SAĞLIK - 04 Ekim 2017 Çarşamba 11:10

Elektronik sigarada gizli tehlike: Aroma

A
A
A
Elektronik sigarada gizli tehlike: Aroma

Türkiye’de elektronik sigara konusunda yapılan ilk araştırmalardan biri Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü tarafından tamamlandı.

Türkiye’de elektronik sigara konusunda yapılan ilk araştırmalardan biri Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü tarafından tamamlandı. Araştırmaya göre, elektronik sigarada tüketilen aroma, kanserleşme sürecinde rol alıyor olabilir.


Tanıtımı amacıyla İstanbul’da yapılan 800 kişilik parti organizasyonu ile yeniden gündeme gelen elektronik sigara (e-sigara) konusunda Türkiye’de yapılan bilimsel araştırmaların ilklerinden biri Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü tarafından tamamlandı. Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Görkem Yararbaş’ın yürütücülüğünde iki yıl süren TÜBİTAK destekli araştırma, e-sigaralarda kullanılan aromaların olası bir kanserleşme süreciyle ilişkili olabileceğini ortaya koydu. Doç. Dr. Yararbaş, “Araştırma sonucunda e-sigaraların nikotin tüketimi dışında da zararları olduğunu gördük. İnternet üzerinden satın alınabilecek yüzlerce çeşit aroma bulunuyor. Bunların hepsi farklı kimyasal içeriklere sahip. Kendilerinin kimyasal olarak zararlı olmalarının yanı sıra e-sigaraların buhar üretme mantığına bağlı olarak ısıtılma sonucu içeriklerinde birtakım değişiklikler oluyor. Daha zararlı ve daha öngörülemez bileşikler haline dönüşebiliyorlar” dedi.


Araştırmada, Türkiye’de, internetten temin edilebilen 11 farklı e-sigara aromasının sağlıklı karaciğer ve solunum yolu hücreleri üzerindeki etkileri tespit edildi.



"E-sigara pazarı 2030’a kadar 17 kat büyüyecek"


Türkiye’de ruhsatsız olarak her yerde satışı söz konusu olan e-sigara pazarının dünyada 2030 yılına kadar 17 kat büyüyeceğinin öngörüldüğü bilgisini aktaran Yararbaş, “Firmalar tarafından 2 ayda bir yeni model piyasaya sürülüyor. Bu da ruhsatlandırma için standardizasyonu zorlaştırıyor. Ayrıca yüzde 98 oranında internet üzerinden satılması nedeni ile sigaranın tabii olduğu yasal düzenlemelere takılmıyor” diye konuştu.



İnternet içeriğini de satıcı firmalar üretiyor


E-sigara konusunda internette yer alan her türlü forum, video, reklam paylaşımının da üretici firmalar tarafından oluşturulduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Görkem Yararbaş, e-sigaranın zararları konusunda internet üzerinden sağlıklı bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Bu konuda enstitü olarak bir bülten hazırladıklarını belirten Yararbaş, kısa zaman içinde Ege Üniversitesi dışındaki kurum ve kuruluşlarla basılı ve dijital olarak paylaşılacak bülten içinde bilimsel kanıtlara dayandırılan bilgilerin ve bağımlılık konusunda güncel haberlerin yer alacağını belirtti.



"Aromalar nedeni ile çocuk zehirlenmeleri arttı"


E-sigara sıvılarının içilmesi halinde, bir çocuğu ciddi şekilde zehirleyecek oranda nikotin içerdiğini belirten Yararbaş, şöyle devam etti:


“İngiltere, e-sigaranın yoğun olarak kullanıldığı ülkelerin başında geliyor ve araştırmalar gösteriyor ki e-sigara sıvılarının içilmesi nedeniyle çocuk zehirlenmeleri ciddi oranda artmış durumda. Tütün ve tütün mamullerinin 18 yaş altı ergen ve çocuklara satılmaması konusunda ciddi bir mesafe kaydedildi ancak e-sigaraların ruhsatsız şekilde her yerde satılıyor olması, yeni bir tehlike oluşturmuş durumda."



