POLİTİKA - 23 Kasım 2021 Salı 12:33

Bakan Soylu: "İnterpol’den beklentimiz, sadece dosya ve parmak izi paylaşan, bülten çıkaran bir kurum olması değildir"

A
A
A
Bakan Soylu: "İnterpol’den beklentimiz, sadece dosya ve parmak izi paylaşan, bülten çıkaran bir kurum olması değildir"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 89.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 89. İnterpol Genel Kurul Toplantısı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, "İnterpol’den beklentimiz, sadece dosya ve parmak izi paylaşan, bülten çıkaran bir kurum olması değildir" dedi.


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 89. İnterpol Genel Kurul Toplantısı’nın açılış törenine katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Soylu, 21. yüzyıla girerken, ona ismiyle hitap ediyor ve milenyum diyorduk. Açıkçası oldukça da heyecanlanmıştık. Ancak, üst üste yaşanan bir çok krizler, vekalet savaşları, iç savaşlar, DEAŞ, PKK, FETÖ gibi bütün dünyayı bambaşka bir sınamaya sokan terör örgütleri bize bu tabiri unutturdu. Ortadoğu’da yaşanan terör ve şiddet, oradaki terör örgütlerinin akıl almaz pervasızlığı, yaşattıkları trajediler, kararttıkları milyonlarca hayat; uyuşturucunun hem çeşidinin hem de miktarının artması, bize milenyum tabirini unutturdu. Biz 21.yüzyılı milenyum diye karşılarken, terör örgütlerinin maket uçaklı bomba düzenekleri kuracaklarını; göçmenlerin denizlerde ölüme terkedileceğini; bebek cesetlerinin kıyıya vuracağını hayal etmemiştik. Milenyumdan, teknolojinin suçu azalttığı bir dünya bekliyorduk. Karşımıza siber suçlar gibi yeni başlıklar, havala gibi yeni kara para gönderme sistemleri çıktı. Milenyumdan yüksek bir medeniyete kapı açmasını bekliyorduk; Avrupa’da terör eylemleri, hatta kamyonla bile işlenen tuhaf terör eylemleri gördük. Bu ve bunun gibi pek çok gelişme moralimizi bozduğu için olsa gerek. Artık milenyum tabirini çok da kullanmıyoruz. Burada dikkatinizi çekmeye çalıştığım nokta, ölçeklerin büyüklüğüdür" dedi.


Türkiye’nin terör örgütü PKK ile tam 40 yıldır mücadele ettiğini belirten Bakan Soylu, "Dün ifade ettim, terör örgütü ETA’nın tüm tarihi boyunca sebep olduğu can kayıpları, açık kaynakta 850 olarak görünüyor. PKK sebebiyle bizim ülkemize yaşanan can kaybı yaklaşık 40 bin olarak ifade edilmektedir. Bir diğer küresel terör örgütü DEAŞ, iki devletin, Suriye ve Irak’ın devlet düzenini çok kısa bir sürede sarstı. PKK ile birlikte oluşturduğu istikrarsızlıkla göçü tetikledi ve dünya siyasetini etkiledi. FETÖ terör örgütü, bir gecede ülkemizde silahlı darbe yapmaya kalktı. Ülkenin başkenti, savaş uçaklarıyla bombalandı. Masum 251 insan hayatını kaybetti. PKK’nın sadece uyuşturucu ticaretinden 2,5 milyar dolar gelir elde ettiği ve Avrupa uyuşturucu ticaretini elinde tuttuğu biliniyor. Bizim narkotik birimlerimiz, uyuşturucu artık kilolarla değil, tonlarla yakalıyor. Dolayısıyla, milenyum çağından beklediğimiz şekilde gelişme gösteren neredeyse tek konu, suç ve suçlunun ölçeği olmuştur" diye konuştu.



"İnterpol’den beklentimiz, sadece dosya ve parmak izi paylaşan, bülten çıkaran bir kurum olması değildir"


Bakan Soylu, artık neredeyse tüm güvenlik sorunlarının küresel, büyük, geniş çaplı olduğunu söyledi.


