GÜNDEM - 22 Ekim 2024 Salı 12:44

Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı-SAHA EXPO kapılarını açtı

A
A
A
Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı-SAHA EXPO  kapılarını açtı

Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı-SAHA EXPO kapılarını açtı. Savunma sanayi paydaşlarını bir araya getirecek fuar, 25-26 Ekim tarihlerinde vatandaşlar tarafından gezilebilecek.


Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı-SAHA EXPO kapılarını açtı. Açılışa, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, İstanbul Valisi Davut Gül, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, BAYKAR Genel Müdürü ve SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar ve çok sayıda davetli katıldı. Program İstiklal Marşı okunması ile başladı.


Açılışta konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, İsrail’in Filistin’de uyguladığı zulme dikkat çekerek, "İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü soykırımı canlı yayında izlemekle yetinen bir dünyada hukuktan söz edilebilir mi? Bir yılda 40 binden fazla insan İsrail tarafından öldürüldü. 2 milyona yakın insan evinden, yerinden edildi. İsrail hükümeti, şimdi çatışmayı başka ülkelere taşıyor. Bütün bunlara Uluslararası kurumların seyirci kaldığı bir sistemin güven telkin etmesi söz konusu olabilir mi? Bugün dünyanın hiçbir yerinde ortaya çıkan çatışmalar uluslararası sistem tarafından çözüme kavuşturulamıyor. Birleşmiş Milletler’in mevcut sistemi insanlık için adaleti tesis etme kabiliyetini haiz değil. Öte yandan, dünyanın farklı coğrafyalarında terör örgütleri, farklı aktörler tarafından kullanılıyor, ülkelerin barış ve istikrarını tehdit etmeyi sürdürüyor. Böyle bir tabloda ülkeler, askeri caydırıcılık için daha fazla yatırım yapıyor. Bakınız, yalnızca geçtiğimiz on yılda küresel savunma sanayi harcamaları 1,75 trilyon dolardan 2,45 trilyon dolara çıktı. Dünyadaki krizlerin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı coğrafi hat içinde yer alan bir ülke olarak bu tabloya kayıtsız kalma lüksüne sahip değiliz. Hem sınırları dışından gelen tehditlere hem de sınırları içinde on yıllardır süren terör saldırılarına maruz kalmış bir ülkenin kalkınma yolculuğuna nasıl prangalar vurulduğunu bizzat müşahede ettik. Milli güvenlik stratejilerimize çerçeve çizmeye çalışan, ülkemizi masada ve askeri sahada zayıflatmak isteyen ülkelerin örtülü ve açık ambargolarına uzun yıllar maruz kaldık. Parasını ödediğimiz savunma ürünlerinin tedarikinde ve bakım süreçlerinde türlü zorluklarla karşılaştık. Tecrübelerimiz, Ülkemizin bekası için savunma sanayisinde millî ve özgün teknolojiler geliştirmekten başka bir alternatifin bizler için söz konusu olmadığını gösterdi" ifadelerini kullandı.



"Türkiye’nin millî ve özgün savunma sanayi ürünleri, artık dünyada savaş paradigmasını ve jeopolitik dengeleri değiştirici unsurlar olarak tanımlanıyor"


