SAĞLIK - 22 Nisan 2019 Pazartesi 08:58

Kronik hastalıklar mutfakta başlar

A
A
A
Kronik hastalıklar mutfakta başlar

Uzman Dr.

Uzman Dr. Hüseyin Cenkler, sağlıklı beslenmenin insanların ne yiyeceğini, ne zaman yiyeceğini, ne kadar yiyeceğini ve yediklerini hangi besinlerle yememesi gerektiğini bilme sanatı olduğunu belirterek, bu konunun uzun yıllar hekimliği meşgul eden bir konu olduğunu söyledi.


Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) bünyesinde dispanser hizmetleri veren “Smart Health Life Center” doktorlarından İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Cenkler yaptığı açıklamada tıp tarihinde sağlıklı beslenmenin gelişimi ve verilen önem ile ilgili açıklamalarda bulundu.


“Bugün herkesin peşinden koştuğu şey sağlıklı beslenmedir”


Uzman Dr. Hüseyin Cenkler “Yüzyıllarca Osmanlı da perhiz uygulandı. Sonrasında adını değiştirdiler rejim yaptılar; sonrasında da adı diyet oldu. Bu diyetlerde bazı insanlara kilo verdirmesine rağmen sonrasında büyük hastalıklara yol açtı. Hatta kansere bile neden oldu. Bunların içinde de 1990 yılında İsveçte Riks Hospital’de ortaya çıkan şok diyetler. Çok kısa zamanda kilo vermek için ortaya atılan bir diyetti ama maalesef yağ yakmıyordu protein yakıyordu ve bu da insanları tehlikeli hastalıklara sürüklüyordu. Yani bir sürü diyet programları var. Bugün herkesin peşinden koştuğu şey sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenerek kilo verebiliyor, tansiyonu kontrol edebiliyor, şekerini kontrol edebiliyor. Bunu yaparak büyük hastalıkların komplikasyonlarından korunmuş oluyorsunuz. Mesela sağlıklı beslenmeyle; kalp krizlerinden, beyin felçlerinden, alzheimerdan, romatizmalardan ve bir çok başka hastalıktan korunmak mümkün. Zaten büyük kronik hastalıklar mutfakta başlar. Bunu bize yüz sene önce bir İngiliz doktor tavsiye etmişti. Ben üniversitedeyken beslenme öğretmenlerimiz bize şunu söylerdi ’ Kahvaltı hayatta kalmak için yenir, öğle yemeği sağlık için yenir, akşam yemeği de 9dan sonra yenirse hasta olmak için yenir. Bu kadar önemlidir beslenme. Bu sözler hala daha geçerlidir ve giderek önemi artıyor” dedi.


Cenkler açıklamasının devamında, uygulanması gereken sağlıklı beslenme yöntemlerine değinerek şunları söyledi;


“İnsülini baskılamak için çiğ ceviz, badem yiyin”


“3-4 sene öncesine kadar diyet programları 3 ana öğün 3 ara öğünden ibaretti. Bu şekilde programlar veriliyordu ve program bittiği anda verilen kilolar hızlı geriye alınıyordu. Bu doğru bir yöntem değil. Sebebi ise, ara öğünler verilerek metabolizmayı hızlandırmak ve ana öğünde çok fazla yemek tüketmemek. Yediğimiz her şeyin içerisinde şeker olduğu için vücut insülin salgılıyor. O insülin zamanla direnç kazanıyor ve insülinin direnç kazandığı yerlerde kilo almalar başlıyor. 3 öğün yemek insülin direnci olan insanlar için 3 haftalık zorlu bir süreç oluyor. Ben kendi hastalarıma yemek ihtiyacı olduğunda çiğ ceviz gibi şeyler yemelerini söylüyorum. Kraker, bisküvi yiyeceğine bademle cevizle bunu halledebilir. Çikolatanın içerisinde şeker var. Şeker dile değdiği anda tat hücreleri mutlu oluyor ve beynine sinyal gösteriyor. O yüzden biz çikolatayı gördüğümüzde o mutluluk hormonunun tekrar salgılanması için tekrar yemeklere saldırıyoruz. Mesela şekersiz bitter çikolataları günde 1 diş kadar çocuklara verebiliriz” dedi.


