EKONOMİ - 24 Kasım 2021 Çarşamba 13:16

Yetiştirici balık türleri doğal balık türleri kadar faydalı

A
A
A
Yetiştirici balık türleri doğal balık türleri kadar faydalı

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (EİB) tarafından 24 Kasım tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, su ürünleri ihracatında öne çıkan levrek, çipura, Karadeniz somonu ve alabalık türleri için yapılan besin değerlerini analiz edildi.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (EİB) tarafından 24 Kasım tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, su ürünleri ihracatında öne çıkan levrek, çipura, Karadeniz somonu ve alabalık türleri için yapılan besin değerlerini analiz edildi. Analiz sonrasında ‘Yetiştirici balığının, doğal balık kadar yüksek besin değerleri içerdiği, doğal ile yetiştiricilik türleri arasında çok büyük farkların olmadığı hatta yetiştiricilikte mineral, vitamin ve protein oranlarının çok daha yüksek olduğunun tespit edildiği açıklandı.


Türkiye’ye 2021 yılının Ocak - Ekim döneminde 1 milyar 97 milyon dolar döviz kazandıran su ürünleri sektörü, ihracat rakamlarını daha yukarı taşımak için üniversite-ihracat iş birliğine yeni bir halka ekliyor. Türkiye’nin su ürünleri ihracatının yüzde 70’ten fazlasını tek başına gerçekleştiren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’yle iş birliğinde, su ürünleri ihracatında öne çıkan levrek, çipura, Karadeniz somonu ve alabalık türleri için besin değerlerini analiz etti. Levrek, çipura, Karadeniz somonu ve alabalıktaki besin değerleriyle ilgili analiz sonuçlarında, doğal ile yetiştiricilik arasında çok büyük farkların olmadığı hatta yetiştiricilikte mineral, vitamin ve protein oranlarının çok daha yüksek olduğu belirtildi. Ege İhracatçı Birlikleri’nde (EİB) düzenlenen toplantıda, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği Başkanı Ufuk Atakan Demir, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu ve Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tolga Dinçer’in katılımıyla analiz sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı.



Yetiştiricilikte mineral, vitamin ve protein oranlarının çok daha yüksek


Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tolga Dinçer, analiz sonuçlarını paylaştı. Akredite analiz teknikleri kullanılarak hizmet alım ile gerçekleştirilen analizlerde doğa ile yetiştiricilik arasında çok büyük farkların olmadığı hatta yetiştiricilikte mineral, vitamin ve protein oranlarının çok daha yüksek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mehmet Tolga Dinçer, “Çipurada protein içerikleri doğada ve yetiştiricilikte yüzde 22 olurken ham yağ oranı doğada 4.3, avcılıkta 6.8,kalori oranı ise doğada 139, yetiştiricilik 169 kalori olarak tespit edildi. Omega 3 oranları yetiştiricilikte doğadan 3 kat fazla olduğu tespit edildi. Balığın omega 3 miktarı yetiştiricilikte yükseltildi. Doğru bir şekilde yem ile bu artırılabiliyor. 100 gram balık etinde bir doğa çipurasında 0.5, yetiştiricilikte 2.01 omega 3 var. Vitamin içerikleri yetiştiren balıklarda eş düzeyde ya da yüksek olduğu görüldü. Mineral içeriğine bakıldığın her ikisinde ağır metal yok. Doğa ve yetiştiricilikte selenyum eşdeğerken diğerlerinde yetiştiricilik daha yüksek oldu. Levreğe bakıldığında ise ham protein doğada 19,6 yetiştiricilikte 21,6; 100 gramlık balıketinde yapılan hesaplama doğrultusunda doğa levreğinde 0,45 gr, yetiştiricilikte 1,76 gram omega 3 olduğu görüldü. Vitamin içeriklerine bakıldığında yetiştiricilik balığında A vitamini 3 katı durumunda. Mineral madde içeriklerinde risk tespit edilmedi. Yetiştiricilikte çok daha yüksek mineral içerikleri olduğu tespit edildi. Atlantik somonu ile Türk somonu karşılaştığında protein içerikleri Atlantik somonunda yüzde 19.3, Türk somonunda 20,8. kalorisine bakıldığında Atlantik somonu 213 kalori iken, Türk somonu 244 kaloridir. 100 gram somon balığında yapılan hesaplamada Atlantik somonu 1,88 omega 3, Türk somonunda 2,62 omega 3 vardır. Birbirine yakın hale gelmiştir. Neredeyse aynı değerle yakalamış durumundayız. Yem faktörü bunda önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Vitamin içeriklerinde Türk somununda yakın veya yüksek veriler ortaya çıkması sevindirici. Mineral madde içerikleri çok yakın. Burada çok farklı bir değer olmadığını tespit ettik” dedi.