Savunma Sanayii’nde atılan adımları değerlendiren Bakan Kacır, "Ürün, sistem ve alt sistem bazlı yerlileşme çalışmalarımız neticesinde yerlilik oranımızı 22 yılda yüzde 20’den yüzde 80’lerin üzerine çıkardık. Savunma projelerimizin niteliği ve niceliği büyük bir gelişim gösterdi. 2002’de sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bu sayı mevcutta binin üzerine çıkmış durumda. Türkiye’nin millî ve özgün savunma sanayi ürünleri, artık dünyada savaş paradigmasını ve jeopolitik dengeleri değiştirici unsurlar olarak tanımlanıyor. Hava platformlarından deniz platformlarına, kara araçlarından uzay sistemlerine kadar pek çok kritik alanda, yerli ve milli teknolojileriyle yeni çağın lider ülkeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerliyoruz. Küresel ölçekte savaş paradigmalarını değiştiren İHA’larımız ve SİHA’larımızla terörü vatan topraklarımızdan kazıdık. Sınırlarımızda ülkemizi tehdit eden terör unsurlarının barınmasına müsaade etmiyoruz. Milgem projeleri ve TCG Anadolu ile mavi vatanda ve uluslararası sularda özgürce yol alıyoruz. Değer zincirinde barındırdığı 3 bin 500’ü aşkın firması ve 90 binin üzerinde nitelikli insan kaynağıyla savunma sanayimiz başarılarına her geçen gün yenilerini ekliyor. Ekosistem aktörleri arasındaki güçlü iş birliği, uluslararası kalitede üretim kabiliyetleri ve inovatif Ar-Ge yaklaşımı; yalnızca Türkiye’nin değil dost ve kardeş ülkelerin de ihtiyaçlarını adresleyen başarılı güvenlik çözümlerini mümkün kılıyor. Dünyadaki muadillerine göre kabiliyet avantajı sunmasının yanında rekabetçi maliyetleri açısından da ön plana çıkan savunma ürünlerimiz, ülkemizin stratejik hamlelerinde güç çarpanı olmaya devam ediyor. Muharebe sahasında kendilerini kanıtlayan ve güvenlik güçlerimizin tecrübeleri doğrultusunda sürekli iyileştirilen savunma ürünlerimizin ihracatı geçtiğimiz yılda 5,5 milyar dolara ulaştı. İhracatımız bu yılın ilk dokuz ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artış gösterdi. Dünya’nın en büyük savunma ve havacılık firmaları listesinde yer alan Türk savunma sanayii firmalarının sayısındaki artış bizleri gururlandırıyor. Milli Teknoloji Hamlemizin işaret fişeğini yakan bu güçlü ivmeyi kaybetmeyeceğiz" diye konuştu.



"Yapay zeka destekli hava savunma sistemi Çelik Kubbe için düğmeye bastık"


Yapay zekar, otonomi, siber güvenlik alanlarında yaşanan gelişmelerin Savunma Sanayii’ne etkisinden bahseden Bakan Kacır, "Bugün hassas vuruş kabiliyeti ve yüksek hızlarıyla mevcut hava savunma sistemlerini etkisiz kılan hipersonik sistemler, milli savunma stratejileri açısından yeni fırsatları olduğu kadar yeni tehditleri de beraberinde getiriyor. İnsansız sistemlerin kullanımının artması ve bu sistemlerin mühimmat entegrasyonu, minimal riskle daha hassas ve etkili hedefleme imkanı sağlıyor. Yapay zeka modellerinin savunma mimarilerine adaptasyonu; otonom karar veren mekanizmaları mümkün kılıyor. Her geçen gün daha geniş bir uygulama alanı bulan yapay zeka ise; etik ve strateji bağlamında bizleri yeni sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Nitekim, Tüm dünyada kritik altyapıların yazılım odaklı hale gelerek dijitalleşmesi, siber uzayı savaşların yeni bir sahası haline getirdi. Dijital savaş kavramını gündemimize taşıdı.


Düşman unsurlarını etkisiz hale getirme senaryolarında oyun değiştirici rol üstlenen siber-güvenlik çalışmaları, askeri doktrinlerde yerini sağlamlaştırdı.


Dünya savunma sanayiini adeta yeniden tanımlayan bu yenilikçi teknolojileri ülkemizin küresel savunma liginde stratejik bir oyuncu olması için önemli bir fırsat penceresi olarak görüyoruz. Bu bakımdan, geleceğin potansiyel muharebe trendlerinin yakalanmasına ve yönlendirilmesine imkan tanıyacak kapsamlı bir tedarik politikası ve yetkinlik inşası sürecini başlattık. Güçlü üretim ve teknoloji geliştirme altyapımızı Ülkemizin uzun vadeli güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere seferber ettik. Attığımız adımların meyvesine de almaya başladık. Testleri devam eden KIZILELMA ve ANKA-3 ile ülkemizi daha ileri noktaya taşıyoruz. Yerli mühimmatlarımızla görev icra edecek yeni nesil İHA’larımızla tam bağımsız Türkiye yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.


