POLİTİKA - 14 Ocak 2012 Cumartesi 15:03

BAŞBAKAN ERDOĞAN KCK OPERASYONLARINI DEĞERLENDİRDİ

A
A
A
BAŞBAKAN ERDOĞAN KCK OPERASYONLARINI DEĞERLENDİRDİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, KCK operasyonları ile ilgili olarak, "Bu ülkede teröre bulaşan, terörün içinde olan, teröre yataklık yapan, yasaları çiğneyen kim olursa olsun, bütün bunlara karşı biz güvenlik güçleri olarak yargının vermiş olduğu bütün kararlara uygun şekilde, hukuk çerçevesinde bu adımları atacağız, sümen altı etmeyeceğiz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Marmaray Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda gerçekleştirilen "Marmaray’da ilk ray kaynağı" törenine katıldı.
Konuşmasının başında hayatını kaybeden KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ölümünden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiren Başbakan Erdoğan, "Merhum Denktaş, Kıbrıs’ın varlık mücadelesinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kurulmasında ve Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarının en güçlü şekilde savunulmasında unutulmaz bir liderlik sergilemiştir. Onun yürüttüğü bu mücadelede eminim ki KKTC’de aynı aşkla sürdürülecektir. Kıbrıs’ta barışın, uzlaşmanın, huzur ve istikrarın sağlanabilmesi,
Kıbrıs Türklerini haklarının korunması için biz de ana vatan Türkiye olarak bu davayı desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
Dün hayatını kaybeden efsane futbolcu Lefter ile ilgili taziye mesajlarını da ileten Erdoğan, "Türk futbolunun efsane ismi, milli takımının, Fenerbahçe’nin unutulmaz oyuncusu, adeta futbolda ’Ordinaryus’ sıfatına layık görülmüş olan Lefter’e de millet olarak şükran duygularımızı ifade ediyorum. Sevgili Lefter’in ailesine, yakınlarına, Fenerbahçe camiasına başsağlığı diliyorum" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 150 yıllık hayalini Marmaray projesi ile gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "1860 yılında hayali kurulan, taslağı hazırlanan bir projeyi, 150 yıllık bir hayali, nihayet bugün rayların döşenmesi aşamasına kadar getirdik. Bugün sadece 150 yıllık hayali somutlaştırmıyoruz. Dünyanın en özgün projelerinden birini, bir ulaşım harikasını da ete kemiğe büründürüyoruz. Yapılan iş kolay değil. Marmaray projesini denizin altına tüpler döşeyip, içine ray yerleştirmek olarak görmek onu hafife almak
olur. Ters yöne 2 akıntılın olduğu bir denizin altında bu işi gerçekleştiriliyor. Dünyanın en derin batırma tüp tüneli ile bu projeyi gerçekleştiriyoruz. Sadece bir raylı ulaşım sistemi kurmakla kalmıyoruz adeta ince işçilikle bir sanat eseri inşa ediyoruz" diye konuştu.
Marmaray projesini bir İstanbul projesi olarak tanımlamanın doğru olmayacağını savunan Başbakan Erdoğan, "Bu bir Türkiye projesidir. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan kıtalararası bir projedir, Marmaray bir dünya projesidir. Bu proje batıda Londra’yı, doğuda Pekin’i çok yakından ilgilendiren bir projedir. Marmaray’ın tamamlanması ile birlikte sadece Anadolu ve Avrupa birleşmeyecek, bu proje ile Pekin - Londra arasında kesintisiz bir demir yolu hattı tesis edilmiş olacak. Bakü -Tiflis-Kars, demiryolu
projesi ve yüksek hızlı tren projesi tamamlandığında, Türkiye Asya - Avrupa koridorunun en önemli stratejik ülkesi konumuna yükselecektir" şeklinde konuştu.