"Yeni hastalıklar görülecek"


E-sigara konusunda özellikle basında yer alan değerlendirmelere değinen Doç. Dr. Yararbaş, “Elektronik sigaranın ne derece zararlı olduğunu sigara ile mukayese etmek, bu alanda çalışan uzmanların yaptığı en sık hata. Çünkü zararlı bir şeyi bir diğer zararlı şey üzerinden değerlendirmek, onu olduğundan daha masum ve tehlikesiz gösterebilir. Öyle de oluyor. E-sigaranın neden olduğu hastalıklar söz konusu olduğunda ilk olarak KOAH ya da akciğer kanseri gibi hastalıkların gündeme geliyor. Oysa ilerde e-sigara nedeniyle görülen farklı hastalıkların ortaya çıkması da söz konusu. Örneğin Harvard Üniversitesinde yapılan bir araştırma, Pop-Corn adında nadir görülen bir akciğer hastalığın e-sigara kullananlarda kullanmayanlara kıyasla daha fazla görüldüğünü ortaya koyuyor” uyarısında bulundu.



Neden e-sigara kullanıyorlar?


E-sigara kullanımını artıran önemli sebeplerden birinin, buhar ile etkileşime giren aroma ve nikotin içeriğinin kullanıcı tarafından hazırlanıyor olması olduğunu ifade eden Yararbaş, bu yolla tüketiciye kontrolün kendisinde olduğu yanılsamasının yaşatıldığını söyledi. Bir sonraki araştırmaları için e-sigara kullanan kişi profilini incelemeye başladıklarını ifade eden Yararbaş, “Dünyada sigarayı bırakma metodu olarak üretilip yaşam tarzı olarak pazarlanan e-sigara, milyonlarca insan tarafından kullanılıyor. Bunun neden tercih edildiğini saptamamız e-sigara kullanımının meydana getirdiği zararları topluma aktarmada yardımcı olacağına inanıyoruz” açıklamasında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Başkan Sürücü: “Yıkılmasını mı bekleyeceğiz” Aydın’ın Nazilli ilçesinde bulunan tarihi Arpaz Kulesi’nin, sahipsiz kaldığına ve tahribatların oluşmaya başladığına dikkat çeken Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü; “Yıkılmasını mı bekleyeceğiz?” diyerek yetkilileri göreve davet etti. Aydın’da ayakta kalmış 3 kuleden biri olma özelliğini taşıyan Apaz Kulesi, restorasyon çalışmaları için gün sayıyor. Nazilli’nin Esenköy Mahallesi’nde bulunan tarihi kulenin, turizme kazandırılması için hazırlıklar devam ederken Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, kulenin son durumuna dikkat çekti. Arpazlı Hacı Hasan Bey’in, II. Mahmut zamanında Rodos’tan getirdiği ustalara yaptırılan ve bir bey konağı olarak kullanılan kule, güvenlik kulesi, ambarı, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırırken, Başkan Sürücü, kulenin şimdilerde sahipsiz kaldığını ve tahribata uğramaya başladığını ifade etti. Kulenin yıkılmadan ve yok olmadan önce restore edilmesi gerektiğini vurgulayan Sürücü; “İtalya’nın kuzeyindeki Pisa şehrinde bulunan ve her 100 yılda bir 7 santimetre eğilen dünyaca ünlü Pisa kulesinin eğik halini görmek için, dünyanın birçok ülkesinden milyonlarca insan bu kente gidiyor. Pisa kulesine giriş ücreti 24 Euro ve rezervasyonla girilebiliyor. Türkiye’deki en ilginç kulelerden biri ise Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Harpasa Antik Kenti’nin batı eteklerinde yer alan eski adı Arpaz olan Esenköy sınırları içindeki Arpaz Kulesi ve Beyler Konağı. İlk defa 2007 yılında gördüğümüz, hemen her yıl ziyaret ettiğimiz Arpaz Kulesi, hamam, misafirhanesi, depoları, çeşmeleri ve diğer yapılarıyla birlikte görenlerin hayranlıkla baktığı kompleks bir yapıdır. Osmanlı ayanlık dönemindeki önemli mimari yapılardan biri olan Arpaz Kulesi’ne konaktan geçişlerin asma bir köprü ile yapılması, aynı zamanda kulenin savunma amaçlı yapıldığını da gösteren tarihi bir geçmişe sahiptir. Arpaz ailesine ait olan kule ve beyler konağı 90’lı yıllara kadar kullanıldığından