GENEL - 12 Ağustos 2019 Pazartesi 09:31

(ÖZEL) Osmanlı İmparatorluğu’nun bayramlaşma salonu 163 yıldır görenleri hayran bırakıyor

A
A
A
(ÖZEL) Osmanlı İmparatorluğu’nun bayramlaşma salonu 163 yıldır görenleri hayran bırakıyor

Osmanlı İmparatorluğu’nun bayramlaşma törenlerinde kullandığı 2 bin metrekarelik Muayede Salonu, 163 yıldır ihtişamıyla görenleri kendine hayran bırakıyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bayramlaşma törenlerinde kullandığı 2 bin metrekarelik Muayede Salonu, 163 yıldır ihtişamıyla görenleri kendine hayran bırakıyor. Salonun ortasında bulunan 4,5 tonluk kristal avize ise masalsı bir görüntü oluşturuyor.


Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlı Dolmabahçe Sarayı, tarihi ve mimari özelliklerinin yanı sıra Osmanlı Devletinin son yüzyılına ilişkin unutulmaz anlara tanıklık etmesiyle de biliniyor. Dolmabahçe Sarayı’nda bayramlaşma törenlerinin yapıldığı uayede Salonu, devletin güç ve iktidarını tüm görkemiyle yansıtan özellikleriyle 163 yıldır görenleri etkilemeye devam ediyor. 15 bin metrekarelik Dolmabahçe Sarayı’nın tam ortasında yer alan Muayede Salonu, 2 bin metrekarelik genişlikte bir alanı kapsıyor.


Salon, Kubbe yüksekliği 36 metre olan salon barok, rokoko ve neoklasik gibi Avrupai tarzların senteziyle kendine has kalem işleri ve duvar süslemeleriyle bezeli halde bulunuyor. Ayrıca salonda kullanılan üç boyutlu desenlerle de ince işçilikleri ile hayranlık uyandırıyor. Neoklasik tarzda kurgulanmış 56 sütunla bir Roma formu izlenimi uyandıran salonun üst katında dört loca bulunuyor. Bayram günlerinde bu localar özel konukları ağırlıyor. Locaların ilkinde büyükelçiler, ikincisinde üst düzey yabancı konuklar, üçüncüsünde Muzıka-ı Hümayun adıyla anılan saray orkestrası yer alıyor. Sultan tahtının üstüne denk gelen loca ise güvenlik gerekçesiyle boş bırakılıyor.



4,5 tonluk kristal avize


Muayede Salonu, inşa edildiği dönemde tasarlanan ısıtma sisteminde her dört sütun grubunun altında yer alan ve külhan denilen ocaklar, bayramlardan iki gün önce yakılarak tören alanında 18-20 derecelik bir ısı elde ediliyor. Saray bodrumunda yakılan 6 külhandan elde edilen ısının salona aktarıldığı sütun altındaki mazgallar, bugün yerli turistlerin olduğu kadar yabancıların da ilgisini çekiyor. Salonun mavi kubbesinden sarkan 4,5 tonluk kristal avize, zarafetiyle hayranlık uyandırıyor. Devasa avizeyi tamamlayan ayaklı şamdanlar ve locaların önüne yerleştirilen fil hortumu şeklindeki aplikler, ziyaretçileri adeta tarihte masalsı bir yolculuğa çıkarıyor.



“Hayranlıktan ağzımızı kapatamıyoruz”


Avusturya’da yaşayan Şehriban Tilki, “ Türkiye’ye geldiğimizde Kayseri’ye inmeden ilk öne bu sarayı gezelim dedik. İlk defa geliyoruz, hayranlıktan ağzımızı kapatamıyoruz. Daha önce bu sarayı ve sarayın içerisinde bulunan salonu duyduk ama hiç görmemiştik. Etrafımızdaki atmosfere bakınca zihnimizde eskileri canlandırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.



“Burayı gördükten sonra Ayasofya gözümden düştü”


Ailesi ile birlikte Avusturya’dan gelen Mehmet Tilki, “ Çok güzel olduğunu düşünüyorum, ancak burası çok masraflı bir yerdir. Giderleri çok fazla olacağını düşünüyorum. Atatürk burada ikinci katta bir yerde oturmuş, orayı daha görmedik. Görmek istediğim yerler arasında en çok orayı merak ediyorum. Dün Ayasofya’yı gezdim burayı gördükten sonra Ayasofya gözümden düştü, burası daha güzel bir yer” diye konuştu.



“Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü hakkında ikna oluyorlar”


Tarihi yerlerde tur rehberliği yapan Hakan Uslu, “Buraya gelen yabancı turistlerin sorduğu ilginç sorular oluyor. Mesela bu binanın nasıl ısıtıldığını merak ediyorlar. Bu sarayda görevli kaç kişi olduğunu, bu sarayı kullanan kaç tane sultan olduğunu soruyorlar. Bu tarz kitaplarda pek sık rastlanmayan ilginç sorular soruyorlar. Burası bir imparatorluğun gücünü göstermesi açısından da oldukça değerli bir yer. Turistler bu sarayı görünce Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü hakkında intiba ediniyorlar ve ikna oluyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.