"Dünya medeniyeti, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO ve diğer uluslararası kuruluşları, uluslararası problemlerde çözüm için inisiyatif almaları için üretti" diyen Bakan Soylu konuşmasına şöyle devam etti:


"Ancak bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki küresel sorunların çözümünün, yerelden beklendiğini, bahsettiğim uluslararası kurumların, Türkiye’deki futbol terimiyle, topa girmediğini görüyoruz. Tarif etmeye çalıştığım tablo, hiçbir ülkenin tek başına çözebileceği bir tablo değildir. Hatta sadece kendi ülkesine yansımalarını bile çözemez. Dolayısıyla, küresel kurumlar, sorunların karşısındaki bu yalnızlığımıza çare olmak durumundadır. İşte bugün genel kurulu için bir araya geldiğimiz İnterpol; bu doğrultudaki beklentilerimizin en yüksek ve açıkçası en iyimser olduğu kurumlardan birisidir. İnterpol ile çok eskiye dayanan bir birlikteliğimiz var. Açıkçası güzel sonuçlar da aldık. Mesela; uluslararası düzeyde aranan Kırgız uyruklu bir şahıs, 2019 yılında Bulgaristan polisi tarafından yakalanmıştı. Bu şahıstan alınan parmak izlerine yönelik, arkadaşlarımızın yaptığı çalışma sonucunda bu kişinin, 2011 yılında Bitlis ilimizde meydana gelen, 5 polis ile 4 sivil vatandaşımızın şehit edildiği patlama olayının faili olduğu ortaya çıkmıştı. Keza üye ülkeler, bizden son 2 yıl içerisinde ülkelerindeki terör, asayiş ve narkotik olayına karışan bin 37 şahsın parmak izi ve fotoğrafını talep etmişti. Konuyla ilgili olarak APSİS sistemimizde kayıtlı 853 şüpheli şahsın parmak izi ve fotoğrafları talep eden üye ülkelere gönderildi. Bunun yanı sıra, kriminal başkanlığımıza, son 2 yıl içinde, 57 üye ülkeden, 86 terör olayına ve 624 adet narkotik, uyuşturucu, organize ve asayiş suçlarına karışan bin 65 şahısa ait, parmak izleri ve fotoğrafları gönderildi. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalar sonucunda, bu suçlara karışan 418 şüpheli şahsın kimlik tespiti yapıldı ve üye ülkelere bilgisi verildi. Dolayısıyla sistem, önemli anlamda sonuç üretmektedir. Ancak ifade etmeye çalıştığım, İnterpol’den beklentimiz, sadece dosya ve parmak izi paylaşan, bülten çıkaran bir kurum olması değildir. Dünyadaki sorunlar küresel hale gelmiştir. Oysa dikkat edin 21’inci yüzyılın sonunda küresel bir gelişmeye şahit olduk. Küresel birtakım karar mekanizmalarının yerele devredildiği bir dünya gelişimi yaşadık. Avrupa birliği ve heyecanı, sınırlarının kalkması talebi de bu iklimi destekledi."



"Türkiye maruz kaldığı tüm bu tehlikelere karşı, yüksek bir güvenlik başarısı elde etmektedir"


Dört ayrı sorundan söz eden Bakan Soylu, "Geçen yıl toplantının ertelenmesine sebep olan salgın sorunu, göç krizi, ekonomik kriz ve enerji krizi oldu. Sorunlar küresel, çözümler yerel olarak üretilirse dünyada huzur, güvenlik kardeşlik barışın artmasına imkan bulamayabiliriz. Yerel kapasiteler, küresel olan bu sorunlara maalesef çözüm üretemeyebilir. Yine o zaman en çok bu problemlerle uğraşacak bu karşımda gördüğüm heyet olacaktır. Asayiş sorunlarının arttığı, kritik sorunların yükseldiği, ülkelerin ve yönetimlerin cevap veremediği her sistem kaos üretir. İş elbette ki polisin başına düşer. Bu sebeple küresel ölçekteki güvenlik meselesine, küresel bir vizyon ortaya koyan bir kurum olmasıdır. Türkiye olarak terörle mücadele tecrübemizle, yüksek miktarlardaki uyuşturucu yakalama tecrübemizle, kaçak göç tecrübemizle, bu vizyona katkı koymaya, hatta rehberlik etmeye hazır olduğumuzu, buradan ifade etmek isterim. Bunu ifade etmek istiyorum çünkü, katkı koyma talebi tek başına anlamlı değil, bu talebin karşılık bulması da önemli. Burada umut kırıcı bir trendle karşı karşıya kalıyoruz. Mesela 1996-2016 yılları arasındaki 20 yılda, 100 kırmızı bülten talebimiz reddedilmişken; 2016’dan sonraki beş yılda 982 kırmızı bülten talebimiz reddedilmiştir. Yine 2010-2016 yılları arasında 20 kırmızı bültenimiz iptal edilmişken; 2016’dan sonraki beş yılda 374 kırmızı bülten iptal edilmiştir. Bu trend, tecrübe paylaşımı konusunda, küresel güvenliği sağlamada işbirliği konusunda, ne yazık ki umut verici değildir. İşte bu kongreden beklentilerimizden birisi, bu vizyonu geliştirmek, birbirimize güvenmek, buradaki herkesin, her kurumun ortaya koyduğu her talebin, suç ve suçluyla mücadele için olduğuna inanmaktır. Türkiye maruz kaldığı tüm bu tehlikelere karşı, yüksek bir güvenlik başarısı elde etmektedir" ifadelerini kullandı.



