GENEL - 09 Mayıs 2023 Salı 14:50

Eski Ülkü Ocakları İstanbul Başkanı Erdem Karakoç’tan Sinan Oğan’a tepki: "Hayali bir geçmiş oluşturuyor"

A
A
A
Eski Ülkü Ocakları İstanbul Başkanı Erdem Karakoç’tan Sinan Oğan’a tepki: "Hayali bir geçmiş oluşturuyor"

ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’ın katıldığı bir programda 1990 yılında Rus tanklarının Bakü’ye girmesi sonrası İstanbul’da 25 bin kişilik miting yaparak dönemin ülkü ocakları başkanının omzunda konuşma yaptığı şeklindeki açıklamalarına tepki geldi.

ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’ın katıldığı bir programda 1990 yılında Rus tanklarının Bakü’ye girmesi sonrası İstanbul’da 25 bin kişilik miting yaparak dönemin ülkü ocakları başkanının omzunda konuşma yaptığı şeklindeki açıklamalarına tepki geldi. O dönem Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı olan Erdem Karakoç, “Bir tek mitingimize gelmiş o da hasbelkader. Onun dışında ne bir toplantımızda ne bir mitingimizde bulunmamıştır. ‘Erdem Karakoç’un omuzlarında konuşma yaptım, 25 bin kişilik miting yaptım diyen arkadaş, düşmeyeyim diye ayaklarımdan tutuyordu, yaptığı açıklama ciddiyetsiz olmuş. 40 yaşına kadar MHP’ye hiç uğramamış, bu açıklamalarıyla hayali bir geçmiş oluşturuyor. Kavağa çıkan balık hikayesi uydurmaya gerek yok, keşke dün de bizimle beraber olsaydı” dedi.


ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan, katıldığı bir programda 1990 yılında Bakü’ye giren Sovyet Ordusu’nun yaptığı katliama yönelik İstanbul’da 25 bin kişiyi toplayarak miting yaptığını, o dönem Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı yapan Erdem Karakoç’un omzunda insanlara hitap ettiğini iddia etmişti. Oğan, o miting sonrası Türkiye genelinde etkili olduğunu ifade ederken eski Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Erdem Karakoç, Oğan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Karakoç, açıklamaları ciddiyetsiz bulduğunu belirtirken Oğan’ın mitinge tesadüfen katıldığını söyledi.



“40 yaşına kadar MHP’ye hiç uğramamış, hayali bir geçmiş oluşturuyor”


ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’ın açıklamalarına ilişkin konuşan Ülkü Ocakları İstanbul İl eski Başkanı Erdem Karakoç, “20 Ocak 1990 yılında Rus tankları Bakü’ye girdiğinde biz Aksaray’daki Azerbaycan Türk Derneği’ne gittik. Nihat Çetinkaya başkanlarıydı bizi görür görmez ‘Niye geldiniz kardeşim, ortalığı karıştırmaya mı geldiniz, biz bunu Dışişleri Bakanımız Mesut Yılmaz ile beraber Ruslarla görüşerek halledeceğiz’ dedi. Akşam da bütün yurtları dolaşarak yarın Taksim’de buluşmak üzere sözleştik. 21 Ocak’ta Taksim’e çıktığımızda binlerce kişiydik, baktık ki bu dün telefonda bize ’biz TKP’li gençlerle, sosyalist gençlerle bir şeyler yapacağız’ diyen genç, yani bugünün sayın Cumhurbaşkanı Sinan Oğan orada elinde bir megafonla yanımıza geldi. Megafonu aldım, konuşmayı yaptım, haydi arkadaşlar Rus konsolosluğuna diyerek geçtik. Azerbaycan’ın Türk yurdu olduğunu ifade eden bir değerlendirme yaptık o sırada bu genç şimdiki cumhurbaşkanı adayı ‘Erdem Karakoç’un omuzlarında ben konuşma yaptım, 25 bin kişilik miting yaptım diyen arkadaş, hasbelkader yanımıza gelmişti. Ben duvarın üzerinde düşmeyeyim diye benim ayaklarımdan tutuyordu, yaptığı açıklama ciddiyetsiz olmuş. Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunan bir gencin bu anlamdaki değerlendirmesini kendisine yakıştıramadım çünkü siyaset uzun soluklu bir şey. Geçmişimizde olmayan şeyleri var gibi göstererek hayali bir ülkücü geçmiş oluşturmaya çalışarak böyle bir şeyin yapılması doğru değil. Zaten bilen de bilir bizim toplantılarımızda sadece ülkücüler konuşur. Ya başkan ya da başkanın işaret ettiği ülkücü konuşur. Bizim mitinglerimizde sadece biz konuşuruz, onun dışında birinin ben o gün onların yanındaydım, konuşmuştum demesi bir ciddiyetsizlik ortaya koyar. Cumhurbaşkanlığı meselesine gelince de aday olmak hakkı mı hakkı, ama bize göre ortaya konan tutum ne ülkücülükle ne Türk milliyetçiliğiyle özdeşleşen bir tavır değil. Türk milliyetçisi çizgisinde kendini ifade etmeye çalışan, 40 yaşına kadar MHP’ye hiç uğramamış, 40 yaşından sonra MHP’ye hasbelkader milletvekili olmuş bu sayın arkadaşımız bu açıklamalarıyla hayali bir geçmiş oluşturuyor. Bunun geçmişinde böyle bir durum yok” dedi.



“Kavağa çıkan balık hikayesi uydurmaya gerek yok”


Sözlerini sürdüren Karakoç, “Teşkilatımız neredeyse ülkücülerin ve Türk milliyetçilerinin olması gereken yer orasıdır ve teşkilatımızın işaret ettiği kişi de bugün Karabağ, Afrin, Sincar, Kandil, Akdeniz, Ege, Cezayir’de bugün YPG, PKK, FETÖ meselesinde Mustafa Kemal’in, başbuğ Alparslan Türkeş’in takındığı tavrını takınacak bir çizgi sergiliyor. Elbette cumhuriyeti kuranların çizgisi neyse biz orada olacağız. O tesadüfen geldi, bizim yapmış olduğumuz mitinge hasbelkader geldi, hatta ilk başta onlar engellemeye çalıştı. Türkiye’nin her tarafında ülkü ocakları yaptı. Biz burada 5-10 bin kişiyle yaparken ertesi gün Metin Tokdemir Ankara’da 55 bin kişiyle Kızılay’da toplantı yaptı. Kayıtlar ortadadır, kimse kendine böyle bir pay çıkarmasın. O günün şartlarında tamamen ülkücüler yapmıştır. Kavağa çıkan balık hikayesi uydurmaya gerek yok, buradaki şeyi bu anlamda görüyorum. Milliyetçi kesime seslenme iddiasını oluşturmak için ne yapmak lazım, hayali bir geçmiş oluşturmak lazım, keşke dün de bizimle beraber olsaydı. Dün de o Türk dünyasıyla ilgili eylemlerimizin, toplantılarımızın, mitinglerimizin içinde olsaydı, bir tek mitingimize gelmiş o da hasbelkader. Onun dışında ne bir toplantımızda, mitingimizde bulunmamıştır. Üç hilalin boynunun büküklüğüne razı değiliz onun için her şartta MHP diyoruz, Cumhur İttifakı’nı da Mustafa Kemal’in durduğu çizgi olarak görüyoruz. Mustafa Kemal kimin emellerini yerle bir ettiyse Cumhur İttifakı da aynı emelleri birleştiren bütün odaklara karşı demokratik bir mücadele veriyor. Allah’ın izniyle bu işin üstesinden geleceğiz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.