ASAYİŞ - 28 Nisan 2024 Pazar 09:47

Bahçelievler’de 2 ay boyunca dükkanın önünden süt çalan hırsız kamerada

A
A
A

Dükkanın kapısına dadanan şüphelinin, sütü çaldığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı.

Olay, Bahçelievler Yenibosna Merkez Mahallesi Mithat Paşa Caddesi’nde organik gıda ürünleri satan bir işletmede meydana geldi. İddiaya göre, her sabah saat 05.00 sıralarında dükkanın önüne gelen sütçüyü kollayan şüpheli, 2 ay boyunca işletmenin kapısına sütçü tarafından bırakılan süt ve yoğurtları çaldı. Bırakılan ürünlerdeki eksikleri fark eden işletme sahibi, sütçünün eksik bıraktığı düşünerek hırsızlığı fark etmedi. Dikkat çekmemek için her gün bir ürün çalan şüpheli, işletme sahibinin 2 ay sonra güvenlik kamerasını izlemesiyle olay ortaya çıktı. Hırsızlığı alışkanlık haline getiren şüphelinin 2 ay boyunca bir gün süt, bir gün yoğurt çaldığını ifade eden dükkan sahibinin, toplam 10 bin liralık zararının olduğu öğrenildi. Kimliği belirsiz şüphelinin, kapının önüne bırakılan sütleri poşetine koyarak çaldığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, kapının önünü kolaçan eden şüphelinin bir süre sonra eşiğe oturarak dışarıda bırakılan sütleri çaldığı görüldü.

“Biz sütçü ürünleri bırakmıyor zannediyorduk ama değilmiş, meğer hırsız gelip götürüyormuş”

İki aydır yaşanan hırsızlıkla ilgili olarak konuşan isimli işletme sahibi Saime Arslan, “Sütçü her sabah 5’te buraya sütleri bırakıyor. Biz bırakmıyor zannediyorduk. Bir iki aydır devam ediyor. Dün eşim fark ediyor. Kameradan bakıyoruz süt ile yoğurdu alıp gidiyor. Bu iki aydır oluyor. Biz sütçü ürünleri bırakmıyor zannediyorduk ama değilmiş meğer hırsız gelip götürüyormuş. Yoğurtlara dokunmuyor sütleri alıp götürüyor. Bir gün süt alıp gidiyor bir gün yoğurt alıp gidiyor. Adam evinde sütü bittikçe alıp götürüyor. 10 bin liralık bir zararımız var bir ay boyunca her gün 5 litrelik süt alıp gitmiş adam. Şikayetçi olmadık ama böyle devam ederse şikayetçi olmayı düşünüyoruz” dedi.

