EKONOMİ - 19 Temmuz 2021 Pazartesi 14:38

Merkez Bankası PPK toplantı özetini yayınladı

A
A
A
Merkez Bankası PPK toplantı özetini yayınladı

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özet metninde, ’’Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özet metninde, ’’Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir. Kurul, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelemiştir’’ denildi.



Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetini yayınladı. Özette, Kurulun, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdüreceği ve fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelediği vurgulandı.



Özette şu ifadelere yer verildi: ’’Haziran ayında tüketici fiyatları yüzde 1,94 oranında artmış, yıllık enflasyon 0,94 puan yükselişle yüzde 17,53 olarak gerçekleşmiştir. Yıllık enflasyon gıda ve temel mal gruplarında artarken, enerji ve hizmet gruplarında gerilemiştir. Faaliyeti kesintiye uğramış olan bazı sektörlerde normalleşme adımlarıyla birlikte fiyat artışları gözlenmiştir. Bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin yıllık enflasyonları ve eğilimleri yükselmiştir.



Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları Haziran ayında yüzde 0,88 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 2,95 puan artışla yüzde 19,99 olmuştur. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıdada 4,09 puan artışla yüzde 18,70’e, işlenmiş gıdada ise 1,71 puan artışla yüzde 21,20’ye yükselmiştir. İşlenmemiş gıdada yıllık enflasyon taze meyve ve sebze grubunda yatay seyrederken, kırmızı ve beyaz etin sürüklediği diğer işlenmemiş gıdada önemli ölçüde artmıştır. İşlenmiş gıdada ekmek ve tahıllar, işlenmiş et ürünleri, katı ve sıvı yağlar ile alkolsüz içecek kalemlerindeki fiyat artışları öne çıkmıştır. Haziran ayında kırmızı et fiyat artışı ve bunun işlenmiş et ürünleri fiyatlarına yansımaları dikkat çekmiştir.



Enerji fiyatları Haziran ayında yüzde 2,24 oranında artarken, grup yıllık enflasyonu 0,43 puan düşüşle yüzde 17,28’e gerilemiştir. Akaryakıt fiyatları, Mayıs ayındaki ÖTV artışının sarkan etkileriyle, yüzde 6,33 oranında yükselerek enerji grubu fiyatlarını yukarıya çekmiştir. Mayıs ayında yapılan uyarlamaya karşın, eşel mobil sistemi akaryakıt fiyatlarında ihtimal fiyat artışlarının önüne geçmektedir. Diğer yandan, Temmuz ayında elektrik ve doğalgaz tarifeleri yükseltilirken, LPG’de de fiyat artışı gerçekleşmiştir.



Temel mal yıllık enflasyonu Haziran ayında 1,08 puan yükselişle yüzde 21,92’ye ulaşmıştır. Yıllık enflasyon diğer temel mallarda daha belirgin olmak üzere tüm alt gruplarda artmıştır. Dayanıklı tüketim malı fiyatları yüzde 2,98 oranında yükselirken, grup yıllık enflasyonu 0,12 puan artışla yüzde 30,86 olmuştur. Bu görünümde beyaz eşya ve mobilya sektörleri öne çıkarken, diğer elektrikli ve elektriksiz aletler ile otomobil kalemlerinde de artışlar kaydedilmiştir. Dayanıklı mal ve diğer temel mallarda kur gelişmelerinin yanı sıra emtia fiyat artışlarının ve tedarik zincirlerindeki aksaklıkların etkileri hissedilmiştir. Öte yandan, Haziran aylarında indirim sezonuna geçişle fiyatları gerileyen giyim ve ayakkabı grubunda normalleşme adımlarıyla birlikte bu dönemde aylık bazda artış kaydedilmiştir. Giyim ve ayakkabıda yıllık enflasyon 1,30 puan artışla yüzde 6,86’ya yükselmesine rağmen, ulaşılan seviyenin düşük olmasıyla giyim grubu temel mal enflasyonunu sınırlamaya devam etmiştir.



Hizmet fiyatları Haziran ayında yüzde 1,94 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu ise 0,16 puan azalarak yüzde 13,46 olmuştur. Grup enflasyonunun seyrinde gerek bu yıl gerekse geçen yıl atılan normalleşme adımlarının etkileri gözlenmiştir. Yıllık enflasyon lokanta-otel, diğer hizmetler ve kirada artarken, ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinde düşüş sergilemiştir. Lokanta-otel alt grubunda hem dışarıda yenen yemek hem de konaklama kalemlerinde yüksek fiyat artışları gözlenmiş, bu grupta yıllık enflasyon 1,13 puan artışla yüzde 18,86’ya ulaşmıştır. Diğer hizmetler alt grubu yıllık enflasyonundaki artışta, açılmayla birlikte yüksek fiyat artışları sergileyen eğlence ve kültür hizmetlerinin yanı sıra bakım ve onarım hizmetleri öne çıkmıştır. Haziran ayında, getirilen kapasite kısıtları nedeniyle karayolu ile şehirlerarası yolcu taşımacılığı kaynaklı olarak ulaştırma hizmetlerinde fiyat artışları gerçekleşmiş, ancak bu grupta yıllık enflasyon baz etkisiyle gerilemiştir.



