ASAYİŞ - 17 Nisan 2018 Salı 16:55

İstanbul’daki ana darbe davasında 13 sanığa toplam 159 ağırlaştırılmış müebbet hapis kararı

A
A
A
İstanbul’daki ana darbe davasında 13 sanığa toplam 159 ağırlaştırılmış müebbet hapis kararı

Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin İstanbul’daki ana darbe davasında 13 sanığa toplam 159 müebbet hapis cezası kararı çıktı.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin İstanbul’daki ana darbe davasında 13 sanığa toplam 159 müebbet hapis cezası kararı çıktı.


15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "Yurtta Sulh Konseyi’’ İstanbul yapılanmasını da kapsayan 14 tutuklu sanığın yargılandığı İstanbul’daki "ana darbe" davasına devam edildi.


İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ndeki büyük salonda görülen duruşmaya tutuklu 14 sanık cezaevinden getirilirken, taraf avukatları da duruşmaya katıldı. Salonda, gazi ve şehit yakınları da müşteki sıfatıyla hazır bulundu. Mahkeme başkanının sanıklara son sözlerini sorması üzerine sanıklar, suçlamaları kabul etmedi.


12 sanığa anayasayı ihlalden ağırlaştırılmış müebbet


Davayı karara bağlayan mahkeme, tutuklu sanıklar eski Kurmay Albay Ahmet Gümüş, eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler, eski Kurmay Albay Sadık Cebeci, eski Kurmay Albay Nabi Gazneli, eski Kurmay Albay Müslüm Kaya, eski Kurmay Yarbay Şakir Çınar, eski Tümgeneral Fethi Alpay, eski Kurmay Yarbay Fatih Karakaya, eski Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, eski Kurmay Albay Mehmet Kapan, eski Kurmay Binbaşı Murat Yanık, eski Kurmay Albay Ömer Faruk Özköse, "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.


Sanık Yüksel Durak, “silahlı terör örgütü adına suç işlemek” ve “görevi kötüye kullanmak” suçlarından 6 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırıldı.


9 sanığa “kasten öldürme”den 147 kez ağırlaştırılmış müebbet


Sanıklar Eyyüp Gürler, Fethi Alpay, Özkan Aydoğdu, Murat Yanık ve Muzaffer Düzenli “kasten öldürme” suçundan 87’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılırken, sanıklar Mehmet Kapan ve Fatih Karakaya, Erol Olçok ile oğlu Abdullah Tayyip Olçok’un da aralarında bulunduğu 43 kişiye yönelik “kasten öldürme” suçunu işledikleri gerekçesiyle ayrı ayrı 43 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı.


Mahkeme sanıklar Müslüm Kaya ve Nebi Gazneli’yi, “kasten öldürme” suçundan ayrı ayrı 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırırken, sanık Sadık Cebeci, İlhan Varank’ın da aralarında bulunduğu 14 kişiye yönelik “kasten öldürme” suçundan 14 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi.


115’şer yıl 10’ar ay hapis cezası


Öte yandan, sanıklar Eyyüp Gürler, Fethi Alpay, Özkan Aydoğdu, Murat Yanık ve Muzaffer Düzenli, "terör suçu kapsamında kamu görevini kötüye kullanmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, "gece vakti konut dokunulmazlığını ihlal", “cebir kullanmak suretiyle gece vakti işyeri dokunulmazlığını ihlal” “ulaşım araçlarının engellenmesi” ve Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş.’ye yönelik “haberleşmenin engellenmesi” suçlarından toplamda ayrı ayrı 115’şer yıl 10’ar ay hapse mahkum edildi.


