POLİTİKA - 08 Ekim 2019 Salı 15:34

Siyaset Bilimci Tosun: “Türkiye için ok yaydan çıkmıştır”

A
A
A
Siyaset Bilimci Tosun: “Türkiye için ok yaydan çıkmıştır”

Siyaset Bilimci Prof.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası harekat öncesi attığı tweetle ilgili, “Bu tweet dolayısıyla Suriye’nin geleceğine ilişkin yeniden bir tartışma alevlendi. Şu anki tablo net olarak göstermektedir ki Türkiye için ok yaydan çıkmıştır. Özellikle kendi sınır güvenliği açısından bir güvenli bölge oluşturmaya yönelik atacağı adımlar konusunda net olduğu açıktır” dedi.


ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası harekat öncesi tweet atı. Trump, "Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım)" ifadelerini kullandı. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, hem Trump’ın tweeti hem de olası harekat üzerine değerlendirmede bulundu.



“Diplomatik üsluba aykırı”


Trump’ın attığı tweetlerin içeriğinde kullanılan dilin diplomatik açıdan kabul edilebilir olmadığını vurgulayan Tosun, “Diplomatik üsluba, diplomatik nezakete aykırı bir tweet bütünü ama Trump bunu ilk kez yapmıyor. Daha önce de bu tür tweetler atmıştı. Burada gelinen sürecin arka planına baktığımızda, aslında Türkiye ve ABD ilişkilerinde uzun ince yolun ayrışması durumu ortaya çıkıyor. Bir yol ayrımına giriş söz konusu. Bu olası harekatın gerekçesi; Türkiye’nin, Fırat’ın doğusunda, Suriye sınırında ulusal güvenliği ve kendi sınırına korumasına yönelik bir amaç içermekte. Yani ilk gerekçe güvenlik. Ayrıca Türkiye’de yerleşik olan Suriyelilerin yol açtığı bir takım toplumsal ve ekonomik maliyetler artık sürdürülebilir değil. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki güvenlikli bölgeye 1 milyon Suriyeliyi yerleştirme amacı da var. Bu da çok makul bir amaç. Suriye’deki sürecin sonuna geliniyor. Bundan sonraki süreçte artık eski duruma geri dönme doğrultusunda bir takım adımlar atılması gerekiyor” diye konuştu.



“Türkiye bölgedeki güvenliğini düşünmek zorunda”


Türkiye’nin, harekatı başka bir ülkenin toprak bütünlüğüne müdahale olarak kurgulamadığını, duruma doğrudan doğruya ulusal güvenlik meselesi olarak bakıldığını kaydeden Tosun, şöyle devam etti: “Bu bir günlük bir mesele de değil. Obama’dan Trump’a kadar Türkiye defalarca Amerikan yönetimine bu konuda adımlar atması gerektiğine dair uyarılar yaptı. En önemli adımda, 2018 Aralık’ta Fırat’ın doğusunda bir güvenlikli bölge oluşturma konusuna Amerikan yetkilileri olumlu bakmışlardı fakat bugün gelinen noktada devriye hareketi dışında atılan herhangi bir adım olmadı. Türkiye de bölgedeki güvenliğini düşünmek zorunda. Harekatın Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından kaçınılmaz hal aldığı şeklinde bir görüş var."



“Atması gereken adımı atmaya hazırlanmaktadır”


YPG-PKK unsurlarının varlığının Türkiye’nin güvenliğini tehdit eder bir noktada olduğunu ifade eden Tosun, “Yapılan hesaplamaya göre ABD’nin 2018’de YPG’ye 300 milyon dolar, 2019’da 500 milyon dolar desteği söz konusu. Bu durumun ileride bir takım politik sonuçları da ortaya çıkabilir. Türkiye ABD’nin ikircikli tavrını gördükten sonra atması gereken adımı atmaya hazırlanmaktadır” ifadelerine yer verdi.



“Etkili olmadığını gördük”


Prof. Dr. Tosun, Trump’ın Türkiye ekonomisine ilişkin sözleri üzerine de, “Geçen yıl Trump’ın tweeti Türkiye ekonomisinde ciddi bir mali sonuca yol açmıştı. Dün atmış olduğu tweetin o ölçüde etkili olmadığını gördük. Trump bu tweeti attıktan sonra ABD-Japonya arasındaki ekonomik görüşmede Türkiye ile ilişkilerin önemine dolaylı da olsa atıfta bulundu. Trump aslında çok iyi biliyor ki Türkiye, ABD için gözden çıkarılamayacak bir müttefik. Böyle bir tweet atmakla aslında Amerikan iç kamuoyuna bir mesaj veriyor. Bu tweetleri, ‘Amerika Birleşik Devleri artık Amerikan ekonomisine, kendi içine dönmüştür’ şeklinde okumalıyız” değerlendirmesinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.