Marmaray projesinin teknik ayrıntılarıyla ilgili de bilgiler veren Başbakan Erdoğan, projenin tamamlanması ile Üsküdar’dan Sirkeci’ye 4 dakikada, Söğütlüçeşme’den Yenikapı’ya 12 dakikada, Bostancı’dan Bakırköy’e 37 dakikada ve Gebze’den Halkalı’ya 105 dakikada gidilebileceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan konuşmasında KCK operasyonlarına da değinerek şunları söyledi:
"Hangi etnik unsurdan olursa olsun tüm vatandaşlarıma sesleniyorum. Bu ülkede teröre bulaşan, terörün içinde olan, teröre yataklık yapan kim olursa olsun, yasaları çiğneyen kim olursa olsun bütün bunlara karşı biz güvenlik güçleri olarak yargının vermiş olduğu bütün kararlara uygun şekilde, hukuk çerçevesinde bu adımları atacağız, sümen altı etmeyeceğiz. İllegaliteye asla ülkemizde yer olmayacak. Biz her şeyi yerin üstünde görmek istiyoruz. Eğer demokratik parlamenter sisteme inanıyorlarsa o zaman
parlamento çatısı altında bu mücadele yürümeli, yürür. Ama yer altından bu işleri götürmeyi çalışırsanız o zaman karşınızda tabii ki bu ülkeni güvenlik güçleri ve yargısın bulacaksınız. Bu mücadelede sonuna kadar kararlı şekilde yürümeye mecburuz. Milletimizin huzuru ve mutluluğu bunu gerektirmekte. Bunun için bu adımı atacağız ve ülkemizin en ideal noktada olduğu dönemde bunu provoke etmeye asla müsaade etmeyeceğiz. Biz 9 yıl boyunca çıtayı her an yükselterek buraya ulaştık. Bugün yükseklere çıkardığımız
çıtanın aşağı çekilmesine izin vermeyiz. Münferit bazı hadiselerden yola çıkıp, o hadiseleri de olduğunda farklı yorumlayıp Türkiye için kaos senaryoları üretenleri hayalleri boşa çıkacaktır".
Konuşmasında CHP’ye de yüklenen Başbakan Erdoğan, "Bakıyorsunuz bir fezleke ile kahramanlık taslayanlar var. Halbuki hakkında 13 fezleke var. Sadece yargıya hakaretten ayrıca 3 tane fezleke var. Bundan önce niye böyle kahramanlık senaryoları ortaya koymuyordun da şimdi kahramanlık ortaya koyuyorsun, idamdan bahsediyorsun. Bakıyorsunuz hemen kendi partilerinin içindeki sıkıntıyı acaba böyle bir senaryo ile toparlayabilir miyiz anlayışı ile sergilemiyorlar. Birileri de Meclis Başkanlığı’na yürüyor.
Dokunulmazlığın kaldırılması için hakkınızda fezleke olması lazım, sizin hepinizi hakkında fezleke mi var. Mesele şov. Ondan sonra Silivri’de tiyatro diyorlar. Tiyatro ana muhalefet grubunun içerisinde. Aramadığınız kadar şovmen var. Yargıda sorunlar mı var 9 yıl boyunca çözerek geldik. Bundan sonra da çözerek geleceğe yürüyeceğiz. Demokrasiye ilişkin eksiklikler mi var. Geleceğe demokrasimizi mükemmelleştirerek ilerleyeceğiz. Ekonomi, dış politika, sosyal yaşamda her türlü eksiği günü geldikçe, zemini
hazır hale geldikçe kapatacak ve işimize bakacağız. Hiç kimse ülkeye karamsarlık pompalamasın. Kimse yürütcmayacağını savunan Başbakan Erdoğan, "Bu bir Türkülen istismar girişimlerine kulak asmasın. Milletin ülkenin gerçeklerinden kopuk kendi dünyasında yaşayan muhalefetin yapay gündemine kimse aldanmasın. Biz kendi eliyle yaptığını yıkanlardan, kedi ayağına kurşun sıkanlardan asla olmayız" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim şartlarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim koşullarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
Bursa Yıllardır hurdadaydı, 1938 model otobüsün son hali göz kamaştırdı Bursa’da yaşayan Akman ailesi, kendi kurdukları işletmesinde 50 yıldır otobüs tamir ediyor. Müşterilerinin talebi üzerine hurdalıktan çıkan otobüsleri restore eden aile ilk günkü ihtişamına geri döndürüyor. İşletmeye ilk geldiğinde ‘tavuk kümesini andıran 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs, restore edilerek orijinal görünümüne kavuşturuldu. Bursa’da 50 yıldır kendi kurdukları işletmelerinde otobüs tamir eden Akman ailesi, antika otobüsleri restore ederek ilk günkü haline kavuşturuyor. Üretildiği günden bu yana tasarımlarıyla herkesin dikkatini çeken otobüsler, tepeden tırnağa yenilenerek görenlerin gözlerini kamaştırıyor. Uzun yıllar önce üretimi