Piyasa Katılımcıları Anketi’nden elde edilen enflasyon beklentileri Temmuz ayında yukarı yönlü güncellenmiştir. Cari yıl sonu enflasyon beklentisi 1,18 puan artışla yüzde 15,64’e, gelecek on iki aya ilişkin enflasyon beklentisi 0,50 puan artışla yüzde 12,62’ye, gelecek yirmi dört ay beklentisi ise 0,27 puan artışla yüzde 10,43’e yükselmiştir.



Enflasyonu etkileyen unsurlar ve riskler


Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde aşılamanın hızlanması küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklemektedir. Normalleşme adımları ile birlikte, hizmetler ve sanayi faaliyeti arasındaki ayrışma kapanmaya başlamıştır. Bununla birlikte aşılama programlarında ilerleme kaydeden ekonomiler kısıtlamaları hafifleterek iktisadi faaliyette daha güçlü bir performans sergilemektedir. Diğer taraftan son dönemde bazı virüs varyantlarının tekrar vaka artışlarına yol açması salgın hastalığın seyrine ilişkin belirsizlikleri canlı tutmaktadır.



Küresel talepteki hızlı toparlanma, emtia fiyatlarındaki artış eğilimi, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Yükselen küresel enflasyon ve enflasyon beklentilerinin uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri önemini korumaktadır. Bir önceki PPK döneminden bugüne, bazı gelişmiş ülkelerde aylık ve yıllık enflasyon beklentilerin üzerinde artmıştır. Politika faizlerinin tarihsel ortalamaların oldukça altında seyrettiği gelişmekte olan ülkelerde normalleşme sürecinin başladığı ve bazı merkez bankalarının faiz artırımına gittiği görülmektedir. Bu görünüm, bir önceki PPK dönemine göre küresel finansal koşullarda artan belirsizliklere ve bir miktar sıkılaşmaya işaret etmektedir. Küresel risk iştahındaki dalgalı seyir ve uzun vadeli tahvil faizlerinin seyrine ilişkin belirsizlikler küresel finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açmaktadır. Kurul, küresel enflasyon baskılarının para politikalarında ve dolayısıyla küresel finansal piyasalarda veri duyarlılığını artırdığı ve buna bağlı oynaklıkların görülebileceği yönündeki görüşünü korumuştur.



Gelişmekte olan ülkelere portföy girişleri bu PPK döneminde azalarak da olsa, borçlanma senedi kaynaklı olarak, sürmüştür. Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerde uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyri gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tutmaktadır.



Üretici fiyatları, döviz kuru gelişmelerinin yanı sıra uluslararası emtia fiyatları ve tedarik zincirlerindeki sorunlara bağlı olarak, Haziran ayında da yükselmiştir. Üretici fiyatlarındaki yükseliş ve bu yükselişlerin tüketici fiyatları üzerinde oluşturduğu baskının, gelişmiş ülkeler dâhil olmak üzere, küresel ölçekte belirginleştiği izlenmektedir. Diğer yandan, enerji dışı emtia fiyatlarındaki artış eğiliminin Haziran ayından itibaren sınırlı da olsa yerini gerilemeye bıraktığı gözlenmektedir.



Ticari krediler ılımlı bir seyir izlemektedir. Son dönemde açılma ve ertelenmiş talebe bağlı olarak artış gösteren bireysel kredi kullanımında ise, alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkileri izlenecektir. Kurul, bireysel kredilerin daha ılımlı bir büyüme sergilemesinin, enflasyon görünümü ve dış denge üzerindeki riskleri sınırlamak için önemli olduğuna dair yaptığı vurguyu korumuştur. Bu çerçevede, kredilerin seyri ve kompozisyonu makroekonomik istikrar açısından yakından takip edilmektedir.