büyük ölçüde korunarak günümüze kadar ulaşmış. Daha sonra ailenin mirasçıları tarafından yaşlı bir teyze ve oğlu konağa bakmaları için yerleştirilmiş. Yaşlı teyze öldükten sonra oğlu bakmaya devam etmiş. Kule ve konak restorasyonunun yapılması ve müzeye dönüştürülmesi şartıyla, Arpaz ailesi tarafından Nazilli Belediyesi’ne hibe edildi. Tarihi yapıların restorasyonu yapılacağı için aile ve vatandaşlar çok mutlu oldu. Önce içinde oturan aile restorasyon yapılacağı gerekçesiyle çıkarıldı. Ancak mutluluğun sonu gelmedi. Bugüne kadar en ufak bir restorasyon çalışması yapılmadığı gibi, içinde yaşayanda olmadığı için dökülmeye ve tahribatlar oluşmaya ve kontrolsüz girişler olmaya başladı. Eski yıllarda kulenin kapısı hep kapalıydı. Şu anda ardına kadar açık ve ahşap tabanları çürümüş durumda. İsteyen girebiliyor. Ancak ahşaba basıldığında çökme tehlikesi var ve her an biri buradan aşağıya düşerek başına çok kötü bir durum gelebilir. Kontrolsüz bir şekilde ziyaret yapıldığı için hem girenlerin sağlığı tehlikeye girmekte hem de yapılarda tahribat yaşanmaktadır. Eski yıllarda kulenin üzerine yuva yapan leyleklerin, belki de kendileri için tehlikeli olabileceğini düşünerek kuleyi terk edip daha emniyetli alanlara yöneldiğini görmekteyiz. Başta Esenköy olmak üzere, Aydın turizmi için çok önemli olan Arpaz Kulesi ve Beyler Konağı’na acil olarak müdahale edilmelidir” dedi. “Önemli tahribatlar başlamış” Kulenin müdahale edilmediği takdirde çok kısa bir sürede yok olacağına dikkat çeken Sürücü; “Harpasa Antik Kenti ve köyde bulunan leyleklerle birlikte bütüncül olarak düşünülerek, Arpaz Kulesi ve Beyler Konağı’nın restorasyonunun yapılması halinde, Aydın önemli bir turizm destinasyonu kazanacaktır. Yapılmadığı takdirde, zaten şimdiden önemli tahribatlar başlamış çok kısa bir sürede kuleden ve konaktan geriye sadece hatıralar kalacaktır. Tarihi yapıların yıkılmasını beklemeden bu konuya duyarlılık gösteren kurumlar bir araya gelip, acil eylem planı yaparak bir çözüm yolu bulup bu yapıları Aydın’ın kültürel mirasları arasına katmalıdır” şeklinde konuştu. “Gözümüzün önünde yok oluyor” Tarihi yapıların durumuna çok üzülen Arpaz ailesinden Engin Arpaz ise “Bu kadar değerli bir tarihi eser olduğunu bilmeden, rahmetli amcamın tescil edilen yerleri uğraşmamı benden istemesiyle başladım kuleyle ilgilenmeye. Eşimin bu konakta dedesi, babaannesi ile yaşamış olması ve çocuklarımın bu soyadı taşıması, kulenin ne kadar önemli bir tarihinin olduğunu öğrenmem, beni bu konak ve kuleyle ilgilenmeye yöneltti. 18 yıldır restore edilmesi için uğraş veriyorum ve hiçbir sonuç alamadım. Ne zaman sosyal medyada bilinçli genç arkadaşımız duyurmaya başladı, sesimizi anıtlar kurulu duydu ve belediyeden ses geldi. Biz ailecek restore edemeyeceğimiz için belediyeye hibe ettik. Hiçbir zaman kamulaştırmaya yanaşmadık. Çünkü adımızı satmayı hiç düşünmedik. Sağolsun zamanın belediye başkanı Haluk Alıcık sayesinde intikaller proje çalışmaları başlatıldı, bu konuda çok ümitlenmiştik. Ancak 2019 yılında başkan değişince proje hayata geçirilemedi. Restore edilecek diye içinde oturan aileyi çıkarmak zorunda kaldık. Hiç olmazsa belediyeden kulenin ve konağın etrafına girişin engellenmesine yönelik bir çalışma yapılsın, kapılar kilitlensin istedik. Daha önce biz bütün kapıları kilitlerdik. Ama anıtlar kurulu izin vermiyor dediler. Daha sonra bakanla konuştuk artık restorasyona başlıyoruz, Mayıs 2025’de bitecek diye milletvekilleri geldi gitti, sonuç ise yıkılan bir tarih. Artık ne sözlere inanıyoruz ne vaatlere. Gözümüzün önünde bir şey yapamadan kule yıkılıyor. Herhalde yetkililerde yıkılmasını bekliyor, her yer açık giren çıkan belli değil. Yazık çok yazık. Nazilli Belediye Başkanı değişti, umarız başkanımız bu konuya duyarlılık gösterir, bir kültür mirasının yok olmasını engeller diye ümitle bekliyoruz” dedi.
