında geliyor. Burun ucundaki doğru hacimle tam olarak mükemmele yakın bir burna sahip. Burun ucu düzeltme ameliyatları oldukça zor ve burun estetiği cerrahinin deneyimli ve yetenekli olması gerekir.


Kim Kardashian’ın ise bu kadar göz önünde olup milyonlar tarafından takip ediliyor olması, doğal olarak onu popüler burun listesinin en başına koyuyor. Burun ucu oldukça inceltilmiş ve burun ucu ile dudak arasındaki doğru acı ile Kim Kardashian’ın burnu daha epey konuşulacak gibi."


Ünlü birinin burnunu kopyalamak isteyenlere, doğru beklentilerle gelenlerden daha fazla zaman ayırıp daha dikkatli incelediklerini söyleyen Op. Dr. Bahadır Baykal, şunları söyledi:


"Sonuçta bu hastaların beklentilerinin gerçekçi olmaması yaşayacakları hayal kırıklıklarını da beraberinde getirebilmektedir. Burun estetiği ile amaçlanan, yüzde denge ve uyumun iyileştirilmesi olmalıdır ve bunu başkalarının burnunu kopyalayarak gerçekleştirme şansınız yoktur. Herkesin burnu eşsiz ve kendine özeldir, burun estetiği ile burnunuzun daha iyi görünmesi sağlanır ve bu da ancak sizin ihtiyaçlarınıza yönelik özel bir tasarım yapılarak mümkün olacaktır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”