İzmir Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Kuş Cenneti ile körfez geçişinin viyadükleri arasında 15 kilometrelik mesafe olduğuna dikkat çekerek, iki proje ve alanın birbiriyle ilgisi olmadığını söyledi.
Körfez geçişinin İzmir’in en yaşamsal projesi olduğunu ifade eden İzmir Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, "Proje, şu anda bile kilitlenen trafik konusunda önemli işlev üstlenecektir. İzmir Körfezi’nin pırlanta gerdanlığı olacaktır” dedi. Demirtaş, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün İzmir Kuş Cenneti protokolünü iptal ederek yetkileri İzmir Kuş Cenneti Koruma ve Geliştirme Birliğinin elinden almasının İzmir Körfez Geçişi projesi ile bağdaştırılmasının son derece yanlış olduğunu söyledi.
Bir gazetede İzmir Körfez Geçişi ve İzmir Kuş Cenneti ile ilgili haberinde bir takım yanlış bilgilerin verildiğini söyleyen Demirtaş, “Protokol konusu Kuş Cenneti ile körfez geçişinin viyadükleri arasında 15 kilometre mesafe yer almaktadır. Her iki proje ve alanın birbirleri ile ilgisi yoktur. İzmir Körfez Geçişinin Uluslararası Ramsar Koruma Alanına mesafesi ise 700 metredir. Ayrıca, Körfez Geçiş Projesi yeni bir proje değildir. Odamız, İzmir’in EXPO 2015 adaylığı döneminde 2007 yılında İnciraltı ile Çiğli arasında bir bölümü tüp geçit ve bir bölümü asma köprü olmak üzere İzmir Körfez Geçişi Projesini hazırlatmış ve kamuoyu ile paylaşmıştır. İnciraltı-Çiğli İzmir Körfez Geçişi Projesi, demir yolu ulaşımı da dahil edilerek 2012 yılı seçim döneminde, dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, Başbakanımız ve iktidar partisi İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım’ın seçim vaadi olarak açıkladığı ’35 İzmir 35 Proje’ içerisine dahil edilmiş, İzmir Körfez Geçişi (İZKARAY) adını almış ve böylece bu tarihten itibaren bir devlet projesi haline gelmiştir” dedi.
"Gerekli tedbirler alınmalıdır"
Proje çerçevesinde ÇED çalışmalarının 2014 yılında başlatıldığını ifade eden Demirtaş, "25.06.2015 tarihinde ÇED Halkı Bilgilendirme toplantısı yapılmış olup öngörülen İzmir Körfez Geçişi Projesi için ÇED olumlu kararı Nisan 2017’de verilmiştir. Yani haberde yer aldığı üzere ÇED süreci 6 ay değil 3 yılı aşkın sürmüştür. Yapılan haberde İzmir Körfez Geçişinin Çiğli bölümündeki viyadük ve köprü ayaklarının bir bölümü 1. Derece Doğal SİT alanında ve Sulak alan tampon/koruma bölge sınırı içerisinde kalıyor demiş olsaydı haber kısmen doğru olabilirdi ancak 15 kilometre uzaklıktaki Kuş Cenneti ile bir bağ kurulmaya çalışılması yanlıştır. İzmir Körfez Geçişi Projesi için ÇED olumlu kararının yer aldığı raporda 1. Derece Doğal SİT alanına ve sulak alan tampon/koruma alanına zarar vermeyecek şekilde projenin nasıl hayata geçirileceği belirtilmiştir. Burada bir eksik var ise proje aşamasında bilimsel yöntemlere dayalı şekilde ekolojik hassasiyetler dikkate alarak gerekli tedbirler alınmalıdır" şeklinde konuştu.
Demirtaş, şöyle devam etti:
"Yargı süreci devam ederken doğru bilgilere dayanmadan haber yapmak son derece yanlıştır. Diğer taraftan Türkiye’nin Ege kıyılarındaki en büyük deltası olan Gediz Deltası dalyanlar, azmaklar, tuzlalar, tatlı su bataklıkları, tuzcul bataklıklar, tuzcul çayırlar, geçici sulak çayırlar, alüvyon adacıkları, tarım alanları ve Akdeniz tipi çalıları ile çok farklı habitatları içeren, 20.400 hektar Önemli Kuş Alanı (ÖKA) olmak üzere 40 bin hektar alana yayılmış deltadır. Delta I. Derece Doğal Sit Alanı ve Ramsar Sözleşmesi dahilinde koruma altına alınmıştır. Çeşitli türden çok sayıdaki canlıya üreme, beslenme, konaklama ve kışlama olanağı sağlamaktadır. Binlerce Flamingo 40 bin hektarda özgürce yaşayabiliyorken İzmir Geçiş Projesi 40 bin hektarın sadece 20 hektarında yer almaktadır. Üstelik flamingolar iç körfezin her yerinde Melez deltasında, Bostanlı’da, Pasaport Limanında, Kordon’da, Güzelyalı’da ve İnciraltı’nda da görülmektedir. O zaman bu yerleşim yerlerini de Flamingolar etkileniyor diye yok mu sayacağız? Gediz Deltası İzmir kent bütününe komşu bir alandır ve kentin ihtiyacı olan projelerin gerçekleşmesi için sürdürülebilir anlayışla gerekli ekolojik hassasiyetler de göz önünde bulundurularak bilimsel temelli projeler üretebilir bir vizyona sahip olmalıyız."