Yurt içi iktisadi faaliyet güçlü seyretmektedir. İkinci çeyrekte, salgın kısıtlamalarına ve finansal koşullardaki sıkılaşmaya bağlı olarak iç talep bir miktar ivme kaybederken, dış talep gücünü korumaktadır. Sanayi üretimi Nisan-Mayıs ayları ortalaması itibarıyla bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,4 oranında artmıştır. Sanayi ciro endeksleri, söz konusu ivme kaybının, salgın tedbirlerine de bağlı olarak, yurt içi talep kaynaklı olduğuna dış talebin ise sanayi üretimini desteklediğine işaret etmektedir. Bu dönemde perakende satış hacmi de kısıtlamalar kaynaklı düşüş kaydetmiştir.



Yüksek frekanslı veriler, aşılamadaki hızlanma ve salgın tedbirlerinin gevşetilmesi ile birlikte hareketliliğin tedbir döneminin öncesini hızlı bir şekilde aşmasıyla iktisadi faaliyetin tekrar güçlendiğine işaret etmektedir. Nitekim kartla yapılan harcamalara ilişkin haftalık verilere göre, kısıtlamalardan daha çok etkilenen hizmet sektörleri ile perakende ticarete konu olan kalemlerde artış oranları daha yüksek gerçekleşmiştir. Aşılamanın toplumun geneline yayılarak hızlanması salgından olumsuz etkilenen hizmetler ve turizm sektörlerinin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır.



Kısıtlamaların iktisadi faaliyet üzerindeki etkisi işgücü piyasasına da yansımıştır. Nisan ve Mayıs aylarının ortalaması dikkate alındığında toplam işsizlik oranı bir önceki çeyreğe kıyasla 0,5 puan artarak yüzde 13,5, tarım dışı işsizlik oranı ise 0,7 puan artışla yüzde 15,6 olarak gerçekleşmiştir. Yüksek frekanslı veriler, kısıtlamaların gevşetilmesiyle birlikte iş imkânlarında hızlı bir toparlanmaya işaret etmektedir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde hizmetler sektöründe istihdam artışları görülebileceği değerlendirilmektedir. Ancak işgücüne katılım oranlarındaki artış, istihdam artışlarının işsizlik oranlarına yansımasını sınırlayabilecektir.



Olumlu dış talep koşulları ve uygulanmakta olan sıkı para politikası cari işlemler dengesini pozitif etkilemektedir. Cari işlemler dengesi Mayıs ayında 3,1 milyar dolar açık vermiş ve yıllık açık önceki aya göre 0,9 milyar dolar azalarak 31,9 milyar dolar olmuştur. Haziran ayı geçici dış ticaret verilerine göre mevsimsellikten arındırılmış olarak altın hariç ihracat ve ithalat aylık bazda artış kaydetmiştir. Emtia fiyatlarındaki yükselişe karşın ihracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesi beklenmektedir. Kurul, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürekliliği ve finansal istikrar açısından cari işlemler dengesindeki seyrin önemine yaptığı vurguyu korumuştur.



Para politikası


Para politikası duruşu, enflasyon görünümüne yönelik yukarı yönlü riskler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirlenecektir. Bu doğrultuda politika duruşu, enflasyon gelişmeleri ve enflasyon beklentileri dikkate alınarak dezenflasyon sürecini en kısa sürede tesis edecek ve orta vadeli hedeflere ulaşıncaya kadar bunun sürekliliğini sağlayacak bir sıkılık düzeyinde belirlenmeye devam edilecektir.



Son dönemde ithalat fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışların yanı sıra, talep koşulları, bazı sektörlerdeki arz kısıtları, açılmanın etkisiyle yaz aylarında enflasyonda görülebilecek oynaklıklar ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. Diğer taraftan, parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri gözlenmektedir. Enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler dikkate alınarak, Nisan Enflasyon Raporu tahmin patikasındaki belirgin düşüş sağlanana kadar para politikasındaki mevcut sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Bu doğrultuda Kurul, politika faizinin yüzde 19 düzeyinde sabit tutulmasına karar vermiştir.




Enflasyonun kısa dönemde, başta emtia fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar olmak üzere arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izlemesi beklenmektedir. Enflasyonda kısa vadede görülebilecek oynaklıkların ana eğilime yansımaları para politikası duruşu açısından yakından izlenecektir. Sıkı parasal duruş; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir.



TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir.



Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.


Kredi piyasası ve iktisadi faaliyete ilişkin göstergelerin yanı sıra döviz kuru oynaklığı ve ithalat fiyatlarındaki gelişmeler doğrultusunda enflasyon üzerindeki talep ve maliyet yönlü etkiler önemini korumaktadır. Uygulanmakta olan sıkı para politikası, krediler ve iç talebi sınırlayarak bir yandan talep yönlü unsurları kontrol altına alırken, diğer yandan da cari işlemler dengesindeki iyileşmeyi desteklemektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerdeki para politikası ile küresel risk iştahına ilişkin görünüm, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir.



Kurul, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelemiştir.



Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.’’

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Dolandırıcı zabıt katibinin yargılanmasına devam edildi Bakırköy Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yaparken yüksek kar getirisi vaadiyle ile 8 vatandaşı milyonlarca lira dolandıran zabıt katibi Süleyman Demirel ve diğer 14 sanığın yargılandığı davanın görülmesine mahkemenin verdiği aranın ardından devam edildi. Duruşmanın devamında savunma yapan sanık Süleyman Demirel’in kız kardeşi “Ağabeyim özünde çok iyidir, çok zekidir. Yaşamayı severdi Süleyman” dedi. Bakırköy Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yaparken yüksek kar getirisi vaadiyle ile 8 vatandaşı milyonlarca lira dolandıran zabıt katibi Süleyman Demirel ve diğer 14 sanığın yargılandığı davanın görülmesine mahkemenin verdiği aranın ardından devam edildi. “Yaşamayı severdi Süleyman” Duruşmada savunma yapan sanık Süleyman Demirel’in kız kardeşi sanık Dilek Demirel “Kişilerin hiçbirini tanımıyorum. Ağabeyim bana icralık olduğunu ve hesabının bloke olduğunu söyledi. Bu nedenle bana para gönderiliyordu. Ağabeyim özünde çok iyidir, çok zekidir. Olayın içeriğindeki birçok şeyi yeni öğreniyorum. Benim çocuğum ile kendime ait bir hayatım var. Süleyman’ın özel hayatına vakıf değilim. Normal 2 kardeşin edebileceği muhabbetler oldu aramızda. Yaşamayı severdi Süleyman. Bana o kadar para gelmesi garip geldi. Sordum ‘seni ilgilendirmez’ dedi. Ne yaptığını sorguladım bana ‘benim hayatım’ dedi. Ben istemiyordum hesabıma para atmasını” ifadelerini kullandı. “Ben 33 yıl adalete hizmet etmiş zabıt katibiyim” Sanık Süleyman Demirel’in annesi sanık Hamiyet Çoban ise “Ben 33 yıl adalete hizmet etmiş zabıt katibiyim. Bugüne kadar hiç usulsüz sorgulama yapmış biri değilim. Oğlumu vuran kişilere zaman zaman sorgulama yaptım. Dosya detaylarını da görme imkanım yoktur. Ben bu kişilerin kişisel verileri sorgulama amacıyla bir işlem yapmış değilim” şeklinde konuştu. Müşteki Rukiye Kumral ise “Sanık Büşra Çatak eski arkadaşımdı. Bana liseden bir arkadaşı olan Süleyman’ın yurt dışından para transferi yaparak kazanç sağladığını söyledi. Bana ‘kendisi adliye çalışanıdır ailesi de adliye çalışanıdır’ dedi. Büşra beni sürekli arayarak ‘düşünüyor musun sende?’ gibi sorular sordu. Beni bu şekilde işe soktu. Bana kesinlikle bir ticaret olduğunu söyledi, parayı kendi hesabına attırdı. Ben toplam 750 bin liraya yakın ödeme yaptım” dedi. Müşteki beyanlarının ardından duruşma 10 Mayıs Cuma günü görülmesine devam edilmek üzere ertelendi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Süleyman Demirel’in Bakırköy Adliyesi’nde zabıt katibi olarak görev yaptığı belirtildi. İddianamede Demirel’in, birkaç yıl önce tanışmış olduğu Levent Sırataş’a, adli personel olması nedeniyle zaman içinde mahkemelerde dosyası olan birçok iş adamı ile tanıştığını, bu iş adamlarına yatırımlarında kullanmaları için çevresindeki tanıdıklarından para temin ederek karşılığında komisyon aldığını söylediği aktarıldı. Sanık Demirel’in kar payı kazanmak için para vermek isteyen kişilerin üzerlerine kayıtlı mal varlıklarını UYAP sistemleri üzerinden kendi şifresi ya da hakim şifresi ile sorgulayarak tespit ettiği de iddianamede açıklandı. İddianamenin devamında “Mal varlıklarını şahıslara yine kar payı vereceğini vaat ederek teminat adı altında kurmuş olduğu suç örgütü içerisindeki Bülent Sevinç, Levent Şahin, Abbas Kırmızı, Sevgen Atilla, Cemal Karaoğlu, Evel Karısık, Semih Gündoğdu ve Sadettin Volkan Durak isimli şahısların üzerine geçirdiği, bu şahıslar arasında bahse konu mal varlıklarının sürekli el değiştirdiği, sistem içindeki herkesin bu yöntem ile para kazandığı yapılan araştırmalarda anlaşılmıştır” ifadeleri kullanıldı. Müştekilerden Levent Sırataş’ın, zabıt