GENEL - 22 Kasım 2017 Çarşamba 10:10

(Özel haber) Kredi çekti, arabasını satıp hayatını köpeklere adadı

A
A
A
(Özel haber) Kredi çekti, arabasını satıp hayatını köpeklere adadı

İzmir’de yaşayan emekli öğretmen Zerrin Demircepken, sokak köpekleri için arabasını sattı, kredi çekti, bu da yetmedi oturduğu evi de onların yaşayabileceği bir barınağa çevirdi.

İzmir’de yaşayan emekli öğretmen Zerrin Demircepken, sokak köpekleri için arabasını sattı, kredi çekti, bu da yetmedi oturduğu evi de onların yaşayabileceği bir barınağa çevirdi.


Torbalı’ya bağlı Ayrancılar’daki Yeşilköy Mahallesi’nde yaşayan emekli matematik öğretmeni Zerrin Demircepken (58), tam bir hayvansever. Sokakta gördüğü kedi ve köpeklere dayanamayarak evine alan Demircepken, evinde onlar için barınak oluşturdu. Onların tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve mücadele etmek için arabasını satan ve 55 bin TL’lik kredi borcuna giren hayvansever kadın, emekli maaşıyla hem kredi borcunu ödemeye hem de onların karnını doyurmaya çalışıyor.



“Hep kredi çekerek onları beslemeye çalıştım”


Doğuştan sağ bacağı felçli olan ve engeline rağmen mücadele eden Demircepken, “Çocukluğumdan beri bu arada annem babam da hayvansever sürekli kedi ve köpeğim vardı. Öğretmenliğim boyunca bir yandan matematik rehber öğretmenlik, bir yandan da sokak hayvanları kısırlaştırma görevi yaptım. 2014 yılında diz kapağım kırıldı ve o zamandan beri bakıcı var köpeklerime o bakıyor. Hayatımız hep kredilerle geçti. Bir köpekle başladık 8 oldu 16 köpek, 29, 53 köpek oldu. Ben hep kredilerle onları beslemeye çalıştım. Kredi borcum hep var, şu anda da borcum var” dedi.



“Arabamı ve evimi satmayı göze alarak dernek kurdum”


25 yıldır sokak köpeklerini dışarıdan toplayıp evine alan ve hayvanların yaşam koşullarını düzeltmek adına bir dernek kuran Zerrin Demircepken, “Arabamı ve evimi satmayı göze alarak dernek kurdum. Halkıma örnek olsun diye imece usulünü, paylaşmayı aşılamak için evimi ve arabamı ortaya koydum ve Torbalı’da Masum Hayvan Arama Kurtarma Derneği kurdum. Biz burada belediyeler ve hayvanseverler müşterek çalışmalıyız. Belediyeler bizim gibi gönüllüleri kesinlikle kullanmalı ve ekip olmalıyız. Hep beraber kenetlenmemiz lazım, bir örnek olmalıyız. Torbalı pilot bölge olmalı. Yeşilköy’de, köyümüzde, evimi de kapsayan yaşam alanı oluşturarak örnek bir barınak olsun istiyoruz. Köpeklere her yerde yaşam alanı olmalı. Barınaklar olmamalı, köpekler barınaklarda kötü durumdalar. Barınakları ortadan kaldırmalıyız aynı Avrupa gibi. Derneğimizin hedefi öncelikle sokak köpeklerini alarak, onlara çocuk parkları gibi her mahallede kulübelerin olduğu bir yaşam alanı oluşturmalıyız” diye konuştu.



“Onlar benim evimin birer bireyi”


Evine aldığı köpekleri sokaklardan ölmek üzereyken kurtardığını ve hiçbirisini satın almadığını vurgulayan Demircepken, “Evimde önce bir köpekle başladık, sonra barınaklardaki durumu gördükçe karşıma çıkan köpekleri kendi evime doldurdum. Küçük bir barınak oluşturdum ve bu barınağın her mahallede olması gerekiyor. Onlar benim evimin birer bireyi” dedi.



“Beraber yemek yiyip, televizyon izliyoruz”


Köpekleriyle iç içe yaşadığını ve evde her aktiviteyi onlarla yaptığını anlatan emekli öğretmen Demircepken, “Köpek ve kedilerin, hayvanların daha doğrusu biz insanlardan algılarının çok daha güçlü olduğunu gördüm. Bizden daha zekiler, sabırlılar ve yüzde yüz dostlar. Bir lokma yemek ver, senin dedikodunu yapmazlar, arkandan kuyunu kazmazlar. Onlarla birlikte yıllarca yattım, ayağım kırıldığından beri yatmıyorum. Bütün yataklar, koltuklar hep beraber oturuyoruz. Bizden hiçbir farkları yok. Benimle beraber yemek yerler, hatta kaşıkla hepsi yemek yemeyi bilir. Hiç kimse başkasının tabağına müdahale etmez. Herkes kendi ismi çağrıldığı zaman gelir. Aynı öğrencilerim gibi ben sınıfım gibi görüyorum. Gerek hep beraber yatıyoruz, gerek hep beraber televizyon seyrediyoruz. Kişiliklerine saygı gösteriyorum, hepsinin bir öz güveni var. Aynı öğrencilerime davrandığım gibi davranıyorum. İnanın her şeyi insanlardan da çabuk öğreniyorlar” ifadelerini kullandı.



