EKONOMİ - 08 Ağustos 2019 Perşembe 08:46

Konkordatoya karşı finansal enstrüman kartı

A
A
A
Konkordatoya karşı finansal enstrüman kartı

Varlıkları borçlarından fazla olan şirketlerin, yeniden kazanılarak hem çalışanlarının hem de alacaklılarının mağdur edilmemesi mümkün olabiliyor.

Varlıkları borçlarından fazla olan şirketlerin, yeniden kazanılarak hem çalışanlarının hem de alacaklılarının mağdur edilmemesi mümkün olabiliyor. Konkordato ilan etmeden finansal enstrümanlar kullanılarak, ekonomik zorluklar yaşayan şirketler çıkış yolu bulabiliyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar yaşayan şirketlerin bankalarca borçlarının ertelenmemesi de bir dizi olumsuzluğa kapı açıyor.


Ekonomik olarak dar boğaza düşen şirketler, alacaklarının rutin ödemelerini karşılayamadığı hallerde borç yükü altında eziliyor. Onlarla beraber çalışanlar, alacaklılar, o şirketin iş yaptığı firma ve piyasa oyuncuları da zarar görüyor. Bu noktada konkordato ilan edilerek; şirketler çıkış yolu arıyor. Ancak bu gibi durumlarda, çözüm nitelikli hale getirilerek, piyasada güven sağlamış senet ve çekler bu doğrultuda enstrüman olabilir. Ayrıca, SUKUK (kira sertifikası) ve çeşitlerinin kullanılması, yatırım aracı olarak alternatifler oluşturabiliyor.


Türkiye’de çok sayıda konkordato projesi yürüten Abaküs Bağımsız Denetim ve SMMM A.Ş.’nin Ortağı Doğuş Bektaş, konkordato süreçleri, avantajları-dezavantajları ile konkordatoya alternatif olabilecek aksiyonlar hakkında bilgi verdi.



“İflas eden şirketlerin borcundan çok varlığı bulunuyor”


Bankaların, şirketleri ilgilendiren kolaylaştırıcı hususlarda yeterinde destekleyici olmadığını söyleyen Bektaş, “Yüzlerce çalışanı olan, milyonlarca varlığı olan şirketler 1-2 milyon TL ödemenin ötelenmemesi ile adeta yok ediliyor. Geçmişte batan, iflas eden ya da konkordato ilan eden şirketlere bakalım büyük çoğunluğunda borcundan fazla varlığı olduğunu görürsünüz. Aylık eline geçen sıcak paranın ihtiyacından az olması bu şirketlerin battığı anlamına gelmemeli” dedi.


Küresel piyasalardaki sıkışmanın etkisi ile zor duruma düşen dev şirketlerin, alacaklarının bankalarca 1 yıl içinde tahsil edilmek istenmesiyle karanlığa girdiğini belirten Bektaş, “Bu ne kanuna ne ticari ahlaka uygun değildir. Esasında bu kredileri verirken şirket evraklarını her 3 ayda bir temin eden, nakit akışını gören bankaların ilgili kanunlarına göre krediyi çağırma hakkı var gibi görünse de bu konu çok su kaldırır, bir gün bir firma sağlam bir dava ile bu bankalara yüklü tazminatlar ödetebilir” diye konuştu.


Bektaş, bunun yerine yeni ciro ve nakit akışına göre söz konusu krediyi yapılandırmanın daha uygun ve rahatlatıcı bir adı olabileceğini altını çizerek,”Varlık yönetim şirketleri ile bankaların ilişkisi herkesin malumu, varlık yönetim şirketlerine bankalar alacağını toplam kredinin yüzde 5-10’u arası bedele satıyorlar, belirli firmalar burada pozitif ayrımcılık alıyor mu? Bu da bir gün sorgulanacaktır” şeklinde konuştu.



“Uzel’in fabrika alanı borçlarını ödüyordu”


Bu noktada yıllardır atıl durumda kalan Uzel traktör fabrikasını örnek gösteren Bektaş,”Uzel örneği herkesin gözü önünde, kilitlenmiş ipotek yapısından satılamadı, ihale iptal oldu. Halbuki sadece İstanbul Rami’de 93,5 dönümlük arazi üzerine kurulu olan Uzel Makine Traktör Fabrikası, tüm borçlarını birkaç kez ödüyordu.