katibi Süleyman Demirel ve onun aile üyelerine bir kaç kez para verdiği, Demirel’in her seferinde bu paraları ödemeyi taahhüt ettiği kar payı ile birlikte Levent Sırataş’a geri ödeyerek güvenini kazandığı, bu şekilde müşteki Sırataş vasıtası ile müşteki Büşra Nur Güldorum ve annesi müşteki Nurdan Canbıçak ile tanıştığı, tanıştıktan sonra onlardan da kar payı ödemesi teklifi ile paralar istediği iddianamede belirtildi. Süleyman Demirel’in müştekiler ile yaptığı görüşme ve konuşmalarda, birlikte çalıştığını söylediği aile üyelerinden Büyükçekmece Adliyesi Memur Suçları Bürosunda zabıt katibi olarak çalışan eski eşi Vildan Öz’ü, Büyükçekmece Adliyesi Soruşturma Kaleminde, katip olarak çalışan annesi Hamiyet Çoban’ı, özel bir şirkette çalışan kardeşi Dilek Demirel’i müştekilere güven vermek ve dostluk kurmak amacıyla tanıştırdığı da iddianamede kaydedildi. Örgüt lideri Süleyman Demirel’in hesaplarında bloke bulunması ve icra takiplerine konu olması nedeniyle büyük meblağlı paraları kendi hesabına almayarak örgüt üyesi olan Büyükçekmece Adliyesi zabıt katibi annesi Hamiyet Çoban ve yine Büyükçekmece Adliyesi zabit katibi olan eski eşi Vildan Öz’ün hesaplarını kullanarak işlem yaptığı, gayrimenkul yatırımları ile ilgili para devir alacağı tapuları da örgüt yöneticileri olan Abbas Kırmızı, Cemal Karaoğlu, Bülent Sevinç, Levent Şahin, Sevgen Atilla isimli şahısların üzerine almasını sağladığı da iddianamede belirtildi. İddianamede müşteki Büşranur Güldorum ve annesi Nurdan Canbıçak’ın örgüt lideri Süleyman Demirel ve diğer örgüt üyeleri tarafından toplamda 8 milyon 133 bin 480,00 TL zarara uğradıklarını beyan ettikleri açıklandı. Öte yandan ifadeleri alınan Gökhan Aytekin, Neriman Aytekin, Büşra Çatak, Ayhan Doğan, Cihan Könülşök ve Fatih Çetinkaya’nın zabıt katibi Süleyman Demirel’in kendilerinden kar payı ödemesi teklifi ile paralar aldığını ancak ödemiş oldukları paraları geri alamayarak mağdur olduklarını beyan edip şikayetçi oldukları aktarıldı. Bakırköy Adliyesi Ağır Ceza Mahkemesinde çalışan zabit katibi Süleyman Demirel’in müşteki şahısları, kar payı vermek vaadiyle almış olduğu yüksek meblağlardaki para ve menkulleri, gayrimenkulleri, ziynet eşyalarını kurmuş olduğu suç örgütünde tefecilik yapan üyeleri ile birlikte dolandırarak menfaat temin ettikleri iddianamede belirtildi. Örgüt lideri zabit katibi Süleyman Demirel’in adliyede çalıştığı için çevresinin geniş olduğunu bu sayede bazı işler yaptığını bu işlerin bazılarının sosyal medya hesabı reklam geliri, memleketi olan Tokat’tan yaprak, salça getirip satması gibi işler olduğunu söyleyerek memur olmasına rağmen yaşadığı lüks hayatın bu sayede olduğuna müştekileri inandırdığı iddianamede belirtildi. Demirel’in bu sayede insanların yatırım amaçlı kendisine ve telkinleri sonucu etrafındaki tefeci olduğu bilinen kişilere para verilmesini sağladığı da iddianamede ifade edildi. Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesinin zabıt katibi Süleyman Demirel’in tefecilik yapan bir örgütle ortak hareket ettiği, parasını yüksek faizle kullandırmak isteyen vatandaşların gayrimenkullerini geçici olarak devralma karşılığında kar payı vaadinde bulunduğu, gayrimenkulünü devraldığı kişilere birkaç ay göstermelik ödemeler yaptığı ancak devam eden süreçte hileli yöntemlerle gayrimenkulleri tefeci örgütle iltisaklı farklı şahıslar adına sıra sıra tescil ettirip mağdurların mal varlıklarını ele geçirdiği, akabinde çete üyelerinin gayrimenkulleri farklı kişilere satma şantajıyla mağdurlardan para talebinde bulunmayı sürdürdüğü iddianamede aktarıldı. Demirel’in birlikte çalıştığı hakimlere ait UYAP şifrelerini kullanarak eriştiği kişisel verileri dolandırıcılık suçu için kullandığı, yine UYAP sistemi üzerinden edindiği bilgilerle icra mahkemelerindeki alacaklılarla