SAĞLIK - 06 Aralık 2019 Cuma 09:52

Prof. Dr. Emel Canbay: "Psödomiksoma peritonei hastalığında tedavi gecikirse hastalığının kontrolü de güçleşebilir"

A
A
A
Prof. Dr. Emel Canbay: "Psödomiksoma peritonei hastalığında tedavi gecikirse hastalığının kontrolü de güçleşebilir"

Prof.

Prof. Dr. Emel Canbay, halk arasında jelli tümör olarak da bilinen psödomiksoma peritonei (PMP) hastalığının sinsi büyüdüğünü belirterek, "Tedavide gecikme olduğunda psödomiksoma peritonei hastalığının kontrolü de güçleşebilir. Her hasta apandisit her yumurtalık kisti ameliyatı öncesi ve sonrası iyi değerlendirilmelidir." dedi.



Halk arasında jelli tümör olarak da bilinen psödomiksoma peritonei (PMP) hastalığının genellikle tedavisi geç kalındığı için insan sağlığını tehdit ediyor. psödomiksoma peritonei hastalığı hakkında açıklama yapan Prof. Dr. Emel Canbay, "Psödomiksoma peritonei, apandisit ya da yumurtalık kisti zannedilerek ameliyata alınır. Ameliyatı esnasında alınan apandiks ya da yumurtalığın patolojik incelemesi ile psödomiksoma peritonei tanısı konulur. Dolayısıyla, apandisit patlayıp alındıktan ya da yumurtalık ameliyatından sonra zaman içerisinde karın içinde litrelerce jelimsi sıvı birikir. Bu sıvıya çoğunlukla ’asit’ denilebilir. Ameliyat olmadan da apandisit ya da yumurtalık kistinden karın içinde psödomiksoma peritonei birikebilir." dedi.



"Psödomiksoma peritonei tanısı gecikince tedavisi de gecikir"


Psödomiksoma peritonei’nin sinsi büyüdüğünü ve tanısı gecikebileceğini belirten Prof. Dr. Canbay, "Psödomiksoma peritonei tanısı gecikince tedavisi de gecikir. Ne kadar erken fark edilirse birinci ameliyat esnasında uygulanan ek tedavilerle tamamen tedavi edilebilir. Bu hastalığın tedavisi ameliyat ve karın içine uygulanan sıcak kemoterapidir. Tedavide gecikme olduğunda psödomiksoma peritonei hastalığının kontrolü de güçleşebilir. Her hasta apandisit her yumurtalık kisti ameliyatı öncesi ve sonrası iyi değerlendirilmelidir." şeklinde konuştu.


Prof. Dr. Canbay, ’psödomiksoma peritonei’nin belirtilerini şöyle açıkladı: "İştahsızlık, kilo kaybı ve bununla birlikte özellikle karın bölgesinde artan şişkinlik, kolların ve bacakların ve yüzün zayıflamasına rağmen karın bölgesinde yükü nedeniyle kilo alındığının zannedilmesi, etek belinin kapanmaması ya da pantolon belinin kapanamaması gibi belirtileri olabilir."


Bu hastalığın teşhisinin patoloji ile konulduğunu bildiren Prof. Dr. Emel Canbay, "Ameliyat esnasında cerrahi işlem esnasında apandisit ya da yumurtalıktan psödomiksoma peritonei çıkabileceği hatırda tutulmalıdır. Böyle bir durumda ikinci bir ameliyat bakısı ve ikinci bir ameliyat gerekebilir. Psödomiksoma peritonei tanısı tekrarlayan ameliyat gerektirebilen bir hastalık olduğu hatırda tutulması gereken bir durumdur. Tanı ilk ameliyattan önce konulabilirse ve hastalık çok yayılmamışsa bir ameliyat esnasında eklenilen sıcak kemoterapi ile tamamen de tedavi edilebilir." ifadelerini kullandı.



