- 27 Kasım 2020 Cuma 08:58

Genetik miras ’Dünya’ bebeğin kaderi olmadı

A
A
A
Genetik miras ’Dünya’ bebeğin kaderi olmadı

3 yıl önce evlenen Derya-Burak Akbalçık çiftinin en büyük hayali bebek sahibi olmaktı.

3 yıl önce evlenen Derya-Burak Akbalçık çiftinin en büyük hayali bebek sahibi olmaktı. Burak Akbalçık’ın genetik geçmişinde nadir görülen ‘Nörofibromatozis’ isimli bir hastalık vardı. Çocuk sahibi olduklarında doğacak bebekleri genetik mirası taşıyarak bu hastalığı yaşayacaktı. Son yıllarda tüp bebek tedavisinde kullanılan genetik tarama yöntemi Albalçık çiftinin tek çıkış noktası oldu. Genetik tarama sonucu elde edilen sağlıklı embriyo ile ‘Dünya’ isimli bebek geçtiğimiz ay hayata merhaba dedi.



İzmir’de yaşayan Akbalçık çifti 2017 yılında evlendi, tek hayalleri mutluluklarını taçlandıracak bir bebek sahibi olmaktı. 34 yaşındaki Derya Akbalçık, yaşadığı şehirde gittiği rutin kontrollerinde çikolata kisti ve myomlarının olduğunu öğrendi. Doktorlar çocuk sahibi olmak istediklerinde bu problemlerin karşılarına engel olarak çıkabileceğini söyledi. Acilen ameliyat olan Derya Küçükbalçık’a ameliyat sonrası yumurta rezervlerinde de hızlı bir azalma olabileceğini ve bebek sahibi olmanın tek yolunun tüp bebek tedavisi olduğu belirtildi. Yaşadıkları bu sağlık probleminin yanı sıra Burak Akbalçık ailesinin genetik geçmişinden gelen ‘Nörofibromatozis’ isimli bir hastalığın taşıyıcısıydı. Doğacak bebeklerine de bu genetik geçişin aktarılmaması için tüp bebek tedavisiyle anne-baba olmaları gerekiyordu.



Akbalçık çifti yaptıkları araştırmalar sonucu İstanbul’a gelerek Prof. Dr. Mustafa Bahçeci’nin yanına geldi. Görüşmeler sonucunda tedaviye başlandı. 2019 yılında başladıkları tedavide elde edilen embriyolara genetik tarama yapıldı ve 8 adet embriyodan 6 tanesi sağlıklı olarak seçildi. 1 tanesi transfer edildi ve 5 tanesi ilerleyen yıllarda değerlendirilmek üzere saklandı. Kısa süre içinde hamilelik haberini alan çiftin geçtiğimiz ay oğulları ‘Dünya’ doğdu.



Yaşanılan süreci Akbalçık çifti ve Bahçeci Tüp Bebek Kurucusu Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci anlattı.



Mutlu çift, “Anne-baba olmak tarif edilemez bir duyguymuş, tedavi sürecinde İzmir-İstanbul arasında mekik dokuduk, çok uğraştık ama her şeye değdi. Ne kadar yorgun ve uykusuz olsak da gözümüzün içine bakan bir parçamız var, iyi ki zaman kaybetmeden tüp bebek tedavisine başvurmuşuz, çok şükür oğlumuz sağlıklı bir şekilde kucağımızda. İsteyen herkesin bu duyguyu yaşamasını dileriz” açıklamasında bulundu.



“8 embriyodan 6 tanesinin sağlıklı olduğu tespit edildi”


Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, Akbalçık çiftine yönelik yürüttüğü tedavinin detaylarını şu şekilde açıkladı: “Öncellikle hastalıktan sorumlu gen mutasyonunun saptanması için Burak Akbalçık ve ailesinden alınan kanlarda genetik test ve ön hazırlıklar yapıldı. Sonrasında sağlıklı embriyo bulabilme ihtimalini arttırmak amacıyla tüp bebek tedavisi ile embriyo havuzu oluşturuldu. Toplamda 8 tane blastokist elde edildi. Bu embriyolardan biyopsi alınarak embriyolar donduruldu. Alınan biyopsi örnekleri preemplantasyon genetik tarama için genetik laboratuvarına gönderildi. 8 embriyodan 6 sının nörofibromatozis geninde mutasyon taşımadığı yani sağlıklı olduğu tespit edildi. Dondurulmuş çözülmüş 1 embriyo transferi sonrası gebelik haberini aldık” dedi.



Kimler genetik tarama testi yaptırmalı?


Kimlerin tarama testini yapılacağı konusunda bilgilendiren Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “Genetik bir hastalık taşıdığı belirlenmiş çocuk sahibi olan çiftlerin, ailesinde genetik hastalık taşıyıcılığı hikayesi olan bireylerin ve etnik olarak genetik hastalık taşıma riski yüksek bir gruba mensup bireylerin sağlıklı bebek dünyaya getirebilmeleri için bu testi yaptırmaları önerilir. Bunun yanı sıra daha Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde sıklıkla görülen akraba evliliklerinde anne ve babadaki benzer mutasyonlar çocukta hastalık oluşturabilir. Bu durumdaki çiftlerin mutlaka taşıyıcılık testleri yaptırmaları gereklidir böylelikle taşıyor olabilecekleri ve doğacak çocuklarına aktarılabilecek muhtemel genetik hastalık riskini azaltabilirler” şeklinde konuştu.