"PKK terör örgütünün ülke içindeki silahlı eleman sayısı 180’in altına düştü"


2016’daki DEAŞ saldırısından beri, Türkiye’deki şehirlerde can veya mal kaybına yol açan herhangi bir terör olayı yaşandığını hatırlatan Bakan Soylu, "Birleşmiş Milletler’in, 2011-2021 arasında trafik kazaları kaynaklı can kayıplarını yüzde 50 azaltan iki ülkeden birisiyiz. Uyuşturucuya bağlı ölümler, 2017’de 941’di, bunu geçen yıl itibarıyla 314’e çekmeyi başardık. PKK terör örgütünün ülke içindeki silahlı eleman sayısı 180’in altına düştü, bu rakamı 5 binli seviyelerden düşürdük ve bugün kilitlenmiş haldedir. Şehirlerimizde evden hırsızlık olaylarının günlük ortalamasını 284 seviyesinden 5 yılda 150’ye indirdik. dolayısıyla yüksek güvenlik risklerimizi yönetebiliyor ve burada hem olumlu bir trend, hem de büyük bir tecrübe elde ediyoruz. Bu tecrübelerimizi daha üst düzeyde paylaşabiliriz. Attığımız yenilikçi adımları, dijital çözümlerimizi, konvansiyonel çözümlerimizi, mesela geçen hafta İtalya’da ödüle layık görülen, kadına şiddeti önlemede kullandığımız KADES projemizin mantalitesini, uyuşturucu ile mücadeledeki bulgularımızı, yöntemlerimizi küresel meslektaşlarımızla paylaşabilir ve bundan olumlu bir sinerji oluşturabiliriz diye düşünüyorum" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye-Azerbaycan İş Forumu’na katıldı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Azerbaycan’la serbest ticarete dönük görüşmelerin başlatılması hususunda uzlaşma sağladıklarını ve gümrük ve lojistik işlemlerini iyileştirmek konusunda mutabık olduklarını ifade etti. Türkiye-Azerbaycan Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 11’inci Dönem Toplantısı çerçevesinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile DEİK işbirliğinde Türkiye-Azerbaycan İş Forumu düzenlendi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Azerbaycan Cumhuriyeti Başbakanı Ali Esedov ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun katılımıyla TOBB’un ev sahipliğinde gerçekleşen programda, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticari ve ekonomik işbirliklerinin önemine dikkat çekildi. “Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ileriye taşımak, bölgenin istikrarı ve refahı için önemli” Programın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, iki ülke arasında faaliyetlerini ticari ve ekonomik alanlarda ilerletmek istediklerini belirterek, “Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarının refahını artırmak adına, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ileriye taşımak, bölgenin istikrarı ve refahı için de önemlidir. Kardeş iki ülkenin kardeş iş dünyalarını buluşturan İş Forumu’na bu doğrultuda önem veriyoruz. İş insanlarımızın gösterdikleri bu ilgi sevindiricidir. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticari ve ekonomik bağların güçlendirilmesine yönelik heyecanınızı her daim canlı tutacağınıza inanıyorum” diye konuştu. “Asıl amacımız serbest ticaret ve buna dönük görüşmelerin başlatılması hususunda bir uzlaşma sağladık” Yılmaz, 2023 yılında Azerbaycan ile ikili ticaretin 7,5 milyar dolara ulaştığını hatırlatarak, bu ticaretin 3 milyar dolarının Türkiye’nin Azerbaycan’a ihracatı, 4,5 milyar dolarının da Azerbaycan’dan Türkiye’ye yapılan ithalattan oluştuğunu ifade etti. Azerbaycan ile olan ticaretin hacim ve kapsamını genişletme niyetlerinin Azerbaycan