SAĞLIK - 06 Nisan 2018 Cuma 12:34

"Doğumsal özürler genellikle gebeliğin ilk ayından sonraki dönemde oluşur"

A
A
A
"Doğumsal özürler genellikle gebeliğin ilk ayından sonraki dönemde oluşur"

Prof.

Prof. Dr. Mehmet Seven, anne adayının gebelik döneminde yüksek doz radyasyona maruz kalmasının bebeği etkileyerek düşük, başın küçük olması (mikrosefali), öğrenme güçlüğü, entelektüel yetersizlik (zekâ geriliği) ve büyüme gelişme geriliği gibi zihinsel ve bedensel özürlere neden olabildiği gibi, çocukluk çağı kanser riskinin de artmasına yol açacağını söyledi.



İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı ve Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi (GETAM) Mesul Müdürü Prof. Dr. Mehmet Seven, doğumsal özürlere neden olan çevresel etkenler ve alınması gereken önlemler hakkında açıklamalarda bulundu.


Prof. Dr. Seven, Türkiye’de doğumsal özre neden olan çevresel etkilerin araştırıldığı ve bu konuda bilimsel raporların hazırlandığı tek merkezin GETAM olduğunu belirterek, "GETAM; Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin Dâhili Bilimler Bölümüne Bağlı Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı bünyesinde faaliyet gösteren, Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış Genetik Hastalıklar Tanı Merkezidir" dedi.



"Doğumsal özürlerin toplumda görülme sıklığı yüzde 3-5 arasında"


Teratolojik danışmayı anne adaylarının gebelik döneminde maruz kaldığı çevresel faktörlerin, doğacak bebekleri üzerine olumsuz etkilerinin araştırılması ve bilimsel veriler ışığında doğumsal özürler hakkında anne adayları ile gebeliği takip eden uzmanların bilgilendirilmesi işlemi olarak tanımlayan Prof. Dr. Seven, doğumsal özürlerin toplumda görülme sıklığının yüzde 3-5 arasında değiştiğini ifade etti.


Bu orana temel risk adı verildiğini vurgulayan Prof. Dr. Seven açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Her kadın gebe kaldığında bu temel riske sahiptir. Doğumsal özürler çoğunlukla genetik veya çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Ancak günümüzde her türlü teknolojik imkâna ve geliştirilen yeni yöntemlere rağmen, doğumsal özürlerin yaklaşık yarısının nedeni belirlenemez. Gebelik döneminde radyasyon veya yüksek ısıya maruz kalma gibi faktörler doğacak bebekte bedensel veya zihinsel özre neden olabilir. Bunlardan röntgen çekimleriyle alınan radyasyon en sık karşılaşılanıdır".


Prof. Dr. Seven, anne adayının gebeliğin ilk ayında, tedavi amacıyla röntgen çektirmesinin düşüğe ya da doğacak çocukta bedensel ve zihinsel özre yol açmayacağını fakat düşüğe neden olma ihtimalinin oluşabileceğini dile getirdi. Prof. Dr. Seven, doğumsal özürlerin genellikle gebeliğin ilk ayından sonraki dönemde oluştuğunu sözlerine ekledi.



"Her röntgen çekimi doğumsal özre neden olmaz"


Her röntgen çekiminin doğumsal özre neden olmayacağını vurgulayan Prof. Dr. Seven, "Öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, gebelikte mecbur kalınmadıkça röntgen çekimi dâhil bebeği etkileyebilecek her türlü fiziksel etkenden sakınılması gerekir. Ancak anne adayları, genellikle hamile olduklarını bilmeden, bazen de bilerek gebelik dışı sağlık sorunları nedeniyle tanı amaçlı röntgen çektirmek zorunda kalırlar. Röntgen çekimiyle alınan radyasyonun, alınan doza ve gebeliğin dönemine göre bebek üzerinde değişik etkileri olabilir. Gebeliğin başlangıcından doğuma kadar bir bebeğin alacağı toplam 5 Rad radyasyon güvenli doz olarak kabul edilmektedir. Genelde tanı amaçlı röntgen çekimlerinde bebeğin aldığı radyasyon dozu bedensel ya da zihinsel özre neden olabilecek düzeye erişmemektedir. Böyle durumlarda öncelikle radyasyona gebeliğin hangi döneminde maruz kalındığının, sonra da bebeğin maruz kaldığı radyasyon dozunun belirlenmesi gerekir" dedi.


