SAĞLIK - 24 Kasım 2021 Çarşamba 09:52

Diyetisten Temel, kinoa-bulgur ile chia tohumu-keten tohumunu karşılaştırdı

A
A
A
Diyetisten Temel, kinoa-bulgur ile chia tohumu-keten tohumunu karşılaştırdı

Diyetisyen Dilay Temel, zayıflama ve kilo kontrolü olarak sunulan popüler diyet besinlerine “bizden” alternatifler getirdi.

Diyetisyen Dilay Temel, zayıflama ve kilo kontrolü olarak sunulan popüler diyet besinlerine “bizden” alternatifler getirdi. Kinoa’yı bulgurla, chia tohumunu keten tohumu ile besin değerleri açısından kıyaslayan Temel, “Hiçbir besinin tek başına suçlu olmayacağı gibi tek başına etkisi olmayacağını lütfen unutmayın” mesajını verdi.


Kent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilay Temel, son yıllarda insanların gıdalardan beslenmenin yanında sağlık açısından da faydalar sağlamayı beklediğini söyledi. Gıdaların diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kemik eklem rahatsızlıkları, kanserler gibi yaygın riskler karşısında olumlu ve olumsuz etkilerinin araştırılarak kamuoyuna sunulduğunu belirten Temel, şöyle konuştu:


"Diyet-gen-yaşam tarzı üçlüsünün rolü fark edildiğinden bu yana, insanın sağlıklı yaşamakla ilgili hedeflerini tamamen içeren bir gıdaya ulaşabilme arayışının bir sonucu olarak ülkemizde de özellikle yeni tanınan besinler özellikleri ile gündeme geliyor. Zaman zaman bazı besinlerin yıldızı parlıyor ve bir anda birçok kişi tarafından etkilerinden bahsediliyor. Hiçbir besinin tek başına suçlu olmayacağı gibi tek başına etkisi olmayacağını lütfen unutmayın. Her besini faydaları doğrultusunda miktarına dikkat ederek tüketmeye özen gösterin. Besinlerden etkiler beklemek yerine içeriğini bilmediğimiz popüler ürünleri inceledim ve bizim topraklarımızın ürünleriyle kıyasladım. Kinoa ile bulguru, chia tohumu ile keten tohumunun birbirinden üstün özelliklerini derledim. Hangisini tüketmek isteyeceğinize bu bilgiler ışığında siz karar verin."



Kinoa-Bulgur


Temel, "Bulgur, buğdaydan elde edilen tahıl grubuna aittir. Son yıllarda soframıza gelen kinoa ise kazayağıgiller familyasına ait bitki tohumudur. Kinoa özünde sebze olup tahıl benzeri besinler grubunda yer almaktadır. Tahıl olmaması sebebiyle kinoa, gluten içermemektedir ve bu özelliğiyle bulgurun bir adım önüne geçmektedir. Kinoa ve bulguru kalori içeriklerine göre değerlendirdiğimizde 1 küçük kase pişmiş kinoa 222 kalori içerirken, bulgur 122 kalori içermektedir. Kinoa bulgura göre daha yüksek miktarda ve daha kaliteli protein içeriğine sahip olup kinoada bulunan aminoasitler (protein yapıtaşları), esansiyel aminoasitler açısından iyi bir dengeye sahiptir. Bulgur protein bağlamında bir miktar eksik kalmaktadır; fakat atalarımız bunun çözümünü doğal yöntemlerle bulmuşlar ve bulguru baklagiller ile birlikte tüketerek temel aminoasit dengesini sağlamışlardır. Ana yemeklerden, aperatif atıştırmalıklara kadar soframızda birçok yerde kullanılabilen kinoa ve öz evladımız olan bulgur, glisemik indeks ve lif içeriği açısından benzer özellikler göstermekte olup diyabet, obezite ve kardiyovasküler hastalıklar ile mücadelede diyetimizde kontrollü ölçülerde tüketebileceğimiz besinlerdendir" dedi.