“Şu anda 55 bin TL kredi borcum var, olsun”


Köpekleri için her türlü fedakarlığı yaptığını paylaşan emekli matematik öğretmeni Zerrin Demircepken, “Engelli olarak kadın olarak ben tek başına ve tek maaşımla kredi borcum 55 bin lirayla ben birçok şeyi yapabiliyorsam, ülkemizdeki bu genç potansiyel neler yapmaz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Nevşehir Okuma yazmayı öğrendi, ilk mektubunu Ağrı İl Emniyet Müdürüne yazdı Nevşehir Necip Fazıl Kısakürek İlkokulu’nda 1. sınıfta öğrenim gören Sevde Oğul, ilk mektubunu Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar’a yolladı. Nevşehir Necip Fazıl Kısakürek İlkokulu 1. sınıf öğrencisi olan ve okuma-yazmayı öğrenen Sevde Oğul; ilk mektubunu Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar’a yazarak, 10 Nisan Polis Haftasını kutladı. Nevşehir’den kendisine gelen mektubu okuyan Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar da, Sevde Oğul’un mektubuna kayıtsız kalmadı. Emniyet Müdürü İpar, aynı şekilde Sevde Oğul’a mektupla karşılık verdi. Nevşehir Emniyet Müdürlüğü personelince okulunda ziyaret edilen minik öğrenci Sevde’ye Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar tarafından gönderilen mektup ve hediyeler takdim edildi. Ağrı İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar, 1. sınıf öğrencisi Sevde Oğul’a gönderdiği mektubunda, "Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü olarak, şehrimizin huzurunu ve güvenliğini sağlamak için gece gündüz çalışıyoruz. Suçlularla mücadele ediyor, kazaları önlüyor ve ihtiyaç duyan herkese yardımcı olmaya çalışıyoruz. Görevimizi yerine getirirken, minik kalplerden gelen sevgi ve destek bizim için çok büyük bir güç kaynağıdır" ifadelerine yer verdi. Kendisini "Kapadokya’nın başkenti" Nevşehir’e davet eden minik öğrenci Sevde Oğul da, İl Emniyet Müdürü Yılmaz İpar’dan gelen mektubu sınıfında açarak heyecanla okudu. Minik öğrence Sevde Oğul yaptığı açıklamada, “Okuma-yazmayı yeni öğrendim. Öğretmenimin tavsiyesi ile ilk mektubumu yazdım. Yazarken çok heyecanlandım. Mektubumda tüm polislerin polis bayramını ve Ramazan bayramlarını kutladım” dedi.
İstanbul Aslan: "‘Bütüncül Eğitim’ yaklaşımının esas alınması önemli" Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat değişiklikleri hakkında değerlendirme yapan Bahçeşehir Koleji Genel Müdür Yardımcısı Özge Aslan, “Bütüncül Eğitim Yaklaşımı”, okuryazarlık becerilerinin kazandırılması, sadeleşmiş eğitim programı uygulamaları, farklılaştırılmış eğitim, huzurlu aile ve toplum hedeflerinin önemli olduğunu söyledi. Millî Eğitim Bakanlığı 2024-2025 Eğitim - Öğretim Dönemi’nde okul öncesi, ilkokul birinci, ortaokul beşinci ve lise dokuzuncu sınıflardan itibaren kademeli şekilde uygulanacak yeni öğretim programını kamuoyuyla paylaşılmak üzere askıya çıkardı. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını taşıyan yeni öğretim programlarını değerlendiren, Bahçeşehir Koleji Genel Müdür Yardımcısı Özge Aslan, yeni programın öğrencilerin zihinsel, sosyal, duygusal, fiziksel ve ahlaki açıdan çok yönlü gelişimini esas alan “Bütüncül Eğitim” Yaklaşımı” esas alınmasının önemine dikkat çekti. Sadeleşmiş öğretim programı Öğrencilerin bireysel ihtiyaçları karşılandığında en iyi şekilde öğrendiklerini kabul eden bu yaklaşımla konu içeriklerinin, değerlerin, eğilimlerin ve okuryazarlık becerilerinin kazandırılmasının bağlam olarak kabul edildiğini belirten Aslan, şunları söyledi: “Bu anlamda öğretim programlarının içerik alanında konu alanları ile ilgili genellemelere, ilkelere ve anahtar kavramlara yer verilmektedir. Bu yaklaşım, öğrencilerin merak duygusunun beslenmesi ve disiplinler arası bir anlayışla derinlemesine öğrenmeleri ve ayrıca öğretmenlerin yoğun müfredatı yetiştirme kaygısı taşımadan sadeleşmiş bir öğretim programını uygulamaları açısından çok değerlidir” dedi. Yeni öğretim programlarında dijital yetkinliğe ve hayat boyu öğrenme kültürüne sahip fertler yetiştirmeyi hedeflendiğini belirten Aslan, öğrencilerin