Bursa 2 kez müebbet alan polis memuruna 5 yıl daha ceza Bursa’da eski eşi Yasemin A. ve yanındaki Yahya A.’yı vuran polis Bilal A.’ya, olay günü yerden seken kurşunla bir kişinin yaralanmasından dolayı ’muhtemel kasıtla yaralama’ suçundan 4 yıl, ’kamu malına zarar vermek’ suçundan da 1 yıl ceza verilerek toplam 5 yıl daha ceza verildi. 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ise sabit kalmasına karar verildi. Bursa’da görevli polis memuru Bilal A. 2022 yılının 12 Şubat’ında Nilüfer ilçesi Akademi Caddesi’nde eski eşi Yasemin A. (45) ile Yahya A.’nın (48) içinde bulunduğu otomobilin önünü kesti. Bilal A., otomobilden indirdiği eski eşi ile Yahya A.’yı darbedip, ardından da tabancayla ateş etti. Talihsiz kadın sırtından vurulurken, Yahya A. ise bacağından, karnından ve başından yaralandı. Bilal A.’nın açtığı ateş sonucu yoldan geçen Şeyma Ü.’ye de kurşun isabet etti. Hastaneye yaralı olarak kaldırılan Yasemin A. ve Yahya A. kurtarılamadı. Olay sonrası yakalanıp gözaltına alınan Bilal A. tutuklandı. Bilal A.’nın savcılıktaki ifadesinde, "Yasemin ile daha önceden boşanmıştık. Tekrar evlendik, kızımız dünyaya geldi. Son zamanlarda ailesinin tavırları nedeniyle aramız açıldı. Ben ayrı bir eve yerleştim. Buna rağmen kızım ile annesinin ihtiyaçlarını karşılıyordum. Daha sonra Yasemin’in isteği üzerine tekrar boşandık. Kızımın bazı sorunları vardı. Kendisine hediye alıp moralini düzeltmek için alışveriş merkezine gidiyordum. Yolda Yasemin A.’nın kullandığı otomobili gördüm. Durdurup kendisiyle kızımızla ilgili konuşacaktım. Yanında oturan kişinin agresif tavırları ve küfürleri sebebiyle bu olay meydana geldi. Son derece üzgün ve pişmanım" diye konuştu. Hazırlanan iddianamede ise Bilal A.’nın daha önce 2 kez evlenip boşandığı Yasemin A.’nın, Yahya A. ile arkadaşlık kurmasını kıskandığı, onları uzun süreli takibe aldığı, olay günü de polis olması sebebiyle meslektaşına ’suçlu takibi’ yaptığını beyan ettiğini, eski eşinin bulunduğu aracı takip ettirdiği, yaya olarak aracın tespit edildiği yere giderek, yoğun trafikten dolayı duran 26 DC 016 plakalı aracı otoparka doğru yönlendirdiği, Yasemin A. ile Yahya A.’nın araçtan indikten sonra onlarla tartıştığına yer verildi. Bilal A.’nın Yahya A.’ya silahını doğrulttuğu, Yasemin A.’nın engel olmaya çalıştığı, Bilal A.’nın silahı beline koyduğu, aralarındaki itişme sonrasında silahını çıkararak Yahya A.’ya ateş ettiği sonra boşandığı eşine doğru yönelerek onu da vurduğu kaydedildi. Bilal A.’nın müdahale için gelen polis aracını görünce yeniden Yahya A. ve Yasemin A.’nın yanlarına gidip tekrar ateş ettiğinin kamera görüntüleriyle sabit olduğu belirtildi. 19 sayfalık iddianamede tanık beyanları, güvenlik kamera görüntüleri, emniyet müdürlüğüne ait log kayıtları göz önünde bulundurularak ’sanığın maktulleri öldürmeyi planladığının değerlendirildiği’ belirtildi. Bilal A.’nın ’tasarlayarak eski eşi öldürme’ ve ’tasarlayarak öldürme’ suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, ’muhtemel kasıtla nitelikli yaralama’ suçundan ise 7 yıla kadar hapsi talep edildi. Bilal A., Bursa 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalarda 32 yıllık polis memuru olarak görev yaptığını ifade ederek, eski eşi ile yanındaki arkadaşını öldürmemek için profesyonelliğini son ana kadar koruduğunu dile getirdi. Maktul Yahya A.’nın üzerinde silah olduğunu