tarafından da paylaşıldığını söyleyen Yılmaz, “Azerbaycan ile mevcut Tercihli Ticaret Anlaşmamızı genişletmek amacıyla yürütülen çalışmaları ivedilikle sona erdirmek istiyoruz. Şu anda 15 ürün var kapsamda. Bunu ilk etapta 30’a, sonra daha da fazla ürüne çıkarma niyetimiz var. İmzaladığımız protokolün hayata geçmesiyle birlikte TTA’nın kapsamı genişleyecek ve iş insanlarımız karşılıklı olarak Türkiye ve Azerbaycan pazarlarına daha avantajlı bir şekilde erişim sağlayabilecekler. Tabii burada asıl amacımız serbest ticaret. Tercihli ticareti ilk etapta genişletmek ama bir taraftan da esas yapmamız gereken orta ve uzun vadede serbest ticaret anlaşmasını sağlamak. Bugün de buna dönük görüşmelerin başlatılması hususunda bir uzlaşma sağladık” ifadelerine yer verdi. “Ülkeler arasındaki ticareti kolaylaştırmak adına, gümrük ve lojistik işlemlerinin iyileştirmek konusunda mutabıkız” ‘Türkiye-Azerbaycan Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Platformu’nun 11’inci Dönem Toplantısı’ kapsamında imzaladıkları 120 maddelik eylem planını bugün kabul etmiş olduklarını ifade eden Yılmaz, “Bunlar içinde iş insanlarımızın beklentilerine cevap veren, yine onlar için fırsatlar barındıran pek çok madde olduğunu belirtmek isterim. Ülkelerimiz arasındaki ticareti kolaylaştırmak adına, gümrük ve lojistik işlemlerinin iyileştirmek konusunda mutabıkız. Sadece ticaret anlaşmaları ve fiziki yollar yetmiyor. Kapıları iyileştirmemiz, gümrüklerdeki işlemleri basitleştirmemiz de karşılıklı ticaretimiz ve ekonomik ilişkilerimiz açısından son derece önemli. Basitleştirilmiş gümrük hattının kurulması için gerekli çalışmaların tamamlanmasının ardından, basitleştirilmiş gümrük hattını en kısa sürede hayata geçirmeyi planlıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belirlenen 15 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, mevcut durumda 7,5 milyar dolar hacim ile bunun yarısını gerçekleştirdiklerini ifade etti. Yılmaz, hedefin geri kalanını ise her iki ülkenin iş adamlarının ticaret, yatırım ve diğer ekonomik fırsatları değerlendirmesiyle kolaylıkla gerçekleştirebileceklerini aktardı. Türkiye’nin Azerbaycan dahil Türk dünyasında önemli yatırımlarının mevcut olduğunu da söyleyen Yılmaz, Azerbaycan ile karşılıklı yatırımlarının ise 34 milyar doları bulduğunu kaydetti. Yılmaz, Türkiye’nin Azerbaycan’daki yatırımlarının 13 milyar doları, Azerbaycan’ın ise Türkiye’deki yatırımlarının 21 milyar doları bulduğunu belirtti. “Müteahhitlik sektörümüz Azerbaycan’da işgalden kurtarılan bölgeler başta olmak üzere 19,3 milyar dolar değerinde 526 projeyi üstlendi” Yılmaz, Türkiye’nin Azerbaycan’da 6 bin kayıtlı firmasının bulunduğunu ve bu firmaların 4 binden fazlasının aktif olduğunu belirterek, firmaların sayısının daha da artmasını istediklerini ifade etti. Bu firmaların önemli bir bölümünün inşaat sektöründe olduğunu vurgulayan Yılmaz, “İşgalden kurtarılan bölgeler başta olmak üzere 19,3 milyar dolar değerinde 526 projeyi müteahhitlik sektörümüz üstlenmiş durumda. Hangi ülkede olursa olsun üstlendikleri projeleri en hızlı ve en kaliteli şekilde tamamlayan müteahhitlerimizin ve yapı/inşaat malzemeleri sektörümüzün Azerbaycan ekonomisine katkı sunmaya devam edeceğine inanıyorum” şeklinde konuştu. “Türk Yatırım Fonu’yla girişimcilik teşvik edilecek” İş adamları için sağlanan avantajları, uluslararası taahhütler ile uyumlu bir şekilde karşılıklı olarak geliştirmek yönünde karşılıklı çabalarının süreceğini belirten Yılmaz, diğer taraftan Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında yürüttükleri faaliyetlerin de önemine vurgu yaptı. Yılmaz, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde oluşturulan Türk Yatırım Fonu’nun da iş adamları için yeni fırsatlar oluşturacağını dile getirdi. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Fon ile yenilikçi ortak projelere öncülük edecek ve ülkelerimiz arasındaki ticaret ve yatırımları hızlandıracaktır. Fon; girişimciliği teşvik etmeyi, KOBİ’leri desteklemeyi ve Türk devletlerinin şirketleri arasında ortak girişimleri teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca büyük ölçekli projeleri finanse etmek için uluslararası finans kuruluşlarıyla ortaklıkları güçlendirmeyi ve yabancı yatırımların çekilmesinde rol almayı planlamaktadır. Türk Yatırım Fonu, önümüzdeki günlerde yapılacak Guvernörler Kurulu Kurucu Toplantısı’nın ardından resmi olarak faaliyetlerine başlayacak.” İş adamlarının önünde sadece ikili değil çok taraflı işbirliklerine açılacak kapılarla yeni fırsatlar bulunduğunu söyleyen Yılmaz, tüm iş dünyasını Azerbaycan’da enerji, elektronik, madencilik, tarım, sağlık, bilişim, inşaat sektörleri başta olmak üzere birçok alandaki imkânları değerlendirerek yeni imzalar atmaya davet etti.
Kocaeli Down sendromlu doğmuştu: Özel hastaneye 21 milyonluk tazminat şoku Kocaeli’de bebek bekleyen çift, hamilelik sürecinde başvurdukları özel hastanede dörtlü tarama testi talep etti. İstedikleri testlerin yaptırılmadığını iddia eden çift, doğumun ardından bebeklerinin down sendromlu olduğunu öğrendi. Hastaneye ve gebelik durumunu takip eden doktora dava açan çifte, 8 yıllık hukuk mücadelesinin ardından 21 milyon 289 bin 691 TL tazminat ödenmesine karar verildi. İzmit’te yaşayan Faruk (44) ve Serpil Gürdal (40) çifti, 2016’da ikinci kez bebek bekledikleri dönemde hamilelik süreciyle ilgili destek almak için ilçedeki özel bir hastaneye başvurdu. Gürdal çiftinin iddiasına göre dörtlü tarama testi talepleri doktorun, “Bana güvenmiyor musunuz? Bebeğiniz gayet sağlıklı, bu işin uzmanıyım” söylemleriyle gerek görülmemesi üzerine reddedildi. Hamilelik sürecinin 7’inci ayına giren Serpil Gürdal, bebeğin karnında hareket etmemesi sebebiyle eşi Faruk Gürdal ile hastanenin yolunu tuttu. Yapılan incelemenin akabinde Serpil Gürdal, bebekte bağırsak enfeksiyonunun yaşandığı öne sürülerek ameliyata alındı. Sezaryen ile dünyaya gelen erkek bebeğin yapılan tetkiklerin ardından down sendromlu olduğu belirlendi. Bunun üzerine Gürdal çifti konuyu mahkemeye taşıyarak, doktor ve hastaneden şikayetçi oldu. 21 milyonluk tazminat Kocaeli 1’inci Tüketici Mahkemesi’nde açılan dava 8 yılın ardından karara bağladı. Mahkeme, aileye 21 milyon 89 bin 691 TL maddi, 200 bin TL de manevi tazminat ödenmesine hükmetti. “İlk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı” Süreci anlatan Faruk Gürdal, “İlk çocuğumuzu Allah 8 yıl sonra nasip etti, sonrasında tüp bebek yaptık. İkinci çocuğumuz doğal yollardan geldi, hamilelik sürecinde üzerinde çok durduk. Özel bir hastaneye gitmek istedik. Aslında maddi durumumuz çok da iyi değildi, işsizdim. Özel hastanede insanlar özel ilgi bekler. 