“Büyük olduğunu anlıyorsunuz”


Libya’dan Türkiye’yi ziyarete gelen Kelam Sinan, “Burayı görünce Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinin ne kadar büyük olduğunu anlıyorsunuz. Burayı gördüğümde en dikkat çeken saraydaki yapıların ince işlemeleri oldu. Gerçekten bunların üzerinde büyük emek var. Bu sarayda bulunan her şey öyle süslenmiş ki her şey sanki altın ve gümüşten yapıldığını düşünüyorsunuz” dedi.



Kurban Bayramında deprem


Dolmabahçe Sarayı, yarım asır boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli bayramlaşma törenlerine tanıklık etti. Ancak bunlardan hiçbiri, 31 Mart 1901’deki tören kadar hafızalarda iz bırakmadı. O yıllarda Kurban Bayramı’nın ilk günü ve devlet erkanı, Sultan II. Abdülhamid ile tebrikleşmek için Muayede Salonu’nda hazır bulunuyor. Ansızın derinden gelen bir uğultu ile kristal avize ve şamdanları beşik gibi sallamaya başlıyor. Deprem olduğunu anlayan paşalar, yaverler üniformalarına, apoletlerine bakmadan şaşkınlık içinde sağa sola kaçışıyor. Localardaki yabancı konukların ise odaklandığı tek nokta, padişahın kendisi ancak beklenenin olmadığı ifade ediliyor. Padişah, tahtın önünde ‘mıh’ gibi çakılmış vaziyette, etrafındakileri sükunete davet ederken görülüyor. Sultan Abdülhamid’in soğukkanlı tavrı, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da yankı uyandırıyor. Hatta Alman İmparatoru Wilhelm, saraya gönderdiği kutlama mesajında padişahın cesaretine şu sözlerle vurgu yapıyor:


