GENEL - 14 Mart 2018 Çarşamba 13:03

(Özel haber) Şiddetten ve tacizden kaçan kardeşler gözyaşları içinde yardım bekliyor

A
A
A
(Özel haber) Şiddetten ve tacizden kaçan kardeşler gözyaşları içinde yardım bekliyor

Yıllarca babaları ve amcaları tarafından tacize uğrayan ve şiddet gören iki kız kardeş, gözyaşları içinde yaşadıklarını anlatarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi.

Yıllarca babaları ve amcaları tarafından tacize uğrayan ve şiddet gören iki kız kardeş, gözyaşları içinde yaşadıklarını anlatarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi.


İzmir’de kas erimesi hastalığı bulunan iki kız kardeş H.D. (19) ile B.D. (17) kendilerini bildi bileli babaları ile amcalarından şiddet gördüklerini öne sürdü. Manisa’nın Kula ilçesinde yaşayan ancak tedavi olmak ve gördükleri şiddetten kurtulmak için yine kas erimesi hastası anneleri A.D. ile birlikte İzmir’e gelen iki kız kardeş, tacizden şiddete görmedikleri kalmadığını belirterek, yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı.



“Her şeyimizi aldılar bizden, korkuyoruz”


Yıllarca gördüğü baskı ve şiddetten dolayı psikolojisinin bozulduğunu anlatan H.D., “Babam şizofren hastası ve anneme çok şiddet gösterdi. Bize sürekli baskı yaptılar. Amcam da öyle, beni kaç defa dövdü, şiddet gösterdi. Yengem de öyle. Baskı altındayız, sürekli argo kelimeler kullanıyorlar. Hastaneye bile götürmüyorlar bizi. Babamın imza yoluyla parasını aldılar. Babam bizim yanımızda çok kötü hareketler yapıyor. Korkuyoruz, gece yatamıyoruz. Bizim yanımızda anneme saldırıyor. Bunları kaç defa amcamlara söyledik. Amcamlara, babaanneme söyledik ‘baban hastadır yapar’ diyorlar, ama biz korkuyoruz. Ben yatarken babam geliyor bana değiyor, ben korkuyorum bir şey olacak diye. Annemi tedavi ettirmek için hastaneye geldim ama tedavimiz de yok. Ben arkadaşlarımın yanına gidemiyorum. Kendime kıyafet alacağım, niye alıyorsun diyorlar. Para bile vermiyorlar, bizim evde hiçbir gelirimiz yok. Her şeyimizi aldılar bizden. Annemin beli içine gidik o beliyle hasta haliyle yaprak topluyor eve bir şey getirmek için. Ama 2 senedir bir şey yapamıyor. Çünkü artık hali kalmadı, yürüyemiyor. İneklerimiz vardı onu satıyoruz. 3 bin mi oldu, bin lirayı bir senede bize harcamaya çalışıyor bize. Ben okula gidiyorum benim yanımda para yok. Arkadaşlarım kendine bir şey alıyor, ben hiçbir şey alamıyorum. Hep onlara bakıyorum, hep öyle geçti” dedi.



“Aç karnına kahvaltı yapmadan bağa götürürlerdi”


Gördüğü şiddet karşısında bir gün jandarmayı aramak istediğini ancak durumu amcasının fark etmesiyle telefonunu aldıklarını belirten genç kız, “Yengem bacağımdan tuttu yere yatırdı, amcam benim telefonumu aldı. Ben o kadar ağladım çığlık çığlığa, komşularımız da gördü ama kimse bir şey yapmadı. Benim annem hasta kalktı bir şey dedi mi onu da dövüyorlar. Bir iki ay telefon kaldı zorla aldım ellerinden. ’Kimseyi aramayacaksınız, kimseye haber vermeyeceksiniz’ diyorlar. Ben huzurlu bir ev istiyorum, çalışabileceğim güzel bir yer istiyorum. Ben onlardan uzak bir yer istiyorum. Ben birçok kez kendimi öldürmeye de çalıştım ama olmadı. Benim annem var, kardeşim var. Ne yapacaklar diye düşünüyorum. Ben çalışırken kendimi iyi hissediyordum ama yine aldılar köye götürdüler beni. Sürekli bize ’hizmetçi olun, bizim dediklerimizi yapın’ diyorlar. Sabah geliyor, üzerimizdeki battaniyeyi çekiyor, üzerimizde ne var diye düşünmüyorlar. ’Kalkın bağa gideceksiniz’ diyorlar, ben kaç defa kahvaltı yapmadan bağa gittim yaprak toplamaya. Benden çok kardeşime şiddet gösterdiler. Annem hastalanınca şimdi bize şiddet göstermeye başladılar” ifadelerini kullandı.



