SAĞLIK - 24 Temmuz 2021 Cumartesi 10:42

Boğulma vakalarına dikkat

A
A
A
Boğulma vakalarına dikkat

Hava sıcaklıklarının 40 dereceye dayanmasıyla serinlemek için denize ve göle giren çok sayıda kişi boğularak hayatını kaybetti.

Hava sıcaklıklarının 40 dereceye dayanmasıyla serinlemek için denize ve göle giren çok sayıda kişi boğularak hayatını kaybetti.


Suda boğulmaya karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiğini dile getiren Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, boğulma esnasında hava yollarının suyla dolması sonucu kişinin solunum fonksiyonlarının bozulduğunu ve hatta solunumun durabildiğini dile getirerek, “Kandaki oksijen düzeyinin düşmesi sonucu başta kalp ve beyin olmak üzere hayati organlarda hasar ortaya çıkabilir. Vücudun oksijensiz kalma süresi, kişinin hayata tutunmasını etkileyen en önemli faktördür. Suda boğulan kişilerde kontrol edilmesi gereken en önemli üç şey; solunum ve kalp atımının kontrolü ile boynunda omurga hasarının olup olmadığıdır” dedi.


Artan sıcaklıklar ve pandemi yasaklarının gevşetilmesi ile birlikte tatil beldeleri doldu taştı. Boğulma vakalarında son günlerde yaşanan büyük artışın genellikle yüzme bilmeme ve akıntıya kapılma nedeniyle görüldüğünü ifade eden Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, suda boğulmanın zamanında fark edilmemesi ve müdahale edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabildiğini ifade etti. Suda boğulma sırasında hava yollarının ve akciğeri oluşturan hava keseciklerinin su ile dolması sonucu akciğer ödemi ve akut akciğer hasarı gelişebildiğini, kişinin solunum fonksiyonlarının bozulduğunu ve hatta solunumun durabildiğini dile getiren Uzm. Dr. Işık, “Kandaki oksijen düzeyi düşüp karbondioksit düzeyi yükselirken çeşitli elektrolit bozuklukları gelişmekte ve başta kalp ve beyin olmak üzere hayati organlarda hasar ortaya çıkmaktadır. Kalpte ritm bozuklukları ve durma sık gözlenirken beyinde oksijensiz kalmaya bağlı bilinç kaybı, koma ve sonrasında kalıcı hasarlar ne yazık ki gelişebilmektedir. Vücudun oksijensiz kalma süresi, boğulma sonrası geri dönüşün seviyesini belirleyen en önemli etkendir. Bu yüzden ne kadar hızlı fark edilir ve doğru müdahale edilirse geri dönüş o kadar az hasarlı olacaktır” diye konuştu.



"Bu kontrolleri mutlaka yapın"


Suda boğulan kişinin en hızlı şekilde ağzı ve burnu suyun üstünde kalacak şekilde suyun üstüne çıkartılıp bir can simidi ya da ip yardımıyla su dışına çıkartılması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Işık, şöyle konuştu: “Suda boğulan kişilerde kontrol edilmesi gereken en önemli üç şey; solunum ve kalp atımının kontrolü ile boynunda omurga hasarının olup olmamasıdır. Su dışına çıkartılırken ve çıkartıldıktan sonra herhangi bir omurga travmasına karşılık düz bir pozisyon verilmeli, baş ve bel bölgesi sabit tutularak düz yatar pozisyona getirilmelidir. Hastaya sabit bir pozisyon verildikten sonra hızlıca kalp atımı ve solunumu kontrol edilerek yeniden canlandırma manevralarına başlanmalıdır. Kalp atımı ve solunumu normale dönen hasta hızlıca en yakın hastaneye götürülmelidir. Hasta hastaneye götürülürken kalp atımıyla beraber solunumu monitör aracılığıyla kontrol edilmeli ve hastaya mutlaka oksijen tedavisi başlanmalıdır."



"Zatürre başlayabilir"


Hastanede hastanın solunumunun en az 6-12 saat gözlenmesi ve eğer solunum yetmezliği gelişmiş ise hızlıca solunum cihazına bağlanarak yoğun bakımda takibinin yapılması gerektiğini dile getiren Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Çekilen akciğer röntgeninde zatürre tespit edilmişse antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Solunumsal destek için nefes açıcı ilaç tedavisi verilmelidir. Boğulma geçiren hastalarda belirgin sıvı kaybı olacağından sıvı desteği de mutlaka başlanmalıdır. Boğulma sonrası en sık ölüm sebebi zatürreye bağlı solunum yetmezliği ya da oksijensiz kalmaya bağlı kalıcı organ hasarlarıdır. Bu yüzden boğulmaya karşı önlem almak ve boğulmalarda erken tedavi uygulamak hayat kurtarıcıdır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.