GENEL - 31 Mart 2020 Salı 14:09

‘‘Evde kaldığınız’’ süreçte 14 özel tavsiye

A
A
A
‘‘Evde kaldığınız’’ süreçte 14 özel tavsiye

Doç.

Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, ‘‘kişisel karantina’’ dönemi boyunca, psikolojik ve fiziksel sağlığın önemine dikkat çekerek, 14 tavsiyede bulundu.


Beykent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, koronavirüs salgınına karşı ‘‘Evde Kal’’ çağrısının yönetilmesindeki psikolojik süreçlere ilişkin değerlendirmede bulundu.


Herkesin evde kalarak, kendi kişisel karantinasını oluşturduğunu söyleyen Doç. Dr. Doksat,, “Çok değil, üç hafta öncesine kadar çoğumuzun koşuşturma içinde bir hayatı vardı. Yetiştirilmesi gereken işler, yetişilmesi gereken toplantılar ve diğer ciddi sorumluluklarla zamanın nasıl akıp gittiğini dahi anlayamıyorduk. Yorgun şekilde evlerimize gelip bir sonraki günümüzü planlarken, temel ailesel sorumluluklarımızı yerine getirmek dışında, evdekilerle neredeyse hiç görüşemiyorduk. Covid-19 salgını tehlikesi bir anda kapımızı çaldığında ve hepimizin evde kalması gerektiği gerçeğiyle yüzleştiğimizde, çoğumuz değişik ruhsal hallere büründük’’ dedi.



‘‘Virüs bana uğramaz’’ dediler


Doç. Dr. Doksat, değişimin başlangıçta pek çok kişi tarafından önemsenmediğini ve bu kişilerin tablonun abartıldığını düşündüklerini belirterek, “Virüs bana uğramaz mantığıyla hareket ettiler. Hiçbir şekilde tedbir almadan olağan hayatlarına devam ettiler ve duyarsızca yaşadılar. Maalesef ki, hastalığı taşımaya ve yaymaya aracı oldular. Kendi sosyal çevrelerinde ve sosyal medya paylaşımlarında bu hastalığın önemsenmemesini teşvik ettiler’’ diye konuştu.


‘‘Yaygın kaygı bozukluğu, panik bozukluk artış gösteriyor’’


Toplumun bir kesiminin ise, durumu hassasiyetle ele aldığına vurgu yapan Doksat, ‘‘Bazı kişiler, hastalığa yakalanmaktan aşırı derecede endişe ettiler. Olumsuz ve kaygı tetikleyici abartılı senaryolara ilgi gösterdiler. Yakın çevrelerindeki kişileri bu senaryolarla boğdular. Hatalı veya abartılı bilgi yaydılar. Hem kendileri panikledi, hem de toplumda amacını aşacak şekilde tedirginliğe yol açtılar. Bu durum, toplumda ruhsal hastalık zemini olan bazı kişilerde çeşitli ruhsal hastalıkları alevlendirdi. Gençler ve yetişkinlerde, ‘Yaygın kaygı (anksiyete) bozukluğu’, ‘hastalık hastalığı’ (hipokondriyazis), ‘saplantı zorlantı bozukluğu’ (okb), ‘panik bozukluk’ gibi ruhsal hastalıkların oranları ciddi şekilde yükseldi ve giderek yükselmeye devam etmekte. Bu gibi ruhsal hastalıkların kişilerin bağışıklık sistemlerini zayıflattı gerek teke tek iletişimlerinde gerekse de sosyal medya üzerinden sağlığını ve fiziksel hastalıklara olan yatkınlığı arttırdığını biliyoruz. Ayrıca, bu bireyler hastalıklı kaygılarını, gerek yansıyan kaygı gerekse de resmi verilere güvensizlik akımı şeklinde topluma enjekte ederek, insanları korkuya ve kaosa (kargaşaya) sürüklemek konusunda risk oluşturmaktadır’’ şeklinde konuştu.



‘‘Çağrıya ilk uyan grup ’’


Doksat, bilinçli bireylerin ilk aşamadan itibaren konuyu önemseyip, gereken tedbirleri aldıktan sonra, olağan hayatlarına devam ettiğine dikkat çekerek, ‘‘Bu kişiler, sağlık otoritelerini ve doğru bilgiyi takip ettikleri için ‘evde kal’ çağrısına ilk uyan kişiler oldu. Halen de aynı iradeyi sergileyerek, gerçek bilgiye güvenip ‘evde kal’ çağrılarına uyum göstermekteler. Sağlık otoritelerinin bize sunduğu bilimsel verilere göre bu kişilerin bu salgın hastalık sürecini en az zararla veya zararsız atlatacağını bilmekteyiz’’ ,ifadelerini kullandı.



‘‘Yalnızlık ve 7/24 aynı evi paylaşma gerçeği’’


Evinden çıkamayan kişileri bekleyen potansiyel sıkıntılara değinen Doksat,‘‘Tek yaşayan insanlar için ciddi bir yalnızlık hissi söz konusu. Sıklıkla günlerini sosyal medya veya televizyon ile geçirip temizlik ve ev işi yapmaktalar. Sık yemek ve tıkınma atakları yaşamak gibi davranışlar sergilemekteler. Çekirdek aileleriyle yaşayanlardan, yoğun hayat temposu gereğince eşlerini akşamdan akşama görmeye alışmış olan çiftler, 7/24 saat aynı evi paylaşıyor olmanın zor gerçeğiyle yüzleştiler. Aynı evi paylaşan kişilerin her konuda yüzde yüz fikir birliğine varamayacağını bir kez daha gördüler. Aile içi tartışma ve gerginlik oranları arttı. Okul yerine evde zaman geçirmesi ve ders çalışması gereken çocukların sorumluluklarını üstlenmek bu gerginliği daha da yükseltti’’ açıklamasında bulundu.


