SPOR - 09 Aralık 2025 Salı 22:46

FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis, NBA Avrupa için tarih verdi

A
A
A
FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis, NBA Avrupa için tarih verdi

Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA) Genel Sekreteri Andreas Zagklis, "NBA Avrupa için Ekim 2027’nin gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyorum" açıklamasını yaptı.


Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA) Genel Sekreteri Andreas Zagklis, çevrimiçi bir basın toplantısında uluslararası medya mensuplarıyla bir araya geldi. NBA Avrupa projesi hakkında konuşan Zagklis, "NBA Avrupa projesi konusunda hiçbir şüphem yok. Bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum ve buna inanıyorum. Elbette NBA’den ve FIBA Merkez Kurulu’ndan onaylar almamız gerekiyor ancak Ekim 2027’nin gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyorum. Doha 2027 Dünya Kupası’nda yapacağımız kapanışın ardından Avrupa kulüp basketbolu manzarasını olumlu yönde değiştirecek yeni bir projeye geçiş için bu ideal bir zaman olacak" ifadelerini kullandı.



Zagklis, projenin sadece üst seviye ligden ibaret olmadığını, Basketbol Şampiyonlar Ligi (BCL) ve sezon sonu düzenlenecek eleme turnuvasının büyük rol oynayacağını belirterek şunları söyledi:


"Eleme turnuvası bizim işimizin bir parçası ve BCL ile bağlantılı. FIBA olarak bu turnuvayı ekosistemde tanıtıyor ve temsil ediyoruz. Burada sıralama unsurlarını, yerel liglerin başarılarını ve Avrupa’da kulüplerin elde ettiği sonuçları göreceğiz. Yalnızca Avrupa spor modeline uygun bir sistem oluşturmak için değil; ikinci seviye lig olan örneğin BCL aracılığıyla ve buna paralel olarak sezon sonu yapılacak bir eleme turnuvasıyla Avrupa’nın en üst ligine takım çıkarabileceğimiz bir yapı oluşturmak için çalışıyoruz. FIBA görüşmelerde yalnızca milli takımları veya ulusal federasyonları temsil etmiyor; FIBA aynı zamanda yerel ligleri temsil ediyor ve yerel ligler yalnızca Avrupa’da değil, dünya genelinde basketbolun dokusunun çok önemli bir parçasıdır."



"Bu bir NBA organizasyonu değil; NBA ve FIBA ortaklığı"


Zagklis, kurulacak ligin ’NBA’nin bir projesi’ olarak tanımlanmasına karşı çıktı ve şunları söyledi:


"Bu bir NBA organizasyonu değil, çünkü FIBA da bunun bir parçası olacak. Eğer buna NBA-FIBA ortak yarışması demek isterseniz buna katılabilirim. Turnuva büyük ölçüde NBA’den gelen uzmanlar tarafından işletilecek, elbette, ancak insanların rolünün sadece organizasyonlara onay vermek olmadığını vurgulamak istiyorum. FIBA’nın rolü organizasyon yürütmektir ve FIBA 1950’lerden bu yana kulüp organizasyonları düzenlemektedir."



"Görevimiz basketbola yapılacak yatırımlara dönüşmesini sağlamak"


Zagklis, FIBA’nın en önemli sorumluluklarından birinin kulüplere en üst seviyeye erişim imkanı tanımak olduğunu ifade ederek, "Lig erişimini güvence altına almak, ekosistemin bekçileri olarak bizim görevimiz. Lig erişimi demek, her yıl en üst seviyede oynama fırsatına sahip olmak demektir. Artık ‘bir kez çıkarsın, sonra eski seviyene geri dönmek zorunda kalırsın’ dönemi bitmeli. Başarılı olan yerel lig kulüplerinin her sezon en üst seviyeye yükselme hakkı bulunmalı. Bu model Avrupa genelindeki yüzlerce kulüp için zirveye giden açık ve net bir yol sunuyor. Bizim görevimiz bu umudu sağlamak ve bunun basketbola yapılacak yatırımlara dönüşmesini sağlamak" şeklinde konuştu.



