GENEL - 09 Kasım 2019 Cumartesi 13:41

İstanbul’a bu yıl 12 milyon turist geldi

A
A
A
İstanbul’a bu yıl 12 milyon turist geldi

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi tarafından ‘Turizm Güvenliği Çalıştayı’ düzenlendi.

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi tarafından ‘Turizm Güvenliği Çalıştayı’ düzenlendi. Bu yıl birincisi düzenlenen Turizm Güvenliği Çalıştayı’nda konuşan İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan, “2019 yılının Ekim ayı itibariyle 12 milyon 233 bin 437 turist ağırlanmış olup, turist sayısında geçen yıla oranla yüzde 12.6’lık bir artış sağlanmıştır” dedi.


İstanbul Üniversitesi Beyazıt yerleşkesinde bulunan Hukuk Fakültesi binası Doktora salonunda düzenlenen Turizm Güvenliği Çalıştayı’na İstanbul Vali Yardımcısı Hülya Kaya, İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan, İstanbul İl Kültür Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve davetliler katıldı. Bu yıl birincisi düzenlenen Turizm Güvenliği Çalıştayı saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasının ardından açılış konuşmaları ile başladı.


Çalıştay’da konuşan İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan, “İstanbul’umuzun turizm potansiyelinin dünyada eşi ve benzeri olmadığı bilinci bizlere turizm güvenliğinin sağlanması hususunda da fazla gayret getirmekte her geçen gün çok daha orijinal projeler hayata geçirmememizi adeta teşvik etmektedir. Turizm güvenliğini en üst seviyede sağlamak amacıyla kurduğumuz turizm şubesinde görev alacaklar temsil kabiliyeti yüksek en az 1 yabancı dil lisanı iyi derecede konuşabilen personelimiz arasında seçilmektedir. Turizm güvenliğinin sağlanması amacıyla emniyet müdürlüğümüzün tüm birimleri özveri ve ciddiyetle bir faaliyet yürütmektedir. Gecenin hangi saatinde olursa olsun ilimize gelen turistlerin herhangi bir şikayet veya talebi ortalama 5 dakika içerisinde karşılanarak güvenliğin en üst seviyede sağlanması yabancı misafirlerimize hissettirilmektedir. Turist ilimize ayak bastığı andan itibaren personelimizce karşılanmakta, kendilerine gerekli yönlendirilme ve rehberlik yapılarak ilimizden ayrılacağı ana kadar yaşayabilecekleri her türlü soruna karşı çözüm üretilmektedir. Turistin başvurusu tamamlandığında bu defa turizm polisimiz idari koordinasyonunu sağlayarak ülkesine gitmiş olsa dahi turistin işlemleri ve süreç hakkında gelişme oldukça veya kendisinin talebi olması halinde büyük bir özenle bilgilendirme yapmaktadır. Bu uygulamanın dünyada eşi ve benzeri yoktur. Dünyada misafirine bu denli değer veren başka bir ülke yoktur” dedi.


2017 yılından günümüze kadar toplam 105 farklı ülkede 3 bin 121 turiste sistem dahlinde bilgilendirme yapıldığını kaydeden Çalışkan, “Turistlerimizin tamamına yakını emniyet teşkilatımıza değişik iletişim kanalları ile ulaşarak memnuniyetlerini ifade etmiştir. Turizmin ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde olumlu etkilerine bağlı olarak hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin önemle üzerinde durduğu 21. Yüzyılın en hızlı gelişen sektörleri arasında yer almaktadır” şeklinde konuştu.


İstanbul’a son 3 yıl içerisinde yapılan projelerin turist sayısına katkı yaptığını ifade eden Çalışkan, “2016 yılından 2019 yılının Ekim ayı itibariyle İstanbul’a gelen turist sayıları incelendiğinde yapılan projelerin turist sayısına yaptığı katkı açıkça ortaya çıkmaktadır. 2016 yılında 9 milyon, 2017 yılında 10 milyon, 2018 yılında 13 milyon ve 2019 yılı Ekim ayı itibariyle 12 milyonu aşan bir rakama ulaşılmıştır. İstanbul’u ziyaret eden turistlerin ülkelerine göre dağılımında 858 bin ile Almanya, 687 bin ile İran, 545 bin ile Irak, 512 bin Rusya, Fransa 387 bin, Suudi Arabistan 385 bin, İngiltere 367 bin, ABD 358 bin, Çin 300 bin, Kuveyt 279 bin, Ürdün 260 binin üzerinde insanı ile İstanbul’u ziyaret etmiştir. Ülkemize gelen her 100 turistten 42’si İstanbul’da kalmakta, 50’si ise Anadolu’ya İstanbul üzerinden ulaşmaktadır” açıklamasında bulundu.



2019 yılında 12 milyon turist İstanbul’da ağırlandı


2019 yılı Ekim ayı itibariyle 12 milyon 233 bin 437 turistin İstanbul’da ağırladığının altını çizen Çalışkan, ”İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak ‘Milyon Taşı Huzur İstanbul’ projesinin başladığı 2017 yılından günümüze kadar toplam 105 farklı ülkeden toplam 3 bin 121 turistin mağduriyeti giderilmiştir. 2019 yılının Ekim ayı itibariyle 12 milyon 233 bin 437 turist ağırlanmış olup, turist sayısında geçen yıla oranla yüzde 12.6’lık bir artış sağlanmıştır” dedi.



‘Turizm Mobil’ Uygulaması


Henüz başlatmadığımız ‘Turizm Mobil’ Uygulamasında son aşamaya geldiklerini kaydeden Çalışkan, “Turistlerin ülkemize giriş yaptıkları andan itibaren karşılaşmaları her türlü muhtemelen sorunun çözümü için en yakın turizm polis noktasına, konsolosluk bilgilerine ve en yakın polis merkezini gösteren online ihbar yapılabilen turizm polisinin irtibat bilgilerinin ve acil durum butonunun bulunduğu mobil uygulamamız kısa süre içerisinde İOS ve Android işletim sisteminde yer alacaktır. Bu uygulama gerçekten çok kıymetli. GSM şirketleri ile son aşama görüşülüyor. Bir turist havalimanına indiği an cep telefonuna bir mesaj gelecek. Bu mesajı eğer ciddiye alır ve aplikasyonu indirirse en yakın polis merkezleri, hastane ve konsolosluğa doğrudan ulaşabilecek ve sistemden görebilecek. Doğrudan online ihbarda bulunabilecek. 12 farklı dilde yapılacak olan ihbarların tamamı anında Türkçe olarak bizim personelimize ulaşacak. Bizim personelimiz hangi lokasyonda hangi numara bizimle irtibat kurdu, anında dönüş yapılabilecek ve o kişi yönlendirilecek. Dünyada da şuan uygulaması bulunmayan harika bir uygulama olacak. Son aşamaya gelindi. Önümüzdeki hafta içerisinde bunu başlatmış olacağız” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”