“Nörofibromatozis nedir?


Nörofibromatozisin ne olduğunu açıklayan Prof. Dr. Bahçeci, “Beyin, sinir ve deriyi etkileyen nadir görülen genetik bir hastalıktır. Cilt altında veya sinir dokusunda nörofibrom denen iyi huylu tümörlerin gelişmesiyle seyreder. Bazı hastalarda hiçbir bulgu izlenmezken, bazılarında görme kaybı, işitme kaybı, gelişim geriliği gibi ciddi nörolojik bulgular görülebilir. Bu hastalık, anne veya babadan kalıtsal olarak iletilebilir veya kişinin genlerinde yeni gelişen bir mutasyona bağlı olabilir’’ diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TBMM Başkanı Kurtulmuş: "ABD’de öğretim üyeleri işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor" İbn Haldun Üniversitesi’nde düzenlenen söyleşide gençlerle buluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, "Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli üniversitelerinin hemen hepsinde sadece öğrenciler değil öğretim üyeleri de işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor. Bir bilim yuvasından sesleniyorum, şu anda dünyanın dört bir yanında Siyonist baskıdan bunalmış olan vicdan sahibi, ilim sahibi tüm öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İbn Haldun Üniversitesi’nde gençlerle bir araya geldi. Kurtulmuş yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin önemli bir tarihsel dönüm noktasından geçtiğimiz bu süreçte örnek şahsiyetlerin genç nesillere tanıtılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ben Sabahattin Zaim hocanın öğrencisiyim. Bizim dönemimizin örnek isimlerinden birisidir kendisi. Türkiye’ye hizmet etmek için kollarını sıvayan ve kalkınması için hizmet eden bir kişidir. Çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin yetişmesine vesile olmuştur. İslam ekonomisi terimi yeni ortaya çıktığı zamanlarda, az sayıda bilim adamlarının İslam iktisadıyla alakalı fikirlerini Türkiye’ye taşımıştır” ifadelerini kullandı. "Siyonist baskıdan bunalmış öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı üniversitelerde İsrail zulmünü anlatan akademisyenlerin işlerine son verildiğini belirten Kurtulmuş, "Tarihlerde Nazi Almanya’sında oradaki Nazilerin zulmünden kaçan bilim adamları varsa şimdi ise Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli üniversitelerinin hemen hepsinde sadece öğrenciler değil öğretim üyeleri de işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor. Onlarca bilim insanı üniversitelerden atıldı. Almanya’da aynı şekilde ders ve konferans veren hocalar anti-siyonist fikirleri nedeniyle işlerinden atıldı. Bir bilim yuvasından sesleniyorum, şu anda dünyanın dört bir yanında siyonist baskıdan bunalmış olan vicdan sahibi, ilim sahibi tüm öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” dedi. Konuşmalarına devam eden Kurtulmuş, “İlmin başı merak ortası sabır sonu ise kendini bilmektir. Şunu söylemek isterim, bizim geleneğimizde nesillerden nesillere aktarılan bir eğitim sistemidir, hoca öğrencisine öğretir, o bir başkasına öğretir. Biz bu intikali önemsememiz lazım. Bilim adamlarından sadece iki kere ikinin dört ettiğini değil, söyledikleri sözleri, oturmalarını, kalkmalarını her şeyi öğrenmemiz gerekiyor. İnsanın yanılgısı kendisini çok önemsemesidir. Kim olursan ol, kendinizi mühim insan kabul etmeyin. Mühim insan görmek istiyorsak Fatih Camii avlusu, Süleymaniye Camii avluları çok çok büyük insanlarla dolu. Dolayısıyla hiçbirimiz büyük insan değiliz” şeklinde konuştu.
Sakarya Sakarya’da 12 kişinin yaralandığı kazada midibüsün freni patlamış Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 12 kişinin yaralandığı kazanın midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Kazayla ilgili Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinden de açıklama yapıldı. Kaza, saat 16.00 sıralarında Pamukova ilçesi Eskiyayla Mahallesi’nde meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Sağlık Kültür ve Spor Başkanlığı tarafından Akçay Baraj Gölü’ne doğa yürüyüşü gezisi düzenlendi. Gezi dönüşünde, bir firmadan kiralanan 54 S 0579 midibüsün frenleri patladı. Kontrolden çıkarak yol kenarında bulunan araziye devrilen midibüste bulunan 11 üniversite öğrencisi ile 1 üniversite personeli olmak üzere toplamda 12 kişi yaralandı. Durumun haber verilmesi üzerin bölgeye sevk edilen sağlık ekiplerince, yaralılar çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Öte yandan kazanın, midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Üniversiteden kazaya ilişkin açıklama Meydana gelen kazanın ardında SUBÜ sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yayınladı. Yapılan açıklamada, "Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığımız tarafından Akçay Baraj Gölü’ne düzenlenen doğa yürüyüşü gezisi dönüşü firmadan kiralanan bir minibüsün teknik arıza nedeniyle devrilmesi sonucu 11 öğrencimiz ve 1 personelimiz yaralanmıştır. Kaza neticesinde hayati tehlikesi olan ve durumu ağır olan öğrenci ve personelimiz bulunmamaktadır. Pamukova Devlet Hastanesi’nde müşahede altındaki 2 öğrencimiz kısa süre içerisinde taburcu edilecektir. Sadıka Sabancı Devlet Hastanesi’ndeki 3 öğrenci ve 1 personelimizin tedavisi devam etmektedir. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 6 öğrencimizden birisinin kolunda kırık bulunmaktadır. Tomografi ve tetkikler devam etmektedir” ifadeleri yer aldı.