Zagklis: "FIBA’nın rolü herkesi bir araya getirmektir"


FIBA, yönetici kurum olarak herkesi bir araya getirme sorumluluğunu unutmadığını vurgularken, FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis EuroLeague ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Zagklis, Euroleague’in çatı şirketi ECA ile yaptıkları görüşmelerin olumlu ilerlediğini belirterek, 2022-2023 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague takvimi ile milli takım pencereleri arasında çakışma olmamasının bir ilerleme olarak görüldüğünü ifade etti ve "Elbette tamamen memnun değiliz, ancak bu ileri doğru atılmış bir adımdır" dedi.


Zagklis, FIBA’nın perspektifinde ’Euroleague takımı’ diye bir kavram olmadığını, Euroleague’de yer alan kulüpler de dahil olmak üzere tüm takımların FIBA’nın takımları olduğunu söyledi. Bu kulüplerin sahiplerinin veya ortak sahiplerinin ECA bünyesinde bulunmasının bu durumu değiştirmediğini belirterek, "Onlara çok önem veriyoruz. Rol sahibi olmalarına, güçlü bir pozisyonları olmasına, para kazanmalarına çok önem veriyoruz ki bu geçmişte her zaman böyle olmadı. Bu belki de sorunun kalbindeki mesele" dedi. Bu nedenle uzun süredir Euroleague kulüplerini diyaloğa davet ettiklerini söyleyen Zagklis, 27 Mayıs tarihinde 10 yıl aradan sonra tüm kulüplerin ilk kez FIBA’nın evine geldiklerini ve onlar için tarihlerinden geçen bir yolculuk hazırladıklarını belirtti. Zagklis, "Tarihleri bu evden geçiyor ve biz onlara büyük saygı duyuyoruz; tıpkı ECA’nın liderliğine duyduğumuz gibi. Kişisel düzeyde ilişkilerimiz çok saygılı ve çok iyi" diyerek ilişkilerin olumlu yönde geliştiğini ifade etti.



Zagklis, Euroleague ile iş birliği yapmayı umduklarını dile getirerek, "Ben çözüm bulmak için sonuna kadar uğraşmayı tercih ederim; bu naif görünmek olsa bile. Çünkü FIBA’nın rolü herkesi bir araya getirmektir" dedi. Ayrıca, FIBA’nın büyük kurumsal ortağının böyle bir girişime adım attığı bir dönemde bu sürecin parçası olması gerektiğini vurguladı. Bu girişimin Euroleague’e karşı olmadığı konusunda çok net konuşan Zagklis, yıllarca kopuk olan ilişkileri yeniden onarmayı başardıklarını, kulüplerle bağları yeniden kurduklarını ve tamamen tatmin olmasalar da doğru yönde bazı adımlar atıldığını söyledi. Euroleague CEO’su Paulius Motejunas ile kurduğu ilişkiden de övgüyle bahseden Zagklis, aralarında nerede anlaştıklarını ve nerede anlaşamadıklarını karşılıklı olarak iyi anladıklarını, bunun da ilerleme için önemli bir zemin oluşturduğunu ifade etti.



Zagklis’ten NBA Avrupa eleştirilerine yanıt: "FIBA kontrol peşinde değil, net bir yapı peşinde"


FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis, NBA Avrupa projesiyle ilgili yöneltilen eleştirilere yanıt vererek, oluşturulmakta olan modelin Avrupa spor kültürüne ve FIBA kriterlerine son yıllarda uygulanan yapılara kıyasla çok daha uygun olduğunu söyledi. Zagklis, "Herkesi gerçeklere bakmaya davet ediyorum. Gerçekler oldukça açık. Tasarlanan yapı, son birçok yıldır sahip olduğumuz modellerden çok daha fazla Avrupa spor modeline ve FIBA kriterlerine uyumlu. FIBA kontrol saplantısı içinde değil; FIBA yapı ve net bir yol haritası konusunda saplantılıdır. Avrupa basketbolu ile uyumlu bir modele doğru çalışırken herkesle iletişim halinde olmalı ve bilgi vermeye devam etmeliyiz," dedi.