Chia tohumu-keten tohumu


Diyetisyen Dilay Temel, son olarak şöyle devam etti:


"Chia tohumu da keten tohumu da oldukça besleyicidir ve iyi miktarda protein ve omega-3 içerirler; ancak keten tohumu bu iki besleyici madde açısından daha zengindir. Chia tohumları daha az kalorilidir ve daha fazla lif içermektedir. Tip 2 diyabetli bireylerde yapılan çalışmalar, günde 1-2 yemek kaşığı keten tohumu yemenin açlık kan şekerini yüzde 8 ila 20 oranında azaltabileceğini göstermiştir. Benzer şekilde, hayvan deneyleri, chia tohumlarının kan şekeri seviyelerini dengelemeye ve insülin direncini azaltmaya yardımcı olabileceğini ve her ikisinin de tip 2 diyabet riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Keten tohumu liflerinin yüzde 40’ı, chiadaki toplam lifin sadece yüzde 5’i çözünebilir. Bu nedenle keten tohumu açlık ve iştahı azaltmada chia tohumlarından biraz daha etkili olabilir. Hem keten hem de chia tohumları inanılmaz derecede çok yönlüdür ve beslenmeye dâhil edilmesi çok kolaydır. Günde 1-2 yemek kaşığı keten ya da chia tohumu yoğurtların üzerine serpilebilir veya smoothielere, yulaf lapasına ve unlu mamullere ekleyebilirsiniz. Her ikisi de sosların kıvamını arttırabilir, birçok tarifte yumurta yerine kullanılabilir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Kocasını öldüren, kendini yatalak bırakan katile 16 yıl hapis cezası verilmesine isyan etti Adana’da klima tamiri nedeniyle kocası öldürülen kendisi de yatalak bırakılan kadın, katile iyi hal uygulanarak 16 yıl hapis cezasın verilmesine tepki gösterip, “Biz ömür boyu hapis beklerken bu karar ile bir kez daha yıkıldık” dedi. Olay, merkez Seyhan ilçesi Denizli Mahallesi’nde 19 Ocak 2022’de meydana geldi. İddiaya göre, İbrahim Koğa (45) evindeki kliması bozulunca tamirat için aynı mahallede oturan Murat T’yi çağırdı. Eve gelen Murat T’nin (28) tamirini yaptığı klimadaki arıza devam edince Koğa, bu kez de servis ekibi çağırdı. Servis elemanları klimada bir parçanın eksik olduğunu söyledi. Koğa ise Murat T’ye "Klimamdan malzeme çalmışsın" diye tepki gösterdi. Olaydan bir gün sonra Murat T., kebap yemek için İbrahim Koğa’nın evinin bulunduğu sokağa gitti. Burada karşılaştığı Koğa ailesiyle tartışmaya başlayan Murat T., belindeki tabancayı çıkarıp ateş etti. Silahtan çıkan kurşunlar İbrahim Koğa’nın göğsüne, eşi Hayat Koğa (45) ile oğlu Şehmuzcan Koğa’nın (18) ise bacaklarına isabet etti. Koğa ailesi kanlar içerisinde yere yığılırken, zanlı Murat T. ise olay yerinden kaçtı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık görevlileri, ilk müdahalelerini yaptığı yaralılardan İbrahim ile eşi Hayat Koğa’yı ambulansla Seyhan Devlet Hastanesi’ne, Şehmuzcan Koğa’yı ise Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Olayla ilgili çalışma yapan Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Murat T.’yi evine yapılan baskında yakaladı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Murat T., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaralılardan Hayat Koğa ile oğlu Şehmuzcan Koğa taburcu edilirken, İbrahim Koğa tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Hayat Koğa ise olayda sonra sakat kalıp yatağa mahkum oldu. Sanık Murat T. ise müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmaya başladı. Yargılanma sonucunda Murat T. iyi hal indirimi alarak ömür boyu hapis cezası yerine 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olaydan