Prof. Dr. Canbay, tedavide gecikmelere neden olan faktörleri ise şöyle açıkladı:


"Apandisit ya da yumurtalık kisti zannedilmesi


Karın içinde sıvı biriktiği için acil olarak ameliyata girip boşaltılmaya çalışılması


Sıcak kemoterapinin ameliyat esnasında makine bağlanılması sanılması


Hastanın ilk ameliyat sonrası tekrar tamamlayıcı ameliyata sıcak bakamaması


İlk ameliyatın mali yükünün üstüne ikinci maliyeti yükleyen hem süre hem işlem olarak maddi ve manevi ve bedenen yükün artmasının hasta ve yakınları tarafından kaldırılamayacak büyüklükte olması".



Psödomiksoma Peritonei hastalığının tamamen ciddiye alınması gereken ve tama yakın tedavi edilebildiği bilinmesi gereken bir hastalık olduğunu yineleyen Prof. Dr. Canbay, "Bu hastalık, hemen her zaman apandisit ya da yumurtalık kisti diye açılan ve ameliyat edilen bir hastalıktır ve ilk tedavisi sonrası kaybedilen zaman ve efor, tedaviyi geciktirir ve başarı şansını azaltır. Bazen de bu hastalığın tedavisindeki gecikme geri dönüşümsüz zarara yol açmaktadır." dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Kastamonu’da 222 kişiye, 33 milyon 300 bin lira evlilik kredisi desteği Kastamonu Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Köksalan, Kastamonu’da bu yıl 222 kişiye toplam 33 milyon 300 bin TL evlilik kredisi verildiğini söyledi. Kastamonu’da Aile Yılı söyleşileri kapsamında "Ailede Üç Değer: Saygı, Sabır, Sevgi" konulu konferans gerçekleştirildi. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa Milli Eğitim Bakanlığı Bakanlık danışmanı Yazar Erol Erdoğan konuşmacı olarak katıldı. Konferansa Kastamonu Valisi Meftun Dallı ile davetliler ve öğrenciler katıldı. "222 kişiye, 33 milyon 300 bin Türk Lirası değerinde evlilik kredisi sağlandı" Konferansın açılışında konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Köksalan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2025 yılı Aile Yılı olarak ilan edilmesi doğrultusunda, ailenin korunması ve güçlendirilmesine yönelik faliyetler gerçekleştirdiklerini ifade etti. 2025 yılı içerisinde Aile Yılı kapsamında yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi veren Köksalan, "Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi kapsamında 222 kişiye 33 milyon 300 bin Türk Lirası değerinde evlilik kredisi sağlanmıştır. Aile eğitim programı kapsamında merkez ve ilçe sosyal hizmet merkezlerimiz tarafından toplam 3 bin 600 kişiye eğitim verildi. Merkezde 2 bin 189, ilçelerde ise bin 411 kişiye ulaşıldı. Evlilik öncesi eğitim programı kapsamında toplam 3 bin 186 kişiye eğitim verildi. Doğum yardımı olarak bin 325 hak sahibine toplam 5 milyon 725 bin 354 Türk Lirası ödeme yapıldı" dedi. Daha sonra konuşan Yazar Erol Erdoğan da, "Maalesef bu modern ve dijital dönemde hep sorunları konuşuyoruz. Hep sorunlarla ilgili kafa yoruyoruz ama çözümü konuşmaya mecalimiz kalmamış artık. İnsan iyi bir muhitte olduğu zaman iyi bir arkadaş çevresinde olduğu zaman zaten kötülüğe bir fırsat kalmaz. Onun için siz de lütfen toplumdaki olumsuz meseleleri konuşurken, sadece olumsuz meseleyi konuşmakla kalmayın ondan daha fazla enerjinizi iyi iş nasıl yapılacak, nasıl yaygınlaştırılacak, onu nasıl anlatacağız, onu nasıl toplum yaygınlaştıracağız, nefesimizi bunu harcamamız lazım. 1980’li ve 1990’lı yıllardan bir örnek vereceğim. Maalesef, hiç hayatında bağımlılık maddesini görmemiş çocuklara, gençlere bağımlılıktan kurtulma dersleri verildi. Çocuk zaten bağımlılık maddesini görmemiş. Çocuklar ekranda melankolik fotoğrafları görünce dedi ki ’nedir’ dedi ve onun peşine düştü. Bunlar merakı kamçıladı. Bağımlılıktan kurtulma derslerimiz ne yazık ki bağımlılıkla tanıştırma gibi bir sonuç ortaya çıkardı" dedi.