ASAYİŞ - 17 Temmuz 2019 Çarşamba 13:18

Evini kenevir tarlasına çevirmiş

A
A
A
Evini kenevir tarlasına çevirmiş

Polis ekipleri, Fatih’te özel düzenek kurarak, alüminyum folyo ve özel ısıyla kenevir yetiştiren şahısın evine operasyon düzenlendi.

Polis ekipleri, Fatih’te özel düzenek kurarak, alüminyum folyo ve özel ısıyla kenevir yetiştiren şahısın evine operasyon düzenlendi. Operasyonda, 37 kök Hint keneviri, bin 410 gram kuru Hint keneviri ele geçirilirken, şahıs tutuklandı.



Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Molla Gürani Mahallesi’ndeki bir evde kenevir yetiştirildiği ihbarı aldı. Bunun üzerine evi fiziki takibe alan emniyet güçleri, Sencer Y. (43) isimli şahsın kenevir yetiştirdiğini belirledi. Harekete geçen ekipler, 11 Temmuz’da Y.’nin yanındaki bazı kişilerle eve gelmesiyle baskın düzenledi.



Hint keneviri için eve yapay sera kurmuş


Operasyonda, evin oturma odasını ve balkon bölümünü kenevir tarlasına çeviren Sencer Y. ile o sırada evde bulunan Muhammed Selim K.(27) ve Hasan Ö.(32) isimli 3 şüpheliyi gözaltına aldı.


Sencer Y.’nin, Hint kenevirini yetiştirebilmek için alüminyum folyo ve bez dolap kullanarak, özel düzenekle sıcaklık ve nemi kontrol edilen yapay sera oluşturduğu belirlendi.



Bin 410 gram kuru Hint keneviri ele geçirildi


Polis tarafından evde yapılan aramalarda, 37 kök Hint keneviri, bin 410 gram kuru Hint keneviri, kenevir fidanları, bir hassas terazi bitki yetiştirmede kullanılan sıvı zirai ilaç ve sıvı hormon ele geçirildi.


Gözaltına alınan Sencer Y., Muhammed Selim K. ve Hasan Ö. emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Zanlılardan Muhammed Selim K. ve Hasan Ö. ‘adli kontrol’ şartı ile serbest bırakıldı. Ev sahibi olarak gözaltına alınan ve uyuşturucu yetiştirdiği tespit edilen Sencer Y. tutuklandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.