GÜNDEM - 11 Temmuz 2025 Cuma 10:26

Çırak için yaz tatilini bekleyen sanayi esnafı umduğunu bulamadı

A
A
A
Çırak için yaz tatilini bekleyen sanayi esnafı umduğunu bulamadı

Oto tamir sektöründe çırak ihtiyacının giderek artması mesleğin geleceğini de riske ediyor. "Çırak gelir" diye yaz tatilini bekleyen ancak umduğunu bulamayan sanayi esnafı, birçok alana göre daha yüksek kazanç imkanı sunduklarını belirterek, gençlerin bu alana yönlendirilmesi için yetkililerden destek bekliyor.


Türkiye genelinde birçok sektörde yaşanan ara eleman sıkıntısı, oto bakım ve onarım alanında da gittikçe derinleşiyor. Haftalık ortalama 4 bin TL kazanan çırakların, meslekte ilerledikçe aylık 80 bin ila 100 bin TL arasında gelir elde edebiliyor. Ancak yüksek kazanç potansiyeline rağmen gençlerin bu mesleğe ilgisi yok denecek kadar az. İzmir’in Bornova ilçesinde bulunan 1. Sanayi Sitesi esnafı, sektörde nitelikli iş gücüne duyulan ihtiyacın her geçen gün arttığını ifade ederken, çırak bulmakta ise büyük bir sorun yaşandığını belirtiyor. Bugün sanayide neredeyse her dükkanda çırak arayışı olduğunu ifade eden İzmir Oto Tamircileri Odası Başkan Vekili Mustafa Sezer, "Ancak ne yazık ki çırak bulamıyoruz. Özellikle meslek okullarında eğitim alan öğrenciler 11. ve 12. sınıfa geldiklerinde, büyük firmalar bu yetişmiş kalifiye öğrencileri kendi bünyelerine alıyorlar. Dolayısıyla sanayi sitelerinde çırak ve kalfa açığımız giderek artıyor ve ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Yaz dönemlerinde ebeveynlerin çocuklarına iş bulmak için ilk başvurdukları yer çıraklık oluyor. Fakat gelen çocuklar genellikle bu işi yapmak istemiyorlar. Oysa otomotiv sektöründe çırak ve kalfa açığı çok büyük. Bugün iyi bir usta 80 bin ile 100 bin TL arasında maaş alabiliyor. Sanayi sitelerinde çırak ve kalfa yetişmemesi, sektörün geleceğini tehdit ediyor. Şu an ustaların yaş ortalaması 60-70. Bu kişiler artık mesleği sürdüremez hale gelecek. Bugün her sanayi sitesinde, her iş yerinde çırak ve kalfaya ihtiyaç var. Şu an 5 bin çırak olsa, hepsini sanayi sitelerine yerleştirecek potansiyele sahibiz" dedi.



Uzun eğitim süresi


Oto tamircilik sektöründe 9 yaşından bu yana çalıştığını söyleyen oto tamir ustası Selim Dalay, mesleğinin günümüzdeki en büyük sorunu çırak yetişmemesi olduğunu belirtti. Meslekte 45 senelik tecrübesi olduğunu vurgulayan Dalay, "Bunun birkaç temel sebebi var. Birincisi, devlet çocukları 16 yaşından önce sanayiye göndermiyor; okula devam etmelerini istiyor. İkincisi ise aileler. Anne babalar bu mesleği hem pis bir iş olarak görüyorlar hem de çocuklarının bu sektörde yetişemeyeceğini düşünüyorlar. Halbuki geliri yüksek bir meslek. Bugün küçücük bir çırak bile haftalık 3-4 bin lira kazanabiliyor. Usta olduğunda ise haftalık 10 ila 20 bin lira arasında kazananlar var. Ama maalesef alttan gelen bir nesil yok, gençler gelmiyor. Şu anda içinde bulunduğumuz sanayi bölgesinde yüzde 90 oranında çırak açığı var. Yaz tatillerinde bazı aileler çocuklarını birkaç günlüğüne gönderiyor ama sonrası gelmiyor. Eskiden çırak okulları vardı, artık yok. Meslek liselerden gelen öğrenci yok. Herkes çocuğu okusun, mühendis olsun, masa başı iş yapsın istiyor ama bu da gerçekçi değil" diye ekledi.