“Ben 19 yaşında bu çağda bunları hak etmiyorum”


Yaşadıklarını hak etmediğini dile getiren H.D., “Ben bunları hak etmiyorum. Dayak yedim, şiddet gördüm. Bunların hiçbirini hak etmiyorum. Burası Türkiye. Biz bu çağdayız ama neler yapılıyor. Bizim gibi böyle çok insan var. Herkes sesimizi duysun” diye konuştu.



“Bize tecavüz etse yine baba mıdır diyeceğiz”


H.D.’nin kardeşi B.D. de amcasından gördüğü baskı ve şiddetten dolayı hala geceleri korkarak uyandığını ifade ederek yaşadıklarını şöyle anlattı:


“Ben 17 yaşındayım. Bir gün evdeydim. Amcam beni yanına oturtturdu kucağına aldı. Afedersiniz vücudumu ellemeye başladı. Ben korktum ‘neden yapıyorsun’ dedim, ‘ben amcanım’ dedi. Babaanneme söyledim, ‘Amcandır yapar, bir şey olmaz’ dedi. Defalarca babam tacizde bulundu, odada cinsel organını gösterdi. Aferdesiniz ama yarın bir gün babam bize tecavüz etse, o zaman biz ne yaparız o zaman da babamızdır mı diyeceğiz. Biz çok şiddet gördük. Hiç özgürlük yaşayamadık. Babam iyi bir baba olamadı, annem hem baba hem anne oldu. Annem de çok şiddet gördü hem babamdan hem amcamdan. Ama köy yerine kaçamadı. Bizde olunca annem hep sustu. Ben geceleri yatarken lamba yanık yatıyorum, korkuyorum. Kapıyı kilitliyorum, gözümün önüne amcam geliyor direk sıçrıyorum. Artık korkuyorum delireceğim diye çok korkuyorum. Okulda bile dersleri kendime veremiyorum. Direk amcam geliyor. Amcam gelecek, yine dövecek diye çok korkuyoruz. Biz bugüne kadar hep tehdit altında yaşadık. Kimseye anlatamadık ki anlatsak da inanmazlardı. Çünkü amcam yani sonuçta.”


Gördüğü muameleden dolayı savcılığa gittiklerini, şikayetçi olduklarını belirten genç kız, amcalarının şikayetlerini geri aldırdıklarını ileri sürdü.



“Beni iple ineğin yanına bağlamak istedi”


Yıllarca üzerlerine bir tek kıyafet bile alamadıklarını ve çok üzüldüklerini söyleyen B.D., hep başkalarının kıyafetlerini giydiklerini, yengelerinin kendilerine eski, yırtık kıyafetler verdiğini ifade etti.


Amcası ve yengesinden çok dayak yediğini anlatan genç kız, “Bir gün camiye gittim Kur’an okumak için ve yarım saat geç kaldım. Amcam ve yengem beni çomakla dövüyordu. Kaç kere cami hocası kurtardı beni. Çok dövdü çomakla. Bir gün amcamın oğlu da gelmişti önce ablamı dikenlerin üzerine itti beni de iple ineğin yanına bağlayacaktı. Bu suç değil mi? Bizim de bir gururumuz var” diye konuştu.



“Başbakan yanıma oturdu ama utandım anlatamadım”


Başbakan Binali Yıldırım ile Manisa programında olanları anlatmak için görüşen B.D., “Sayın Başbakanım ile odada oturduk. Yanımda oturdu ve bana ‘bir sorunun var mı’ dedi. Sadece hastalığımızı söyleyebildim, kollarımın kalkmadığını, ailemin tedavi olmasını söyledim. Başka hiçbir şey söylemedim. Aslında söyleyebilmeyi çok istiyordum ama söyleyemedim korktum, utandım. O anda bilmiyorum çok korktum ve utandım bir kız olarak anlatamadım. Sesimi Sayın Cumhurbaşkanımıza duyurmak istiyorum. Onunla görüşmek istiyorum. Aramadığım yer kalmadı herkes duyarsız kaldı. Ama bu halde biz niye yalan söyleyelim ki. Sayın Cumhurbaşkanım lütfen sesimi duysun. O insanların elinden kurtulmak istiyoruz. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Bizi o insanların elinden kurtarsınlar. İyi bir tedavi ve iyi bir eğitim hayatı istiyoruz” dedi.



