EKONOMİ - 08 Ağustos 2019 Perşembe 11:15

Türkiye için bir gurur hikayesi: Afrika’da traktörü Türkler üretecek

A
A
A
Türkiye için bir gurur hikayesi: Afrika’da traktörü Türkler üretecek

Erkunt Traktör, Afrika’nın tarımı en güçlü ülkelerinden Sudan’da ArmaTrac lisansı ile hattan çıkan ve üretilen ilk traktörlerin coşkusunu yaşıyor.

Erkunt Traktör, Afrika’nın tarımı en güçlü ülkelerinden Sudan’da ArmaTrac lisansı ile hattan çıkan ve üretilen ilk traktörlerin coşkusunu yaşıyor.


Erkunt Traktör, geçtiğimiz kasım ayında Afrika’nın en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan GIAD’a ArmaTrac markasıyla traktör üretmek için lisans vererek yurt dışında üretim için önemli bir adım atmıştı. Erkunt ve GIAD tesislerinde gerçekleşen teknik eğitimler sonunda ilk ArmaTrac markalı traktörler temmuz ayında banttan indirildi.


Kasım 2018’de üretim lisans anlaşmasına imza atan Erkunt Traktör, resmi distribütörü olan GIAD’ın Sudan’daki fabrikasında ilk kez traktör üretildiğini bildirdi.


Türk otomotiv ve tarım sektörünün geleceği adına coşku oluşturan iş birliğinin ilk ürünü olan başarının ayrıntılarını anlatan Erkunt Traktör Kurucusu Zeynep Erkunt Armağan, "Afrika kıtasının en hızlı gelişen ülkelerinden ve son derece verimli topraklara sahip olan Sudan, tarım sektörü açısından büyük potansiyel taşıyor. Biz 2009 yılından beri Sudan’ı çok doğru bir pazar olarak görüp, kıt’adaki hedef ülkelerimizin birinci sırasında tutmaktayız. GIAD da bizim yıllardır güvenerek çalıştığımız, Sudan’ın en profesyonel çalışan önemli endüstri kuruluşlarından birisi. Sudan’da kendi markamızla üretim, bizim için ve Türkiye için çok önemli bir hedefti. Türkiye de Sudan’ı Afrika’daki önemli partnerlerinden birisi olarak görerek yıllardır Sudan’a yatırım yapıyor. TİGEM de bu projenin liderliğini üstleniyor. Sudan’ı bizim için önemli kılan bir başka özelliği de Comesa ülkesi olması, bir diğer deyişle Sudan’da üretim yapmak demek tüm Comesa (Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı) ülkelerinde gümrük duvarları olmadan üretim ya da satış yapabilmek anlamına geliyor" dedi.



"Yıllarca yurt dışında Türk markasıyla üretim yapma fikrini gerçeğe çevirmek için çalıştık"


Türkiye’nin 1950’li yıllardan beri lisansla traktör üretimi yaptığını da hatırlatan Zeynep Erkunt Armağan, şöyle devam etti:


"Biz ise kurulduğumuz günden beri ’bunu tersine çevirebiliriz, bizim tasarladığımız traktörlerin Avrupa’da tasarlanan traktörlerden fazlası var, eksiği yok’ dedik. Yıllarca yurt dışında Türk markasıyla üretim yapma fikrini gerçeğe çevirmek için çalıştık ve sonunda biricik yerli markamızla yurt dışında üretime başlayarak Türkiye’nin kabul edilmiş bu gerçeğini değiştirdik. Türk çiftçisine kendi markasının dünya markası olabileceğini gösterdik. Bu, Türkiye için bir dönüm noktası, bir başarı hikayesidir. Öneminin kavranabildiğini ümit ediyorum. Bizim en önemli özelliğimiz ve başarımızın altındaki motif, traktörlerimizi A’dan Z’ye kendimiz tasarladığımız için, girdiğimiz ülkenin çiftçisine ve toprağına göre tasarım yapabilme, yeni ürün yaratabilme özelliğimizdir. Yıllar önce bu felsefe ile Sudan ve çevre ülkelerini ciddiye alarak tasarladığımız ve ürettiğimiz traktörler bugün Erkunt’a ama daha önemlisi Türkiye’ye büyük bir iş potansiyeli olarak dönmüştür. Emeği geçen tüm ekibimizi ve GIAD’ı kutluyor, nice başarılara birlikte imza atmayı diliyorum" diye konuştu.