Yüksek manevra kabiliyeti ve düşük radar izine sahip beşinci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Hem hava-hava hem de hava-kara görevlerinde çok rollü kabiliyetleri ile öne çıkan uçağımız tüm dünyada ses getirdi. Elektronik harp yeteneğine sahip yeni nesil otonom su üstü deniz platformu


MARLIN’i de ordumuzun envanterine kazandırdık. Şimdi bu platforma KUZGUN mühimmatımızı entegre ediyoruz. Kamikaze dronları asimetrik savaş ortamında, düşman savunma hatlarını aşmak ve beklenmedik noktalardan saldırı gerçekleştirmek için son yıllarda etkili bir araç haline geldi. Milli kamikaze dron sistemlerimiz KARGU, ALPAGU ve KARGI farklı ve üstün özellikleriyle ön plana çıkıyor. Bölgesel tehditlere karşı caydırıcı, uzun menzilli hipersonik balistik füze sistemlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız başarıyla devam ediyor. Siber güvenlikte değişen dinamikler doğrultusunda kabiliyet havuzumuzu genişletecek projeleri öncelikli olarak değerlendiriyoruz. Farklı irtifa ve menzildeki hava tehditlerine karşı ülkemiz için güvenlik kalkanı vazifesi görecek yapay zeka destekli hava savunma sistemi Çelik Kubbe için düğmeye bastık" şeklinde konuştu.



"Savunma sanayii sadece askerî bir güç değil, aynı zamanda ekonomik sosyal ve teknolojik gelişim için bir kaldıraç görevi gören stratejik bir sektördür"


Programda konuşan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ise dünyada yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, "Bugün, içinde bulunduğumuz jeopolitik konjonktür, yaşanan gerginlik ve çatışmalar, savunma sanayinde güçlü olmanın ve bağımsız hareket edebilmenin ne denli hayati olduğunu bir kez daha göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da ifade ettiği gibi savunma alanında güçlü ve bağımsız olamayan milletlerin, istikballerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Bu bilinçle, savunma sanayimizi her geçen gün daha ileriye taşıyarak, ’Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuz doğrultusunda stratejik adımlar atmaktayız. Savunma ve teknoloji ekosistemimizi genişletmek ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaya yönelik belirlediğimiz politikaları güçlü ve kararlı bir şekilde uyguluyoruz. Savunma sanayii paydaşlarımızın da bu alanda daha aktif rol alarak inovatif projelere destek vermesini son derece değerli buluyoruz. Zira biliyoruz ki, savunma sanayii sadece askerî bir güç unsuru değil, aynı zamanda ekonomik sosyal ve teknolojik gelişim için bir kaldıraç görevi gören stratejik bir sektördür. İleri teknolojilerin kullanıldığı bu alandaki Ar-Ge faaliyetlerimiz yerli üretim ve nitelikli iş gücü yatırımlarımız bizleri daha yukarı seviyelere taşırken, ekonomik kalkınmamızı da sağlamaktadır. Türkiye; özellikle son yıllarda savunma sanayii alanında gösterdiği başarılarla kendi güvenlik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp uluslararası pazarda da söz sahibi bir ülke konumuna ulaşmıştır. Başta hava ve deniz platformları olmak üzere ürettiğimiz sistemler dünya çapında ilgi görmekte ve küresel ölçekte rekabet avantajı sağlamaktadır. Bu durumun sürdürülebilir olması için ülkemizin bilimsel ve teknolojik alt yapısının geliştirilmesi nitelikli iş gücümüzün artırılması ve yenilikçi adımlar atılması yönünde politikalar oluşturuyoruz. Bu politika ve uygulamalar çerçevesinde kara, deniz ve havanın yanı sıra uzayı da kapsayan projelerimizin birer birer hayata geçmesi ile yakın gelecekte, sektördeki konumumuzun daha da güçleneceğine inanıyorum" açıklamalarında bulundu.