Ozan Erturan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun İsrail’in Gazze katliamının kitabını yazdı: “Yüzyılın Soykırımı (Gazze Destanı)” Gazeteci-Yazar ve Halk Şâiri Ali Kayıkçı, İsrail’in Gazze katliamını anlatan “Yüzyılın Soykırımı (Gazze Destanı)” isimli kitabını çıkardı. Gazeteci-Yazar ve Halk Şâiri Ali Kayıkçı (Âşık Derebahçeli); asırlık kanayan yara “İsrail-Filistin zulmü”nün son altı aylık bölümü olan (7 Ekim 2023-8 Nisan 2024) devresine ait olayları, “Yüzyılın Soykırımı (Gazze Destanı)” adı altında, 111 köşe yazısı-destan ile kitap hâline getirdi. “Siyonizm’in Müslüman dünyasını sömürme projesi” 344 sayfadan oluşan eser hakkında bilgi veren Gazeteci-Yazar ve Halk Şâiri Ali Kayıkçı, “Televizyon haberlerinden duyduğumuz, gazete sayfalarından detayları hakkında bilgiler okuduğumuz İsrail-Filistin hadiselerinin târihî geçmişi, yaklaşık bir asrı aşan çeşitli siyasî, dînî ve etnik temellere dayanmakta ve doğu-batı kültür ekseninde baş gösteren çatışmalar içerisinde yıldan yıla şekillenerek gelişmektedir. Başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi devletler; bu kutuplaşmanın içerisinde yer alarak Siyonizm ve İsrail lehine kararlara imza atarak ve icraatlar geliştirerek Tel-Aviv için çalışmakta, İslâmiyet ile birlikte Filistin aleyhine olan her bir işte Yahûdîlere arka çıkmakta ve alan açmaktadırlar. Milletlerarası hukukmuş, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları imiş; karşı taraf Yahûdî ise Hıristiyansa, Mecûsî, Deist, Ateist ise, geç bunları diyorlar ve kendilerinden başka hiç kimseye adâletle davranmıyor, hak tanımıyorlar. İşte İsrail-Filistin târihi, işte 7 Ekim sonrası Gazze’de, Batı Şeria’da, Refah’ta ve Kudüs’te yaşananlar. İşte kadın, çocuk, yaşlı demeden katledilen; cami, okul, kilise, hastane demeden yakılıp-yıkılan binalar; işte aç-açık bırakılan, bir damla suya, bir dilim ekmeğe muhtaç hâle getirilen binler, yüzbinler ve sözüm ona Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) denilen ‘Cehennemin 5 Atlısı’nın atraksiyon meydanı sahneler. Bunları bir bir görüp yaşadığımız içindir ki; içimden kopup gelen sese, gözlerimden dökülen yaşlara tercüman olabilmek bakımından kâğıt-kaleme sarılarak âdeta ân’ı yaşamaya çalıştığım hadiselerin bende bıraktığı izlerin özetidir bu destanlar. Ve de ‘Terör devleti İsrail’in Filistin’i yok etme plânı, aslında Siyonizm’in Müslüman dünyasını bütünüyle hâkimiyeti altına alıp sömürme projesinin ilk adımından başka bir şey olmadığını haykıran köşe yazılarıdır bu destanlar” dedi. “Yüzyılın Soykırımı (Gazze Destanı)”, Ali Kayıkçı’nın “şiir” dalında kaleme aldığı 27’ci eseri. Bugüne kadar “şiir dalı”nda 27 esere imza atan Kayıkçı, yayınladığı kitap sayısı ile de 61’e ulaşmış bulunuyor.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi’nde “Arap Dili Neye Yarar: Medrese’den Fakülteye Bir Muhasebe” isimli söyleşi gerçekleştirildi Kastamonu Üniversitesi’nde “Arap Dili Neye Yarar: Medrese’den Fakülteye Bir Muhasebe” etkinliği düzenlendi. Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şükran Fazlıoğlu, “Arap Dili Neye Yarar: Medrese’den Fakülteye Bir Muhasebe” etkinliğinde öğrenciler ile bir araya geldi. Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen söyleşiye İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Atalan, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda söz alan Prof. Dr. Şükran Fazlıoğlu, akademik hayatında Arapça dilini ve Arapça öğretimini anlamaya çalıştığını belirterek, Arap dili öğretiminde geçmişte yaşanan deneyimlerin günümüze taşınmasının önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Fazlıoğlu, İlahiyat Fakültelerinde Arapça eğitiminde kısmen sorunlar yaşandığını dile getirerek, bu sorunların çözülmesi için sorunu anlamak ve müfredatı doğru analiz edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Arap dilini anlamak için müfredatın tümünü anlamak gerektiğine değinen Prof. Dr. Fazlıoğlu, bu süreçte önemli bir yere sahip olan medreselerdeki öğrencilerin varlığı ve Kuran’ı Kerimi anlamaya hazırlamak amacıyla faaliyet gösterdiğini söyledi. Fazlıoğlu, Arapça dili öğretimindeki müfredatını incelemenin uygun olacağını söyledi. Prof. Dr. Fazlıoğlu, medreselerde Arapça dilinin öğretiminde temel amacın dil, sahih bir din ve varlık anlayışı için zorunlu olduğunu vurgulayarak, dil ilimleri, yüksek ilimlerin tahsili için okutulan alet ilimleri, faydalı ilimlerin şeri ilimlere yol gösterdiğini kaydetti. Dil öğretiminde çok çeşitli kaynaklardan faydalandığını dile getiren Prof. Dr. Fazlıoğlu, kaynakların çeşitliliği sağlam bir altyapı oluşmasına zemin hazırladığını ifade etti. Medreselerdeki Arapça öğretiminde devamlılığın önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fazlıoğlu, dilin Osmanlı medreselerinde ilk dönemden yani bir öğrencinin bir talebenin medreseye adımını atmasından itibaren sonuna kadar dilin hep müfredatta yer aldığını vurguladı. Fazlıoğlu, bu yöntemin öğrencinin dili öğrenmeye çalışmasında yol gösterebileceğinden bahsetti. Prof. Dr. Fazlıoğlu, Arapça metni anlama, metni ve ana metin etrafında oluşan edebiyat yapısını anlama anlamlandırma, bunlardan hükümler çıkarmak amacıyla günümüzde Arapçanın neden fakültelerde öğretildiğini söyledi. Etkinlik, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Atalan’ın Prof. Dr. Şükran Fazlıoğlu’na hediye takdimi ve Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Çiğdem Gülmez’in çiçek takdimi ile İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Yurdagür’ün plaket takdiminin ardından sona erdi.