Bu anlamda konkordatonun şirketlere nefes aldırma, alacaklıları ve çalışanları mağdur etmeme noktasında başarılı bir model olduğunu kaydeden Bektaş, “Şirketlerimiz patronlara bırakılamayacak kadar değerli. Şirketlerimizde; devletin, çalışanın, alacaklısının, müşterilerinin hatta varislerinin dahi hakkını gözetmek lazım. Konkordato ilan etmek için Bağımsız Denetim şirketi, avukat aracılığı ile mahkemeye dosya sunulmak zorunda olması, tüm muvazaalı durumları neredeyse yok etti. Hem hukukçu hem denetim firması onayı, ikili kontrol ve Uluslararası Raporlama Standartlarına göre eksiksiz işler yaptırdı. Bu modele benzer, bağımsız denetim şirketi ve Bağımsız Yönetim kurulu üyesi veya avukat ile, yüzde 100 iştirak edilecek yeni bir şirket kuran firmalar, ipotekli dahi olsa projelerini onaylatarak bu yeni şirket üzerinden yüzde 100 kontrol ve denetimle kaynak da bulabilir ortak da” dedi.



Konkordato sürecinin avantajları ve dezavantajları


Konkordato ile borçlarını ödemeyen veya ödeyemeyecek olan şirketlere, alacaklıların ve o şirketin çalışanlarının mağdur olmaması amacıyla bir nevi kalkan oluşturulduğunu anlatan Doğuş Bektaş, “Reel piyasada işlerini yapan, ahlaklı dürüst tacirler için, önemli bir alacağını alamadığı veya banka kredilerinde yenilemenin geciktiği durumlarda yüzlerce işçinin veya alacaklı tarafların mağdur olmaması için, bu firmalara bir süreliğine koruma kalkanı sağlanıyor diyebiliriz” dedi.


Bektaş, “Borçlu hakkında icra iflas takibi başlatılamaması ve başlamış takiplerin durdurulması yanında, işletilecek faizlerin de bu süreçte durdurulması ve dövize dayalı işlemlerin TL’ye çevrilmesi de önemli avantajlardır. Hatta personel ücretlerinin bir kısmı da devletten alınabiliyor” şeklinde görüş bildirdi.



“Dezavantajı; maliyet”


Bektaş, en görünen en önemli dezavantajının denetim raporu, hukuki işlemler yanında mahkeme harçları gibi başvuru aşamalarının, konkordato ilan etme sürecine başlandığında ödenmesi gerekliliğinin oluşturduğu maliyet olduğunu dile getirdi.


Konkordato ilan etmeden de çıkış yolları var mı?


Doğuş Bektaş, konkordato ilan etmeden şirketlerin zor durumlardan çıkabileceğinin mümkün olduğunu söyledi. Bu noktada finansal enstrümanların ön plana çıktığını vurguladı.


Bektaş, şirketlerin sermaye sıkıntısının, finansal araçlarla çözülebileceğini, işleyişe uygun finansal araçların artırılmasının ve piyasanın kendi bulduğu basit çözümleri kanuni hale getirmenin bu süreçleri doğru yönetmede önemli olduğunu söyledi.


Nitelikli hale getirilmiş ve piyasada yeniden güven sağlamış senet-çek, sukuk ve çeşitlerinin kullanılmasıyla şirketlerin çıkış yolu bulabileceğini anlattı.


“Senet nitelikli hale gelirse, enstrüman olur. Finansal kurumların düzenleyiciliğinde ve mütemmim cüzü olarak altı dolu olan, ipotek benzeri teminatları olan senetler, ödeme aracı hatta kredilendirilebilir enstrüman olacaktır. Özellikle borsaya kote olan firmalara, hisse senetleri likit olduğundan, banka dışı finansal enstrümanlar önerilebilir.


Ticaret sadece parayla değil çekle de yapılmalı


Çek mutlaka piyasada güvenilirliğini yeniden kazanmalı, ticaret yapanlar sadece para değil çek ile de ticaret yapabilmeli, burada da otokontrol sistemi teminata-ipoteğe dayalı güvenilir çek basılması ile mümkün olacaktır. Çek de bankalar da sorumlu tutulmalı.


Melek Yatırım dünyada patlayarak büyüyor, bizde yatırım yapan firmalarımız var para yatırdığı şirketten mizan alamıyor. Kanunlar yetersiz, şirketler sahipsiz. 990 milyar TL bankada yatan mevduat ve 950 milyarı bulan TL karşılığı döviz mevduat var. Bu insanlar, yatırım aracı olarak alternatif bulamadığından mevduatta para yatıyor, buraya kafa yormak şart.


Sukuk ve çeşitleri mutlaka uygulanmalı, ayrı şirket-içinde teminatı-yapı kontrol edilebilir olmalı, parayı alan içini boşaltamamalı, şahsi sorumlu olmalı.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.