sonra diz kapağından yaralandığı için yatalak kalan Hayat Koğa, ”Mahkeme gerçekleşti, kızlarım mahkemeye gittiler ben dayanamadığım, tansiyonum yükseldiği için gitmeme izin vermediler. Mahkemede hakimin kalpten konuşmadığını düşünüyorum eğer kalpten konuşmuş olsaydı bugün o katile iki müebbet verirlerdi. Müebbetin birini eşim için diğerini de benim ayağım için verirlerdi. Demek ki adalet sistemi yokmuş, adalet olmuş olsaydı benim elimden tutardı, benim gibi nice insanlar var. Benim eşimi vurdu, kasten öldürdü. Çınar ağacımı öldürdü parçaladı, sonra oğluma sonra bana çevirdi gözünü. Koğa, şöyle devam etti: “Eşimin ölümünün cezası 16 sene, adalet bu mu 16 sene mi? 16 sene boyunca cezaevinde yatacak sonra çıkacak elini kolunu sallayarak dışarda gezecek. Ben gerçekten adalet istiyorum. Oğlumu vurdu, oğlum sakat kaldı, doktorlar ayağı kesilecek dedi. Kızımın kafasına kabza ile vurdu, kızımın kafasını paramparça etti, kızım hala acı çekiyor bu yüzden. Diğer kızım ağlaya ağlaya gözleri küçüldü, çocuklarım olayın olduğu yere gitmiyor, oraya baktıkça babalarını hatırlıyorlar. Gerçekten benim içim acıyor, eşim için adalet istiyorum. Ne kelime kullanacağımı bilmiyorum. O kadar kötü davrandı ki devlet bana, ben sadece adalet istiyorum. Ayağım için bir sene vermiş hakim, cinayetten dolayı 11 sene vermiş. Adalet bize çok kötü davrandı, ben müebbet istiyorum, en az iki müebbet istiyorum. Bütün anneler bana destek olsun, benim gibi böyle yarası olan anneler destek olsun bana. O katil çıkmasın içerden. Ben iki çocuğumla tehdit ediliyorum halen, karşı taraf beni ve çocuklarımı tehdit ediyor hala. Ben hayatım boyunca desteksiz yürüyemeyeceğim artık. Ayağıma her baktığımda içim acıyor. Bana para teklif ettiler. 5 milyon Türk lirası, ev, araba teklif ettiler bana. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?”
Düzce Karanfil, veteriner hekimlerin sorunlarını dile getirdi Düzce Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Şerif Ali Karanfil, Dünya Veteriner Hekimler Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Şerif Ali Karanfil basın açıklamasında veteriner hekimlerin yaşadıkları sorunları dile getirdi. Dünya Veteriner Hekimler Günü, Dünya’da, ülkemizde ve Düzce’de kutlanıyor. Gün dolayısıyla Düzce Veteriner Hekimler Odası Başkanı Başkanı Şerif Ali Karanfil basın açıklaması yayımladı. Karanfil açıklamasında veteriner hekimler günü tarihçesine değinerek şunları belirtti, “Dünya Veteriner Hekimler Günü; Dünya Veteriner Hekimleri Birliği (WVA) ile Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün (OIE) girişimleri sonucunda 2001 yılından itibaren her yıl Nisan ayının son Cumartesi günü, o yıl için belirlenen bir tema çerçevesinde kutlanmaktadır. Dünya Veteriner Hekimler Birliği her yıl bu özel gün için bir tema belirlemektedir. 2024 yılı için belirlenen tema ’Veteriner hekimler temel sağlık çalışanıdır’. Ancak ülkemizde yürürlükteki mevzuata rağmen veteriner hekimler kanuna aykırı olarak sağlık sınıfı dışında değerlendirilmektedir. Kamuoyu ile paylaşmak isteriz ki bu alanlarda yaşanan olumsuzluklar aslında, halk sağlığı, hayvan ve çevre sağlığı ile hayvansal gıdaya ulaşmada yaşanacak sorunların tam da odağını oluşturmaktadır. Biz Veteriner Hekimlerin isteği, kamuoyunun da bilmesini istediğimiz hak kayıpları sonucu güven ve huzurla icra edemediğimiz mesleğimizi daha bir güvenle, istekle, huzurla icra