Anne adayının gebelik döneminde yüksek doz radyasyona maruz kalmasının bebeği etkileyerek düşük, başın küçük olması (mikrosefali), öğrenme güçlüğü, entelektüel yetersizlik (zekâ geriliği) ve büyüme gelişme geriliği gibi zihinsel ve bedensel özürlere neden olabildiği gibi, çocukluk çağı kanser riskinin de artmasına yol açacağını ifade eden Prof. Dr. Seven, bu şekilde radyasyona maruz kalan anne adaylarının, vakit geçirilmeden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren GETAM’a yönlendirilmesi gerektiğini söyledi.



Radyasyon toprak, hava ve su gibi her yerde bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Seven, "Ancak bu radyasyon çok düşük düzeydedir. Hastane, araştırma enstitüleri, hava yolculuğu, bagajların röntgen taraması, inşaat, nükleer reaktörler ve nükleer destek tesisleri, ulaşım endüstrisi ve nükleer silah üretim tesisleri gibi bazı çalışma ortamlarında da radyasyona maruz kalınabilir. Ancak doğumsal özürler, gebelerin genellikle diş ve akciğer röntgeni, tomografi gibi tanı ya da tedavi amacıyla yapılan tıbbi işlemlerde radyasyona maruz kalmasıyla gündeme gelmektedir" şeklinde konuştu.


Prof. Dr. Seven, havaalanı, alışveriş merkezleri ve benzeri alanların girişinde yer alan metal detektörlerden geçiş esnasında maruz kalınan radyasyonun oldukça düşük düzeylerde olduğunu, doğumsal özür riskini arttırmadığını belirtti.


Prof. Dr. Seven, gebelik döneminde kadınların bu tip maruziyetlerden sakınmalarının en sağlıklı yol olarak kabul edildiğinin altını çizerek günlük uygulamada, kadınların gebe olduklarını belirttikleri takdirde görevliler tarafından bu dedektörlerden geçirilmediğini sözlerine ekledi.



Radyasyon dozu ölçümü için gebelikte radyasyona maruz kalan anne adaylarında öncelikle bebeklerinin maruz kaldığı radyasyon dozunun hesaplanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Seven sözlerine şöyle devam etti: "Radyasyon ölçümünün farklı yolları bulunmaktadır. Doz, vücudun herhangi bir bölümünün aldığı radyasyon miktarını ifade eder. Bu dozları ifade ederken sıklıkla Rad/Gray/Rem gibi ölçü birimleri kullanılır. Çekilen Röntgen/Tomografi ya da maruz kalınan radyasyon türüne göre gebenin maruz kaldığı radyasyon dozu hastanemizde görevli fizik uzmanları tarafından hesaplanmaktadır. Genel olarak, tüm vücut için güvenli radyasyon maruziyet dozu yılda 5 Rad’dır. Bazı kurumlar bir embriyo veya fetüsün (doğmamış bebek) alacağı güvenli doz sınırını belirlemiştir. Bu kurumlar doğmamış bir bebeğin tüm gebelik boyunca 500 milirad’dan (0.5 Rad) fazla doz radyasyon almamasını önermektedir (farklı yönergeleri olan kurumlar da vardır). Bu kurumlara göre bir gebelik ayı göz önüne alındığında, maruz kalınan güvenli dozun 1 ayda 50 milirad (0.05 Rad) üzerine çıkmaması tavsiye edilmektedir".


Prof. Dr. Seven, baba adayının radyasyona maruz kalmasının doğacak bebeği etkilemeyeceğini ifade etti. Birçok çalışmada, erkeklerde düşük düzey mesleki radyasyon maruziyeti ile doğumsal özürler ve çocukluk çağı kanserleri arasında ilişki bulunamadığını belirten Prof. Dr. Seven, testislere uygulanan 10 Rad’lık radyasyonun sperm sayısında geçici azalmaya neden olabileceğini fakat babaların radyasyona maruz kalmasının genellikle bebeklerinde doğumsal özürlülük oranını artırmadığını dile getirdi.