Aileler çocuklarını yönlendirmiyor


Ağabeyi Selim Dalay ile küçük yaşlarda oto tamircilik sektörüne başladığını vurgulayan usta Hakan Dalay, günümüz şartlarında altyapıdan yetişen çırakların, kalfaların ve ustaların azalması nedeniyle sanayideki işgücünde büyük bir düşüş yaşandığını ifade etti. En büyük sebebin ebeveynlerin çocuklarını sanayiye göndermek istememesi olduğunu belirten Dalay, "Çocuklar sanayiye yönlendirilmediği için alttan eleman yetişmiyor. Çünkü anneleri, işin yağlı, paslı ve zorlu sanayi ortamlarına sıcak bakmıyor. Ayrıca bazı ustaların çıraklara davranışları da bu isteksizliği artırıyor. Örneğin, çıraklara sürekli "şuradan bir şey al" gibi işleri vermeleri, çocukların sanayiye yönlendirilmesini engelliyor. İkinci sebep ise çıraklık okullarından yetişen öğrencilerin büyük firmalara yönlendirilmesi. Böyle olunca sanayiye neredeyse hiç çırak gelmiyor ve sonuçta alttan yetişen eleman kalmıyor. Öte yandan otomobil sektöründe yıllardır devam eden bir gelenek var. Dedelerimizden, atalarımızdan kalan bu meslek, günümüzde elektrikli araçların ortaya çıkmasıyla sorgulanıyor. Bana sıkça "Elektrikli araçlar çıkınca otomobilcilik işi biter mi?" diye soruyorlar. Ancak elektrikli araçlarda da fren balatası, fren diskleri, amortisörler ve aktarma organları gibi mekanik parçalar olduğu sürece mesleğimiz asla bitmez. Unutmamak gerekir ki, 100 yıl önce bu araçlar yoktu; biz bu araçların mekanik ve sistemlerini öğrendik. İleride elektrikli araçların da tamir sistemlerini öğrenip tamir edebileceğiz" diye belirtti.



Kolay yoldan para isteği


Sanayi sektörüne 1961 yılının yaz tatilinde başladığını söyleyen torna ustası Bülent Kapkaç, en büyük kaybın sanatkar olarak yetişen bir neslin olmaması olduğunu vurguladı. 10 yıl öncesine kadar çırak bulabildiğini söyleyen Kapkaç, "Şu anda esnafın en büyük sorunu çırak bulamamak. Okuyan çocukların hepsi, "Ellerimiz kirleniyor," ya da "Üstümüz kirleniyor," diyerek bu işlere gelmiyorlar, yapmıyorlar. Yani yarın, öbür gün biz bu işleri bıraktığımızda, bu iş tamamen bitecek demektir. Çıraklar yetiştirdik, iyi sanatkârlar oldular ve bana dediler ki: "Usta, biz dükkan açacağız." Hepsi kendilerine dükkan açtılar. Onlardan sonra biz, o yetiştirdiğimiz çıraklardan sonra artık çırak bulamamaya başladık. Şimdi tek başıma kaldım, yalnızım, işi başkasına devretmek zorundayım. Ben dedim ki burada ölünceye kadar çalışacağım. Buradan çıraklara seslenmek istiyorum. Çıraklar, eliniz kirlenir, ayaklarınız kirlenir, zamanla bu işte yükselirsiniz ve para kazanmaya başlarsınız. Önce işi öğrenin, nasıl yapılacağını bilin. Sonra kendinize dükkan açarsınız, belki fabrika kurarsınız. Ama hiçbir iş yapmadan para kazanmayı düşünmek yanlış." sözlerini kullandı.


İzmir Bornova 1. Sanayi Sitesi’nde çırak olarak çalışan 17 yaşındaki Arda Algan ise akranlarına seslenerek onları oto sanayide çalışmaya davet etti.



