GENEL - 07 Şubat 2020 Cuma 15:38

Erbaş: "Milletimiz kardeşlerini kurtarma noktasında ulu ve yüce bir ruha sahip"

A
A
A
Erbaş: "Milletimiz kardeşlerini kurtarma noktasında ulu ve yüce bir ruha sahip"

Van’da meydana gelen çığ felaketinde şehit olan Jandarma Uzman Onbaşı Mesut Deniz’in ailesine taziye ziyaretinde bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof.

Van’da meydana gelen çığ felaketinde şehit olan Jandarma Uzman Onbaşı Mesut Deniz’in ailesine taziye ziyaretinde bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Bizim milletimiz, kardeşini kurtarma, vatanına sahip çıkma noktasında ulu ve yüce bir ruha sahip” dedi


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılı dolayısıyla Kahramanmaraş’a geldi.


Kahramanmaraş’ta “İl Buluşmaları” programına da katılacak olan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, ilk olarak Van Bahçesaray’da meydana gelen çığ felaketinde şehit olan Jandarma Uzman Onbaşı Mesut Deniz’in ailesine taziye ziyaretinde bulundu.


Şehidin Türkoğlu ilçesi Avşarlı Mahallesi’nde bulunan babaevini ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, baba Ali Deniz, şehidin kardeşleri ve yakınlarıyla görüşerek taziye dileklerini iletti.



Başkan Erbaş, okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından dua etti


Başkan Erbaş, duanın ardından yaptığı konuşmada, Mesut Deniz’in üzerlerine çığ düşen kardeşlerini kurtarmak için mücadele ederken şehit olduğunu hatırlattı. Şehitlere rahmet ve yaralılara şifalar dileyen Başkan Erbaş, "Bizim milletimiz böyle. Gözünü kırpmadan yardıma koşma noktasında, kardeşlerini kurtarma noktasında büyük bir ruha sahip. Vatanını kurtarma noktasında, düşmanla mücadele etme, vatanına, bayrağına, ezanına, namusuna sahip çıkma noktasında ulu ve yüce bir ruha sahip. İşte o yüce ruha sahip kardeşlerimizden biri de şehit Mesut kardeşimiz. Allah ona rahmet eylesin" dedi.


Başkan Erbaş, aileye ve yakınlarına başsağlığı dileyerek, “Babasına, kardeşlerine ve yakınlarına, milletimize sabırlar ihsan eylesin. Onlar hepimizin yavrusu, hepimizin kardeşi. Yok birbirimizden farkımız. Dolayısıyla ateş hepimizin ocağına düşüyor. Bu acıyı biz paylaşmak için buradayız. Cenab-ı Hak rahmet eylesin" ifadelerini kullandı.


Başkan Erbaş, şehidin babası Ali Deniz’e, Kur’an-ı Kerim ve Türk bayrağı hediye etti.


Taziyede, Başkan Erbaş’a İnsan Kaynakları Genel Müdürü Akif Pusmaz, Kahramanmaraş İl Müftüsü Celal Sürgeç de eşlik etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.