"Yeni bir bölünme riski görmüyorum"


Zagklis, olası bölünme eleştirilerine de karşı çıkarak mevcut durumun zaten parçalanmış olduğunu vurguladı. "Bence biz zaten parçalanmış durumdayız, dolayısıyla yeni bir bölünme riski görmüyorum. Yaklaşık 10 yıl önce bir anlaşma sağlayamamış olmamız ve BCL’in bu nedenle kurulmuş olması da aynı durumu gösteriyor. Bu nedenle bunların hiçbirinden endişe duymuyorum. ‘Bir turnuva daha istemiyoruz’ söylemini doğru bulmuyorum, çünkü her şeyi aynı çatı altında toplamamıza imkan verecek bir organizasyona ihtiyacımız var. Ve söylediğim gibi, aynı çatı FIBA çatısıdır; bu FIBA’nın her şeyi kontrol edeceği anlamına gelmez. Son yedi yıl ve bir günlük görev süremde böyle bir talepte hiç bulunmadık. Dolayısıyla bölünmeden korkmuyorum. Zaten parçalı bir yapımız var ve bundan memnun değilim" ifadelerini kullandı.



Zagklis, mevcut durumun zaten yıllar önce kopukluk oluşturduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Biz zaten ayrılmış durumdayız. BCL kurulduğunda, yani on yıl önce bir anlaşma sağlayamamıştık. Zaten bölünmüş olan mevcut yapıdan memnun değilim. FIBA çok basit bir turnuva yapısı için mücadele ediyor. Ve bu yüzden Münih ve Brüksel’de mahkemelerde bize dava açıldı. Hem en güçlü kulüplerimiz hem de Euroleague tarafından. Onlar bu bölünmenin iyi olduğunu düşündüler, çünkü bu bir iş dediler. Münih’te davayı kazandık ve sonra ligler gelip BCL’de bizimle birlikte olmak istediklerini söylediler. Brüksel ise bize basketbolun bir iş olduğunu ve açık bir pazarda rekabet edilebileceğini söyledi. ECA’nın uğruna mücadele ettiği şey buydu o zaman. Ve şimdi, daha güçlü ve daha büyük finansal güce sahip bir organizasyon geliyor diye, yıllardır bir norm olarak kabul ettiğimiz bir şeyi tekrar konuşmak zorunda kalmamız bana garip geliyor. FIBA hala her şeyin aynı çatı altında olmasını istiyor. Seviye düzenleri konusunda nerede netlik var? Şu anda neden başkasının tekelini korumak zorunda olduğumuzu anlamıyorum."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de belediye işçileri yarım gün iş bırakma eyleminde İzmir’de Büyükşehir Belediyesi şirketlerinde çalışan işçiler, ödeme krizi ve işten çıkarmalara karşı yürüyüşlerinin 4’üncü gününde yarım gün iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından gerçekleştirilen basın açıklamasında İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grubu Sözcüsü Yağmur Yurdakul’a tepki gösterildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZENERJİ, İZELMAN, İZTEK ve Egeşehir’de aylardır süren ödeme krizi ve işten çıkartılmak üzere havuza alınan 300’den fazla işçinin işlerine geri alınması talebi nedeniyle başlayan eylemler 4’üncü gününde de devam etti. İlk olarak geçtiğimiz pazartesi günü ’Çıplak Maaşa Çıplak Ayak Yürüyüşü’ düzenleyen işçiler, eylemin 4’üncü gününde yarım gün iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Yine Konak Pier’den Kültürpark Basmane Kapısı önüne kadar yürüyen işçiler, sloganlarla Fevzipaşa Caddesi’nde kortej oluşturdu. "Tasarruf işçinin ekmeğinden olmaz" Basmane Kapısı önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ercan Gül, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grubu Sözcüsü Yağmur Yurdakul’un ’DİSK-AK Parti birlikte eylem yapıyor’ sözlerine tepki göstererek şu sözlere yer verdi: "Cemil Başkanın gözüne az gelmiş olabilir ama biz 4 gündür işyerlerimizde baskı ve tehdit altındayız. Çözüm masasının kurulması lazım. 