Sakarya Dünya pazarında Türk Kuruyemişi ve kuru meyve tercihi yükseliyor 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde, tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı olurken, kuruyemişte ise Antep fıstığı öne çıkıyor. Açılış konuşmasını Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı Uludağ Ekonomi Zirvesi Sapanca’da devam ediyor. Bu yıl 13’üncü kez düzenlenen zirve, Türkiye ve dünya genelinden birçok iş dünyası lideri ve akademisyeni ağırlıyor. Dün açılış konuşmaları ve ilk gün oturumlarının olduğu zirve, bugün ise çeşitli paneller ile devam ediyor. İş insanları sektörleri ile alakalı konuları zirvede değerlendirirken, kuru yemiş ve kuru meyve ihracatındaki artış dikkat çekti. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı, kuruyemişte ise Antep fıstığı olduğu ifade edildi. Türk ürünlerini diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği ise organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretilmeleri oluyor. Organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilen Türk organik kuru meyve ve kuruyemişi global pazarda daha fazla tercih edilmeye başlandı. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş, kuru meyve ve bakliyat ihraç ettiklerini belirten Orgibite CFO’su Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç ettikleri ürünlerin genel profili hakkında bilgi vererek, tüketicilerin kuru meyve kategorisinde kayısı ve kuruyemişte Antep fıstığını tercih ettiğini dile getirdi. Ayrıca, Türk ürünlerinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretildiğinin altını çizdi. “En büyük fark organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmeleri” Panel sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç edilen kuru meyve ve kuruyemişlere en yoğun talebin Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini belirtirken, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Asya pazarlarındaki ülkelerin de Türk ürünlerine ilgi gösterdiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve ürün kalitesinin global pazarda rekabet avantajı sağladığını ifade eden Şeker, Türkiye’den 30 farklı ülkeye kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat gönderdiklerinin altını çizdi. Şeker, ayrıca ürün portföyleri içinde en çok tercih edilenin kuru meyve kategorisinde kayısı, kuruyemiş kategorisinde ise Antep fıstığı olduğunu belirtti. Türk organik ürünlerinin diğerlerinden farkının, organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmesi olduğunun önemini anlatan Şeker, "Sağlık bilincine sahip tüketicilerin tercih sebebi haline geldi. 2023 yılında hem organik hem de konvansiyonel ürün ihracatında önemli bir artış yaşandı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz. 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yıllarında organik kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat ihracatını artırarak global pazardaki varlığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. “Dijital dönüşüm ile dünyada rekabet gücümüzü artırdık” Dijital dönüşümün, hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabet gücünü artırdığını vurgulayan Şeker, "Dijital platformlara yapılan yatırımlarımızla, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri sayesinde organik ürünlerimizin geniş kitlelere ulaşmasını sağladık. Bu durum, hem müşteri memnuniyetini hem de operasyonel verimliliği artırmamıza imkan tanıdı. Dijitalleşme, tüketicilere daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamızı ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, Türk kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyatlarının dünya genelinde tanınırlığını ve talebini artırmaya yönelik pazarlama stratejilerimizde de dijitalleşme önemli bir rol oynamaktadır" diye konuştu. “Organik ürünlerin sertifikalandırılması” Gökçen Şeker, pazarlama ve markalaşmanın önemine vurgu yaparak, "Türk organik ürünlerinin tanınırlığını artırdık. İhracat rakamlarını artırmak için, kalite standartlarının yükseltilmesi ve pazar çeşitliliğinin önemli olduğunu biliyoruz. Markalaşma çalışmalarını önemseyerek lojistik süreçlerde de verimliliği arttırdık. Ar-Ge yatırımları ve yeni pazarlara açılım da ihracatı artırmak için etkili stratejilerdir. Bununla birlikte, organik ürün ihracatını artırmak için, sektör olarak organik tarımın teşvik edilmesi ve organik ürünlerin sertifikalandırılması önemli. Pazarlama ve markalaşma çalışmalarıyla organik ürünlerin bilinirliğinin artırılması ve yeni pazarlara açılım sağlanması gerekmektedir" şeklinde konuştu.