irtibat kurup maddi menfaat karşılığında uyuşmazlığın mahkeme dışında çözülmesine yönelik girişimlerde bulunduğu yönünde tespitler yapıldığı da iddianamede açıklandı. Zabıt katibi Süleyman Demirel’in ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ‘dolandırıcılık’, ‘tefecilik’, ‘bilişim sistemine girmek’, ‘verileri hukuka aykırı olarak vermek ya da ele geçirmek’ suçlarından toplamda 40 yıldan 154 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. İddianamede diğer 13 sanığın ise değişen oranlarda hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye-Azerbaycan İş Forumu’na katıldı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Azerbaycan’la serbest ticarete dönük görüşmelerin başlatılması hususunda uzlaşma sağladıklarını ve gümrük ve lojistik işlemlerini iyileştirmek konusunda mutabık olduklarını ifade etti. Türkiye-Azerbaycan Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 11’inci Dönem Toplantısı çerçevesinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile DEİK işbirliğinde Türkiye-Azerbaycan İş Forumu düzenlendi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Azerbaycan Cumhuriyeti Başbakanı Ali Esedov ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun katılımıyla TOBB’un ev sahipliğinde gerçekleşen programda, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticari ve ekonomik işbirliklerinin önemine dikkat çekildi. “Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ileriye taşımak, bölgenin istikrarı ve refahı için önemli” Programın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, iki ülke arasında faaliyetlerini ticari ve ekonomik alanlarda ilerletmek istediklerini belirterek, “Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarının refahını artırmak adına, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ileriye taşımak, bölgenin istikrarı ve refahı için de önemlidir. Kardeş iki ülkenin kardeş iş dünyalarını buluşturan İş Forumu’na bu doğrultuda önem veriyoruz. İş insanlarımızın gösterdikleri bu ilgi sevindiricidir. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticari ve ekonomik bağların güçlendirilmesine yönelik heyecanınızı her daim canlı tutacağınıza inanıyorum” diye konuştu. “Asıl amacımız serbest ticaret ve buna dönük görüşmelerin başlatılması hususunda bir uzlaşma sağladık” Yılmaz, 2023 yılında Azerbaycan ile ikili ticaretin 7,5 milyar dolara ulaştığını hatırlatarak, bu ticaretin 3 milyar dolarının Türkiye’nin Azerbaycan’a ihracatı, 4,5 milyar dolarının da Azerbaycan’dan Türkiye’ye yapılan ithalattan oluştuğunu ifade etti. Azerbaycan ile olan ticaretin hacim ve kapsamını genişletme niyetlerinin Azerbaycan tarafından da paylaşıldığını söyleyen Yılmaz, “Azerbaycan ile mevcut Tercihli Ticaret Anlaşmamızı genişletmek amacıyla yürütülen çalışmaları ivedilikle sona erdirmek istiyoruz. Şu anda 15 ürün var kapsamda. Bunu ilk etapta 30’a, sonra daha da fazla ürüne çıkarma niyetimiz var. İmzaladığımız protokolün hayata geçmesiyle birlikte TTA’nın kapsamı genişleyecek ve iş insanlarımız karşılıklı olarak Türkiye ve Azerbaycan pazarlarına daha avantajlı bir şekilde erişim sağlayabilecekler. Tabii burada asıl amacımız serbest ticaret. Tercihli ticareti ilk etapta genişletmek ama bir taraftan da esas yapmamız gereken orta ve uzun vadede serbest ticaret anlaşmasını sağlamak. Bugün de buna dönük görüşmelerin başlatılması hususunda bir uzlaşma sağladık” ifadelerine yer verdi. “Ülkeler arasındaki ticareti kolaylaştırmak adına, gümrük ve lojistik işlemlerinin iyileştirmek konusunda mutabıkız” ‘Türkiye-Azerbaycan Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Platformu’nun 11’inci Dönem Toplantısı’ kapsamında imzaladıkları 120 maddelik eylem planını bugün kabul etmiş olduklarını ifade eden Yılmaz, “Bunlar içinde iş insanlarımızın beklentilerine