EKONOMİ - 22 Kasım 2025 Cumartesi 10:41

Foça Balık Hali’nde kış sezonu:"Sardalya ve uskumru zamanı"

A
A
A
Foça Balık Hali’nde kış sezonu:"Sardalya ve uskumru zamanı"

İzmir’in Foça ilçesindeki balık halinde kış sezonu hareketliliği başlarken, tezgahlardaki çeşitlilik dikkat çekiyor. Balık hali esnafı, kış sezonunda en çok sardalya ve uskumrunun tüketildiğini belirtirken, Ege’ye özgü diğer türlerde de bolluk yaşandığını ifade etti. Vatandaşlara Kasım ayında tüketilmesi gereken balıklar hakkında tavsiyelerde bulunan satıcılar, farklı bütçelere hitap eden fiyat kampanyalarıyla da tüketimi canlı tutmaya çalışıyor.



"Sardalya ve uskumru zamanı"


Foça Balık Hali’nde 30 yıldır tezgah sahibi olan İbrahim Göl, kışa girerken hangi balıkların tercih edilmesi gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu. Kasım ayının deniz ürünleri açısından verimli geçtiğini belirten Göl, sağlık açısından sardalya ve uskumrunun tam mevsimi olduğunu vurguladı. Göl, "Kasım ayında sardalya ve uskumru, B12 vitamini ve Omega yağ asitleri açısından çok zengindir, bu dönemde mutlaka tüketilmeli. Ayrıca ’Ceran’ dediğimiz kefal türü lezzetlidir. Özellikle göç balığı olan orijinal Foça çipurası şu an en lezzetli döneminde. Kasım çipurası ve dil balığı bu mevsimde yumurtalı olur, lezzetine doyum olmaz. Ahtapot sezonumuz da açıldı, sevenler için taze ürünlerimiz mevcut" dedi.



"Palamut yok"


Foça kıyılarında palamut eksikliği olduğunu ifade eden Göl, "Normal şartlarda palamut bu mevsimin balığıdır ama bu sene ne yazık ki yok. Palamutun yerini bu yıl tekir barbun ve çipura dolduruyor. Denizlerimiz özellikle tekir barbun konusunda cömert davranıyor" şeklinde konuştu.



Fiyatlarda kampanya dönemi


Foça Balık Hali’nde balık satışı yapan Ata Gapulcano ise Ege Bölgesi’ndeki tür çeşitliliğinin tezgahlara yansıdığını belirtti. Kıraça, sargoz, deniz levreği, sinarit ve istavrit gibi "olta balığı" türlerinin bolluğuna dikkat çeken Gapulcano, balıkların tazeliğini "cam gibi" ifadesiyle niteledi. Gapulcano, vatandaşın alım gücünü desteklemek amacıyla fiyatlarda kampanya yaptıklarını belirterek, "Şu anda Ege bölgesinde çeşitlerimiz çok bol. Vatandaşın kesesine uygun olması için kampanyalar yapıyoruz. Örneğin, barbunun kilosu kasa alımlarında 5 kilogramı ortalama 200 liraya geliyor. Ancak daha özel, seçmece ve iri barbun isteyen müşterilerimiz için fiyatlar boyutuna göre 700 liraya kadar çıkabiliyor. Dil balığını 500 liradan, deniz çipurasını ise 600 liradan vatandaşımıza sunuyoruz. Amacımız her bütçeye uygun taze balık sunabilmek." diye ekledi.


Foça Balık Hali’nde güncel fiyatlar ise şöyle: Barbun kilosu 200 TL’den satılırken, tekir barbun 500–700 TL arasında alıcı buluyor. Dil balığının kilosu 500 TL, deniz çipurası ise 500–600 TL bandında fiyatlanıyor.



Foça Balık Hali’nde kış sezonu:"Sardalya ve uskumru zamanı"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.