4 gündür bir kişi bile bizi arayıp sormadı. ‘Yeni pozisyon veriyoruz, kabul etmiyorsunuz’ diyorlar. Ne işi verdilerse kabul ettiler. Havuzdaki arkadaşlarımız bugün ne iş verilirse yapacak durumda. Başkanı bürokratlar yanlış bilgilendiriyor. İş bir türlü elimize ulaşmıyor. Başkan ‘Belediyeyi batırmayacağım’ diyor. 350 arkadaşımızı işe alınca belediye batmaz. Tasarruf işçinin ekmeğinden olmaz. Bize farklı, başkana farklı sayılar veriliyor. Toplamda 370 arkadaşımız havuzda bekliyor. Bu sayıları bize bürokratlar veriyor. Siyasetin kurbanı olmak istemiyoruz. Biz hiçbir siyasetin yanında değiliz. Buca’da AK Partili meclis üyeleri geliyor, ‘Bunlar birlikteler’ diyorlar. Biz bugün alana çıktığımızda CHP ile defalarca mücadele ettik. Eksiği kendilerinde aramaları gerekiyor. Buraya gelip bizi dinlemeleri gerekiyor. Dertlerimizi dinlemeleri gerekiyor. Adım atmazlarsa boşluğu bulup buraya girerler. Bizim yolumuz da yönümüz de belli. Başkana çağrıda bulunuyorum. Burada alacaklarımız var, gelin masayı kuralım ve uzlaşı içinde İzmir halkına hizmet edelim." "Siyasi düşüncelerinize bizi alet edemeyeceksiniz" CHP’li Yurdakul’a Genel-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Engin Topal da tepki gösterdi. Siyasi düşüncelere alet olmayacaklarını söyleyen Topal, "Dün akşam maaşların üçüncü taksidi yattı. Birçok arkadaşımızın evine tek taksitle faturalar geliyor. Sizin üç taksitle verdiğiniz maaşa karşılık neden faturalar üç taksitle ödenmiyor? Bankalar ve kurumlar bizden tek seferde ödeme alıyor. Üç taksitle maaş vererek yaşam hakkımızı elimizden alıyorsunuz. Biz İmamoğlu için eylem yaparken tutuklandığımızda sizden kaç kişi tutuklandı da şimdi bize ahkâm kesiyorsunuz? Bizim derdimiz ekmeğimize sahip çıkmak. Siyasi düşüncelerinize bizi alet edemeyeceksiniz. Siyasi bir derdimiz yok; derdimiz geçinmek. Başkan ekonomik sıkıntıyı hissediyormuş; ekonomiyi hisseden biziz zaten. Ekonomik sıkıntıyı en çok emekçiler hissediyor. Bizi siyasi partiyle yan yana getiriyorlar; hiçbir şey bilmiyorsanız DİSK’in tarihini Google’a sorun. Sizin yaşınızdan daha büyük bir tarihimiz var." "O sandalyede oturmakla olmuyor" Genel-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Serap Yılmaz da açıklamasında CHP’li Yurdakul’a yönelik tepkide bulundu. Yılmaz, "Ben de Yağmur Hanım’a takıldım. Bugün orada oturuyorsan buradaki işçinin oyu ve emeği sayesinde oturuyorsun. İşçileri siyasi emellerinize alet etmeyin. Herkes siyasetini kendi yerinde yapsın. O sandalyede oturmakla olmuyor. Bu alana gelip burada yaşadıklarımızı göreceksin. Tüm meclis üyelerine sesleniyorum: Gelin işçinize sahip çıkın. Ayda üç kez meclise gidip konuşmakla bitmiyor bu iş; particilik bu