Söz konusu ‘‘kişisel karantina’’ döneminde, insanların ruhsal ve fiziksel sağlıkları açısından nelere dikkat etmesi gerektiğine ilişkin tavsiyelerde bulunan Doksat, sağlık otoritesinden gelen bilgilerin dinlenmesinin ve önerilere uymaya özen gösterilmesinin önemine işaret etti.


14 Tavsiye


‘‘Gereken bütün tedbirleri harfiyen yerine getirin’’ önerisinde bulunan Doksat’ın tavsiyeleri ise şu şekilde;


1. ‘‘Bu savaşa bizden daha önce yakalanmış olan ülkelerdeki gelişmeleri akılcı ve soğukkanlı bir şekilde takip edin ve kendinize uygun bir mesaj çıkartın.


2. Bize iletilen resmi verilere güvenin. Toplumda kaos oluşturacak hatalı bilgilerin sosyal medyadan yayılmasına aracı olmayın.


3. Kendi kişisel hayat düzeninizi organize edip gereken tedbirleri aldıktan sonra, kendinizi elden geleni yaptığınıza dair rahatlatın. Kişisel kaygınıza hâkim olmaya çalışın. Bunu yansıtmamaya özen gösterin.


4. Bu süreçte kendinizde veya çocuklarınızda alevlenen ruhsal hastalıklar varsa, online olarak ulaşabileceğiniz psikiyatrlardan veya çocuk ve ergen psikiyatrlarından destek alın. Zaten devam etmekte olan düzenli bir psikiyatrik tedaviniz varsa hekiminizle iletişime geçin. Zira çoğu hekim, görüşmelerini online olarak uzaktan yürütebilmektedir.


5. Evde “yalnız” olma duygusundan kendinizi kurtarın. Unutmayın ki herkes sizinle aynı durumda. Bu dönemi kişisel yalnızlık duygunuzla başa çıkma süreci olarak kabul edip, içinizdeki sizi açığa çıkartmaya çalışın. Uzun zamandır okuyamadığınız kitaplar, seyredemediğiniz filmler, dinleyemediğiniz müzik, keşfedemediğiniz hobileriniz artık elinizin altında. Çok sevdiğiniz ve özlem duyduğunuz kişiler ve korumak adına uzak durduğunuz aile büyükleriniz de sadece bir telefon mesafesindeler size. Onlar da sizinle benzer hisler içerisinde ve sizleri özlüyor.


6. Gelecek zaman için hayaller kurun, hayal taslakları oluşturun. Bu hayalleriniz sizi şimdiki zamana ve bugün yapmanız gerekenlere karşı sorumlu ve motive hale getirecektir.


7. Derin düşünmeyi sevenleriniz varsa, bu salgının bize; bu dünyada tek yaşamadığımıza, toplumsal duyarlılık ve diğerkâmca (kendisinin dışındakileri gözeten) davranışların gerekliliğine, insani vasıflarımızı gözden geçirmeye ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hatırlattığı gerçeğiyle yüzleşerek hayat felsefelerini yeniden düzenleyebilir. Evet, dünyamız kişisel bencillik ve duyarsızlığı artık taşıyamazcasına bir görüntü sergiliyor.


8. Bir çatı altında aynı zamanı geçirmek durumunda olduğunuz eşinizle her konuda aynı fikir ve görüşte olamayacağınız gerçeğini kabul edin. “İyi ve kötü günde birlikteyiz” diyerek verilmiş olan sözlerin uygulanma safhasındayız şu anda. Saygıyı korumak hususunun ve bir arada yaşamanın gerektirdiği sorumlulukların azami düzeyde önemsenmesi gereken bir süreçteyiz.


9. Çocuklarınızla geçiremediğiniz kaliteli zamanın geçirilmesi için harika bir fırsat bu süreç. Onları eğitecek, eğlendirecek ve sizin de keyif alacağınız aktiviteleri gerçekleştirmek için çaba harcayınız.


10. Yemek yapmak ve mutfak işlerinde de kendinizi geliştirmenin keyfini yaşayabilirsiniz bu süreçte. Sadece aşırı ve tıkınırcasına yemek yeme ataklarından kendinizi koruyun ve eğer bu durumu engelleyemiyor iseniz bir psikiyatrdan online destek alın.


11. Evde spor yapmaya veya belirli ölçüde hareket etmeye özen gösterin. Alınan kalorinin harcanan kaloriden fazla olması durumunda kilo artışınız kaçınılmaz olacaktır.


12. Evde kalarak öncelikle kendinizi ve ailenizi sonra da toplum sağlığını koruyorsunuz. Daha da önemlisi, sağlık sistemimizin yükünü hafifletmek için katkıda bulunuyorsunuz. İhtimâli hastalık belirtilerinizi, sağlıkçıların tavsiye rehberine göre takip edin ve bu rehbere göre sağlık sisteminden destek alın. Bu davranışınız panik haldeki yığılmayı ve sağlık sisteminde oluşan gereksiz yüklenmeyi azaltacaktır.


13. Gerçek dışı ve aşırı karamsar tablolara maruz kalmaktan kendinizi koruyun. Elinizden geleni yaptıktan sonra, daima iyiyi ve olumluyu umut edin. Hepimizin duyarlı ve mantıklı davranmasının gerektiği bu süreçte, gereken tedbirleri almak kaydıyla direnerek ayakta duracağız.


14. Unutmamalıyız ki değişen şartları hemen algılar ve hızla uyum gösterebilirsek, ilerleyen zamanda daha güzel bir dünyaya uyanabileceğiz.’’

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.