"En etkili savunma, ülkeler arasında kurulacak olan güçlü iş birliği ve diyalog ile mümkündür"


Kürüsel ve bölgesel düzeyde yaşanan sorunların dünyanın barış ve istikrarının önünde büyük bir engel olarak durduğunu söyleyen Güler, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Rusya-Ukrayna arasında uzun süredir devam eden savaş, İsrail’in, dünyanın gözü önünde Gazze’de sergilediği barbarlık, yine İsrail’in başta Lübnan olmak üzere çevre ülkelere karşı gösterdiği saldırganlık ve bu eylemlerin ortaya çıkarmakta olduğu sonuçlar güney coğrafyamız ile birlikte tüm dünyayı da tehdit etmektedir.


Bunlara karşı Türkiye, Karadeniz ve Orta Doğu başta olmak üzere gerginliklerin sürdüğü her yerde barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde çok kapsamlı girişimlerini sürdürmektedir. Yaşanan bu kaotik ortamda çok daha iyi anlaşılmıştır ki, en etkili savunma ve güvenlik ülkeler arasında kurulacak olan güçlü iş birliği ve diyalog ile mümkündür. İnsanlık, bu iş birliği ve diyaloğa her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır. SAHA EXPO gibi uluslararası organizasyonlar da bu iş birliklerin sağlanmasında kilit rol üstlenmektedir. İlgili kurumlar arasında köprü olan bu tür etkinlikler sayesinde; dost ve müttefik muhataplarımız ile buluşma olanağını yakalıyor, stratejik hedeflerimizin gözden geçirilmesi fırsatını buluyor ve yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulup duyulmadığını yakından takip ediyoruz. Nitekim fuar kapsamında bizler de kardeş, dost ve müttefik ülkelerden mevkidaşlarım ile görüşme fırsatı bulacağız. Ayrıca 6 dost ve müttefik ülke ile çeşitli alanlarda Askerî İş Birliği ve Çerçeve Anlaşmaları da imzalayacağız"



Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı-SAHA EXPO  kapılarını açtı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Kadın cinayeti davasında mütalaa açıklandı: Sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet talebi Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sevgi Gülden Yalçıner davasında, duruşma savcısı tutuklu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, mahkeme heyeti tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı başka bir tarihe erteledi. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar maktulün kardeşi Y.G. ile D.U., G.F.G. ve H.U. ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan kadının kardeşi Ş.G. ile K.U. ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında tutuklu sanıklardan Ş.G. hakkında "iştirak hâlinde tasarlayarak akrabayı kasten öldürme", K.U. ile D.U. hakkında ise "iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcı ayrıca bu sanıkların "konut dokunulmazlığının ihlali" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından da cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Y.G. hakkında "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan ceza talep edilirken, G.F.G. ile H.U. hakkında beraat istendi. Sanıklar savunmalarında önceki beyanlarını yineleyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatlarının savunma hazırlamak üzere süre istemesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 19 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Olayın geçmişi Çelebi ilçesine bağlı Karaağıl köyünde yaşayan Sevgi Gülden Yalçıner’den 25 Eylül 2024 tarihinde haber alınamaması üzerine ailesi tarafından güvenlik birimlerine kayıp ihbarında bulunuldu. İhbarın ardından jandarma ekipleri koordinesinde AFAD ve dalgıçların da katılımıyla köy çevresi ile Kızılırmak hattında geniş çaplı arama çalışması başlatıldı. Yürütülen çalışmalar kapsamında Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi tarafından 13 Ekim 2024 tarihinde Yalçıner’in cansız bedenine, Karakeçili ilçesi Çeşnigir Köprüsü yakınlarında Kızılırmak içerisinde ulaşıldı. İlk incelemelerde cesedin vücuduna tel örgü ve taş bağlanarak suya bırakıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Yalçıner’in kardeşleri Ş.G. ve Y.G. ile yeğeni G.F.G. ve K.U., H.U. ile D.U. gözaltına alındı. Şüphelilerden Ş.G., Y.G., K.U., H.U. ve D.U. tutuklanırken, G.F.G., D.U., Y.G. ve H.U. daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar Ş.G. ve Y.G. hakkında "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek", G.F.G., K.U. ve D.U. hakkında ise "tasarlayarak öldürmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Hazırlanan iddianame, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.
Konya Başkan Altay: "Tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek" Konya Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Hatay Habib-i Neccar Camisi’nin aslına uygun olarak restorasyonunu tamamlayarak yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir, depremde büyük oranda yıkılan Anadolu’nun ilk camisi kabul edilen Habib-i Neccar Camisi’nde titizlikle yürüttüğü ihya çalışmalarını tamamlayarak tarihi camiyi yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 27 Aralık Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılacak Habib-i Neccar Camisi’nde Konya basınıyla birlikte incelemelerde bulundu. Tarihi camide yürüttükleri titiz çalışmaları anlatan Başkan Altay, depremin ilk anlarından itibaren Konya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin yürüttüğü çalışmalar ile tüm Konya halkının yaptığı yardımlardan bahsetti. "Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatları yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu" Konya’nın ilk andan itibaren Hatay’la bir kardeşlik köprüsü kurduğunu kaydeden Başkan Altay, "Konyalılar biz ne istemişsek birin yerine adeta iki gönderdiler. Biz de bu koordinasyonu sağladık. Gelinen noktada asrın felaketinden sonra 11 ilimizde devletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok yoğun bir çalışma yürütüyor. Hatay da yıkımın en fazla olduğu şehirlerden birisiydi. Bugün kule vinçlerden adeta gökyüzünün görülmediği şantiyelerde günde 550 daire hak sahiplerine imal ediliyor. İnşallah cumartesi günü Cumhurbaşkanımız Hatay’da 455 bininci konutun anahtar teslim törenini ve çeşitli açılışları gerçekleştirecek. Söylemek kolay geliyor ama Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatı yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu. Ülkemizin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Cumhurbaşkanımıza deprem bölgesindeki faaliyetlerden dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu işin kahramanlarından birisi de değerli hemşehrimiz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum 11 ilde de çok müthiş bir çalışma yürüterek bütün şehirleri tekrar ayağa kaldırıyor" dedi. Cami aslına uygun olarak restore edildi Depremden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Habib-i