değildir. Bürokratlara sesleniyorum: Gösterdiğiniz projelerin sahibi bu işçilerdir, gelin işçilerinize sahip çıkın. Milletvekilleri, siz de gelin işçinize sahip çıkın. Günlerdir sokaklarda koştururken küçücük bir odada DİSK’i eleştirmek kimsenin haddi değil" diye konuştu. Genel-İş İzmir 9 No’lu Şube Başkanı Sedat Kenar da "Buca’da AK Partili iki meclis üyesi fotoğraf verdi diye, geçmişi mücadele dolu DİSK’i yan yana getiriyorlar. Meclis üyeleri yanımıza gelmiyor ya; bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir. Bir arkadaşımızın sıcak çorbasını içsinler, tabloyu görsünler. Maaş ne oldu da 2 gün içinde çıplak yattı? Makul ve kabul edilebilir bir takvim istiyoruz. Borçlarımızı ne zaman ödeyeceğimizi bilmek istiyoruz. Ne iş verilirse kabul edeceğiz. Emeğin siyaseti olmaz, yalnızca onuru olur" dedi.
Antalya Antalyalıların tercihi "Halk Et" 6 yaşında Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği Halk Et Projesi’nde 6 yılda 933 bin 375 vatandaşa 2 milyon 96 bin 864 kilogram et ve et ürününün satışı yapıldı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yerelden kalkınma projeleri kapsamında 11 Aralık 2019 yılında hayata geçirdiği Halk Et Projesi 6’ncı yılını doldurdu. Halk Et Projesi ile yerel üreticiler desteklenirken, Antalya halkı da uygun fiyatlı, sağlıklı ve güvenilir et ve et ürünleriyle buluşturuluyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 11 Aralık 2019 yılında hayata geçirdiği Halk Et Projesi, Kepez, Manavgat, Serik, Alanya ve Mobil Satış Tırı olmak üzere 5 satış noktasında bu yıl içerisinde 109 bin 688 vatandaşa 292 bin 510 kilogram et satışı yapılırken, 6 yılda 933 bin 375 vatandaşa 2 milyon 96 bin 864 kilogram et ve et ürününün satışı gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediyesi’nin uygun fiyatlı ve güvenilir gıda hizmeti sunan Halk Et Kepez Mağazası’nda artık sakatat satışları da yapılıyor. Mağazada vatandaşlar, talep gören ürünler arasında yer alan ciğer, yürek, dalak ve işkembe gibi sakatat çeşitlerini de hijyenik koşullarda uygun fiyatlarla temin edebiliyor. Sucuk ve çiğ süt satışı yoğun ilgi görüyor Halk Et Mağazaları’nda ve Halk Et Mobil Satış Mağazası’nda kırmızı etin yanı sıra sucuk ve çiğ süt satışı da gerçekleştiriliyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait 4 Halk Et Satış Mağazası ve Mobil Satış Tırı’nda bu yıl içerisinde 6 ton 319 kilogram sucuk satışı gerçekleştirildi. Halk Et Mağazaları’nda yıl içerisinde ayrıca 22 bin 887 litre çiğ süt satışı yapıldı. Yerel üreticiden alınıyor Antalya Büyükşehir Belediyesi, Halk Et Projesi ile Antalyalı hayvan yetiştiricilerine de destek oluyor. Halk Et Mağazaları’nda satılan et ürünlerinin elde edildiği büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar ilk elden yerel üreticilerden alınıyor. Büyükşehir Belediyesi, 6 yılda 496 yerel işletmeden 6 bin 63 küçükbaş, 11 bin 635 büyükbaş olmak üzere toplamda 17 bin 698 hayvan satın aldı. ANET tarafından veteriner, gıda mühendisi ve uzman kişilerin olduğu bir komisyonca yerel üreticilerden alınan hayvanlar yine ANET’in