cevap veren, yine onlar için fırsatlar barındıran pek çok madde olduğunu belirtmek isterim. Ülkelerimiz arasındaki ticareti kolaylaştırmak adına, gümrük ve lojistik işlemlerinin iyileştirmek konusunda mutabıkız. Sadece ticaret anlaşmaları ve fiziki yollar yetmiyor. Kapıları iyileştirmemiz, gümrüklerdeki işlemleri basitleştirmemiz de karşılıklı ticaretimiz ve ekonomik ilişkilerimiz açısından son derece önemli. Basitleştirilmiş gümrük hattının kurulması için gerekli çalışmaların tamamlanmasının ardından, basitleştirilmiş gümrük hattını en kısa sürede hayata geçirmeyi planlıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belirlenen 15 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, mevcut durumda 7,5 milyar dolar hacim ile bunun yarısını gerçekleştirdiklerini ifade etti. Yılmaz, hedefin geri kalanını ise her iki ülkenin iş adamlarının ticaret, yatırım ve diğer ekonomik fırsatları değerlendirmesiyle kolaylıkla gerçekleştirebileceklerini aktardı. Türkiye’nin Azerbaycan dahil Türk dünyasında önemli yatırımlarının mevcut olduğunu da söyleyen Yılmaz, Azerbaycan ile karşılıklı yatırımlarının ise 34 milyar doları bulduğunu kaydetti. Yılmaz, Türkiye’nin Azerbaycan’daki yatırımlarının 13 milyar doları, Azerbaycan’ın ise Türkiye’deki yatırımlarının 21 milyar doları bulduğunu belirtti. “Müteahhitlik sektörümüz Azerbaycan’da işgalden kurtarılan bölgeler başta olmak üzere 19,3 milyar dolar değerinde 526 projeyi üstlendi” Yılmaz, Türkiye’nin Azerbaycan’da 6 bin kayıtlı firmasının bulunduğunu ve bu firmaların 4 binden fazlasının aktif olduğunu belirterek, firmaların sayısının daha da artmasını istediklerini ifade etti. Bu firmaların önemli bir bölümünün inşaat sektöründe olduğunu vurgulayan Yılmaz, “İşgalden kurtarılan bölgeler başta olmak üzere 19,3 milyar dolar değerinde 526 projeyi müteahhitlik sektörümüz üstlenmiş durumda. Hangi ülkede olursa olsun üstlendikleri projeleri en hızlı ve en kaliteli şekilde tamamlayan müteahhitlerimizin ve yapı/inşaat malzemeleri sektörümüzün Azerbaycan ekonomisine katkı sunmaya devam edeceğine inanıyorum” şeklinde konuştu. “Türk Yatırım Fonu’yla girişimcilik teşvik edilecek” İş adamları için sağlanan avantajları, uluslararası taahhütler ile uyumlu bir şekilde karşılıklı olarak geliştirmek yönünde karşılıklı çabalarının süreceğini belirten Yılmaz, diğer taraftan Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında yürüttükleri faaliyetlerin de önemine vurgu yaptı. Yılmaz, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde oluşturulan Türk Yatırım Fonu’nun da iş adamları için yeni fırsatlar oluşturacağını dile getirdi. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Fon ile yenilikçi ortak projelere öncülük edecek ve ülkelerimiz arasındaki ticaret ve yatırımları hızlandıracaktır. Fon; girişimciliği teşvik etmeyi, KOBİ’leri desteklemeyi ve Türk devletlerinin şirketleri arasında ortak girişimleri teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca büyük ölçekli projeleri finanse etmek için uluslararası finans kuruluşlarıyla ortaklıkları güçlendirmeyi ve yabancı yatırımların çekilmesinde rol almayı planlamaktadır. Türk Yatırım Fonu, önümüzdeki günlerde yapılacak Guvernörler Kurulu Kurucu Toplantısı’nın ardından resmi olarak faaliyetlerine başlayacak.” İş adamlarının önünde sadece ikili değil çok taraflı işbirliklerine açılacak kapılarla yeni fırsatlar bulunduğunu söyleyen Yılmaz, tüm iş dünyasını Azerbaycan’da enerji, elektronik, madencilik, tarım, sağlık, bilişim, inşaat sektörleri başta olmak üzere birçok alandaki imkânları değerlendirerek yeni imzalar atmaya davet etti.