15 günde bir gidersiniz ense yapısı, kalp atışına bakarlar, fakat bunların hiçbiri fark edilmedi. Hamilelik sürecinin 7’nci ayında annenin mide bulantıları, düşük tehlikesi süreçlerini yaşadık. Çocuğun hiç kıpırdamadığını öğrendik. Tahlillerin tamamını yaptırmak istedik fakat ilk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı. Biz yapılmasını istemiş olmamıza rağmen yapılmadı. Doktorumuz ‘Bana güvenmiyor musunuz? Ben size ne söylüyorsam odur. Gerek yok bebeğiniz gayet sağlıklı’ dedi. ‘Hocam bu tarz sorunlar yaşıyoruz, problem olmaz mı?’ dediğimizde ise ‘Hayır ben bu işin uzmanıyım. Bana güvenmeniz gerekiyor’ dedi” ifadelerini kullandı. “8 yılın sonunda dava lehimize sonuçlandı” Eşinin hamileliğinin 8’inci ayında doğuma alındığını kaydeden Gürdal, “Sebebini sorduğumuzda bağırsak enfeksiyonu yaşadığını, ölüm tehlikesi olduğu için bir an önce alınması gerektiğini söyledi. İşin ucunda ölüm olduğu için biz de kabul ettik. 1 gün sonrasında ameliyata alındı ve down sendromlu olduğunu öğrendik. Biz down sendromunun ne olduğunu bilmiyorduk. Yoğun bir psikolojik baskı yaşadık. Psikolojik ve maddi süreci nasıl atlatırız diye çok düşündük. İyi bir aile bireyi olamam, iyi bir çocuk yetiştiremem düşüncesiyle dava açmaya karar verdik. 8 yılın sonunda dava çok şükür lehimize sonuçlandı” diye konuştu. "Emsal olmaktan mutluyum" Emsal niteliğinde bir karar çıktığını söyleyen Faruk Gürdal, “Karar lehimize sonuçlandı. Miktarı biz belirlemedik, maddiyatta gözümüz yok. 21 milyon TL lehimize sonuçlandı. Çok heyecanlıyım, çok mutluyum. Çocuğuma güzel bir gelecek hazırlayacağım için çok mutluyum. Türkiye’deki ailelere emsal olmaktan mutluyum. Çocuğumun eğitimi için harcayacağım. 8 yaşına geldi, hala bezleniyor. Konuşamıyor, çok geç yürüdü. 3,5 yaşında yürümeye başladı. 36 günlük yoğun bakım süreci vardı. Bu süreç bizi çok etkiledi. 35 gün yavrumuza kavuşamadık. Annesi boğazından hortum salarak beslemişti. Bu süreçler bizi çok yıprattı. O benim evladım, down sendromlu olduğu için bu davayı açmadım. Çocuğumun hakkı olduğu için bu davayı açtım” dedi.
Muş Muş’ta iki araçta silah ve uyuşturucu ele geçirildi Muş’ta düzenlenen operasyonda iki araçta uyuşturucu madde ve ruhsatsız silah ele geçirilirken, gözaltına alınan 3 kişi tutuklandı. Muş Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü ekiplerince uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda iki araçta silah ve uyuşturucu madde ile yakalanan 3 kişi, sevk edildikleri adli makamlarca tutuklandı. Muş Valiliğinden yapılan açıklamada, “Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce ilimize veya batı illerine uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda uyuşturucu madde taşıdığı tespit edilen 2 araç ekiplerimiz tarafından takibe alınmış ve belirtilen araçlar durdurularak narkotik madde arama köpeği Thor eşliğinde arama yapılmıştır. Yapılan kontrollerde bin 53 gram metamfetamin maddesi, 13,4 kilogram skunk maddesi, 1 adet AK-47 piyade tüfeği, 2 adet şarjör, 4 adet 7,62 mm fişek ele geçirilmiştir. Konu ile ilgili olarak Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 4 şüpheli şahıs TCK 188 kapsamında işlem yapılmak üzere gözaltına alınmış, ayrıca bu şüphelilerden 2’si hakkında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 6136 S.K.M suçundan adli işlem başlatılmış ve şüpheli şahıslar emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmiş olup, 3 şahıs mahkemece tutuklanırken, 1 şahıs adli kontrol şartıyla serbest kalmıştır” denildi.