durdurulan otobüslerin eksik veya kullanılamaz hale gelen parçaları yeniden kalıp dökülerek orijinal halini bozmadan tamamlanıyor. Bir müşterilerinin talebi üzerine yurt dışından getirilen 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs yaklaşık 1 yıl süren emekle ilk günkü ihtişamına kavuştu. İlk geldiğinde kullanılamaz halde olan otobüsün bazı parçaları yurt dışından gelirken, birçok parça da orijinalliği bozulmadan aynısı üretildi. Yolcu taşıma kısmı tamamen ahşaptan oluşan otobüsün karoseri sökülerek orijinal tasarımındaki gibi yeniden ahşaptan üretildi. Ayrıca 22 yolcu taşıma kapasiteli otobüsün çalışamaz durumdaki motor ve mekanik aksamları için yurtdışından parça getirilerek ilk günkü haline dönüştürüldü. Yolcu kısmı tamamen ahşaptan oluşuyor Mercedes’ten lisans alınarak yapılan otobüsün yolcu taşıma kısmının tamamen ahşap üretim olduğunu belirten işletme sorumlusu Celal Akman, “Otobüs üzerinde inceleme yaptığımızda 1928 model olduğunu tespit ettik. Otobüsün evraklarında 1938 model Berner marka bir araç. Mercedes’ten lisans alınarak yapılan benzinli bir araç. O dönemlerde yapıldığına bakarsak mükemmel bir otobüs. Orijinal motorunu revize ederek tekrar çalıştırdık ve yürür hale getirdik. Bütün aksamlarını tamamen orijinale en yakın şekilde fabrikadan çıktığı gibi yapmaya çalıştık. Şoför ve yolcu bölümünden oluşuyor. O dönemlerde yolcu taşımak için bir otobüs yapılmamış, yolcu bölümü ve şoför bölümü ayrı. Şoförle cam aralığından görüşülebiliyor. Arkadaki yolcu bölümü tamamıyla ağaçtan yapıldı. Tavanı ve tabanı ağaçtan oluyor. Yan camları safari tipi” dedi . Eksik parçalar yeniden üretildi Otobüsün bazı parçalarının yurt dışından temin edildiğini ve birçok eksik parçanın da yeniden üretildiğini ifade eden Akman, “Bizim hem tecrübemiz hem de kalitemiz var. Bazı ürünleri elde yapabiliyoruz ya da yaptırabiliyoruz. O dönemlerde bütün araçlar tamamıyla metal değildi. Alüminyum daha kolay işlenebildiği için alüminyum parçalar da var. Bazı aksamları ağaç olan yerler var. Zamanında alüminyum çıtalar kullanılmamış ağaç mobilya çıtalar kullanılmış. Bizde ona göre yapıyoruz. Aslına uygun olarak yapmaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız araçlar ekspertize gidiyor. Yüzde 90 oranında aynı orijinalliği yapmaya çalışıyoruz. Eski zamanlar yıldız başlı değil düz başlı vida kullanılmış. Cıvatalarına kadar özel yaptırıyoruz. Bunlar maliyetler doğru orantılı. Biz orijinalliğe dikkat ettiğimiz için her şeyi en ince ayrıntısına dikkat ederek yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Otobüs ilk geldiğinde tavuk kümesi gibiydi” 84 yıllık otobüsün ilk geldiği gün tavuk kümesini andırdığını söyleyen Akman, “Otobüs ilk geldiğinde tabiri caizse tavuk kümesi gibiydi. Arka tarafı neredeyse hiç yoktu. Ön tarafta ağır deformasyonlar vardı. Arka tarafında yolcu döşemeleri hiç yoktu. Bu araçlara meraklı olan insanlar gördüklerinde onlar bile gıptayla bakıyor. Bizde yaptığımız ürünlerin taktir edilmesiyle mutlu oluyoruz. Yapım aşaması bayağı uzun sürdü. Motor ve mekanik aksamları çalışamaz durumdaydı. O parçaları yurtdışından getirtmek zorunda kaldık. Restorasyonu ortalama 1 yılı buldu. Bizim diğer yaptığımız araçlarda bu kadar uzun bir süreç yok. Bu araçta yaşadığımız parça sıkıntısından dolayı bu süreç uzadı” şeklinde konuştu. (AB-
Mersin Otizmli genç, geçen yıl da doğum gününde darbedilmiş Mersin’de özel bir engelli bakım merkezinde darbedilen 20 yaşındaki otizmli gencin annesi Muazzez Ünal, "Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövüldü" dedi. Anne Muazzez Ünal gazetecilere yaptığı açıklamada, 24 Ocak’ta gerçekleşen olayı tesadüfen öğrendiklerini söyledi. Merkezde kalan oğlu ile haftada bir kez telefonla görüntülü görüşme hakları olduğunu belirten Ünal, "O sırada gördük; Efe baygın halde ve gözü şişmişti. Bunun üzerine karakola gideceğimizi bildirdik. Kurum sahipleri çok sinirlendi. ’Karakola gittiğiniz anda çocuğunuzu buradan almak zorunda