EĞİTİM - 05 Ağustos 2025 Salı 11:15

Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, güçlü araştırma altyapısı ve projeleriyle ön plana çıkıyor

A
A
A
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, güçlü araştırma altyapısı ve projeleriyle ön plana çıkıyor

Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü eğitimde teori ve pratiği buluşturan yaklaşımıyla güçlü araştırma altyapısı ve projeleri ile ön plana çıkarak gıda sektörüne yön veren nitelikli mühendisler yetiştiriyor.


Ege Üniversitesi (EÜ) Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Türkiye’de alanında ilk kurulan bölüm olmanın sorumluluğuyla eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Yüzde 100 İngilizce eğitim veren bölüm, çağın gereklerine uygun laboratuvar altyapısı ve uluslararası düzeyde projeleriyle dikkat çekiyor. Türkiye’de Gıda Mühendisliği eğitimi veren ilk bölüm olmanın gururunu taşıdıklarını ifade eden Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurcan Koca, "2025 yılının bizim için ayrı bir önemi var. Çünkü gıda mühendisliği eğitimine başlamamızın 50. yılı. Sahip olduğumuz 50 yıllık akademik miras, kurumsal kültür ve sürekli gelişim anlayışı ile geçmişten aldığı güçle geleceğe yön veriyor ve etik değerlere bağlı, bilimsel yetkinliği yüksek ve çözüm odaklı gıda mühendisleri yetiştiriyoruz. Mühendislik Eğitim Programları Akreditasyon Kurumu (MÜDEK) tarafından verilen ‘EUR-ACE’ etiketi ile eğitim kalitemiz Avrupa standartlarında tescillenmiştir. Eğitim programımızda, teorik altyapı uygulama ile destekleniyor, laboratuvarlarımız, pilot tesislerimiz ve araştırma projelerimiz ile öğrencilerimize geniş bir pratik deneyim alanı sunuluyor. Nitelikli gıda mühendisleri yetiştirmek amacıyla yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projeleri ile bilimsel projelerde kaliteyi ön planda tutuyoruz. Öğrencilerimizi; gıdaların işlenmesi ve korunmasında farklı teknolojileri uygulayan, gıda güvenirliliğinin sağlanmasında etkin rol alan, bilimsel gelişmeleri takip eden ve bunlara katkı sunan, etik değerlere sahip bireyler olarak mezun ediyoruz" dedi.



"Yüzde 100 İngilizce eğitim veriyoruz"


Gıda Mühendisliği Bölümü’nde yüzde 100 İngilizce eğitim verildiğini belirten Prof. Dr. Koca, "Gıda Teknolojisi ve Gıda Bilimleri Anabilim Dallarımızda güçlü eğitim kadromuz ile öğrencilerimize zengin bir akademik ortam sunuyoruz. Çift anadal ve yandal imkânları sayesinde farklı mühendislik disiplinlerinden faydalanabiliyorlar. Ayrıca Erasmus+ Programı kapsamında her yıl çok sayıda öğrencimiz Avrupa üniversitelerinde eğitim alıyor. Bölümümüz, dünya üniversite sıralamalarında ilk 500 arasında, Türkiye’de ise ilk beş içinde yer alıyor. TÜBİTAK başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası birçok kuruluş tarafından desteklenen çok sayıda bilimsel proje yürütüyoruz" diye konuştu.



Gelişmiş laboratuvar altyapısı


Bölüm bünyesinde çok sayıda laboratuvar ve pilot tesis bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Koca, " Mikrobiyoloji, Gıda Kimyası, Enstrümantal Analiz, Mikotoksin, Beslenme, Süt Teknolojisi, Meyve-Sebze Teknolojisi, Yağ Teknolojisi, Et Teknolojisi, Hububat Teknolojisi, Biyoteknoloji, Temel İşlemler, Ambalaj, Isısal Özellikler ve Elektriksel İşlemler laboratuvarlarının yanı sıra bilgisayar uygulamalarına yönelik iki laboratuvarımız mevcuttur. Ayrıca, İzmir Kalkınma Ajansı desteğiyle kurulan Moleküler Biyoloji Laboratuvarımızda genetik analizler gerçekleştirilmektedir. Araştırma ve uygulamaya yönelik; Meyve Sebze İşleme, Süt İşleme, Et İşleme, Ekmekçilik, Temel İşlemler, Biyoteknoloji, Hububat gibi pilot tesislerimizde öğrencilerimiz teorik bilgilerini uygulamaya aktarma imkanı bulmaktadır" ifadelerini kullandı.