etmektir.” “Bir kısım mağduriyetlerimiz” Şerif Ali Karanfil yayımladığı basın açıklamasına ayrıca mağduriyetlerine de girerek şu ifadeleri kullandı; “1949 yılından beri her yıl için alınan iki aylık fiili hizmet zammı hakkı, 2006 yılında ellerinden alınmıştır. Veteriner hekimler birçok yasa kapsamında sağlık sınıfında olmalarına rağmen 2018, 2022 ve 2023 yıllarında diğer sağlık mensuplarına emeklilikte ek ilave haklar verilirken kapsam dışı tutulmuşladır. Benzer şekilde Tarım ve Orman Bakanlığında görev yapan teknik sınıfın Özel Hizmet Tazminatları arttırılırken Veteriner Hekimler teknik sınıf olmadıkları gerekçesiyle kapsam dışı bırakılmışlardır. 666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sağlık hizmetleri sınıfında yer alan uzmanlara 185 ile 200 arasında ek puan verilirken veteriner hekimlere 160 puan verilmesi ile de ayrı bir mağduriyete neden olunmuştur. Ayrıca kanunda uzman veteriner hekimlerden ise hiç söz edilmemektedir. Yine teknik sınıflara verilen arazi tazminatı tüm mesaileri sahada geçen veteriner hekimlere verilmemektedir. 5 yıl eğitim alan Veteriner Hekimlerle Tarım ve Orman Bakanlığında beraber çalıştığı diğer meslek mensupları arasında da ciddi farklar oluşmuştur. Tüm Veteriner Hekimler sağlıkta şiddet yasası kapsamı dışında tutulduğundan çalıştıkları her alanda şiddet girişimlerine açık hale gelmişlerdir. Kamu sağlığını korurken 2 yıl önce görevi başında şehit edilen Veteriner Hekim Volkan Lale’nin acısı hala ilk günkü gibi tazeliğini korumaktadır. Veteriner Fakültesi öğrencilerimizin, hekim yetiştiren diğer fakülte öğrencilerine sağlanan, intörnlük ve staj süreçlerindeki özlük haklarından mahrum bırakılmaları telafi edilmelidir. Bu yıl 24.’sünü kutladığımız Dünya Veteriner Hekimler Günü sebebiyle bir kez daha belirtmek isteriz ki; biz ‘’Veteriner Hekimler Temel Sağlık Çalışanı’’, aynı zamanda tek sağlık konseptinin en önemli değeriyiz. Kamuoyu bilmelidir ki, mesleğimizde yaşanan olumsuzluklar aslında, hayvan sağlığı, çevre sağlığı, ulaşılabilir, sağlıklı et, süt ve diğer hayvansal ürünlerde yaşanacak sorunlar anlamına gelmektedir. Sorunlarımızın çözüme kavuştuğu yıllar ümidiyle tüm veteriner hekimlere gayretleri için teşekkür ederim” dedi.
Adana Hastane satışı yılan hikayesine döndü Adana’da doktor Mahmut Ersan Türkoğlu, 2016 yılında 35 milyon lira karşılığında hastanesinin yüzde 75’ni sattığını ancak parasını alamadığı gibi sahte imza ile 36 milyon lira borçlandırıldığını, hastanenin iflas ettiğinin de hileli olduğunu öne sürerken, hastaneyi satın alan şahıs suçlamaları kabul etmeyerek karşı davalar açtı. İki taraf 2016 yılından bu yana mahkemelik. Türkoğlu, 2016 yılında bir tıp merkezi bünyesinde bulunan 3 tıp merkezinin yüzde 75’ini 35 milyon lira karşılığında A.T. isimli şahsa senet karşılığı sattı. Türkoğlu, satıştan sonra senet olmasına rağmen bir türlü alacağını alamadığı gerekçesiyle savcılığa şikayette bulundu. Şikayet üzerine hastaneyi satın alan A.T. de senetteki imzanın kendisine ait olmadığını söyledi. Bunun üzerine senet Adli Tıp Kurumuna incelenmeye götürüldü. Burada bilirkişi raporunda senetteki imzanın A.T.’ye ait olduğu belirlendi. Bunun üzerine A.T. Türkoğlu’nun bir başkasına 36 milyon lira borcu olduğunu bu borca karşılık senet imzaladığını kendi borcunu da bu borçla kapatılacağını söyledi. Ancak Türkoğlu kendisinin böyle bir senede imza atmadığını söyleyerek savcılığa başvurdu. Savcılık