kendi mezbahasında kesilerek, veteriner gözetiminde işlenerek Halk Et Satış Mağazaları’nda tüketime sunuluyor. Vatandaşlar Halk Et’ten memnun Halk Et Mağazası açıldığından beri düzenli olarak alışveriş yaptığını söyleyen Nuriye Damar, ürünlerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Damar, "Etler çok kaliteli, bu yüzden sürekli buradan alışveriş yapıyoruz. Mağazalar tertemiz, pırıl pırıl. Bugün 5 kilo kıyma ve 1 kilo kuyruk yağı aldım. Sütleri de çok güzel, ihtiyaç oldukça onu da buradan temin ediyoruz" dedi. Halk Et Mağazası’ndan alışveriş yapan Güven Metintaş ise güvenilir gıda bulmanın zorlaştığını belirterek, Halk Et’i tercih ettiğini söyledi. Metintaş, "Piyasada gıdaya yönelik hizmet verenlere güvenimiz kalmadı. Burasının sağlam ve güvenilir olduğunu düşündüğüm için alışverişimi buradan yapıyorum. Et de, sucuk da olsun başka bir yerden almam. Belediye başkanımıza ve çalışanlara teşekkür ediyorum" diye konuştu.
İstanbul Mitral kapak yetersizliğine mandallama yöntemi ile tedavi Mitral kapak yetersizliği, birçok farklı nedenle ortaya çıkabiliyor ve zamanla kalp yetmezliğine yol açabiliyor. Medicana Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, mitral kapak yetersizliği hakkında bilgi verdi. Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, mitral kapak yetersizliği hakkında "Mitral kapak bazı nedenlerden ötürü tam kapanamadığında, kan kalbin üst odacığına geri sızıyor. Bu durum, kalbin daha güçsüz pompalamasına neden olarak kalp yetmezliğine yol açabiliyor. Ayrıca kalp yetmezliği de mitral kapak yetersizliğini kötüleştirebilir. Böylece hastalıklar arasında karşılıklı bir ilişki oluşur" açıklamasında bulundu. Mitral kapak yetersizliğinin yaşa göre farklı nedenleri var Mitral kapak prolapsusu (MVP; mitral kapakta çökme); yaşa bağlı değişiklik, enfeksiyonun neden olduğu hasar, kalp krizi, kalp kasının genetik hastalıkları, ışın tedavisi, atriyal fibrilasyon, kalp yetersizliği olarak tanımlanıyor. Mitral yetersizlik ilerledikçe, kalp yetersizliğinin de ilerleyeceğini ve bir kısır döngünün oluşacağını belirten Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, "İleri mitral kapak yetersizliği kalp yetersizliğine neden olabileceği gibi başka bir nedenle gelişmiş olan kalp yetersizliği de sonradan (sekonder) mitral kapak yetersizliğine neden olabilir. Bazı kalp yetersizliği türlerinde ise kalbin elektriksel ileti yolunda gelişen sol dal bloğu, kalbin sağ ve sol duvarlarının eş zamanlı çalışmasını bozar. Bu, mitral yetersizliğin gelişmesine neden olan farklı bir mekanizmadır. Bu durumda CRT adı verilen kalp pillerinin takılması, kalp duvarlarının eş zamanlı çalışmasını sağlayarak mitral yetersizliği düzeltebilir" dedi. Mitral kapak yetersizliği vücuttaki kan miktarını azaltıyor Hafif ve orta derecedeki kaçakların herhangi bir şikayete yol açmadığını ve tedavi gerektirmediğini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, "Ancak gelen kanın yarısından fazlası geri kaçıyorsa artık sorunun ileri dereceye ulaştığı anlaşılır. İleri mitral kapak yetersizliği geliştiğinde