kalırsınız’ gibi söylemlerde bulundular" diye konuştu. "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş" Buna rağmen karakola gittiklerini ve hastaneden rapor aldıklarını ifade eden Ünal, olayla ilgili şöyle konuştu: "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş. Akabinde de çok kısa sürede mahkeme süreci oldu. Mahkeme bir haftada bitti zaten. Verilen ceza onca eziyete rağmen; Efe’nin göğsüne sürekli oturması ki otizmli bir bireye dokunmak onu çok çıldırtır ama Efe’ye dakikalarca dokunuyor, küfürler ediyor, üzerinde git geller yapıyor. Efe daha da çok sinirleniyor. Göğüs kafesinde daralmalar oluyor, nefesi daralıyor. Ama hala Ali ısrarla hareketlerine devam ediyor. Sonra ’gözüm patladı’ diyor. İyi mi oldu falan o sözler var küfürlerin arasında. İşte en sonunda sonra bırakıyor Ali. Pes ettikten sonra da çok normal bir şeymiş gibi git elini yüzünü yıka, ağzını çalkala gel diyor. Arkasından gidiyor lavaboya, ağzını hemen çalkalıyor geliyor. Onlar için yani diğer engelli bireyler de öyle bakıyor. Biri de hatta anahtarı alıp kapıyı açıyor. Onlar için bu normal bir şiddet. Ali’nin çok profesyonelce dövmesi de çok ilginç. Yani bu iş sürekli, istikrarlı bir şekilde yapılmış diye düşünüyoruz. Çünkü çocuklar da hiç tepki vermiyorlar." Geçen yıl da doğum gününde dövülmüş Oğlunun bu yıl 24 Ocak olan doğum gününde darbedildiğini belirten anne Ünal, "Ama Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövülmesi. Geçen yıl örtbas etmişlerdi; kolumuz çarptı falan diye. Aynı şey bu yıl da oldu. Hep doğum günlerinde oluyor. Çünkü video kayıtları var elimizde. Doğum günü pastasını götürdüğümüzde gözü yine aynı şişmişti. O zaman şikayetçi olmadık, dirseği çarptı diye. Ama bu defa şikayet etmek zorunda kaldık" diye konuştu. "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az" Mahkemede sanık Ali K.’ye ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmesi, suçun, yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle cezanın 12 aya yükseltilmesini de değerlendiren anne Ünal, "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az. Zaten 2 ayını yattı kapalı cezaevinde, 10 ayda açık cezaevinde yatacak. Yani telefonla ailesiyle de görüşecek, dışarıya da çıkacak. Normal bir insan gibi diğer bireylerinin yanında normal yaşantısına devam edecek" ifadelerini kullandı. "Hayatımız hep dramaydı bizim" Olayla ilgili görüntüleri izlediği andaki düşüncelerini sorulması üzerine anne Ünal, "Orada zaten bitiyorsunuz. Hayatımız hep dramaydı bizim. Ben bedensel engelli bir bireyin kızıydım. Sonra da zihinsel engelli bir çocuğun annesi oldum. Hayatımızda hep travmalar vardı. Ama bir travma geçirdik yani. Enteresan taraflarından biri de olay sonrası Efe hiç psikologla görüştürülmemiş. Bizimle de hiç iletişime geçilmedi. Bu her şey normal sürecinde devam etti. Tabii istinafa müracaat edeceğiz. Hatta işlemler başlatıldı" dedi. "Bakımevleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" Yetkililere de çağrıda bulunan Ünal, "Her 36 çocuktan biri maalesef otizmli. Artık bir yapılandırma istiyoruz. Adı üstünde bunlar özel çocuklar. 20 yaşında ama hala beyin olarak 5 yaş, 3 yaş çocuğu. Kanunlarda bir değişiklik istiyoruz. Çünkü bakım evleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" diye konuştu. Oğlu halen aynı engelli bakım merkezinde kalan Ünal, merkezin yetkilileri ile telefonda görüştüklerini ve "Bir an önce çocuğunuzu buradan alın istemiyoruz" dediklerini sözlerine ekledi. Sanığa 12 ay ceza verilmişti Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, başka suçtan tutuklu sanık Ali K.’ye hakim ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmiş, suçun yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle ceza 12 aya yükseltilmişti. Engelli bakım merkezinde yaşanan şiddet olayı, merkezin güvenlik kameralarına saniye saniye yansımış, görüntülerde; bakımevi görevlisinin, yaklaşık 8 dakika boyunca engelli gence şiddet uyguladığı anlar yer almıştı.