Kararı oy birliği ile veren mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Hazine avcıları ahırdan tünel kazarak tümülüsün altını oydu Muş’ta yapısı itibarıyla piramitleri andıran topraktan yığma ve içinde mezar odası bulunan binlerce yıllık tümülüsler, definecilerin tahribatına uğrayarak yok olma ile karşı karşıya kaldı. Muş Ovası’nda yer alan ve antik dönemlere ait önemli yapılardan biri olan Yaygın Çarşı Tümülüsü, altın bulma iddiasıyla hazine avcıları tarafından tahrip edildi. Tarihi ve kültürel değer taşıyan bu tarihi eserin zarar görmesi, kamuoyunda büyük tepki uyandırdı. Tepenin yakınında bulunan bir ahırın içerisinden tünel kazarak tümülüsün altına kadar ilerleyen hazine avcıları, tümülüsün yanı sıra çevredeki diğer tarihi yapıları da tehdit ederek ciddi zararlara yol açtı. Hazine avcılarının izinsiz ve kontrolsüz kazı faaliyetleri, Yaygın’daki tarihi binaya da ciddi zarar verdi. Bu kazılar sırasında, binanın duvarlarında çatlaklar oluşurken temellinde ise ciddi hasarlar meydana geldi. Ahırdan kazılan tünel yağmurun yağması ile çökünce durumu fark eden vatandaşlar jandarma ve AFAD ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen ekipler, burada yaptıkları çalışmalar neticesinde konu ile ilgili soruşturma başlattı. Tarihi yapılara zarar veren hazine avcılarına tepki gösteren Maşallah Çelik, “Tepenin yakınındaki bir ahırın içinden tünel kazarak binanın altına kadar gelmişler. Yağmurların yağması ile tünel çöktü. Biz de fark ederek jandarmaya haber verdik. Jandarma ve AFAD gerekli incelemelerini yaptı. Burası tarihi bir yer, burayı korumamız lazım. Devletin desteği ile bu hazineciler yakalanmalı. Bina şu an çökme riski yüksek. Hazineciler binanın altını ağaç kütükleriyle destek vermişler. Bu bina ve bu tepe bizler için çok önemli” dedi.
Erzurum Güleç; “1 Mayıs emek ve dayanışma günümüz kutlu olsun” Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Teşkilatlanma Sekreteri Mehmet Güleç, 1 Mayıs gündemiyle ilgili yaptığı basın açıklamasında “1 Mayıs emeğin, emekçinin bayramını en içten dileklerimizle kutlarken alın terinin karşılığını alamayan emekçimizin sesini bu anlamlı günde bir kez daha haykırmak istiyoruz” dedi. Emeklinin, işçinin, memurun toplumun tüm kesimlerinin yaşanan ekonomik kriz ortamında, yüksek enflasyon ve artan geçim sıkıntısı karşısında olumsuz yönde etkilenmeye devam ettiği belirten Güleç, açılmasını şöyle sürdürdü; “Emekli maaşının yetersizliği emeklilerin birçoğunun çocuklarından destek almasına veya onların yanına sığınmalarına, çocuklarının ise artan geçim sıkıntısı ve giderek düşen alım gücü karşısında daha da zorlanmalarına sebep olduğu görülmektedir. Bu duruma büyükşehirlerde artan fahiş kira bedellerini de ekleyince durumun içinden çıkılmaz bir hal aldığı görülmektedir. Her sektör ve alanda yaşandığı gibi eğitim çalışanları üzerinde de ekonomik sorunların getirdiği yük gün geçtikçe daha da artmaktadır. Eğitim camiasının yığınla çözülmeyi bekleyen meseleleri sorunun bir boyutu iken artan ekonomik darboğazla birlikte yaşanan sıkıntılarda sorunun bir diğer boyutunu oluşturmaktadır. Yaşanan ekonomik buhran karşısında ne emekli öğretmenin aldığı emekli ikramiyesinin değeri kalmıştır ne de emekli öğretmen maaşıyla çocuk okutmak ve evlendirmek mümkün olabilmektedir. Şartların iyileştirilmesi gerekmekle birlikte hâlihazırda görev yapmakta olan ve bilhassa mesleğinde 10 hizmet yılını doldurmamış öğretmenlerimizin maaşlarının düşük oluşu eğitim camiamızın kıymetli emekçileri olan öğretmenlerimizin alın terinin ne kadar ödendiği gerçeğini de ortaya koymaktadır. Asla emeğin karşılığı olmayan ek ders ücretlerine de gerekli zammın yapılması ve büyükşehirlerde görev yapan memura kira desteği verilmesi elzemdir. Öğretmenin mali ve sosyal hakları yok denecek ölçüde emeğinin karşılığını almaktan uzaktır. Alelacele çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun yetersiz ve birçok soruna davetiye çıkarıcı nitelikte olduğunu ifade etmiştik. Bu gün gelinen noktada Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun sorunlarla dolu olduğu ortadadır. Öğretmenler Odası’nda gelir dengesizliği oluşmuş ve hatta uçurumlar oluştuğu görülmüştür. Emekçilerimiz emeklerinin karşılığını alabilmeyi beklemekte, sosyal ve ekonomik hakları tanımlanmış, daha adil ve şartları iyileştirilmiş bir meslek kanunu beklemektedir. Çalışan memurlarımızın tamamı bayram ikramiyesinden faydalanmayı beklerken diğer yandan atanmayı bekleyen binlerce meslektaşımızı da hatırlatmayı emeğe saygının bir gereği olarak gördüğümüzü beyan etmek isteriz. Zira o kadar yıl okuyup, puanlarını alıp atanmayı bekleyen meslektaşlarımızın da biran evvel okullarına, öğrencilerine kavuşmalarını temenni ediyoruz. 9 aydır bekletilen ve mülakatın kaldırılacağına ilişkin söz verilen öğretmenlerimizin kontenjanlarının biran evvel gönülleri rahatlatacak bir sayıyla ilan edilmesini arzuluyoruz. Üniversitelerde görev yapmakta olan üniversite idari personelinin (GİH, THS, YHS, SHS, 4/B Sözleşmeli) en temel haklardan biri olan tayin/nakil hakları olmaksızın çalıştırılması 21. Yüzyılda kabul edilebilir bir durum değildir. Üniversitelerde görev yapan tüm personelin tayin hakkı için Üniversiteler Arası Atama ve Yer Değişikliği Yönetmeliği’nin hazırlanarak yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Bu yönetmelikte yer değişikliğinin şartları, mazeret tayinleri, eğitim hakkı tayini, becayiş vb. düzenlemelerin net bir şekilde ifade edilmesi ve bu düzenlemelerin rektörlerin keyfi kararına bırakılmaksızın, torpil vb. durum söz konusu olmaksızın gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Bu çalışanlarımızla ilgili sürgün maddesi diye bilinen 13-b/4 geçici görevlendirme maddesinin tamamen kaldırılması, eğitim ve öğretim hizmet kolunda verilen zam, tazminat, üniversite ödeneği, teşvik vb. haklardan da faydalanmalarını sağlayacak şekilde yasal düzenlemelerin yapılması elzemdir. Tüm bu sorunların çözümü için TBMM Milli Eğitim Komisyonunu oluşturan vekillerimizi göreve davet ediyoruz. Bizlerde 1 Mayıs günü tüm teşkilatlarımızla birlikte Ankara’da meydanda olacağız. Her alanda emek sarf eden tüm emekçilerimizin bu emeklerinin karşılığını alabilmelerini temenni ediyor, birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs Bayramı’nı kutluyorum. Emekçilerimizin hakları için mücadele etmeye devam edeceğimizi bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.”