"Cerrahpaşa Tıp Fakültesi GETAM’da Verilen danışmanlık hizmetinin başarı oranı yüzde 96"


Prof. Dr. Seven, tanı amaçlı röntgen çekiminin gebeliğin sonlandırılmasını gerektirmediğini söyledi. Prof. Dr. Seven, "Tanı amaçlı röntgenle maruz kalınan radyasyon en sık karşılaşılan fiziksel etkenlerdendir. Ancak tanı amaçlı röntgen çekimiyle maruz kalınan radyasyon genellikle özürlü doğuma neden olmamaktadır. Tanı amacıyla çekilen röntgenle alınan radyasyon dozu, özürlü doğuma yol açabilecek düzeye erişmediğinden, gebeliğin sonlandırılması da gerekmez. Bu konuda bilgi almak için en doğru yol GETAM’a başvurmaktır. Röntgen filmi çekilen odaların giriş kapılarında ‘Gebeler Giremez’ yazılıdır. Hamile olduğunu bilmeden gebelik dışı sağlık sorunları nedeniyle değişik röntgen filmleri çektiren anne adayları, gebe olduklarını öğrendiklerinde çocuklarının ‘özürlü olacağı’ endişesine kapılarak çeşitli sağlık kurumlarına başvururlar. Her basamakta görevli hekimler; bu gebeleri, hem endişelerinin giderilmesi, hem de istenmeyen gebelik kayıplarının önlenmesi amacıyla mutlaka Cerrahpaşa GETAM’a yönlendirmelidir. GETAM’da bugüne kadar binlerce gebeye ‘danışma hizmeti verilmiş’ ve bu danışmaya istinaden rapor düzenlenmiş, danışma ve düzenlenen bu raporlardan sonra hem anne adayları çocuklarının özürlü doğacağı endişesinden kurtulmuş, hem de sağlıklı doğum yapmanın mutluluğunu yaşamışlardır. Bu amaçla yaptığımız çalışmalar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi GETAM’da verilen danışmanlık hizmetinin başarı oranının yüzde 96 olduğunu göstermiştir" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uçağın düştüğü gören vatandaşlar, o anları anlattı Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ı taşıyan uçağın düşmesin ardından vatandaşlar o anları anlattı. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad’ı taşıyan 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi uçağın Haymana ilçesi Kesikkavak köyü yakınlarında düşmesi sonrası köylüler gördüklerini anlattı. Evinde istirahat ettiği sırada bir patlama sesi geldiğini ifade eden vatandaş, "İkinci patlama sesi gelince herkes sokağa döküldü. Biri trafo patlamış dedi. Sonradan uçağın düştüğünü durduk. Zaten parçaları hep görünüyordu. Sonra Jandarma ekipleri gelince bizleri oradan çıkarttılar. Oradan sağ çıkma ihtimalleri yok, kötü bir patlama oldu. Herkese geçmiş olsun" dedi. Gazi Özgür’se saat 20.00-21.00 sıralarında yüksek bir patlama sesi duyduğunu ifade ederek, "Bir de yoğun bir sis ve hafif bir yağmur vardı. Patlamanın neticesini bilemediğimizden dolayı anlık haberler yayılmaya başladı. Haberler yayılmaya başlayınca arabaya bindim. Bölgede Jandarma ekipleri dronlarla arama yapıyorlardı. Deprem oluyor ve depremden önce gelen patlama sesi gibi bir ses geldi. Kalıntıları ilk gençler görünce Jandarmaya haber vermişler. Jandarma da olay yerine geldi ve herkesi uzaklaştırdı. Uçağın enkazı bulundu" diye konuştu. Olayı anlatan Gökhan Tekin ise, "Otelde teknik servis olarak çalışıyorum. Bir patlama sesi duydum. Otelde doğalgaz patlaması oldu diye bizim otelin ismini verdiler. Bizim otelde öyle bir patlama olmadı. Sonra uçak düştüğünü söylediler. Uçak parçaları vardı, ceset vardı jandarma sokmadı bizi oraya. Ses büyüktü, deprem oldu ya da bomba patladı sandık ama sonradan uçağın düştüğünü öğrendik" şeklinde konuştu.