Dengeli beslenmenin formülüne değinen Cenkler; “24 saat içerisinde alacağımız kalorinin yüzde 40’ı karbonhidrat olacak. Ama içerisinde basit şekerler yerine, kompleks karbonhidratlar bulunacak. Yüzde 30 protein, yüzde 30 yağ olacak. Yağlardan 3’te 1’i, doymuş yağ, 3’te 1’i doymamış yağ, 3’te1’de çoklu doymamış yağ olacak. 1 kaşık zeytin yağı, 1 kaşık balık yağı, 1 kaşık da tereyağı” ifadelerini vererek açıklamalarını sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kızılay’dan 8 Mayıs Dünya Kızılay ve Kızılhaç Günü’nde anlamlı sergi 8 Mayıs Dünya Kızılay ve Kızılhaç Günü, Kızılay tarafından anlamlı bir sergi ile kutlandı. Karaköy Paket Postanesi’nde açılan “Yüzyıllık Emanet, Esir Mektupları” adlı sergide, Türk Kızılay arşivinden derlenen 1. Dünya Savaşı dönemine ait yerli ve yabancı esir mektupları, kartlar, listeler, defterler, döneme ait pul ve zarflar ile fotoğraflara yer verildi. Kızılay, 8 Mayıs Dünya Kızılay ve Kızılhaç Günü dolayısıyla “Yüzyıllık Emanet, Esir Mektupları” adlı sergi düzenledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve TRT’nin katkılarıyla açılan sergide, Türk Kızılay arşivinden derlenen 1. Dünya Savaşı dönemine ait yerli ve yabancı esir mektupları, kartlar, listeler, defterler, döneme ait pul ve zarflar ile fotoğraflara yer verildi. Mektuplar Karaköy Paket Postanesi’nde geçtiğimiz günlerde ziyarete açılırken, ‘8 Mayıs Dünya Kızılay ve Kızılhaç Günü’ nedeniyle Türk Kızılay tarafından sergi alanında etkinlik düzenlendi. Etkinliğe Kızılay Genel Sekreter Yardımcısı Murat Ellialtı, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) yetkilileri, diplomatik misyon temsilcileri ile davetliler katıldı. Etkinlikte konuşan Kızılay Genel Sekreter Yardımcısı Murat Ellialtı, “Dünya Kızılay ve Kızılhaç hareketi modern zamanların ilk organize küresel hareketedir. Bu ilk iyilik hareketidir modern zamanlarda. İnsanlığın asırlardır biriktirdiği bu savaşçı ruhuna inat birçok ülkeden iyi insanlar bir araya gelerek, 1.5 asır önce bu gönüllülük hareketini kurdular. Bu hareketin bir diğer özeliği de gönüllülük temeli üzerinde yükselmesidir. Dünyanın farklı coğrafyalarından farklı renklerde, farklı şeylere inanan, farklı dinlere mensup, farklı renklerden birçok ülkeden iyi insanlar bir araya gelmişlerdir bu hareket vesilesiyle. Hareketin kurulmasına, savaş alanında terk edilmiş insanlara ayrım yapmaksızın yardım etme duygusu vesile olmuştur. Sonra bu hareket nerede bir insanı kriz varsa, onun doğurduğu acıları dindirmeyi amaçlayarak bugüne kadar gelmiş, bundan sonra da gidecektir. Bu harekete mensup 191 ülkede birçok iyi insan var. Dünya haritasını önümüze koyup, elimizi nereye dokundurursak biliriz ki orada bu hareketin mensubu gönüllüler, çalışanlar ve onlara destek veren iyi insanlar var. Ülkemiz bu hareketin saygın üyelerinden biridir. Çünkü milletimiz bu harekete güç verir. Bağışçılarımız ve gönüllülerimiz nerede bir insani kriz olsa orada olmamız için bize desteklerini esirgemiyorlar" dedi. Ellialtı, "Bugünün bir başka anlamı da bu mekanda yüzyıllık emanet esir mektuplarını sergiliyor olmamızdır. 1. Dünya Savaşı esnasında düşman ülkelerin eline esir düşüp, ailelerinden haber alamayan, ailelerine haber gönderemeyenler o zamanki Kızılay yani Hilal-i Ahmer Esirler Komisyonuna mektup yazmış, kendi halleri, durumları hakkında bilgi vermiş, ailelerinden bilgi alıp, kendilerine ulaşmalarını istemişlerdir Kızılay’dan. Burada, o günle günümüz arasında ilişki kurmayı sağlıyor bu mektuplar. Çok güzel hikayeler var çok nezih Türkçeyle yazılmış. Bir annenin mektubu var mesela. Oğlunun şurada, şurada esir olduğunu bildiğini ama haber alamadığını ve haber almak istediğini, kendisinden de ona haber ulaştırılmasını istediğini söylüyor. Yine askerlerin mektupları var, nefis bir Türkçeyle yazılmış. O günün ruhunu bugünlere taşıyor adeta. Onlar da yine ailelerinden haber almak, ailelerine haber ulaştırmak adına müracaat etmişler” ifadelerini kullandı.