"Öğrencilerimizi sektörle buluşturuyoruz"


Öğrencilerin sektöre hazırlıklı mezun olmaları için uygulamalı eğitimlerin önemine değinen Prof. Dr. Koca, "Gıda sanayisi ile yürüttüğümüz iş birlikleri kapsamında öğrencilerimize yönelik seminerler, ‘Kariyer ve Sanayi Günleri’ ile ‘Mezunlar Günü’ gibi etkinlikler düzenliyoruz. Öğrencilerimiz, sektörün önde gelen firmalarının insan kaynakları uzmanları ve gıda mühendisleri ile aldıkları farklı dersler kapsamında bir araya gelme imkânı buluyor. Böylece öğrencilerimiz hem sektör temsilcileriyle buluşuyor hem de iş dünyasına dair farkındalık kazanıyor" sözlerini kullandı.



Bölüm olarak yürütülen çalışmalara da değinen Prof. Dr. Koca konuşmasını şu şekilde noktaladı:


"Alanında uzman öğretim elemanlarımız, gerek ulusal ve uluslararası akademik çalışmaları gerekse sanayi işbirlikleriyle gıda mühendisliği disiplinine önemli katkılar veriyor. Gıda proses optimizasyonu, sistem tasarımı, gıda üretim teknolojileri, ısıl ve ısıl olmayan gıda işleme teknikleri, gıda üretiminde yenilikçi yaklaşımlar, sürdürülebilir gıda işleme, gıda kalite ve güvenirliği, yeni ürün geliştirme, fonksiyonel gıdalar, çeşitli gıda atıklarının değerlendirilmesi, gıda ve sağlık ilişkisi, gıda sindirim simülasyonu, optimum beslenme yaklaşımı, ürün kusurları ve çözüm yolları, taklit ve tağşiş, kemometrik ve biyoinformatik çalışmalar, biyoteknolojik ve genetik çalışmalar, gıda ambalajlama sistemleri, raf ömrü gibi daha birçok konuda ulusal ve uluslararası projeler yürütüyoruz. Ayrıca, sanayiye yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri de sunuyoruz."



Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, güçlü araştırma altyapısı ve projeleriyle ön plana çıkıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya Malatya’da 1. Kısa Film Yarışması’nın ödülleri törenle sahiplerini buldu Malatya Valiliğinin destekleriyle Yeşilyurt Belediyesi öncülüğünde İnönü Üniversitesi ile Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nin katkılarıyla düzenlenen ‘Gençlik ve Ailem’ konulu ödüllü 1. Kısa Film Yarışması’nın ödül töreni yoğun katılımla gerçekleştirildi. Ünlü sanatçıların da katıldığı gecede, dereceye giren genç yönetmenler aile bağlarını, gençliğin sorunlarını ve toplumsal değerleri konu alan filmleriyle izleyicilerden ve jüri üyelerinden tam not aldı. Gençlerin sanatsal üretimlerini teşvik etmeyi, aile kavramına dikkat çekmeyi ve toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçlayan 1. Kısa Film Yarışması tamamlanırken, dereceye giren genç yönetmenlerin ödülleri düzenlenen törenle takdim edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın destekleriyle ‘2025 Aile Yılı’ etkinlikleri kapsamında gerçekleşen film yarışmasının ödül töreni büyük bir katılım altında gerçekleşti. İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ödül törenine Yeşilyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. İlhan Geçit, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat, Turgut Özal Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Erdem, Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Mehmet Fatih Güven, Kurum Müdürleri, yarışmanın jüri heyeti, yürütme ve danışma kurulu üyelerinin yanı sıra yönetmenler, sanatçılar, sponsor firma yetkilileri ve öğrenciler katıldı. Çok sayıda filmin yönetmenliğini yapan Ahmet Kapucu ve Abdullah Harun İlhan ile sinema sanatçıları Bora Cengiz, Seher Terzi ve Ömer Duran da törene katılarak genç yönetmenlerin heyecanını paylaştılar. Öğrenciler, yönetmenler ve sanatçılara büyük ilgi gösterdi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra devlet konservatuvarı sanatçılarından Orçun Akgün ile Güneş Açıkgöz tarafından gerçekleşen müzik performansı ödül gecesine ayrı bir güzellik kazandırdı. İnönü Üniversitesi öğrencilerinin de yoğun ilgi gösterdiği törenin açılış konuşmasını yapan Yeşilyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. İlhan Geçit, aileyi anlatan her eserin toplumsal hafızaya önemli katkılar sunduğuna dikkat çekerek, "Aile bizleri ayakta tutan, bizi biz yapan, hafızamızı ve geleceğimizi şekillendiren en kıymetli değerdir. İşte bu yarışma, gençlerimizin aileyi kimi zaman bir anı, kimi zaman bir çatışma, kimi zaman bir umut ışığı, kimi zaman da bir fedakârlık hikâyesi üzerinden nasıl yorumladığını gösteren nadide bir sanat çalışması oldu" dedi. Yarışma için çekilen her filmin ortak değerlere, kültüre ve geleceğe dokunan bir mesaj niteliğinde olduğunu sözlerine ekleyen Başkan Geçit, "Kısa film, hem duyguyu hem düşünceyi en yoğun biçimde aktaran özel bir sanat dalıdır. Genç yönetmenlerimiz de bugün, kameralarını aile kavramının kalbine çevirerek ortaya hem teknik hem duygusal anlamda çok değerli eserler koydular. Her bir gencimize yürekten teşekkür ediyorum. Onların bu üretkenliği, geleceğimiz adına hepimize büyük umut vermektedir. Bu projeyi birlikte gerçekleştirdiğimiz İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Üniversitesi yöneticilerine ve akademisyenlerine ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Gençlerimize hem alan açan hem de rehberlik eden bu güçlü iş birliği, şehrimizin kültür ve sanat hayatını daha da zenginleştiriyor. Jüri üyelerimize de emekleri, titiz değerlendirmeleri ve katkıları için teşekkür ediyorum. Bugün ödül alacak eserler elbette çok kıymetli; fakat yarışmamıza katılan tüm gençlerimizin çalışmaları bizim için aynı ölçüde değerlidir. Çünkü sanatın olduğu yerde kaybeden olmaz, üreten herkes kazanır. Yeşilyurt Belediyesi olarak gençlerimizin yeteneklerini ortaya çıkaracak, onların kendilerini ifade etmesine imkân tanıyacak kültür, sanat ve eğitim projelerine her zaman destek sunmaya devam edeceğiz." diye konuştu. Organizasyonun paydaşlarından olan Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat ise üniversite olarak kültürel ve sanatsal faaliyetlere destek vermeyi öncelik haline getirdiklerini ifade ederken, dereceye giren genç yönetmenleri tebrik etti ve yarışmanın hayata geçmesinde büyük emek sarf eden Yeşilyurt Belediyesi ile tüm kurumlara teşekkürlerini sundu. Aile içi iletişim, kuşaklar arası bağlar, gençliğin sorunları ve umutları gibi konuları ele alan filmler, izleyicilerden ve jüri üyelerinden tam not aldı. Gençler, aile birliğini, sevgi bağlarını, kuşaklar arası iletişimi ve aile içindeki dayanışmayı kısa film diliyle etkileyici biçimde yorumladı. Kısa film, sinema, medya ve akademi alanında uzman isimlerden oluşan jüri heyeti filmleri teknik kalite, senaryo derinliği, özgünlük, mesaj gücü ve yönetmenlik başarısı gibi kriterlere göre değerlendirdi. Yapılan değerlendirmeler sonucunda dereceye giren filmler törende açıklandı. 80 film başvurusundan 41 filmi değerlendirmeye alan jüri heyetinin ortak kararı neticesinde Üniversite ve Serbest Çalışma kategorisinde birinci ‘Kalem’ adlı filmiyle Ahmet Serhat Ak olurken, ikinci ‘Yankı’ filmiyle Serdal Altun, üçüncü ‘Aile’ filmiyle Kübra Bal oldu. Jüri özel ödülüne ‘Civciv’ filmiyle Turgut Kanal ile ‘Anne Seni Annemle Tanıştırayım mı?’ filmiyle Elif Örüm layık görülürken, mansiyon ödülleri ise ‘Çıpa’ filmiyle Kenan Karayiğit ile ‘Bir Sabah Küçük Bir İsyan’ filmiyle Mehmet Rutkay Açıkgöz’e gitti. Ortaokul ve lise kategorisinde ise ‘Okulda Bir Gece’ adlı filmiyle Yusuf Karaaslan ödül almaya hak kazandı. Dereceye giren yarışmacılara ödülleri protokol üyeleri tarafından takdim edilirken, yarışmanın jüri heyeti, yürütme ve danışma kurullarında görev alan akademisyenlere ve destek sunan sponsor firmalara teşekkür plaketi verildi.