disiplinler üstü ve disiplinler ötesi deneyimler ile ilgi alanlarını keşfetmeleri, yeteneklerini geliştirmeleri, toplum bilincine sahip aktif vatandaşlar olmaları için okul dışı öğrenme deneyimleri sunan etkinliklere yer verildiğini belirtti. Uluslararası değerlendirmeler için olumlu bir adım Okul öncesinden lise sonuna kadar okuryazarlık becerilerinin kazandırılmasının hedeflendiğini vurgulayan Özge Aslan, şöyle konuştu: “Bu beceriler, bilgi okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, finansal okuryazarlık, görsel okuryazarlık, kültür okuryazarlığı, vatandaşlık okuryazarlığı ve veri okuryazarlığı becerileridir. Okuryazarlık becerilerinin öğretim programlarında yer alması, öğrencilere 21’inci yüzyıl yaşam becerilerini kazandırmak ve ayrıca PISA, TIMSS gibi uluslararası değerlendirmelerde ön plana çıkan okuryazarlık becerilerinde öğrencilerimizin daha iyi noktalara gelebilmeleri açısından çok olumlu bir adımdır.” Erdem, adalet, sorumluluk, saygı Öğretim programlarında değerler eğitimine temel oluşturacak “Erdem-Değer-Eylem” modeline dikkat çeken Aslan, burada hedefin “Huzurlu Aile ve Toplum” ile “Yaşanabilir Çevrede Huzurlu İnsan” yetiştirmek olduğunu söyledi. Aslan, “Modelin merkezinde erdemler bulunmakta; erdemden sonraki halkayı adalet, sorumluluk ve saygı değerleri oluşturmaktadır. Bu üç ortak değerden sonra alanlara göre sınıflandırılmış değerler gelmektedir. Modelin son halkasında erdem temelli değerler eğitiminin ana hedefleri olan ‘Huzurlu İnsan’, ‘Huzurlu Aile ve Toplum’ ile ‘Yaşanabilir Çevre’ bulunmaktadır” şeklinde konuştu. Öğrencilerin bireysel farklılıkları dikkate alınıyor Programların uygulanmasında temel alınan öğrenme yaklaşımlarının yaşantısal öğrenme, proje temelli öğrenme, bağlamsal öğrenme, sorgulamaya dayalı öğrenme ve iş birlikli öğrenme olarak belirlendiğini belirten Aslan, öğretim programlarında farklı öğrenme yaklaşımlarına yer verilmesi ile öğrencilerin bireysel farklılıklarına duyarlı bir öğretme-öğrenme sürecinin sağlanması yönünde önemli bir adım atıldığı düşünüldüğünü söyledi. Aslan, “Farklılaştırılmış öğretim, yeni öğretim programlarının ön plana çıkan bir diğer özelliğidir. Öğrencilerin bireysel farklılıklarını dikkate alan bu yaklaşım, yeni öğretim programlarının en güçlü yanlarından biri olup Bahçeşehir Koleji olarak uyguladığımız ve her öğrencinin kendi öğrenme hızı, ilgisi ve öğrenme profili doğrultusunda öğrenmesine olanak sağlamayı amaçlayan “Kişiye Özgü Öğretim Modeli” ile örtüşmektedir” dedi. Sürekli değerlendirme anlayışı Aslan, eğitim programında ölçme ve değerlendirme faaliyetlerinin öğrencilerin, bilgi, beceri, eğilim ve değerlerdeki düzeylerini belirlemenin yanı sıra öğrenme eksiklerinin ve bunların nedenlerinin tespit edilmesi amacıyla yapıldığının belirtildiğini, beceri tabanlı olacak şekilde planlandığının vurgulandığını söyledi. Bütüncül programda, öğrencilerin öğrenmesini iyileştirmek için sürekli değerlendirme anlayışı üzerinde durulduğunu belirten Aslan, “Programda, öğrencilerin kazandırılması hedeflenen bilgi, beceri, eğilim ve değerler konusunda ne durumda olduklarını ve öğrenmelerini geliştirmeye yönelik yapılabilecekleri belirlemek için kullanılacak farklı ölçme ve değerlendirme araçlarından elde edilen sonuçlar için “Öğrenme Kanıtları” kavramı kullanılmıştır. Bu kapsamda portfolyolar, ödevler, projeler, performans görevleri, sunumlar, kontrol listeleri, sınavlar, gözlem ve görüşme formları, öz/akran/grup değerlendirmeleri, sınıf içi tartışmalar, yansıtma yazıları gibi kanıtların öğrenci performansını ölçmek ve geliştirmek amacıyla kullanılabileceğinden bahsedilmiştir. Ayrıca ön değerlendirme / hazırbulunuşluk uygulamalarına vurgu yapılmış; öğrencilerin hangi konularda bilgi sahibi olduklarının ve neleri öğrenmek istediklerinin belirlenerek değerlendirme sonuçlarının eğitimin içeriğinin farklılaştırılması, zenginleştirilmesi ve öğrenci gereksinimlerine uygun hale getirilmesi için kullanılmasına değinilmiştir” şeklinde konuştu.