düşündüğünü söyleyen Bilal A., "Eski eşim ile yanındaki arkadaşını öldürmemek için profesyonelliğimi son ana kadar korudum. Olayın kontrolden çıkmaması için çok uğraş verdim. Keşke onlar ölmeseydi de ben ölseydim" ifadelerine yer verdi. "Yaşanan bu olay tamamen tesadüftür" Davanın karar duruşmasında savcının mütalaasını kabul etmediğini belirten Bilal A., son savunmasında, "Bu yaşanan talihsiz olayı planlayarak yapmadım. Kızım Defne’nin doğum gününü kutlamak için o civarlarda oturacak bir yer ararken, arabada Yasemin ve Yahya’yı gördüm. Kader arabayı karşıma çıkardı. Yaşanan bu olay tamamen tesadüftür. Bu öngörülemez bir sonuçtur. Keşke böyle olmasaydı" dedi. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Bilal A.’yı, Yasemin A. ve Yahya A.’yı, ’kasten öldürme’ suçundan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırdı. Yerden seken kurşunla yaralanan Şeyma Ü.’ye yönelik eylemi nedeniyle ceza almayan Bilal A.’nın, cezasını çok bulan avukatlarının karara itirazı üzerine, dava Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi’nde yeniden görüldü. Tutuklu sanığın, yerden seken kurşunun Şeyma Ü.’ye isabet etmesi nedeniyle ’muhtemel kasıtla yaralama’ suçundan 4 yıl, ’kamu malına zarar vermek’ suçundan 1 yıl olmak üzere toplam 5 yıl daha hapsine hükmedildi. 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ise sabit kalmasına karar verildi.
Ordu ’Bebekleri kalın giydirmek tehlikeli olabilir’ Bebekleri kalın giydirmenin bazı sağlık sorunların neden olabileceğine dikkat çeken Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nur Köprülü Çelikkaya, "Bebekleri fazla giydirmek, bebeklerin aşırı ısınmalarına neden olabilir, bu da sıcak çarpması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunun yanı sıra, bebeklerin aşırı giydirilmesi, Sudden Infant Death Syndrome (SIDS) olarak da bilinen ani bebek ölüm sendromu riskini artırabilir" dedi. Medical Park Ordu Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nur Köprülü Çelikkaya, özellikle yenidoğan bebeklerin fazla giydirilmemesi konusunda önemli uyarılarda bulundu. "Ani bebek ölüm sendromu gelişebilir" Bebekleri kalın giydirmenin risklerine dikkat çeken Uzm. Dr. Çelikkaya, "Bebeklerin vücut ısısı, yetişkinlere göre daha hızlı değişebilir. Bu yüzden bebekleri fazla giydirmek, aşırı ısınmalarına neden olabilir, bu da sıcak çarpması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunun yanı sıra bebeklerin aşırı giydirilmesi, Sudden Infant Death Syndrome (SIDS) olarak da bilinen ani bebek ölüm sendromu riskini artırabilir. Bebeklerin aşırı sıcaklıkta uyuması da, SIDS riskini artırabilir" diye konuştu. "Hareket özgürlüğü tanıyın" Bebeklerin, rahat ve hareket etmelerini kısıtlamayacak şekilde giydirilmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Çelikkaya, "Aşırı giysiler, bebeklerin rahat hareket etmesini engelleyebilir, bu da onların gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bebekleri doğru şekilde giydirmek önemlidir. Bebeklerin altına ince bir body veya iç çamaşırı giydirilmeli, üzerine tek katman giysi ve hava şartlarına uygun bir uyku tulumu veya battaniye kullanılmalıdır. Bebeklerin vücut ısısını kontrol etmek önemlidir. Ellerinin ve ayaklarının soğuk olması, aşırı soğukta olduklarını gösterebilir. Bebeğinizin vücut ısısını düzenli kontrol edin ve gerektiğinde giysilerini ayarlayın. Bebeklerin doğru şekilde giydirilmesi, onların sağlığı ve güvenliği için son derece önemlidir. Ebeveynlerin bu konuda uzmanların önerilerini dikkate alması, bebeklerin sağlıklı ve konforlu bir şekilde büyümelerine yardımcı olabilir" ifadelerine yer verdi.