POLİTİKA - 07 Kasım 2025 Cuma 18:05

TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda Türkiye çok hızlı bir şekilde bu noktaya geldi"

A
A
A
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda Türkiye çok hızlı bir şekilde bu noktaya geldi"

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın Yyönetmenleriyle bir araya geldi. Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda bizim geldiğimiz noktaya Türkiye kısa bir süre içerisinde gelmiştir. Bu konuda geçmişte ortaya konulan denemelerin de çok önemli birikim olduğunu biliyoruz. Sonuç itibarıyla bu sürecin hızla ve kararlılıkla sürdürülmesi lazım" dedi. Meclis’te ve Diyarbakır’da atılan sloganlar ile de Kurtulmuş, "Provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Bir taraftan da devlet olarak üzerimize düşen sorumlulukları yapacağız" ifadelerini kullandı.


TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın Yyönetmenleriyle bir araya geldi. İstanbul’da düzenlenen programa TGRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ercan Seki, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ile çeşitli yayın kuruluşlarının üst düzey yöneticileri katıldı. Programda konuşan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının temsilcilerinin gündeme dair sorularını da yanıtladı.


TGRT Haber Genel Yayın Yönetimi Ercan Seki ise Kurtulmuş’a "Sürecin taraflarından biri baldıran zehri içmiş şekilde sessiz sakin seyrediyor, diğer tarafta aynı sessiz ve sakinlik yok. Sizin başkanı olduğunuz Meclis’te ve koridorlarda çeşitli sloganlar atıldı. Kısa bir süre sonra da Diyarbakır’da terörist başının fotoğraflarıyla yine benzer sloganlar atıldı. Bunlar süreci sabote gelişimi değil midir? Bunlar için nasıl tedbirler alınacak" şeklinde soru yöneltti.



"Provokasyonlara karşı uyanık olacağız"


Kurtulmuş soru üzerine, "Meclis’te, Diyarbakır’da o sloganların atılması gerçekten milletin kahir ekseriyetin rahatsızlık duyduğu eylemlerin ortaya konulması açık söylüyorum provokasyondur. Başından beri biz bir şey söyledik. Bu işin altın oranı varsa. Kürtün hukukunu Türk’ün gururunu koruyarak bu süreci tamamlamaktır. Bizim devlet olarak Kürt halkıyla Kürtün kimliğiyle vesaire hiç bir problemimiz, sıkıntımız yok. Hepimiz eşit, özgür yurttaşlarız. Tam bunu söylüyoruz. Bunu söylüyoruz bir gün sonra Diyarbakır’da o rezalet ortaya çıkıyor. 3-5 adam ağza alınmayacak sözler söylüyor. İçişleri Bakanlığı da gereğini yerine getirdi. Tutuklandılar. Dolayısıyla bu tür provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Bir taraftan da devlet olarak üzerimize düşen sorumlulukları yapacağız" dedi.


Kurtulmuş, başka bir medya kuruluşu temsilcisinin "Geçici bir af öngörülüyor mu?" sorusu üzerine ise "Komisyon böyle bir konuda böyle bir yönelim içinde olursa, o da bizim baş göz üstünedir. Buradaki durum şu, zaten şu andaki mevcut yasal düzenlemeler içerisinde herhangi bir örgüt elemanın pişmanlık duyması çerçevesinde bundan nasıl yararlanacağı belli. Ama yeni bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Örgüt diyor ki ben kendimi feshediyorum. Hakikaten feshetti mi etmedi mi? Onun tespitinin devletin güvenlik birimleri tarafından yapılması ve bu kararın alınması lazım. O çerçevede yeni bir durum ortaya çıkabilir. Yani fesih bir örgütle ilgili bir çerçeve olabilir. Farklı konuları içeren yasal düzenlemeler olabilir" diye konuştu.


"Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu hakkında açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, "Komisyonun kurulmasından itibaren bazı ilkeleri hep beraber kararlaştırarak yola koyulduk. Bunlardan bir tanesi açıklık, şeffaflık ve katılımcılık ilkeleriydi. Türkiye’de toplumun farklı kesimlerinden insanların gelip sivil toplum kuruluşlarının, devlet görevlilerinin bu konu ile ilgili birebir bu konudan mağdur olan ailelerin geldiği ve dinlendiği 134 Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisinin katıldığı çok geniş bir süreç ortaya çıktı. Çok farklı fikirleri olmakla birlikte buraya gelip katılıp komisyonda fikir beyan edenlerden hiç birisi biz bu süreci istemiyoruz, bu süreç olmadı diye bir beyanda bulunmadı. Herkes coşku ile bu meselenin bir an önce bitirilmesi için önemli fikirler ortaya koydular. Bazılarının somut teklifleri oldu. Bunların hepsini kayıtlara aldık. Bu sürecin dikkatli yürütülmesinde ve önemli bir noktaya gelmesindeki temel etkenlerden birisi komisyonun yapısıdır. Komisyon TBMM’de faaliyet gösteren gruplardan 5’inin katıldığı, 6 temsilcisinin bulunduğu siyasi parti ve toplamda 11 partinin katıldığı 51 milletvekilli bir çalışma grubu oldu. Burada partilerin asla kendi gündemleri, kendi siyasi tercihleri ve öncelikleri üzerinde bir gündem oluşturmadan insanlar çok farklı fikirlere sahip olmakla birlikte medeni bir şekilde büyük bir demokratik olgunlukla herkes fikirlerini ifade etti" dedi.


TBMM’de temsil edilen siyasi iradenin yüzde 95’inin temsil edildiği bir gruptan bahsedildiğini kaydeden Kurtulmuş, "Bu grupta karar alınırken de en baştan itibaren aldığımız karar bunun sadece 50+1 ile karar alınamayacağı kadar önemli hassas bir konu olduğu. Bunun için mutlaka nitelikli çoğunlukla kararların alınması gerektiği 5’te 3 çoğunluk üzerinde ittifak kurularak yola devam edildi. Burada ana konulardan bir tanesi kardeşlik meselesidir. Bu süreç aslında Türkler ile Kürtler arasında bir barış süreci değil, aslında devlete karşı mücadele eden terör örgütünün silahlarını bırakmasını ilan etmesi ile birlikte başlayan bir sürecin parlamento tarafından dikkatle izlenmesi sürecidir. Burada herkesin kardeşlik vurgusu yaptığı Türk - Kürt kardeşliği. Bu ülkede yaşayan insanların arasındaki birlik ve beraberlik vurgusunu yaptığının altını çizmek isterim. Bir diğer husus ise bu süreç bir pazarlık süreci değildir. Terör örgütünün İmralı’dan yapmış olduğu açıklamalara terör örgütünün bütün bileşenleriyle uyacağını ifade etmesi ile birlikte başlayan bir süreçtir. Herhangi bir şekilde örgüt ile devlet arasında bir pazarlık söz konusu değildir. Bugüne kadar da olmamıştır. Örgütün de maksimalist taleplerle gündeme gelmediğini de biliyoruz. Bunun bir pazarlık süreci olmadığı, devletin Terörsüz Türkiye’yi kurma iradesi ile birlikte terör örgütünün de kendisini fesih etme süreci ile ilgili kendisinden beklenene adımları atmaya başlaması. Henüz tamamlandığını ifade edecek noktada değiliz. Özellikle 26 Ekim açıklamasıyla yani artık Türkiye sınırları içerisinde hiçbir şekilde terör faaliyeti yapılmayacağına ilişkin açıklama ile birlikte konu yeni bir safhaya gelmiştir. Bu meselenin çok önemli olduğunu ve toplumumuzun büyük bir kesiminin de buna bu şekilde baktığının altını çizmek isterim. Burada ele alınan konular çerçevesinde müzakere süreci içerisinde çokça dile getirilen hususlardan birisi artık Türkiye’nin teröre karşı ödediği bu maliyetleri bir daha ödememesi gerektiği. Başta insani kayıplar olmak üzere on binlerce insanın öldüğü, binlerce şehidimizin olduğu ve çok ağır bedeller ödediğimiz bu süreçte Türkiye’nin 2013 yılında bazı akademisyen arkadaşlar ile yaptığımız çalışmada o zaman ki terörün maliyeti 1.3 trilyon dolardı. Alternatif maliyetleri ile birlikte. Bugün bunu güncellemek lazım. Şahsi kanaatim bunun en az iki katına çıktığıdır. Türkiye’nin bu kadar ağır bir maliyeti ödememesi konusunda hemen hemen toplantıya katılan herkesin ortak bir anlayışı olduğunu ifade etmek isterim. Bu çerçevede Terörsüz Türkiye’nin kurulması ile birlikte bunun sadece Türkiye ile kısıtlı kalmayacağıdır. Bütün bölgede de terörsüz bir iklimin oluşmasına fevkalade büyük katkı sağlayacağı konusunda anlayış birliğinin oldu" ifadelerini kullandı.