Kocaeli Down sendromlu doğmuştu: Özel hastaneye 21 milyonluk tazminat şoku Kocaeli’de bebek bekleyen çift, hamilelik sürecinde başvurdukları özel hastanede dörtlü tarama testi talep etti. İstedikleri testlerin yaptırılmadığını iddia eden çift, doğumun ardından bebeklerinin down sendromlu olduğunu öğrendi. Hastaneye ve gebelik durumunu takip eden doktora dava açan çifte, 8 yıllık hukuk mücadelesinin ardından 21 milyon 289 bin 691 TL tazminat ödenmesine karar verildi. İzmit’te yaşayan Faruk (44) ve Serpil Gürdal (40) çifti, 2016’da ikinci kez bebek bekledikleri dönemde hamilelik süreciyle ilgili destek almak için ilçedeki özel bir hastaneye başvurdu. Gürdal çiftinin iddiasına göre dörtlü tarama testi talepleri doktorun, “Bana güvenmiyor musunuz? Bebeğiniz gayet sağlıklı, bu işin uzmanıyım” söylemleriyle gerek görülmemesi üzerine reddedildi. Hamilelik sürecinin 7’inci ayına giren Serpil Gürdal, bebeğin karnında hareket etmemesi sebebiyle eşi Faruk Gürdal ile hastanenin yolunu tuttu. Yapılan incelemenin akabinde Serpil Gürdal, bebekte bağırsak enfeksiyonunun yaşandığı öne sürülerek ameliyata alındı. Sezaryen ile dünyaya gelen erkek bebeğin yapılan tetkiklerin ardından down sendromlu olduğu belirlendi. Bunun üzerine Gürdal çifti konuyu mahkemeye taşıyarak, doktor ve hastaneden şikayetçi oldu. 21 milyonluk tazminat Kocaeli 1’inci Tüketici Mahkemesi’nde açılan dava 8 yılın ardından karara bağladı. Mahkeme, aileye 21 milyon 89 bin 691 TL maddi, 200 bin TL de manevi tazminat ödenmesine hükmetti. “İlk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı” Süreci anlatan Faruk Gürdal, “İlk çocuğumuzu Allah 8 yıl sonra nasip etti, sonrasında tüp bebek yaptık. İkinci çocuğumuz doğal yollardan geldi, hamilelik sürecinde üzerinde çok durduk. Özel bir hastaneye gitmek istedik. Aslında maddi durumumuz çok da iyi değildi, işsizdim. Özel hastanede insanlar özel ilgi bekler. 15 günde bir gidersiniz ense yapısı, kalp atışına bakarlar, fakat bunların hiçbiri fark edilmedi. Hamilelik sürecinin 7’nci ayında annenin mide bulantıları, düşük tehlikesi süreçlerini yaşadık. Çocuğun hiç kıpırdamadığını öğrendik. Tahlillerin tamamını yaptırmak istedik fakat ilk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı. Biz yapılmasını istemiş olmamıza rağmen yapılmadı. Doktorumuz ‘Bana güvenmiyor musunuz? Ben size ne söylüyorsam odur. Gerek yok bebeğiniz gayet sağlıklı’ dedi. ‘Hocam bu tarz sorunlar yaşıyoruz, problem olmaz mı?’ dediğimizde ise ‘Hayır ben bu işin uzmanıyım. Bana güvenmeniz gerekiyor’ dedi” ifadelerini kullandı. “8 yılın sonunda dava lehimize sonuçlandı” Eşinin hamileliğinin 8’inci ayında doğuma alındığını kaydeden Gürdal, “Sebebini sorduğumuzda bağırsak enfeksiyonu yaşadığını, ölüm tehlikesi olduğu için bir an önce alınması gerektiğini söyledi. İşin ucunda ölüm olduğu için biz de kabul ettik. 1 gün sonrasında ameliyata alındı ve down sendromlu olduğunu öğrendik. Biz down sendromunun ne olduğunu bilmiyorduk. Yoğun bir psikolojik baskı yaşadık. Psikolojik ve maddi süreci nasıl atlatırız diye çok düşündük. İyi bir aile bireyi olamam, iyi bir çocuk yetiştiremem düşüncesiyle dava açmaya karar verdik. 8 yılın sonunda dava çok şükür lehimize sonuçlandı” diye konuştu. "Emsal olmaktan mutluyum" Emsal niteliğinde bir karar çıktığını söyleyen Faruk Gürdal, “Karar lehimize sonuçlandı. Miktarı biz belirlemedik, maddiyatta gözümüz yok. 21 milyon TL lehimize sonuçlandı. Çok heyecanlıyım, çok mutluyum. Çocuğuma güzel bir gelecek hazırlayacağım için çok mutluyum. Türkiye’deki ailelere emsal olmaktan mutluyum. Çocuğumun eğitimi için harcayacağım. 8 yaşına geldi, hala bezleniyor. Konuşamıyor, çok geç yürüdü. 3,5 yaşında yürümeye başladı. 36 günlük yoğun bakım süreci vardı. Bu süreç bizi çok etkiledi. 35 gün yavrumuza kavuşamadık. Annesi boğazından hortum salarak beslemişti. Bu süreçler bizi çok yıprattı. O benim evladım, down sendromlu olduğu için bu davayı açmadım. Çocuğumun hakkı olduğu için bu davayı açtım” dedi.