ASAYİŞ - 15 Ekim 2021 Cuma 08:34

Sahte ‘mehdi’ye hakaret iddiasına para cezası

A
A
A
Sahte ‘mehdi’ye hakaret iddiasına para cezası

ABD’de kurduğu sözde dergahta kendisini ‘mehdi’ ve ‘resul’ ilan eden sahte peygamber İskender Erol Evrenosoğlu’na itibar edilmemesi noktasında sosyal medyadan vatandaşları ikaz eden Veysel Sağlam, hakaret ettiği iddiasıyla Tire 2.

ABD’de kurduğu sözde dergahta kendisini ‘mehdi’ ve ‘resul’ ilan eden sahte peygamber İskender Erol Evrenosoğlu’na itibar edilmemesi noktasında sosyal medyadan vatandaşları ikaz eden Veysel Sağlam, hakaret ettiği iddiasıyla Tire 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından para cezasına çarptırıldı. Sağlam, kararın ardından yaptığı açıklamada, “Vatandaşlık görevim gereği ve dinimin emrine binaen bu oluşumun arkasından gidenleri uyarmak adına yapmış olduğum sosyal medyadaki canlı yayınlar ve paylaşımlar yüzünden yargılandım ve ceza aldım” dedi.


ABD’de kurduğu sözde dergahta yazmış olduğu kitap ve yazılarında kendisini işaret ederek ‘mürşit’, ‘resul’, ‘mehdi’ ve ‘devrin imamı’ kavramlarını çokça kullanan sahte peygamber İskender Erol Evrenosoğlu hakkında sosyal medya hesabından, “Münafık”, “Allah’ın şebeği”, “Karaktersiz”, “Sapık”, “Şarlatan”, “Soytarı”, “Mahluk” şeklinde sözler söylediği ileri sürülen Sağlam’ın paylaşımlarını Tire 2. Asliye Ceza Mahkemesi geçtiğimiz günlerde görülen karar duruşmasında mahkumiyet gerekçesi saydı. 19 Kasım 2019 tarihinde ölen İskender Evrenosoğlu’nun çocukları Oktay Evrenosoğlu ile Yeşim Evrenosoğlu’nun müşteki olarak dahil edildikleri dosyada, mahkeme Evrenosoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle Sağlam’ı bin 740 TL adli para cezasına çarptırarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.



“İnsanları kandırmaya yönelik sohbet programları yapıyorlardı”


"İzmir’de özellikle kış aylarında salonlar tutup otobüsle getirdikleri kişiler ile geldikleri ilçelerdeki mevcut insanları kandırmaya yönelik sohbet programları yapıyorlardı" iddiasında bulunan Sağlam, “Yaklaşık 6 sene önce Tire’de düzenledikleri bir programa beni de davet ettiler ve merak ettiğim için gittim. Programda İskender Erol Evrenosoğlu’nun ismi geçmiyor onu ‘Asrın imamı’ olarak zikrediyorlardı. Daha sonra birkaç programlarına katıldım ve orada eleştirilerde bulundum. Süreç bundan sonra başladı ve ben de vatandaşlık görevim gereği ve dinimin emrine binaen bu oluşumun arkasından gidenleri uyarmak adına sosyal medya hesabımdan İskender Erol Evrenosoğlu kimdir, geçmişi nedir, neler söylemiştir hususunda bir paylaşım yaptım. Canlı yayında ‘münafık’ dediğim için ABD’de yaşayan Evrenosoğlu ölümünden önce avukatı aracılığı ile bana dava açtı” dedi.



“Mahkeme kararına itiraz edeceğim”


Sağlam konuşmasının devamında, “Bir videoda müridinin sorusuna Allah ile konuşmuş gibi cevap veren Evrenosoğlu, ‘oğlum duan kabul oldu’ diyor. Böyle birisi İslam adına çıkıyor ve ‘mehdiyim’ diyerek birçok insanı arkasından sürüklüyor. 15 Temmuz’da atlattığımız FETÖ lanetinden de gördüğümüz gibi insanlarımızın bu şekilde harcanmasını istemediğim için bu tür kişilerle mücadele etmeye kendimi adadım. Mahkeme kararına itiraz edeceğim ve sonuna kadar bu işin peşini bırakmayacağım” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.