Tarım ülkesi Sudan


Afrika’nın 186 milyon 148 bin 400 hektar yüz ölçümlü ülkesi Sudan, verimli tarım arazileriyle dikkat çekiyor. Ülkede 84 milyon 151 bin hektar kullanılabilir tarım arazisi olmasına rağmen, bunun yaklaşık 14 milyon hektarı tarım için kullanılıyor. Erkunt Traktör’ün gerçekleştirdiği bu yatırım ve mekanizasyon hamlesiyle birlikte, hem Türkiye’ye katma değer sağlanacak hem de verimli topraklar işlenerek yeni tarım ürünleri de piyasaya sunulmaya devam edilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gölbaşı’nda ata tohumları toprakla buluştu Gölbaşı Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nce üretilen yerli ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı’nın da katıldığı programda toprakla buluştu. Gölbaşı Belediyesi, yerli ve milli ata tohumlarına sahip çıkıyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından üretilen ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı ve Şehit Hakan Can TOKİ Anaokulu öğrencilerinin katıldığı ‘Ata Tohum Serpme Programı’nda toprakla buluştu. Yerli tohum geleneğini yeniden canlandırmak amacıyla Gölbaşı Belediyesi serasında üretilen tohumların ekimi sırasında Odabaşı, çocuklarla tek tek ilgilendi. Programda domates, biber, salatalık tohumlarının ekimi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Odabaşı yaptığı konuşmada, “Belediye olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, geçmişimizi de unutmuyoruz. Bu tohumlar bize atalarımızın emaneti. GDO’suyla oynanmamış, yerli ve milli tohumlar. Bu tohumları müdürlüğümüzün serasında fide haline getirip vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. Vatandaşlarımızın sağlıklı ürünler tüketmesini sağlıyoruz. Biz kültürümüze sahip çıkıyoruz. Bu tohumları gelecek nesillere aktarmak için de koruma altına aldık. Bugün çocuklarımızın tohumları toprakla buluşturduğu anlarda yaşadıkları heyecana tanık olduk. İnşallah geleceğin ziraat mühendisleri, bakanları bu çocuklarımızın arasından çıkacak. Onların da bu ata tohumlarına sahip çıkacağına inancımız tam" dedi. Odabaşı, etkinliğe katılan çocuklara hediyeler de verdi. Program hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
Sivas Doktorlar bildiri yayınladı: “Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyoruz" Suşehri Devlet Hastanesi çalışanları, İsrail’in Gazze halkına yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla hastane önünde toplanıp bildiri okuyarak, açılan dövizlerle Gazze halkına destek verdiler. Suşehri Devlet Hastanesi binası önünde gerçekleştirilen eyleme Suşehri Devlet Hastanesi hekimleri ve çalışanlar katıldı. Suşehri Devlet Hastanesi Diş Hekimlerinden Merve Matur’un Gazze zulmüyle ilgili okuduğu bildiride, “ İsrail’in 2023 Ekim ayında Gazze Şeridi’ne yönelik önce hava saldırıları, ardından kara harekatı şeklinde işgal girişimi 5 ayı aşkın süredir şiddeti tırmanarak sürüyor. Bu süreçte çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı ve sivil hayatını kaybetti. Ayrıca halkın önemli bir kısmı göç etmeye zorlandı. İsrail savaş hukukunu tamamen ayaklar altına alarak dokunulmazlığı olan hastaneler, sağlık kuruluşları, ibadethaneler gibi özel mekanlara da saldırılarda bulundu. Dünya halklarının ve onurlu insanların aylardır seslendirdiği üzere bizde Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyor, her zaman Gazze halkının yanında olduğumuzu beyan ediyoruz’’ dedi. “İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor” İşgalci İsrail’in insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza attığını söyleyen Uzman Doktor ve Psikiyatri Uzmanı Mücahit Gökduman, “Burada İsrail’in yatığı insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek için toplandık. Filistin toprakları, yağmalanıyor, işgal ediliyor, insanlar acımasızca öldürülüyor. İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor. Gazze’de çalışan sağlık çalışanlarının hepsi bu durumdan etkilenmiş durumda. Gazze’de gözyaşı var, kan var, zulüm var fakat sabır da var, direniş de ve tevekkül de var’’ dedi. Yapılan açıklamaların ardından sağlık çalışanları görev yerlerine dağıldı.