başvur üzerine senedin Adli Tıp Kurumunda incelenmeye alınmasını talep etti. Talep üzerine yapılan incelemede bilirkişi senetteki imzanın Türkoğlu’na ait olmadığını belirledi. “Hastaneye başka bir şirketin postu konuldu” Bu arada Türkoğlu, hastaneyi satın alan A.T.’nin satın aldıktan hemen sonra bir akrabasına satış yaptığını daha sonrada bu kişinin şirketinin postunu hastaneye koyarak kredi kartı ve diğer kartlardan yapılan hastane ödemelerinin bu şirket hesabına gittiği yönünde suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurusu üzerine yapılan incelemede ekonomist bilir kişilerinin incelemesinde şu görüşlere yer verildi: “Daha önceki raporunda belirlemiş olduğum bütün olumsuzlukların yapıldığı bunun aynı zamanda benden sonra dosyaya rapor sunan bilirkişi tarafından da teyit edildiğinden şüphelilerin birlikte müşteki Mahmut Ersan Türkoğlu’ nu mağdur ettikleri ilgili özel tıp merkezlerine ait hastanelerin kasalarında nakit olarak biriken ve gerekse banka hesaplarında biriken paraların başka firmaların banka hesaplarına aktarıldığı veya nakit olarak üçüncü kişiler aracılığıyla yatırıldığı, şüphelilerin özel tıp merkezini zarara uğratarak güveni kötüye kullandıkları kanaatine varıldığı görülmüştür.” “Hileli konkordato iddiasına bilirkişiden hastanenin içi boşaltılmış raporu” Türkoğlu, ayrıca hastanenin iflas ettiği belirtilerek konkordato ilan edilmesinin de hileli olduğunu, bu süreçte atanan iflas tasfiye memurlarının da şüphelilerden oluştuğu nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Türkoğlu’nun suç duyurusu üzerine yapılan incelemede 5. İcra Dairesi, “İlk derece mahkemesinin, iflas memurlarının iflasın tasfiyesini geciktirici eylemlerde bulundukları, aralarındaki uyumsuzluğun olduğu, bu haliyle tasfiye aşamasında kendilerinden beklenen özenin gösterilmediği, mevcut görevde kalmaları halinde işlemlerin sürümcemede kalacağı, bu durumunda gerek borçlu gerek alacaklıların menfaatini zedelediği gerekçesiyle iflas memurlarının görevlerine son verilmesine, yeni iflas idaresi oluşturuluncaya kadar iflas dairesi müdürünün yetkili olmasına” karar verdi. Ayrıca hileli konkordato ilanı suç duyurusu sonrası bilirkişi raporunda, “A.T. şirketin yüzde 75 hissesini ve yönetimi ele geçirdikten hemen sonra 2016 yılı Ekim ayı içerisinde halasının oğlu kuaförlük yapan B. S.’ye paravan olarak bir sağlık hizmetleri A.Ş.’ yi kurdurarak kendisinde bulunan özel tıp merkezinin yüzde 75 hissesini yönetim kurulu başkanlığını kurdurtulan A.Ş.’ye devrederek, özel tıp merkezinin yönetim kurulu başkanı halasının oğlu B. S’yi şirketin tek yetkilisi ve temsilcisi yapmıştır. Bu hileli paravan operasyondan sonra şirketin içerisini usulsüz olarak boşaltması, A. T. ve paravan şirketlerine şirketin usulsüz borçlandırılması ve şirketin hastanelerine A. T.’ nin sahip olduğu ve konkordato altındaki şirketlere ait POS cihazı konulmak suretiyle hastaların peşin ödemeleri ve SGK fark ödemelerini bu POS cihazları üzerinden hortumlanarak şirketin konkordato ve iflas aşamasına getirilmesine sebebiyet verilmiştir” denildi. Türkoğlu, 2022 tarihinde hileli iflas kanun yararına bozma, imzaların sahte çıkmasına rağmen olmasına rağmen soruşturmanın bir türlü tamamlanmasına hastane satışının yılan hikayesine dönmesine tepki gösterdi. “Vicdanen çok rahatsız oldum” A.T.’nin hastaneyi aldıktan hemen sonra devrettiği B.S. ise 15 Şubat 2024 günü 