“Yıllarca işkence gördüm, aşağıladılar, alay ettiler”


Yıllarca işkence gördüğünü dile getiren anne A.D. ise gözyaşları içinde yetkililere seslenerek şunları söyledi:


“Yıllarca bakıcı ettiler beni, hizmetçi ettiler. Çektim çileyi, bana neler ettiler. Kızlarımı taciz ettiler. Baskı ve şiddet gördüm hayatım boyunca, tokat attılar, hep aşağıladılar. Hastalığımdan dolayı beni hor gördüler. Alay ettiler. Cezalarını bulsunlar istiyorum. Devletimize sesleniyorum. Yıllarca işkence gördüm, her şeyi gördüm. Evde hem erkek oldum hem kadın oldum. Hem ana oldum hem baba oldum. Defalarca şiddet gördüm.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ dolayısıyla etkinler düzenlendi Her yıl 26 Nisan’da kutlanan ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri’ günü dolayısıyla Bayburt’ta da çeşitli etkinlikler yapıldı, alanında uzman isimler ve öğrenciler Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’nü düzenledikleri programla kutladılar. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Eczane Hizmetleri öğrencileri tarafından ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ münasebetiyle panel, tiyatro, söyleşi ve stanttan oluşan etkinlikler organize edildi. Düzenlenen program, panelle başladı. ’Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp: Fitoterapi’ paneline konuşmacı olarak katılan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Özgen ve Akademisyen/Yazar Doç. Dr. Kenan Taştan, bitkilerin tedavi süreçlerindeki temel ve yardımcı fonksiyonlarını anlatan çok yönlü sunumlarını katılımcılarla paylaştılar. Doç. Dr. Kenan Taştan konuşmasında Geleneksel tedavi yöntemlerinin önemine vurgu yaptı. Halk arasında çok fazla bilinen ve kullanılan hacamat yöntemine özellikle ayrı bir parantez açan Taştan, “Hacamat mutlaka işin uzamanı bir hekim tarafından ve gerekli tahliller yapıldıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi halde özellikle kan hastalıkları olan bireylerde ya da enfeksiyondan kaynaklanan problemler ciddi rahatsızlıklara yol açması söz konusu olabilir” diyerek konuştu. Prof. Dr. Ufuk Özgen ise konuşmasında birçok ilacın hammaddesini oluşturan bitkilerin şifalı özelliklerine değindi. Ancak ilaçlarla birlikte kullanılan bitkisel çayların ya da bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünlerin çok ciddi yan etkileri olabileceğine vurgu yaptı. Etkinliğin ikinci ayağında Eczane Hizmetleri öğrencileri Şehit Recep Eşiyok Ortaokulunda öğrencilerle bir araya geldiler. Öğrenci Ecem Şahin’in kaleme aldığı tiyatro oyunu ile ortaokul öğrencilerine akıllı ilaç kullanımının önemine ve gerekliliğine dikkat çektiler. Ardından Eczane Hizmetleri öğretim elemanlarından Dr. Öğr. Üyesi Ümit Karakaş, öğrencilere ilaçlar ve akılcı ilaç kullanımı konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Etkinlik Bayburt şehir merkezinde Yakutiye Camisi önünde kurulan stant ile son buldu. Stantta ’Doğru İlaç Kullanımı’ konusunda vatandaşla buluşan gençler, konu ile ilgili el broşürü, ilaç zamanlama ve taşıma kutusu dağıttılar. Öğrenciler, vatandaşlara ilaç ile ilgili sorular sorarak, doğru ilaç kullanımına yönelik farkındalık kazandırmaya çalıştılar. Konu ile ilgili olarak düzenleme komitesi başkanı öğrenci Nazım Onur Bulut, akıllı ilaç kullanımı hakkında bilgiler vererek, "Akıllı ilaç kullanımı konusunda toplumun bilgilendirilmesi için oldukça önemli nedenler bulunmaktadır. Bu gerekçelerin ilki modern sağlık bakımındaki kimyasal ajanların önemli rolünün olmasıdır. İkincisi bireylerin sağlıkları ile ilgili sorumluluk alabilmelerini ve uygun tedavi edici stratejilerin belirlenmesini sağlamaktır. Üçüncüsü, bireylerin tedavi edici kararlarında rol almaları ve sonraki dozlar ve süreç ile ilgili bilgilendirilme haklarının olmasıdır. Dördüncüsü ise bireylerin akılcı ve güvenli ilaç teminini ve etik olmayan ticari tanıtımdan zarar görmemelerini sağlamaktır" dedi.