"Deprem felaketi esnasında gösterdiğiniz metanet ile hepimize örnek oldunuz. Bu tavrınızı tebrik ve takdir etmekten beni hiçbir şey alıkoyamaz” diyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Günlük hayatta depresyon belirtilerinizi maskeliyorsanız ‘yüksek işlevli depresyon’da olabilirsiniz Son günlerde sosyal medyada ‘yüksek işlevli depresyon’ adı verilen yeni bir kavram gündemde. Klinik Psikolog Sinem Özdener, depresyonda olmayan kişilerin bile kendisiyle özdeşleştirebildiği yüksek işlevli depresyonla ilgili, “Kişi, dışarıya karşı bir maske takar. En küçük olumsuzlukta kendisini yetersiz ve bunalmış hisseder. Sürekli yorgundur ancak içindeki bu depresif belirtilerin günlük yaşamını bozmasına izin vermez” dedi. Bilindiği üzere depresyon tanısı alan bir kişi, yaşadığı yoğun duygusal durumdan dolayı günlük hayatın sorumluluklarını yerine getirmemeye, davranışsal olarak kendini sabote etmeye meyillidir. Ancak son zamanlarda çok konuşulan ‘yüksek işlevli depresyon’da kişiler dışarıdan bakıldığında işlerine, okullarına normal şekilde devam ediyor ancak depresyon belirtilerini iç dünyasında yaşıyor. Yüksek işlevli depresyonun klinik bir bozukluk veya tanınmış bir tanı olmadığını belirten Medicana Ataşehir Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Sinem Özdener, son dönemde gündeme gelen bu kavramla ilgili, “Yüksek işlevli depresyonun en belirgin özelliği, kişinin dışarıya karşı bir maske takması ve içinde hissettiği depresif belirtilerin işlevini bozmasına izin vermemesidir” dedi. Klinik Psikolog Özdener, yüksek işlevli depresyonun 7 belirtisini şöyle sıraladı: "Kişi, dışarıdan bakıldığında gündelik hayattaki sorumluluklarını yerine getirir ancak içinde boşluk ve uyuşukluk duygusu hakimdir. Kişi sürekli bir yorgunluk hisseder. Düşük enerjiyle mücadele zaman zaman kişiyi umutsuzluk hissine ve bu durumdan hiç kurtulamayacakmış gibi bir düşünceye sokmaya teşvik edebilir. Saatlerce bilgisayar oyunu oynayıp fast food tüketebilir Bu duyguların yanı sıra kişi kendini uyuşturan aktivitelere daha çok vakit ayırır. Bunlardan bazıları sosyal medyada çok uzun süre gezinmek, sürekli hazır yemek yemek ve saatlerce video oyunları oynamaktır. Kişi bu aktivitelere çok uzun süre vakit ayırarak aslında içindeki boşluk duygusunu uyuşturmaya ve ondan kaçmaya çalışır. Normalde kişinin üstünde o kadar büyük bir etkisi olmayacak bir olayın büyük bir tetikleyici olabilmesi de belirtilerden biridir. Günlük hayatta ortaya çıkan olumsuz olaylar, kişinin yetersizlik inancını pekiştirme potansiyeli taşır ve bu inancı tetikler. Bu inancın tetiklenmesiyle en küçük olaylar bile bunaltıcı hissettirebilir. Kişi, kendisinin en büyük eleştirmeni olur Bu duygu durumu aynı zamanda kişinin kendini eleştirmesine ve dikkati çok fazla kendine yöneltmesine sebep olur. Kişi zamanla kendinin en büyük eleştirmeni haline gelir. Başka bir deyişle kendine çok yüklenir. En ufak bir hata bile kişiye başarısızlık hissi verir. Bir başka belirti ise kişinin eskiden keyif aldığı aktivitelerden artık zevk almıyor oluşudur. Hepimiz zaman zaman günlük hayatımızda bize keyif veren küçük zevklere vakit ayırırız. Ancak bu durumda kişi keyif aldığı bir durum oluşturmakta zorlanır ve hayatını eskisi kadar renklendirmediğini hisseder. Bu durumun getirdiği bir etken ve bir başka belirti kişinin kendini sosyal açıdan izole etmesidir. Eskisi gibi zevk alınmaması ve umutsuzluğa kapılma duygusu kişiyi denemekten vazgeçirme potansiyeline sahiptir. Kişi zamanla kendini aile ve arkadaşlarından soyutlar ve kendi kendine kalmak ister. Bu durum da çoğunlukla dış çevreden fark edilir."
Adana ABD’de ölü bulunan Adanalı fenomenin mezarı açıldı, yeniden otopsi yapılacak Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hayatını kaybeden ve sevgilisi tarafından öldürüldüğü iddia edilen sosyal medya fenomeni Yağmur Taktaş’ın mezarı açıldı ve yeniden otopsi için cansız bedeni Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Bir televizyon yarışmasıyla ünlenen Adanalı sosyal medya fenomeni Yağmur Taktaş (28), 3 Nisan’da ABD’de fenalaşması sonrası kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Taktaş’ın cansız bedeni, 20 Nisan’da hava yoluyla getirildiği Adana’daki Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verildi. Taktaş’ın ailesi, daha önce darp edilen ve dalağını kaybeden kızlarının ölümüne sebep olduğunu iddia ederek avukatları aracılığıyla Türk asıllı ABD vatandaşı ressam sevgilisi A.C.F.’den şikayetçi oldu. Ailenin şikayeti üzerine yeniden otopsi yapılması için gerekli işlemler de başlatıldı. Ailenin talebi üzerine mezar yeniden açıldı Taktaş’ın ailesinin başvurusunun ardından bugün sabah saatlerinde ekipler tarafından mezar yeniden açıldı. Taktaş’ın cansız bedeni mezardan çıkartılarak otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na götürüldü. Burada gazetecilere konuşan Taktaş ailesinin avukatı Fethi Öksüz, “Fethi kabir işlemini gerçekleştirdik. Cenaze şuanda Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’nda. Otopsi yapılacak ve sonucu bekleyeceğiz” dedi.
Adana Amerika’da ölü bulunan Adanalı fenomenin mezarı açıldı, yeniden otopsi yapılacak Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hayatını kaybeden ve sevgilisi tarafından öldürüldüğü iddia edilen sosyal medya fenomeni Yağmur Taktaş’ın mezarı açıldı ve yeniden otopsi için cansız bedeni Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Bir televizyon yarışmasıyla ünlenen Adanalı sosyal medya fenomeni Yağmur Taktaş (28), 3 Nisan’da ABD’de fenalaşması sonrası kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Taktaş’ın cansız bedeni, 20 Nisan’da hava yoluyla getirildiği Adana’daki Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verildi. Taktaş’ın ailesi, daha önce darp edilen ve dalağını kaybeden kızlarının ölümüne sebep olduğunu iddia ederek avukatları aracılığıyla Türk asıllı ABD vatandaşı ressam sevgilisi A.C.F.’den şikayetçi oldu. Ailenin şikayeti üzerine yeniden otopsi yapılması için gerekli işlemler de başlatıldı. Ailenin talebi üzerine mezar yeniden açıldı Taktaş’ın ailesinin başvurusunun ardından bugün sabah saatlerinde ekipler tarafından mezar yeniden açıldı. Taktaş’ın cansız bedeni mezardan çıkartılarak otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’na götürüldü. Burada gazetecilere konuşan Taktaş ailesinin avukatı Fethi Öksüz, “Fethi kabir işlemini gerçekleştirdik. Cenaze şuanda Adana Adli Tıp Kurumu Morgu’nda. Otopsi yapılacak ve sonucu bekleyeceğiz” dedi.