KÜLTÜR SANAT - 24 Ekim 2025 Cuma 10:22

Türk Müziği Müzesi kapılarını açtı

A
A
A
Türk Müziği Müzesi kapılarını açtı

Türk müziğinin köklü mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulan Türk Müziği Müzesi, Palet Türk Müziği İlkokulu’nda düzenlenen törenle resmi olarak açıldı. Burada açıklamalarda bulunan YETEV Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, "Bu müzemizin, özellikle ortaokul nesli çocuklarımızın ziyaret etmesiyle Türk müziğimizin derinliğinden, tarihi köklerinden, zenginliğinden biraz daha haberdar olmalarını amaçlıyoruz" dedi.


Alanında tek olma özelliği taşıyan tematik müzede; Türk müziği tarihinden enstrüman bilgisine, ses kayıt tarihinden bestecilere, formlara ve usullere kadar Türk müziğinin hemen her alanına temas eden bölümler yer alıyor. Müze, teknolojik donanımı ve uluslararası müzecilik anlayışıyla sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Müzenin açılışın ardından "Türk Müziği Çocuk Enstrümanları Yapım Yarışması Ödül Töreni" düzenlendi. Konuşmaların ardından yarışmada dereceye giren enstrümanlar sergilendi ve Palet Türk Müziği İlkokulu öğrencileri kazanan enstrümanlarla kısa bir konser verdi. Yarışma kapsamında, 7-14 yaş arası çocuklara özel ölçülerle geleneksel Türk müziği enstrümanlarının yapımı hedeflendi. Değerlendirme süreci; akademisyenler, sanatçılar ve enstrüman yapım ustalarından oluşan jüri tarafından yürütüldü. Jüri üyeleri, enstrümanları ses kalitesi, yaş grubuna uygunluk, malzeme kullanımı, işçilik, estetik görünüm, tasarım ve geleneksel yapım tekniklerine uygunluk kriterleri üzerinden değerlendirdi.


Tören, ödül takdimlerinin ardından toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.



"Öğrencilerimizin kendimize ait olan bu tarihi mirastan haberdar olmalarını istiyoruz"


Program sonu açıklamalarda bulunan YETEV Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, "Bu müzemizin, özellikle ortaokul nesli çocuklarımızın ziyaret etmesiyle Türk müziğimizin derinliğinden, tarihi köklerinden, zenginliğinden biraz daha haberdar olmalarını amaçlıyoruz. Milli Eğitim Müdürü’müzle de çalışıyoruz. Özellikle yakın Üsküdar bölgesindeki öğrencilerin müzemizi ücretsiz olarak gezmelerini ve kendimize ait olan bu tarihi mirastan haberdar olmalarını istiyoruz. Çünkü gerçekten çocuklarımız kanun, ud, ney, tambur, rebab, kabak kemane, klasik kemençe deyince bunları bilemeyebiliyor, sesini tanıyamayabiliyor veya bu enstrümanlarla ne tür eserler dinleyebileceğini, ne tür müzikler icra edilebileceğini bilemeyebiliyor. Dolayısıyla biz, Çamlıca’daki okulumuzda çocuklarımızın kendi müzemizden haberdar olması için bu müzeyi sanatseverlerin hizmetine sunmuş olduk" ifadelerini kullandı.



"Öğrencilerimizin 7-8 yaşından itibaren enstrüman çalmaya başlamasını hedefliyoruz"


Erdoğan, öğrencilerin 7-8 yaşından itibaren enstrüman çalmaya başlamasını hedeflediklerini ifade ederek, "Öte yandan bir ‘Çocuk Çalgıları Yapım Yarışması’ düzenlemiştik. Tabii çocuk çalgıları, özellikle kendi Türk müziği çalgılarımızla ilgili çok fazla derinleşilmiş, ustalaşılmış bir alan değil. Genelde çocuklarımız zaten çok erken yaşta Türk müziği enstrümanlarıyla tanışmadıkları için böyle bir ihtiyaç da bugüne kadar belki ortaya çıkmamıştı. Ama biz, okulumuzda ilkokul öğrencilerimizin 7-8 yaşından itibaren enstrüman çalmaya başlamasını hedeflediğimiz ve sistemi o şekilde kurguladığımız için, çocukların boyuna göre çalgıların yapılması bir gereklilik halini almıştı. Bununla ilgili tertip ettiğimiz yapım yarışmasının da ödüllerini bu akşam yapımcılarına tevdi ettik. Aynı zamanda, ödülleri alan enstrümanları öğrencilerimiz sahnede icra ettiler. Katılımcılar da çok keyif aldılar, çocuklarımızın ne kadar başarılı icracılar olarak yetiştiklerini gördükleri için. Biz, Türk müziğinin, kendi enstrümanlarımızın, kendi tınılarımızın, kendi müzik estetiğimizin daha geniş kitleler tarafından bilinmesi ve tanınması için Palet Türk Müziği İlkokulu olarak çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.



Türk Müziği Müzesi kapılarını açtı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.