vücuda gönderilen kan miktarı da ciddi derecede az olur. Bu nedenle kalp daha fazla çalışmak zorunda kalır ve neticede nefes darlığı, çabuk yorulma, çarpıntı veya bacaklarda şişlik gelişir. En ileri safhada kalp yetersizliğine neden olur. Hayat kalitesi bozulur ve günlük olağan aktivitelerin bile yapılması zorlaşır" ifadelerini kullandı. "MitraClip’ten önce kapak tedavisi açık kalp ameliyatı ile yapılıyordu" Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can MitraClip’in önemini vurgulayarak, "MitraClip’ten önce MR’ın (mitral yetersizliğin) standart tedavisi, kalp-akciğer makinesinin kullanılmasını ve kapakçığın onarılması veya değiştirilmesi için kalbin durdurulmasını gerektiren açık kalp ameliyatıydı. Ancak MitraClip tedavisi daha az karmaşık ve daha az invazivdir. İşlem sırasında, hastanın bacağına bir kateter yerleştirilir ve femoral ven yoluyla kalbin sol atriyumuna yönlendirilir. MitraClip daha sonra atriyuma yerleştirilir ve kaçağın meydana geldiği yere yerleştirilir. Klips uygun şekilde yerleştirildikten sonra, klips kolları iki kapakçık yaprağını (flep) bir arada tutmak için kapatılır. Ultrason görüntüleme MR redüksiyonunun iyileştirilebileceğini gösterirse, klips serbest bırakılabilir ve yeniden konumlandırılabilir. Mitral kapaktaki problemlerde ileri yaş hastaları için açık cerrahi uygun olmayabiliyor. Bu nedenle göğüste kesi olmadan kasıktan yapılan MitraClip tedavisi özellikle nefes almakta zorlanan hastaların nefesini düzeltip, hareket kapasitesini rahatlatan ve uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek bir yaklaşım olarak öne çıkıyor" dedi. Tedavinin tüm aşamalarında hasta ayrıntılı bilgilendirilmeli MitraClip öncesinde hastalara yemek borusundan ekokardiyografi işleminin yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, "Tüm bu süreci biz kardiyoloji uzmanları olarak organize etmekteyiz. Hastanın özel olarak dikkat etmesi gereken bir durum söz konusu olmamakla birlikte, hastaları uygun bir biçimde bilgilendiriyoruz. Tedaviden sonra ise birtakım kan sulandırıcı ilaçların kullanılması gerekmekte ve buna özellikle dikkat edilmelidir. Yine MitraClip sonrasında hastalar MitraClip’i uygulayan kardiyoloji doktoru tarafından da mutlaka bilgilendirilmelidir" açıklamasını yaptı.
Eskişehir Felç kalan genç sürücüye hasta yatağında ikinci şok Eskişehir’de kullandığı motosikletin bir araca arkadan çarpması sonucu yaşanan kazada felç kalan 23 yaşındaki genç, karşı tarafın durumunu dahi sormadan dava açtığını tedavi görürken öğrendiğini iddia ederek yaşadığı sıkıntıları anlatı. Kazazede Yusuf Çakır, geçtiğimiz yıl 35 BIP 389 plakalı motosikleti ile çevreyolunda ilerlerken tali yoldan çıkan ve iddiasına göre en sol şeride geçen Muhammed E.T. (19) idaresindeki 26 DG 770 plakalı otomobile arkadan çarptı. Çarpma sonrası ağır yaralanan sürücü günlerce Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde yoğun bakımda tedavi gördü. 