Çırak için yaz tatilini bekleyen sanayi esnafı umduğunu bulamadı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak: Gençlik ve spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız" dedi. Bak, 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bak, gençlerle ilgili projelerden bahsederek, "Burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber ortaklaşa yürüttüğümüz proje çerçevesinde geçtiğimiz dönemde 10 bin istihdam sağlayan projeler gerçekleştirdik. Burada yaklaşık 150 tane fabrikanın kurulmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber sağlamış olduk. Yine, gençlerin, özellikle üniversitedeki gençlerimizin kendilerini ifade edebilmeleri için, hayalini kurdukları projelerini gerçekleştirmeleri için; sosyal, toplumsal değerlerini yükseltmeleri için "ÜNİDES" adını verdiğimiz proje çerçevesinde yani üniversitedeki öğrenci kulüplerini destekleme projesi çerçevesinde geçtiğimiz yıl sadece 360 milyon gibi bir rakamı öğrenci kulüplerine tahsis ettik ve bu gençlerimiz inanılmaz projeler ortaya çıkardı. Kimisi hasat zamanı çiftçilerle beraber oldu, kimisi çevre çalışmalarında oldu, kimisi köylere gidip okulları boyadılar, okulları yaptılar, kimileri teknoloji projesi yaptı. Dolayısıyla, gençlerimizin bu çerçevede aktif bir şekilde katılmasını sağlıyoruz. Yine, bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla yaklaşık 1,2 milyar TL’lik bir yatırımı yine gençlerin istihdama katılması çerçevesinde gündeme alıyoruz ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla 50 tane fabrikanın kurulumu ve bu çerçevede de iş istihdamının artırılması noktasında çalışma yürütüyoruz" dedi. Bak, bağımlılıkla ilgili olarak bilgi vererek, "Bizim bağımlılıkla ilgili süreç içerisinde 12 bakanlıktan oluşan Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyesi olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı görev yapıyor. Bizim bütçemizde teknik olarak 59 milyon gözüküyor ama bizim Bakanlığımızın -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- yaptığı çalışmaların büyük bir kısmı hem gençlik merkezlerinde verdiğimiz eğitimler hem yurtlarda verdiğimiz eğitimler, gençlerimize psikososyal destek olarak verdiğimiz eğitimler, bağımlılıkla mücadele için verdiğimiz eğitimler, formatör eğitimleri, Yeşilayla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yaptığımız eğitimlerin her birinde bağımlılıkla mücadele ana eksenimiz. Dolayısıyla biz de farkındayız, gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız. Yine örnek vereyim: Bağcılar’da, İstanbul’da, Edirne’de, işte, diğer ilçe ve illerde yapılan mücadelelerde muhtarlarımızla, amatör spor kulüplerimizle, kaymakamlıklarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çok ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Tabii, sporun birleştirici gücüne inanıyoruz, sporun iyileştirici gücüne inanıyoruz çünkü biz de büyüdüğümüz yerde, spora gittiğimiz zaman çocuk enerjisini atıyor, enerjisini gideriyor. Düşünün, bir evde uyuşturucu kullanan bir çocuk var, bir de spor yapan çocuk var. Dolayısıyla, biz spora teşvik etmek yönünde çaba harcıyoruz" dedi.
Van Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
Bursa Bursaspor sahasında Aliağa FK ile golsüz berabere kaldı TFF 2. Lig Kırmızı Grup 17. hafta maçında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda konuk ettiği Aliağa FK ile 0-0 berabere kaldı. TFF 2. Lig Kırmızı Grup’un 17. haftasında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda Aliağa FK’yı konuk etti. İlk yarının kapanış niteliği taşıyan karşılaşmada iki ekip te yakaladığı fırsatları değerlendiremezken, mücadele golsüz eşitlikle sona erdi. Karşılaşmaya kontrollü başlayan iki takım, ilk yarıda zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bursaspor, özellikle kanatlardan bulduğu pozisyonlarla gole yaklaşsa da kaleci Ahmet Pekgöz ve Aliağa savunması kritik anlarda gole izin vermedi. İlk 45 dakika 0-0 eşitlikle tamamlandı. İkinci yarıda tempo yükseldi İkinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlayan Bursaspor, oyunun kontrolünü ele almaya çalıştı. Yeşil-beyazlı ekip, İlhan Depe, Hamza Gür ve Musa Çağıran ile net gol pozisyonları yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi. Konuk ekip Aliağa FK da özellikle son bölümde etkili oldu. Ahmet İlhan Özek’in ortasında Harun Kavaklıdere’nin vuruşunda savunmaya çarpan top kornere giderken, mücadeledeki en net pozisyonlardan biri kaçtı. Karşılaşmanın sonuna eklenen 7 dakikalık uzatma bölümünde de skor değişmezken, mücadele 0-0 eşitlikle tamamlandı. Kadrolar Bursaspor: Anıl Atağ, Ertuğrul Ersoy, Hamza Gür, Muhammet Demir, Hakkı Türker, Alperen Babacan, Murat Akyüz, Barış Gök, Ertuğrul İdris Furat, Ali Kerim Yıldız, Ahmet Hakan Atış, Muhammet Zeki Dursun Aliağa FK: Ahmet Pekgöz, Oktay Kancı, Hasan Kılıç, Mertcan Akıkgöz, Ahmet İlhan Özek, Harun Kavaklıdere, Oğuzhan Yıldırım, Göktuğ Yılmaz, Necati Özdemir, Erhan Kartal, Yusuf Erdem Gümüş