İstanbul Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifika belgesi olan firmalar bunlara dikkat Uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulunan Gümrük Müşaviri Barış Çakır, “YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” dedi. Asset GLI Risk ve Yasal Uyum Koordinatörü Barış Çakır, uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve YYS yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde dış ticaret, sürekli değişen dinamiklerle karşı karşıya kaldığını belirten Çakır, “Her ülkenin güvenlik endişeleri, politik duruşları ve potansiyel tehditler ticaretin düzenlenmesinde ve denetlenmesinde sürekli yeni düzenlemelerin gündeme gelmesini sağlıyor. Bu durum, gümrük düzenlemelerinin ve uluslararası ticaretin belirleyici unsurlarının sürekli gözden geçirilmesini gerektiriyor” dedi. “Belgenin güncel tutulması hayati bir rol oynamakta” Çakır, “Son yıllarda, uluslararası ticarette artan güvensizlik ortamı, ticaretin emniyet ve güvenlik önlemlerini daha da ön plana çıkardı. Bu çerçevede, Ticaret Bakanlığı tarafından 2013 yılında başlatılan ve ülkemizde Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) olarak bilinen uygulama, ticarette kolaylaştırma ve daha az denetlenme hakkı tanımakta ve ticaretin hızlanmasını amaçlamaktadır. Ancak, YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” diye konuştu. “YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı kritik bir adımdır” Çakır, yerinde izleme ve saha denetimi sürecinde, firmaların ilk olarak sunmuş oldukları başvuru formlarının güncel versiyonlara uygun olması gerektiğini ifade ederek, “Ayrıca, yazılı usullerin uygulanması aşamasında, firmaların tesis bilgilerinin güncel ve eksiksiz olması büyük önem taşımaktadır. YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı da kritik bir adımdır. Başvuru sırasında sunulan belgelerin, YYS şartlarını karşılayıp karşılamadığı kontrol edilmekte ve güncel halleriyle tekrar sunulması istenmektedir. Bu süreçlerin yönetilmesinde, bölge müdürlüklerinin başvuru ve inceleme süreçleri oldukça kritiktir. Belgelerin eksiksiz ve uyumlu olması için bölge müdürlükleri tarafından detaylı kontroller yapılmaktadır. Eğer eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan bu eksikliklerin giderilmesi talep edilir” şeklinde konuştu. “Belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” Genel Müdürlük incelemesi ise sürecin en kapsamlı noktasını oluşturduğunu söyleyen Barış Çakır, “Ek-2 soru formu ve diğer yazılı beyanların uyumluluğu Genel Müdürlük tarafından titizlikle incelenir. Eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan eksikliklerin giderilmesi talep edilir ve süreç bu şekilde devam eder. Son olarak, saha denetimi aşamasında müfettişler tarafından fiziki şartların incelenmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşır. Bu süreçte, yazılı beyanlarla fiziki şartların uyumlu olup olmadığı kontrol edilir ve sürecin sonlandırılmasına karar verilir. Ticarette kolaylaştırma ve hızlanma adına büyük öneme sahip olan YYS statüsü için süreçlerin profesyonellerce yönetilmesi ve belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Münevver Karabulut’un babası, Cem Garipoğlu’nun otopsi fotoğraflarını yorumladı Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Cem Garipoğlu tarafından katledilen Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, 10 yıl sonra ortaya çıkan otopsi fotoğrafları hakkında ilk kez konuştu. Sunuculuğunu Nur Tuğba Namlı ve Hakan Ural’ın yaptığı, Kanal D’nin sevilen programı “Neler Oluyor Hayatta”nın bugünkü son bölümünde çok konuşulacak bir telefon bağlantısı gerçekleştirildi. “Fotoğraflara inanmıyorum” Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Dava sürecinde adli tıp kurumunda yapılan şaibeli işlemlere dikkat çekerek şunları söyledi: “Fotoğraflarla bu iş olur mu? Fotoğraflarla bu iş olmaz. Dublörünü yapar yollarlar. Geçmişte adli tıp kurumunda uğradığım haksızlıktan sonra, ben nasıl odur diyeyim yani. İnanmıyorum. Kumpasın içindeyim.“ “Mezarın açılmasını istiyorum” Fotoğraflarla şüphelerinin giderilmediğini söyleyen Süreyya Karabulut, mezarın açılması gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “İşi ört bas etmek isteyen güçlü bir aile var karşımda. Ben nasıl inanayım, nasıl güveneyim? Bir an önce mezarın açılmasını talep ediyorum. Ben fotoğraflardan tatmin olmadım. Mezarın açılmama kararındaki ısrar, beni daha da şüpheye düşürüyor. İlahi adalet diye bir şey var. Er ya da geç adalet yerini bulacak. Mezarın açılması için mücadele etmeye devam edeceğim.“