Neccar Camisi’nin yapılmasının Konyalılara yakışacağı sözünü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ilettiğini, kendilerinin de bunu görev addettiğini ve hemen çalışmalara başladıklarını vurgulayan Başkan Altay, sözlerine şöyle devam etti: "Burada iki yıldan fazla süredir yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bugün artık sonuna geldik, inşallah cumartesi günü de fiilen açılışını Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapmayı planlıyoruz. Burada büyük bir yıkıntı vardı. Kubbe tamamen göçmüştü, minare ortadan kalkmıştı. Öncelikle titizlikle yıkılan molozlar temizlendi ve taşlar numaralandırıldı. Sonra özellikle kıbledeki duvarın tekrar kullanılması için şakülüne getirilme çalışmaları yürütüldü, bir takviye süreci yapıldı. Sonra diğer duvarlar ayağa kaldırıldı ve en önemlisi de ahşap kirişler üzerine ahşap bir kubbe inşa ettik. Sonra aslına uygun bir şekilde tamamlanması için o kubbe içeriden sıvandı, dışarıdan da kurşunla kaplandı. Caminin içinde üç noktada depremin izlerini ifade edecek küçük ayrıntılar bırakıldı ve tezyinat işleri de aslına uygun elimizdeki röleveye göre tamamlanmış oldu. Bugün temizliği yapılarak, camimiz ibadete hazır hale geldi." "Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, Konyalılara nasip oldu" Başkan Altay, caminin simgesi olan minarenin de yine aslına uygun bir şekilde restorasyonunun tamamlandığını belirterek, "En son ahşap külahı da üzerine konularak, süreç tamamlanmış oldu. Bahçedeki düzenlemeler, şadırvan da Büyükşehir Belediyemiz tarafından gerçekleştirildi. Sol taraftaki evler ve arka taraftaki çarşı da Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından tamamlanmış oldu. Bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle birlikte süreci beraber yürüttük. Bugün gelinen noktada 6 Şubat’ta başlayan Konya-Hatay kardeşliğinin ilelebet sürecek bir nişanesine hep birlikte şahitlik etmiş oluyoruz. Burayı kim ziyarete gelirse, tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek. Bu cami sıradan bir cami değil, sadece Hatay’ın simgesi değil, Anadolu’nun ilk camisi. Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, bu Konyalılara nasip oldu. Ne kadar şükretsek ne kadar hamd etsek azdır" ifadelerini kullandı. "Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır" Süreçte destek olan herkese teşekkürlerini ileten Başkan Altay, "Deprem sürecinde bize desteğini hiç esirgemeyen Valimizin liderliğinde kamu kurumlarımıza, ilçe belediye başkanlarımıza, AK Parti İl Başkanımıza, odalarımıza, Konya’nın her bir ferdine teşekkür ediyorum. Burada hep birlikte büyük bir başarı hikayesi yazmıştık, bunun son noktasını da yine hep birlikte koyuyoruz. İnşallah insanlık sürdüğü sürece bu cami de insanlığa hizmet edecek. Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır, buna inanıyorum. Bu sadaka-i cariyeyi hep birlikte gerçekleştirmiş olduk. Müteahhidimize, bilim heyetimize de teşekkür ediyorum, çok zor zahmetli bir işti, meşakkatli bir süreçti ama Konya’ya yakışır bir işi gerçekleştirdiler" açıklamasında bulundu. "Birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum" Başkan Altay, Habib-i Neccar Camisi’nin sadece Hatay’ın bir simgesi değil, Türkiye’nin bir simgesi olduğunu dile getirerek, "Aslında depremin izlerinin silindiğinin temel göstergelerinden birisi de buradaki caminin ibadete açılıyor olması. Artık hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Gördüğünüz gibi etrafta çarşılar da yeniden inşa ediliyor. Konutlar tamamlanmak üzere. İnşallah Hatay’da ve depremin etkilediği 11 ilimizde hayat bu yıldan itibaren normale dönmeye başlayacak ve buradaki insanlar normal yaşamlarına dönmüş olacak. Ben bu süreçte büyük birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum. Ancak biz bu işin hakkından gelebilirdik. Birlik beraberlik içerisinde bu süreci de layıkıyla tamamlamış olduk" sözleriyle konuşmasını tamamladı. Hatay’ın sembol yapısını ayağa kaldıran Başkan Altay’a teşekkür etti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da devletin depremin ağır hasarlarını ortadan kaldırmak için hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yoğun bir gayret sarf ettiğini söyledi. Başkan Altay’ın da taşın altına elini koymayı bilen belediye başkanı olduğunu kaydeden Yazgılı, "O günlerde ‘burayı ben yapmak istiyorum’ dedi ve yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a çok teşekkür ediyoruz. Böyle kadim bir yapıyı, Hatay’ın sembol yapısını Konya Büyükşehir Belediyesi olarak ayağa kaldırdılar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. En kısa zamanda Hatay’ımız eski, güzel günlerine kavuşacak Allah’ın izniyle. Belediyelerimiz de bakanlıklarımız da topyekûn bir çalışma içerisindeyiz. Tüm arkadaşlarımız her gün burada. Hatay’ın o eski günlerine geri dönmesi için ellerinden gelen çabayı sarf ediyorlar. Bu çabayı sarf eden herkese gönülden teşekkür ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.