Bursa Bursa, suyunu konuştu Bursa Kent Konseyi’nin ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ temasıyla düzenlenen 92. Olağan Genel Kurulu’nda, kentin geleceğini doğrudan etkileyen su kaynakları ve iklim değişikliği konuları tüm yönleriyle ele alındı. Bursa’da katılımcı demokrasinin yaygınlaşması adına önemli görevler üstlenen Bursa Kent Konseyi’nin 92. Olağan Genel Kurulu, ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ başlığıyla Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri, meclislerin ve çalışma gruplarının temsilcileri ile çok sayıda gönüllü katıldı. Kent konseylerinin önemine vurgu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kent konseylerinin vatandaşlar ile resmi kurumlar arasında köprü vazifesi gördüğünü söyledi. Kent konseylerinin halkın sorunlarına duyarlılık gösterdiğini, takibini yaptığını ve sonuçlarını paylaştığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, halkın çıkarları doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. "Su kaynakları azaldı" Dünyanın ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Başkan Mustafa Bozbey, tüm bunlara rağmen Bursa’da gerekli önlemlerin alınmadığını vurguladı. Suyun bir yaşam kaynağı olduğunu hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Geldiğimiz noktada çevremizi ve suyumuzu kirlettik. İklim krizinden dolayı da su kaynakları azaldı. Bu süreçte Bursa Ovası’nda suyu fazla tüketen işletmelere de izin verildi. Bu, geleceği iyi okumamanın sonuçlarıdır" dedi. "Bursa ovasında su seviyesi 250 metrenin altına indi" Su kesintileri yapmak zorunda kaldıkları dönemde bazı tepkiler aldıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Ama bu sayede farkındalığı başardık. Şu anda Bursalılar suyu tasarruflu kullanıyor. Kesinti yapmadan önce 510 bin metreküp civarında kullanım vardı, kesintilerin ardından 430 binlere düştü. Kesintileri kaldırdık ve hala bu seviyelerde izliyor. Bizim halkı doğru bilgilerle bilgilendirme sorumluluğumuz var. Bursa artık su şehri değil. Bursa Ovası’nda su seviyesi 250 metrenin altına indi. Bilim insanları, Bursa Ovası’nın her sene 6 santim çöktüğünü açıkladı. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. Aralık ayının 20’si oldu ve Uludağ’da hala doğru düzgün kar yok. Gerekli tedbirleri almaya devam etmeliyiz" diye konuştu. "Günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var" Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, "Göreve gelir gelmez çalışmaları başlattık. Bu yaz bu sıkıntının çekileceğini biliyorduk. Baypass hattı yaparak 100 bin metreküp suyu aktardık. Bunu yapmasaydık daha önceden su kesintileri yapmak zorunda kalabilirdik. Ama bizim günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var. Yaz aylarında daha da artacaktır. Artık bahçelerin işlenmiş suyla sulanmaması lazım. Tarımda yeni çözümler üretmeliyiz. Daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmeleri lazım. Yanlış politikalar, Bursa’nın daha vahim su sıkıntısı yaşamasına sebep olabilir" dedi. Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun sadece çevresel başlık olmadığını, sosyal, ekonomik ve hayati bir mesele olduğunu ifade etti. İklim krizinin etkilerinin yerel ölçekte daha görünür hale geldiğini belirten Aksoy, su politikalarının katılımcı ve bilimsel temelde yeniden ele alması gerektiğini vurguladı. Genel kurulda su kriziyle ilgili çözüm önerilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını anlatan Aksoy, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Tüm paydaşlarla birlikte kent için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksoy, her alanda kendilerine destek veren Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından oturum bölümüne geçildi. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayrettin Kuşçu ‘Tarımsal kuraklık, su verimliliği ve etkin sulama yöntemi’, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslıhan Katip ‘İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde su kaynakları’, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam ‘İklim değişikliğinin Bursa ve su kaynakları üzerindeki etkisi’, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Murat Demir ‘İklim krizi ve su hakkı’ konularında sunumlar yaparak önemli bilgiler paylaştı.