1. Genel İcra ve İflas Müdürlüğüne konuyla ilgili verdiği ifadesinde şunlara yer verdi: “Özel tıp merkezinin temsile yetkili ortağıyım. Müflis şirketten alacaklı görünen A.T. benim yakın akrabam olur. A.T.’nin talebi üzerine talep edildiğinde geri iade etmek üzere şirket hisselerini devir aldım. Şirketin sahibi olduğu hastaneyi gerçekte A. T. yönetiyor ben ise sadece resmi işlemler için imza atıyordum. A.T. hastane gelirlerini kendi şirketine ait post makineleri ile şirketine aktardı ve bu paralar ile müflis Hacettepe şirketinin icra borçlarını ödedi sonra da bu paraların tekrar kendisine dönüşünü sağlamak için de icra dosyaları kapatmak yerine alacağı temlik alarak şirketten alacak konumuna geçti. Yine hastanenin ana binasını kendi sahibi olduğu şirkete bedelsiz devir yaptırdı. A.T. icra dosyalarını bu şekilde temlik alarak şirketten alacaklı konumuna geçmiş oldu. Konkordato ve iflas sürecinde de şirketten en yüksek miktarda alacaklı sıfatını kullanarak kendisini ve yanında çalışan M.T.’yi iflas idare memuru olarak atadı. Sonra istediği kişiye alacak yazdırdı istemediği kişinin alacağına itiraz etti. İflas masasını kullanarak hastanene ruhsatını kendi şirketine devir etti. Ben gelinen noktada vicdanen çok rahatsız oldum. Alacaklılar içinde evini geçindirmesi gereken birçok işçi var onlar hala alacağını alamadı. Ekmeğe muhtaç olanlar olduğunu duyuyorum. A.T.’nin beni kullanmasına izin verdiğim için çok pişmanım.” “Suçlamaları kabul etmiyorum, senetteki imza da benim değil” A.T. 5.İcra Hukuk Mahkemesinde verdiği ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek, hileli iflas olmadığını, doktorun beyan ettiği senetteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etti. Ayrıca A.T. bilirkişinin “imzalar sahte” raporuna da itiraz etti.
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta tarhana ve firik vakti Kahramanmaraş’ın adıyla özdeşleşen ve Avrupa Birliği’nden (AB) coğrafi işaret tescili alan ‘Maraş tarhanası’ üretimin başladığı yaz mevsiminde damakları tatlandırıyor. Kahramanmaraş’ın geleneksel lezzetlerinden biri olan Maraş tarhanasında yaz mevsiminin gelmesiyle üretimi hızlandı. Dört mevsim tüketilen doyurucu özelliği ve sağlığa faydası ile bilinen tarhana ve firik tezgahlardaki yerini aldı. Firik, çerezlik cips, çorbalık olarak kendine has tadı ve aromasıyla damaklara lezzet katan tarhana, tok tutma ve organik olmasıyla her kesimin damak zevkine hitap ediyor. Yoğurt, buğday, kekik ve tuz karışımı ile hazırlanan ürün bir günde elde ediliyor. Önce yaş olan tarhana firik olarak, kuruyunca ise tarhana olarak tüketiliyor. Kentteki iş yerlerinde kilogramı 200 liradan satılan tarhana yıl boyunca tüketiliyor. Esnaf Muhammed Ali Günalan, “Tarhana yoğurt ve dövme ile karışımından elde ediliyor. Makinalar ile serilir iki üç saat güneş altında kuruduktan sonra firik olur. Daha sonra bir gün boyunca kurumaya bırakılınca tarhana olur” dedi. Müşteri Serdar Kulaklı, “Kahramanmaraş’ta kolay kolay patates cipslerini sevmez. Hem besleyici hem çok faydalı her yere götürüyoruz” ifadesini kullandı. Esnaf Harun Reşit Özpınar, “Kentimize özgü yöresel lezzet. Sağlığa faydalı çocuk gelişimine faydalı. 6 Şubat depremleri sonrası insanlar birbirleriyle yardımlaşarak devletimizin de desteği ile yaralar sarılıyor. Buğday cipsi olarak adlandırılıyor. Bademli, fıstıklı, biberli, kuru meyvelisi gibi farklı çeşitlerde hazırlanıyor” dedi.