Ankara İletişin Başkanı Duran’dan düşen uçakla ilgili açıklama İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Libya Genelkurmay Başkanını taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, uçağın elektrik arızası nedeniyle acil durum bildirdiğini belirterek, "23 Aralık 2025 günü Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad ve maiyetindeki dört kişi ile üç mürettabatı taşıyan bir özel jet, 20:17’de Esenboğa havalimanından kalktıktan sonra 20:33’te hava kontrol merkezine elektrik arızasından kaynaklı acil durum bildirmiş ve acil iniş talebinde bulunmuştur. Uçak hava kontrol merkezi tarafından tekrar Esenboğa havalimanına yönlendirilmiş ve havalimanında gerekli önlemler alınmaya başlamıştır. Acil iniş için alçalmaya başlayan uçak 20:36’da radar ekranından kaybolmuş ve sonrasında irtibat kurulamamıştır" ifadelerine yer verdi. Olay yerinde gerekli çalışmaların devam ettiğini ve sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "İçişleri Bakanlığımıza bağlı ekiplerce başlatılan arama faaliyetleri sonucunda düştüğü anlaşılan uçağa ait enkaza ulaşılmış olup, ilgili tüm kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreçte başta basın-yayın kuruluşlarımız olmak üzere kamuoyumuzun sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmesi; bunun haricinde sosyal medyadaki teyitsiz bilgi, spekülasyon ve komplo teorilerini dikkate almaması, dezenformasyon girişimlerine prim verilmemesi adına oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
Kars Masalsı yolculuğun son durağı: Turistik Doğu Ekspresi Kars’ta coşkuyla karşılandı Türkiye’nin en prestijli demiryolu rotalarından biri olan ve Ankara’dan yola çıkan Turistik Doğu Ekspresi, kış sezonunun en yoğun seferlerinden birini tamamlayarak son durağı olan Kars’a ulaştı. Yaklaşık bin 300 kilometrelik etkileyici bir parkuru geride bırakan tren, Kars Garı’nda büyük bir coşkuyla karşılandı. Yolcuları Kars Garı’nda karşılayan Vali Ziya Polat, yolculara hoş geldin dileklerini ileterek karanfil takdim etti. Kars’a Ankara’da geldiğini ifade eden İrem Büğrü, "Ankara’da Kars’a turistik tren ile geldik. Her şey çok güzeldi. Çok güzel karşılandık. Kars halkına teşekkür ediyorum" dedi. "Sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik" Turistik Doğu Ekspresi ile Kars’a gelen TCDD Taşımacılık Genel Müdür Yardımcısı Şems Çakıroğlu, "Biz Kars’a trenimizi dün Ankara’dan 13.55’de yola çıkardık. Yüzlerce kişiyle beraber inanılmaz keyifli, neşeli bir yolculukla buraya kadar geldik. Öncesinde Erzincan’a uğradık. Erzurum’a uğradık. Kars’a geldik, inanılmaz sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik. Çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kars’ın marka şehir olduğunu dikkat çeken Vali Ziya Polat, "Kars’ın soğuk gecesinde sıcak bir karşılama ile Turistik Doğu Ekspresi Kars’a, Kars’ta Turistik Doğu Ekspresi’ne kavuştu. Tabi Kars’ın en önemli turizm markalarından biri olan Turistik Doğu Ekspresi buraya yolcu edenlere teşekkür ediyoruz. Gazi Kars’ımız Ani, Çıldır, Sarıkamış, Şehitler diyarı Baltık mimarisi ile bu bölgenin, ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri artık, bu turizm merkezi olma yolunda tabi ki Turistik Doğu Ekspresi başlangıç noktası, buraya çok büyük bir marka kattığını hepimiz biliyoruz. Kars’a gelen misafirlerimize hoş geldiniz diyoruz" şeklinde konuştu. Daha sonra gar binasına geçen yolcuları burada aşıklar türküleriyle karşıladı. Yolcular son olarak çıkıştı ateşle yakılan Kars yazısıyla otellerine uğurlandı. Öte yandan, Turistik Doğu Ekspresi’nin şehre gelişiyle birlikte Kars’taki otellerde doluluk oranları yüzde 100 seviyesine ulaştı. Geceyi Kars’ta geçirecek olan yolcular sabahın ışıklarıyla sırasıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki tarihi şehir Ani Ören Yerini gezecek. Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak keyfi yapacak. Kars Mutfağının olmazsa olmazı Kaz eti ve gibi yöresel lezzetlerin tadına bakacak.