Kişi başına düşen su ürünleri tüketimini arttırmayı hedefliyorlar


Yetiştirilen türler ve doğa türleri arasındaki besin değerlerinin yakın olduğunu ve kontrollü üretim şartlarında yetiştirici türlerden daha iyi değerler alındığını ifade eden Prof. Dr. Uğur Sunlu, Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün dünyada bir numaraya doğru ilerlediğini söyledi. Türk halkının yeteri kadar balık tüketmediğini vurgulayan Prof. Dr. Sunlu, “Kişi başına 6 kilo balık tüketiliyor. 6 kilo tüketimi 24 kilolara kadar geliştirmek en büyük amacımız. Balık tüketiminden istediğimiz rakamların son derece uzağındayız. Japonya’da su ürünleri tüketimi kişi başına 30 kilonun üzerinde iken bazı uzak doğu ülkelerinde 70 kiloya kadar çıkıyor. Amacımız halkımıza su ürünlerini doğru bir şekilde anlatabilmek ve önyargılarını değiştirmek bunu yaparken bilimsel dataları göz önünde bulundurmaktır” dedi.



“Kontrollü üretim ile yetiştiriciliğin gelişmesini sağlamayı amaçlıyoruz”


Dünyada su ürünleri yetiştiriciliği alanında ciddi bir büyüme olduğuna dikkati çeken Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, bu büyümenin Türkiye pazarına da yansıdığını dile getirdi. Girit, “Dünya genelinde su ürünleri yetiştiriciliği payı yüzde 50 düzeyinde. Bugün Türkiye’de bu oranın yüzde 47 sevilerine geldiğini görüyoruz. Burada amaç pazara yakın, kontrollü üretim ile yetiştiriciliğin gelişmesini sağlamak. Türkiye’de ticari balıkçılık üretiminde deniz balıkçılığı, kültür balıkçılığı, iç su balıkçılığı ve diğer deniz ürünleri olmak üzere 4 sektör buluyor. Deniz balıkçılığı, Türkiye’deki balık üretiminden en büyük payı almakta. Ege Denizi balıkçılığı üretim miktarı, üretim değeri ve istihdama katkısı ile Türkiye balıkçılığı içinde ayrı bir öneme sahip. Denizde yapılan yetiştiriciliğin tamamına yakın kısmı İzmir, Muğla ve Aydın olmak üzere Ege Bölgesi kıyılarında gerçekleştiriliyor. Türkiye hayvansal gıda sektörünün yüzde 42’si Ege’de ihraç edilmektedir” ifadelerini kullandı. Son dönemde Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris Anlaşması gibi çevreci politikalar oldukça gündemde olduğunu dile getiren Girit, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile sera gazı emisyonlarının 2030 yılında yüzde 50’ye düşürülmesi, 2050 yılında ise iklim nötr olması hedeflendiğini aktardı. Bedri Girit, su ürünleri sektörünün karbon salınımını azaltmak konusunda projeler hayata geçirdiklerini ifade etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.