SAĞLIK - 29 Mart 2017 Çarşamba 09:18

Sessiz katil 350 hastalığı taklit edebiliyor

A
A
A
Sessiz katil 350 hastalığı taklit edebiliyor

Türkiye’de yaklaşık 10 milyon kişinin ‘içimizdeki sessiz katil’ olarak nitelendirilen lyme bakterisi taşıdığını, bakterinin 350 hastalığı taklit ettiğini ve teşhis konulamayan birçok hastalığın altından lyme bakterisinin çıktığını belirten Dokuz Eylül Üniversitesinden Biyolog Prof.

Türkiye’de yaklaşık 10 milyon kişinin ‘içimizdeki sessiz katil’ olarak nitelendirilen lyme bakterisi taşıdığını, bakterinin 350 hastalığı taklit ettiğini ve teşhis konulamayan birçok hastalığın altından lyme bakterisinin çıktığını belirten Dokuz Eylül Üniversitesinden Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin, “Acilen bu hastalık tanınmalı. Birçok alanda çok iyi doktorlarımız olmasına rağmen biz lyme hastalığını ihmal etmiş durumdayız. Lyme doktorları yetiştirilmeli, lyme klinikleri açılmalı” dedi.


Kene, sivrisinek, atsineği, bit gibi kan emen canlıların yanı sıra kedi ve köpeklerden de bulaşan “Lyme Hastalığı” dünyayı ve insanlığı tehdit ediyor. Son yapılan açıklamalara göre, halen 25 milyon lyme hastası olduğu tahmin ediliyor. Bay Area Lyme Foundation (Bay Area Lyme Vakfı) tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan verilere göre, bu sayının önümüzdeki birkaç yıl içinde 80 milyona çıkacağı öngörülüyor. “İçimizdeki sessiz katil” olarak nitelendirilen hastalık, kalp krizi, şizofreni, bipolar bozukluk, beyin tümörü, bazı kanser türleri, otizm, huzursuz bacak sendromu, ürtiker, haşimato tiroidi, alzheimer, parkinson, MS, ALS gibi kas hastalıkları, çölyak gibi pek çok hastalığı taklit ediyor.



350 hastalığı taklit ediyor


Dünyada George Bush, Ashley Olsen, Richard Gere, Rebecca Welles, New York Valisi George E. Pataki gibi ünlülerde de görülen hastalık, Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı.


Lyme hastalığına karşı önlem alınması gerektiğini belirten Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin, “Lyme hastalığı “Borrelia Burgdorferi (Spiroket Bakteri)” adlı bakterinin neden olduğu bir hastalık. Bugüne kadar biz biliyoruz ki bakteriler bir veya iki hastalığa sebep olur. Ama bilim tarihinin bugüne kadar rastlamış olduğu ultra süper spiroket bir bakteri bu. Biyolojik anlamda doğru dürüst ne bakterilere ne de virüslere benziyor, inanılmaz bir canlı. Son 30 yılda yapılan yoğun çalışmalar sonucunda bu bakterinin 350’den fazla hastalığı taklit ettiği ortaya konmuştur. Başta MS, ALS, rometolit artvit, lupus, behçet, haşimato tiroidi, kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın altından lyme bakterisinin çıktığı bilimsel olarak ispatlandı. Son 10 yılda yapılan çalışmaların sonucunda örneğin Amerika’da 25 milyondan fazla lyme hastasının olduğu ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri Lyme Derneğinin yaptığı açıklamaya göre birkaç yıl içerisinde en az 80 milyon lyme hastasının ortaya çıkacağını öngörüyor. Çin’de son 20 yılda yapılan çalışmalarda tespit edilmiş lyme hasta sayısı 75 milyon. Alman hükümetinin geçen yıl açıklamış olduğu resmi rakamlara göre Almanya’da her yıl yaklaşık 1 milyon kişi lyme hastası oluyor” diye konuştu.



“Dünyada lyme klinikleri var bizde yok”


Dünyada lyme doktorları ve klinikleri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çetin, “Bugün dünyada Amerika başta olmak üzere Avrupa’nın bazı ülkelerinde 30 yıldır lyme klinikleri var. Yüzlerce lyme doktorları var. Ama bizim ülkemizde 50 yıl geçmişi olan lyme hastalığı ile ilgili ne gerçek anlamda lyme doktoru ne de gerçek anlamda lyme kliniği var. Türkiye’de de 7-10 milyon civarında lyme hastası var. Bu çok korkunç bir rakam, ben bunları defalarca söylüyorum ve bugüne kadar birçok insana yardımcı oldum. Değişik hastalıklarla bana gelip müracaat eden insanları yönlendirdim ve bunların birçoğu lyme çıktı. Bizim neyimiz eksik, hiçbir şeyimiz eksik değil. Birçok alanda çok iyi doktorlarımız var ama biz lyme hastalığını ihmal etmiş durumdayız” şeklinde konuştu.



