ASAYİŞ - 03 Aralık 2025 Çarşamba 09:20

Telefonunu ücretsiz tamir ettirmek isteyen kadın, iş yerinden hoparlör çalıp kaçtı

A
A
A

İstanbul’un Esenyurt ilçesinde bir telefon mağazasına gelen kadın, eşinin cezaevinde olduğunu söyleyerek arızalanan telefonunu tamir ettirmek için yardım istedi. Şüpheli kadın, iş yeri sahibinin telefonunu ücretsiz tamir etmeyi kabul etmesine rağmen hoparlör çalıp kaçtı. O anlar güvenlik kamerasına yansıdı.

Olay, dün akşam saatlerinde Saadetdere Mahallesi’nde bir telefon satış ve teknik servis mağazasında meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, iş yerine gelen bir kadın, eşinin cezaevinde olduğunu belirterek telefonunun ücretsiz tamir edilmesini talep etti. İş yeri sahibi, kadına yardımcı olabileceklerini söyleyerek cihazı incelemeye başladı. Şüpheli kadın ise bu sırada ceketini koltuğun üzerine bıraktı. Daha sonra kahve ve benzeri ürünler sattığını, çevrede kıraathane olup olmadığı soran kadın, kısa bir konuşmanın ardından acelesi olduğunu söyleyerek telefonunu da alarak dışarı çıktı. Durumdan şüphelenen iş yeri sahibi, güvenlik kameralarını izleyince kadının rafta bulunan hoparlörü çaldığını gördü.

"Biraz kendini acındırdı, biz de olur bakarız dedik"

Yardım etmeye çalıştığı kadının hırsızlık yapması karşısında büyük üzün üzüntü yaşadığını söyleyen işletme sahibi Cemal Tuzcu, "Bugün firmamıza bir kadın geldi. Eşinin hapishanede olduğunu söyleyerek ’telefonun benim için ücretsiz yapar mısın’ dedi. Biraz kendini acındırdı. Biz de ’olur bakarız’ dedik. Telefonun model numarasına bakarken, o ceketini burada koltuğun üstüne bıraktı. Bıraktıktan sonra ’ben ürün satıyorum burada etrafta kahve falan var mı’ diye sordu. Sonra yerleri tarif ettim. ’Millet namazdan çıkmadan gidip satış yapayım’ diyerek ceketinin arasına hoparlör alarak kaçar gibi çıkış yaptı. Tabii ben çaldığını hal hareketinden şüphelendiğim için fark ettim. Güvenlik kamerasında da gözüküyor zaten insanların duygularıyla oynamaları. Duygu sömürüsü yapmaları çok kötü bir şey ve bunun üzerine de hırsızlık yapmaları daha kötü bir şey. Çünkü ben o telefonu yapacaktım. Yani benden bin 300 - bin 500 bandında bir para çıkacaktı. Bunu bildiği halde hırsızlık yapıp ürün götürmesi çok kötü" ifadelerini kullandı.

Şaban Tektaş - Erdal Can İçelli

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.