Karabük Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yatay mimari çağrısına bilimsel katkı Karabük Üniversitesi (KBÜ) Kamu Politikaları Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin (KAPGEM) yayımladığı 9. Politika Raporu’nda, yatay mimariyle hem Türkiye’nin konut ihtiyacının ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 1’lik bir alanında karşılanabileceği hem de depreme dayanıklı ve insani kentler inşa edilebileceği ortaya konuldu. Hazırlanan "Yatay Mimari Politika Raporu" başlıklı rapor, Safranbolu Kampüsü Taş Bina’da düzenlenen toplantıyla kamuoyuna tanıtıldı. Toplantıya; KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse, rektör yardımcıları Prof. Dr. Elif Çepni, Prof. Dr. Hasan Solmaz ve Prof. Dr. İsmail Karaş ile akademisyenler, öğrenciler ve davetliler katıldı. Rektör Prof. Dr. Kırışık, üniversite bünyesinde politika üretimi ve sosyal inovasyonu bir araya getiren bütüncül bir yapı inşa ettiklerini belirtti. Kırışık, "Bir ekosistem kurmaya çalışıyoruz. Ekosistemimizin birinci ana parçası Sosyalfest idi. İkinci ana parçası KAPGEM idi. Şimdi üçüncü parçasını kuruyoruz. O da Sosyal İnovasyon Merkezi" dedi. Sosyal İnovasyon Merkezinin kuruluş kararının alındığını ifade eden Kırışık, bu yapıyla üniversitedeki projelerin ve KAPGEM bünyesinde geliştirilen politika raporlarının sahaya yansıtmayı hedeflediklerini söyledi. - Yatay mimari sayılarla ortaya konuldu Yatay mimari tartışmalarına rakamsal bir perspektif sunduklarını vurgulayan Kırışık, Türkiye’nin konut ihtiyacına ilişkin dikkat çekici bir hesaplama yaptıklarını belirtti. Kırışık, "Her üç kişiye 300 metrekarelik bir alan versek, yani 200 metrekare bahçe ve 100 metrekare konut olacak şekilde düşündüğümüzde, Türkiye’nin tamamına yaydığımızda bu yerleşimin Muş ili kadar bir alan kapladığını hesapladık. Bu da Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 1,1’i" ifadelerini kullandı. Dikey yapılaşmanın sosyal etkileri Dikey yapılaşmanın özellikle çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çeken Kırışık, apartman yaşamının sosyal sorunları artırdığına işaret ederek, şunları kaydetti: "Şu anda çocuklarımız apartmanda; ‘kızım, oğlum yapma, hoplama, zıplama’ denilerek büyüyor. Enerjisini atamıyor, koşamıyor, temiz havayla buluşamıyor." Kırışık, yatay mimarinin daha sağlıklı bir yaşam ortamı sunduğunu vurguladı. Yatay mimari dünyada bir gelişmişlik göstergesi Yatay mimarinin dünyada bir gelişmişlik göstergesi olarak ele alındığını ifade eden Kırışık, bu yaklaşımın mahalle kültürünü güçlendiren ve üretkenliği artıran bir yaşam modeli sunduğunu dile getirdi. Kırışık, "İnsanımızı insanca yaşayabileceği, çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabileceği bir mimariye kavuşturmak arzusundayız." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yatay mimari çağrısına katkı Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, yatay mimari yaklaşımının devlet politikalarıyla örtüştüğüne dikkat çekerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yöndeki talimatlarını hatırlattı ve KAPGEM tarafından hazırlanan raporun bu sürece katkı sunmayı amaçladığını ifade etti. Raporun akademik çerçevesi KAPGEM Kentleşme Politikaları Masası Başkanı Prof. Dr. Hatice Selma Çelikyay ise raporun geniş bir veri seti ve analizle hazırlandığını belirterek, sunumunda temel bulguları özetledi. Çelikyay, Türkiye’de büyükşehirler başta olmak üzere kentsel alanlarda yaşam alanlarının giderek daraldığını, nüfusun belirli bölgelerde yoğunlaşmasının kentsel yoğunlaşmayı artırdığını ifade etti. Nüfusun büyük bölümü sınırlı alanlarda yaşıyor Çelikyay, TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 67,9’unun "yoğun kent" olarak tanımlanan yerleşimlerde yaşadığını belirterek, bu alanların ülke yüzölçümünün yalnızca yüzde 1,6’sını oluşturduğunu kaydetti. 2022 yılı itibarıyla bu alanlarda yaklaşık 58 milyon kişinin ikamet ettiğini söyleyen Çelikyay, söz konusu durumun dengeli kentleşme ihtiyacını ortaya koyduğunu ifade etti. Çelikyay, yatay mimarinin yalnızca bir konut tercihi değil, aynı zamanda depreme dayanıklı, güvenli ve dirençli kentlerin oluşturulması açısından da stratejik bir kent politikası hedefi olduğunu vurguladı. OECD ülkelerinde yatay mimari eğilimi artıyor Sunumda, dünyada yatay mimariye yönelik eğilimin arttığına da dikkat çekildi. OECD verilerine göre, müstakil bahçeli konut oranlarının Yeni Zelanda’da yüzde 83, Avustralya’da yüzde 70, Japonya’da yüzde 60, ABD’de yüzde 54 ve Kanada’da yüzde 52 seviyelerinde olduğu aktarıldı.