Lyme bakterisini açıkladı, maaş kesme cezası aldı


Dokuz Eylül Üniversitesindeki öğretim üyelerinin odalarının bulunduğu bina ve çevresinde, bulaşıcı ’lyme bakterisi’ taşıyan kırmızı renkli ’Ixodes ricinus’ türü kenelerin olduğunu açıklaması ve halkı bilinçlendirmesi üzerine yönetim tarafından, ’İnfial oluşturup, üniversiteyi toplum önünde küçük düşürdüğü’ gerekçesiyle maaş kesme cezası verilen Prof. Dr. Barbaros Çetin, “Bu ceza beni çok üzdü. Suçlama üniversiteyi kamuoyu önünde küçük düşürmek. Oysa ben 35 yıl boyunca hiçbir zaman çalıştığım kurumu küçük düşürmedim. Tam tersine hem ulusal hem uluslararası ödüller aldım, uluslararası alanda birçok yayınlar yaptım. Bu olaydan birkaç ay sonra bana mektuplar gelmeye başladı. Bizim bu kampüsümüzde öğrenci olup da kene yapışıp da lyme olan hastalardan bana mektuplar gelmeye başladı. Bunu delilleri bende, hatta bu hastalara yardımcı oldum” ifadelerini kullandı.



“Sağlık Bakanlığı Lyme Eylem Planı hazırlamalı”


Bakterinin geçiş yollarının çok olduğu için bugün dünyada salgın hale geldiğini dile getiren Çetin, “Birincisi bir an önce özellikle büyükşehirlerdeki tıp fakültelerinde lyme araştırma merkezlerinin kurulması gerekiyor. Onlarca, yüzlerce asistanın, genç doktorun lyme hastalığına yönelmesi gerekiyor. Çünkü bu dünya çapında artık bir salgın ve 350 hastalığı taklit ediyor. İkincisi de devletin, Sağlık Bakanlığının bir an önce ’Lyme Eylem Programını’ hazırlaması gerekiyor” dedi.



“Kedi, köpek, sivrisinekler bakteriyi taşıyor”


Lyme bakterisinin kenelerin dışında pire, sivrisinek gibi kan emen bütün canlılardan bulaştığını dile getiren Prof. Dr. Çetin, doğada da en çok yabani hayvanlarda, memeli hayvanlarda, kuşlarda olduğunu; şehirlerde ise kedi ve köpeklerin lyme bakterisi taşıdığını söyledi.


Lyme tedavisinin kişiye göre değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Barbaros Çetin, “Doktorun çok tecrübeli olması gerekiyor. Bu tedavi gecikilmişse kronikleşmişse 1-10 yıla kadar sürebilir, bazen nadiren ömür boyu da sürebilir. Eğer birkaç haftalıkken yakalamış olursanız 3 haftalık bir antibiyotik tedavisi ile lymedan kurtulabiliyorsunuz” diye konuştu.



Yıllarca doktor doktor gezdi teşhis konulmadı


Yıllarca gitmediği doktor kalmayan, ancak hastalığına hiçbir teşhis konulamayan 37 yaşındaki Meryem Körhasan da Prof. Dr. Barbaros Çetin’in vesilesi ile hastalığından kurtuldu. Bir gün bir gazetede Prof. Dr. Çetin’in yazısını okuyan genç kadın, ilk defa duyduğu lyme hastalığını belirtilerinin kendisinde olduğunu gördü ve hemen ailesi ile birlikte test yaptırdı. Test sonuçlarına göre eşi, oğlu ve kendisi yüzde 75 lyme çıkan Meryem Körhasan, şunları söyledi:


“Yıllardır doktor doktor dolaştım. Her gittiğim doktor ‘şu olabilir’ dedi ve hiçbir zaman doğru bir teşhis konmamıştı. Ben hocamın gazetedeki yazısını okuduktan sonra doğru teşhisin lyme olduğunu gördüm ve kendi kendime bu teşhisi koyarak laboratuvar testi yaptırma gereği duydum. Hocama ceza verildiğini öğrendim. Gerçekten çok üzgünüm. 2015’teki o demeci olmamış olsaydı benim ailemde 3 kişi belki ilerleyen dönemlerde daha fazlası çünkü biz daha dikkatli yaşamaya başladık. Hepimiz lyme hastası olduk ve onun sayesinde tedavi ile karşılaştık ve biz bir sürü rahatsızlıktan kurtulmuş olduk.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.