Dünyadaki çatışma modelleri kıyaslandığında Türkiye’nin kısa bir süre içerisinde bu noktaya geldiğini kaydeden TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Müzakereler devam ettikçe parlamentodaki görüşmeler, dinlemeler devam ettikçe şunu gördük ki, gerçekten bu Türkiye modelidir. Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımız da bizim geldiğimiz noktaya Türkiye kısa bir süre içerisinde gelmiştir. Bu konuda geçmişte ortaya konulan denemelerin de çok önemli birikim olduğunu biliyoruz. Sonuç itibariyle bu sürecin hızla ve kararlılıkla sürdürülmesi lazım. Sadece belli çevrelerin görüşünü değil, geniş toplumun görüşlerinin alınması. Bir üçüncü göze ihtiyaç yok. Bir arabulucuya ihtiyaç yok. Türkiye bunu kendi imkânlarıyla, kendi siyasi olgunluğuyla ortaya koyabilir. Türkiye modelinin en önemli bileşenlerinden, ayaklarından birisi oldu. Bir daha bir dış güce ihtiyaç duyulmaksızın süreci millet adına takip edecek bir komisyon olarak bugüne kadar geldik. Bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli olmamız gerekir. Bizim istediğimiz kadar olmasın diye de çabalayan iç ve dış bazı unsurların bu süreci zehirlemek için sürece zarar vermek için provokasyonlar dahil her türlü çabayı ortaya koyabilmesi muhtemeldir. Buna karşı uyanık olmak gerekiyor. Toplumun bütün kesimleri dinlemiştir. Başta Şehir Ailelerimiz, Gazilerimiz olmak üzere Cumartesi Anneleri, Diyarbakır Anneleri ve Barış Anneleri gibi bu süreçte mağdur olmuş kitlelerin temsilcileri geldiler ve görüşlerini büyük bir açıklıkla ortaya koydular. Bu konuda siyasi tecrübe sahibi olan insanları da dinledik" açıklamasında bulundu.


TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Bu komisyon çalışmalarının toparlanma sürecine giriyoruz. Bundan sonraki adım da bizim en baştan söylediğimiz ‘Örgütün ben silahları bırakıyorum ve kendimi tasfiye ediyorum’ ilanıdır. Örgütün gerçekten silahlarını bıraktığının ve kendisini tasfiye ettiğinin tespit ve tescili bundan sonraki aşamanın en kritik noktasıdır. Bizim komisyon olarak üzerinde durduğumuz konu ise bundan sonraki temel görevimiz raporlamadır. Bütün arkadaşlar hazırlıklarını yapacak ve bir raporu ortaya koyacağız. TBMM’nin bu komisyonu TBMM’nin bir anayasa komisyonu, bir plan bütçe komisyonu gibi daimi bir komisyonu, yasa ile kurulmuş bir komisyon değil. TBMM’de daha önce tahammül gereği kurulan komisyonlardan birisidir. Şimdiye kadar 10 kez bu tür komisyon kurulmuş. Bu komisyon Türkiye’nin hukuk sistemine uygun bir komisyondur. Öyle olmasa bugüne kadar gelmesi mümkün olmazdı" diye konuştu.


Toplantının ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının temsilcileri ile günün anısına hatıra fotoğrafı çekildi.



TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda Türkiye çok hızlı bir şekilde bu noktaya geldi"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Doğal gaz 10 metre ötede, mahalleli yıllardır beklemede Samsun’un İlkadım ilçesine bağlı Kıran Mahallesi’nde yaşayan yaklaşık 160 hane, çevre sokaklarda doğal gaz bulunmasına rağmen kendi bölgelerine "imarsız" olduğu gerekçesiyle hat çekilmemesine tepki göstererek çözüm talep etti. Mahalle sakinleri, "Şehrin merkezinde yıllardır kömür ve tüple yaşamaya mahkum edildik" diyerek yetkililere seslendi. İlkadım ilçesi Kıran Mahallesi’nde, 10-11-13 ve 22 ada parsellerde "imarsız" alanda bulunan evler, çevredeki mahallelerde doğal gaz olmasına rağmen hat bağlatamıyor. Yaklaşık 160 hane, doğal gazdan yararlanamadıkları için bir araya gelerek yetkililere seslendi. Mahalle sakinleri, bulundukları bölgenin ya kentsel dönüşüme alınmasını ya da doğal gaz altyapısının kurulmasını talep etti. Yıllardır kömür ve tüp kullandıklarını belirten vatandaşlar, özellikle yaşlıların hem ısınma hem de yemek pişirme konusunda büyük sıkıntı yaşadığını ifade etti. "Ya gazımızı versinler ya da kentsel dönüşüme sokacaklarsa soksunlar" Özellikle yaşlıların ve evde bakıma muhtaç bireylerin olduğu hanelerin doğal gaz olmaması nedeniyle büyük sıkıntı yaşadığını ifade eden Kıran Mahalle Muhtarı Kemal Saraç, "Mahallemizdeki doğal gaz sıkıntısı yıllardır devam ediyor. Mahalle sakinlerinin bir an önce doğal gaza ulaşmasını istiyoruz. Ya gazımızı versinler ya da kentsel dönüşüme sokacaklarsa soksunlar. Yaklaşık 160 hane Samsun’un merkezinde doğal gaz hizmeti alamıyor. Bir an önce bu sıkıntının çözülmesi, vatandaşlarımız açısından oldukça yararlı olacaktır" dedi. Mahalle sakinleri, hemen karşılarındaki ve çevredeki binalarda doğal gaz bulunmasına rağmen kendi evlerinde olmamasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Şehrin merkezinde yıllardır kömür ve tüple uğraştıkları için büyük sıkıntı yaşadıklarını belirten vatandaşlar, problemlerinin çözülmesini talep etti. SAMGAZ’dan konu hakkında açıklama Doğal gaz hizmeti veren SAMGAZ yetkilileri ise konu hakkında şu açıklamayı yaptı: "Kıranköy Mezarlığı ile Ankara Bulvarı arasında yer alan bölüm, heyelan riski nedeniyle kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş, Toplu Konut İdaresi tarafından inşa edilen yapılarla dönüşüm tamamlanmış ve bu yeni konutların doğal gaz çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bunun yanında, Ankara Bulvarı’na cepheli kısımda yapılan imar düzenlemesiyle yeni yapılar oluşmaya başlamış, bu bölgenin doğal gaz arzı da 2025 yılı içinde tamamlanmıştır. Toplu Konut İdaresi konutları ile imar çalışması yapılarak doğal gaz sağlanan bölgenin arasında kalan kesim ise daha önce heyelan alanı olarak ayrıldığı için imar planı dışında tutulmuş durumdadır. Günümüzde bu alan için 1/5000’lik imar planı hazırlanmış olsa da 1/1000’lik uygulama imar planları henüz tamamlanmamıştır. Bu nedenle bölgedeki konutlar hâlen plansız alanda bulunmakta ve mevcut ulaşım yolları imar planında yol olarak görünmediğinden doğal gaz dağıtım çalışması yapılamamaktadır."