15 günlük yoğun bakım tedavisi gören Çakır’ın göğsünden alt kısmı omurgasına aldığı darbeden dolayı felç kaldı. Yusuf Çakır, 1 yıldır Yunus Emre Devlet Hastanesi İki Eylül Hizmet Binası’nda fizik tedavi alıp iyileşmeye çalışıyor. Felç kalan sürücü kendisine açılan dava ile ikinci kez sarsıldı Yusuf Çakır, ikinci şoku ise kendine açılan dava ile yaşadı. Yusuf Çakır’ın iddiasına göre kazada aracının bagaj kısmına darbe alan Muhammed E.T. (19), yaralandığını gerekçe göstererek motosiklet sürücüsünden şikâyetçi oldu. Felç kalan genç motosiklet sürücüsü, karşı tarafın ziyaretine gelmediğini veya durumunu sormadığını hatırlatarak açılan davanın kendisini çok üzdüğünü dile getirdi. "Kaza sonrası bilincim kayboldu ve omurgam kırıldı" Konuyla alakalı konuşan Yusuf Çakır, "Ben bir motor sürücüsüyüm ve motorla bir trafik kazası geçirdim. Olay, Eskişehir-Ankara yolu istikametinde gerçekleşti. Ben en sol şeritte giderken, yan yoldan ana yola bağlanan bir araç, önüme aniden atladı. Aramızda yaklaşık 13 metrelik bir mesafe vardı. Karşı tarafın sürücüsü 18 yaşında, yeni eğitim almış bir stajyer sürücüydü. Kazada hatalar yüzde 50 olarak belirlendi. Benim için ’Arkadan çarpma ihlali’ uygulandı. Ben kendi yolumda giderken araç önüme atladığı için bu oranın kesinlikle değiştirilmesi ve yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer bana hız deseler, en fazla yüzde 20’lik bir hız hatam olabilir, bunun dışında bir hatam yok. Kaza sonrası bilincim kayboldu ve omurgam kırıldı, T5-T7 omurları arasına platin takıldı. Dört günlük bir entübe sürecim oldu ve Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde 15 gün yoğun bakımda kaldım" diye anlattı. "Sürücü benden şikâyetçi olmuş" Arkadan bagajına çarptığı aracının sürücünün kendisinden şikâyetçi olduğuna değinerek Yusuf Çakır şöyle devam etti; "Servise çıktıktan sonra gözümü açtığımda şaşırtıcı bir olayla karşılaştım. Karşı tarafın sürücüsü benden şikâyetçi olmuş. Bu durumda, arkadaşın maddi bir hasar ve psikolojisinin bozulduğunu iddia etmesine rağmen, benim psikolojimin bozulması gereken yerdeyim. Şu an dava süreci oluştu ve sigorta şirketine tazminat davası açtık. Hata oranının değiştirilmesini ve en azından hakkımı daha fazla almayı istiyorum. Karşı tarafın sürücüsü, kaza sonrasında bir gün bile olsun beni arayıp ’Nasılsın, ne durumdasın’ diye sormadı, ziyaretime gelmedi. Şu anda göğsümün en altını, T5 bölgesinden aşağısını, hiçbir şekilde hissetmiyorum. İdrarımı ve büyük abdestimi de hissetmiyorum. Bunları da bir başkasına, anneme bağımlı olarak devam ettiriyorum. Tam 17 aydır birine bağımlı olarak yaşıyorum ve fizik tedavimi görüyorum." "Ekipmanlarına dikkat etsinler" Son olarak motosiklet kullanıcılarını uyaran Çakır, "Motorcu arkadaşların ekipman konusunda çok önem vermelerini rica ediyorum. Benim montum yoktu. Montum olsaydı, belki şu an bu senaryoları konuşmuyor ve bu röportajı veriyor olmazdım. En azından kasklarına ve diğer ekipmanlarına dikkat etsinler. Benim kaskım iyiydi, bu sayede büyük bir kafa hasarı almadım. Bunun dışında, hız kontrollerine ve özellikle motosikletlerin tali yoldan ana yola bağlanan sürücülere karşı dikkatli olmasına özen göstermelerini öneriyorum" dedi.