EKONOMİ - 25 Mart 2020 Çarşamba 09:49

Korona izni için işçinin rızası gerekiyor

A
A
A
Korona izni için işçinin rızası gerekiyor

Koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında birçok işletme faaliyetlerini durdurarak çalışanlarına ücretli izin veriyor.

Koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında birçok işletme faaliyetlerini durdurarak çalışanlarına ücretli izin veriyor. Bazı işletmeler ise çalışanların onayını almadan ücretsiz izin uyguluyor. Uzmanlar çalışanın onayı alınmadan ücretsiz izin uygulanamayacağını ve bunun bir hak ihlali olduğunu belirtiyor.


Koronavirüsün ekonomik sonuçları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kendini göstermeye başladı. Sosyal izolasyon ve ‘evde kal’ çağrılarının ardından işletmeler kepenk indirirken çalışanlar izinli sayılıyor. İzin konusunda ücretli izinlerde herhangi bir sorun yaşanmazken, ücretsiz izinlerde çalışanın rızasının alınmaması hukuki olarak sorun teşkil ediyor. İş Kanunu’nda konuyla ilgili yeterli düzenleme olmamasının yanıltıcı olabileceğini söyleyen Mıhcı Hukuk Bürosu kurucusu Avukat Mustafa Mıhcı, ücretsiz iznin yalnızca işçi ve işveren arasındaki yazılı mutabakatla mümkün olabileceğini belirtti.


“İşveren tek taraflı izin hakkına sahip değil”


İzin süreçleriyle ilgili 4857 sayılı İş Kanunu’nun yanı sıra Yargıtay uygulamalarının esas alındığını ifade eden Mustafa Mıhcı, “İş Kanunu’nda esas olan izin türü ücretli izindir. Yani işçilerin izin yaparken de ücret almaları gerekiyor. Ücretsiz izin ise istisna niteliğinde ve sadece kanunda öngörülen hallerde mümkün olabiliyor. Bu konuda İş Kanunu yeterli düzenlemeleri içermediği için Yargıtay kararlarına göre hareket ediliyor. Yargıtay’ın bu konuda getirdiği çözüm ise; ücretsiz izin, ancak işçi ile işverenin “ortak mutabakatı” ile söz konusu olabilir. Yani işveren tek taraflı olarak işçiyi ücretsiz izne çıkarma hakkına sahip değil” şeklinde konuştu.


“Ücretsiz izin verilen işçi, işsizlik maaşından yararlanamaz”


Ücretsiz iznin yalnızca ortak mutabakata bağlı olmadığını ve başkaca şartları da olduğunu söyleyen Mustafa Mıhcı, “Öncelikle işveren işçiye ücretsiz izin teklifini yazılı olarak yapmak zorunda. Sonrasında ise işçi bu teklifi 6 iş günü içerisinde yazılı olarak kabul etmeli. Diğer türlü ücretsiz izin söz konusu olamıyor. Benzer şekilde işçi de ücretsiz izin teklifinde bulunma hakkına sahip. Eğer ortak mutabakatla ücretsiz izne karar verilirse iş sözleşmesi ücretsiz izin süresince askıda kalır ve işçinin sigorta primleri yatmaz. Bu süre içerisinde işsizlik maaşı alma hakkı da söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.


“Zorla izne çıkarılan işçi hakkını alabilir”


Zorla ücretsiz izne çıkarılan işçilerin sözleşmelerini haklı nedenle feshedebileceğini, tazminat ve diğer haklarını alabileceğini belirten Mustafa Mıhcı, “Ek olarak işçi, ücretli izne çıkarıldığı halde ücreti ödenmemiş gibi alacak davası ve şartlar uygunsa kıdem tazminatı davası da açabilir. Korona gibi salgın hallerinde karantina ilan edilirse zorlayıcı nedenle çalışma durmuş olur. Bu zorlayıcı nedenle işyerinin mecburen çalışmayı durdurduğu ilk hafta işçiye yarım ücret ödenmek zorundadır. Sonrasında ise fesih hakkı kullanılabilir. Yahu işveren işçiye İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca 3 aylık kısa çalışma yaptırarak ücretin işsizlik sigortası fonundan ödenmesini sağlayabilir.” dedi.


Eğer işçi bu şekilde “işsizlik sigortası şartlarını sağlayan biri değilse” iş sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan hizmet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde ele alınarak işçinin ücretsiz izne çıkarılması mümkün olduğunu söyleyen Mustafa Mıhcı, “Mücbir nedenlerin varlığı halinde bu tür işçilerin ücretsiz izne çıkarılması söz konusu olabilir. Sonuç olarak işçilerin, emrivaki niteliğinde ücretsiz izin uygulamasına boyun eğmeleri gerekmediğini bilmesi gerek. Bu konuda yapılacak en sağlıklı şey, tecrübeli avukatlar ile çalışarak meselenin değerlendirilmesi ve hak arama sürecinin başlatılması.” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.