Hatay ‘Biz anlaşıp yapamadık ama yaparsa devletimiz yapar’ diyen site sakinleri, yuvalarından geriye kalan boş arazinin rezerv alanına alınmasını istiyorlar Hatay’da depremde yıkılan 5 blok ve 252 daireden oluşan Zirve Sitesi sakinleri, geride kalan süreçte ortak noktada birleşemeyince evlerinin bulunduğu alana herhangi bir yapı inşa edemediler. Yeniden aynı bölgede evlerine kavuşmak isteyen depremzede vatandaşlar, ‘Yaparsa devletimiz yapar’ diyerek, siteden geriye kalan boş arazinin rezerv yapı alanına girmesini istiyorlar. Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkıma uğrayan Hatay’da yüzlerce bina yıkılmıştı. Enkaz kaldırma çalışmalarının sona ermesiyle birlikte kentin 15 ilçesinin yeniden ayağa kalkması için ihya, inşa ve imar çalışmaları başlamıştı. Vali Mustafa Masatlı’nın yoğun gayreti ve iş takibiyle Hatay’ın 15 ilçesinde TOKİ ve Emlak Konut tarafından inşa edilen konutlar vatandaşlara teslim edilmeye devam ediyor. Yoğun yıkım yaşanan Antakya ilçe merkezlerinde de Rezerv Yapı Alanı ilan edilen bölgelerde de inşaat çalışmalarında sona gelen konutların teslimi devam ediyor. Antakya kent merkezi Ekinci Mahallesi’nde bulunan ve Hikmet Karaoğlan’ın site yöneticisi olduğu 5 blok 252 daireden oluşan Zirve Sitesi’nin bulunduğu 10 dönümlük arazide site sakinlerinin anlaşamaması sebebiyle rağmen bir çivi bile çakılmadı. ‘Yaparsa devletimiz yapar’ diyen sitede sakinleri ve bölgede bulunan sitelerde yaşayan vatandaşlar bölgenin rezerv yapı alanının içerisine alınmasını istiyorlar. "Devletimizin bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyoruz ve bu alanın bir an önce rezerv alanı olmasını istiyoruz" Site sakini Hikmet Karaoğlan, 10 dönümlük alanın rezerv alana alınmasını istediklerini belirterek "Ekinci Mahallesi’nde bulunan Zirve Sitesindeyiz. Zirve sitesi, 10 dönümlük bir arazide inşa edilmişti. Binalarımız 6 Şubat denemelerinde yıkıldı. Biz bu konular hakkında devletimizden defalarca destek istedik. Devletimizin bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyoruz. Bu alanın bir an önce rezerv alanı olmasını istiyoruz. Bazı kişilerden söz aldık ve cevap bekliyoruz. Çevremizde bulunan diğer sitelerinde içine alacak şekilde rezerv alanı yapılmasını istiyoruz. Biz site sakinleri olarak yerinde dönüşüme gittik, çoğunluğu sağladık ama süreyi kaçırdık. Bundan dolayı başaramadık. Biz ve komşularımız bunlar hakkında imza verdik. Böyle 10 dönümlük arazinin hibe olmasını istemiyoruz. Mahallemizde ve eski komşularımızla birlikte oturup yaşamak istiyoruz. Burada 5 bloktan oluşan 252 daire vardı. Hepsi yıkıldı ve hale umutluyuz. Biz Sayın Bakanımızdan burasının rezerv alanı olmasını istiyoruz" dedi. "Biz anlaşamadık ve yapamadık, bu konuda yaparsa devletimiz yapar ve sonsuz güvenimiz vardır" Bölgede yaklaşık 4 bin insanın yaşadığı sitelerin bulunduğu alanın rezerv alana girmesini istediklerini ifade eden Edip Mullakütükçü, "Zirve Sitesi’nin depremden öncesinde ve sonrasında da avukatıyım. Aynı zamanda bu kadar mağdur insanında avukatıyım. Depremden bu yana yaklaşık 3 yıllık bir süre geçti ama bu süre içerisinde site sakinleri bir türlü kalıcı çözüme kavuşamadık. Böyle güzel bir yerde komşularınla birlikte istemeleri nedeniyle rezerv alanının olmasından artık zaruret olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum’a güveniyoruz. Burada 5 bloktan oluşan yaklaşık bin kişi yaşıyordu ve diğer siteleri de sayarsak en az 2 bin kişinin yaşadığı alandan bahsediyoruz. Biliyorsunuz çok insan olunca temel birincil hedefimiz burada yerinde dönüşüm yapmaktı ama belli bir süre içinde insanları bir araya getirmek kolay değildi. Çünkü çoğu insanımız buralarda değil, dağınık durumda oldukları için onun handikaplarını yaşadık. İnsanların tam çoğunluğunu sağlayacakken ne yazık ki sürede doldu ve her şey durduğu yerde kalmış oldu. Biz bunun artık nihayete ermesini ve rezerv talebimizin gerçekleşmesini talep ediyoruz. Biz anlaşamadık, yapamadık. Bu konuda yaparsa devletimiz yapar ve sonsuz güvenimiz vardır" ifadelerini kullandı.