POLİTİKA - 12 Şubat 2020 Çarşamba 16:58

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "AB’yi terör karşısında ilkeli bir tutum sergilemeye davet ediyorum"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "AB’yi terör karşısında ilkeli bir tutum sergilemeye davet ediyorum"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Avrupa Birliği’ni ve Avrupa ülkelerini terör karşısında ilkeli bir duruş sergilemeye davet ediyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Avrupa Birliği’ni ve Avrupa ülkelerini terör karşısında ilkeli bir duruş sergilemeye davet ediyorum. Dünyada bu kadar kısa sürede saldırıya uğrayıp hala dimdik ayakta durabilecek başka bir ülke ve toplum yoktur. Onları hüsrana uğrata uğrata yolumuza devam ediyoruz. Geleceğiniz varsa göreceğiniz de vardır” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılı nedeniyle Merkez Spor Kompleksi’nde düzenlenen “12 Şubat Kurtuluş Bayramı” etkinliğine katıldı. Burada halka hitap eden Erdoğan, Kahramanmaraş’ın kurtuluşunun Milli Mücadele açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Kahramanmaraş’ı ziyaret için özellikle bugünü seçtik. Son gelişimizde sizlerden bu günü büyük bir coşkuyla kutlamanızı söylemiştim. 12 Şubat tam 100 yıl önce Kahramanmaraşlılar için çok önemli milli bir mücadele günüdür. Kahraman unvanı verilen Maraşlıların bu gurur gününü kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, Sütçü İmam’ı, Aslan Bey’i ve tüm istiklal sevdalılarını yad ediyorum. Bin yıllık vatanımız ve milletimizin bekası için bütün şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Biz istiklalini korumak için çetin imtihanlardan geçmiş bir milletiz” diye konuştu.



“Maraş’ın ateşi tüm Anadolu’yu ateşledi”


Kahramanmaraş’ın tarih sayfalarında çok önemli bir yere sahip olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:


“Maraş’ın ateşi tüm Anadolu’yu ateşledi. Necip Fazıl’ın tabiriyle ‘Sizler ateşi kanla, kurşunu etle, kılıcı kemikle önlemenin sırrını elinizde tutuyorsunuz.’ Maraş tarih sayfalarına kendi kendini kurtaran millet olarak geçmiştir. Maraş’ın kahramanlığı bundan ibaret de değildir. Maraş’ın Bizans’a karşı verdiği destek bütün şairleri kendisine hayran bırakmıştır. Vurulup tertemiz alnından yatıyor dediğimiz kahramanlar bu ülkenin tamamının evlatlarıdır. Bu ülkenin kardeşliğini bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Bizim davamız senlik benlik davası değil. Türkiye’nin yıldızı hep yükselecektir. Biz bir oldukça, iri, diri, kardeş oldukça, hep birlikte Türkiye oldukça hedeflerimize ulaşmamızı engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.”



“Hızlı tren hattı Kahramanmaraş’a da ulaşıyor”


Kahramanmaraş’a yapılan yatırımlardan da bahseden Erdoğan, son 10 yılda 33 katrilyon yatırım yapıldığını belirterek, “Geçtiğimiz 10 yılda 33 katrilyon lira yatırımla geleceğimizin yıldızı haline dönüştürdük. Kahramanmaraş bölgemizin yıldızı haline geldi. 6 bine yakın yeni derslik yaparak evlatlarımızı donanımlı halde hazırladık. Maraş’a ikinci devlet üniversitesini kurduk. 4 bin 105 kişi kapasiteli yurt, gençlik merkezleri, millet bahçeleriyle Maraş’ı donattık. 4 katrilyon tutarında destek vererek kimseyi yalnız bırakmadık. 93 sağlık tesisini şehrimize kazandırdık. 17 tesisin yapımı devam ediyor. 3 bin 270 konut projesini hayata geçirdik. 2 bin sosyal konut projemiz daha var. 4 bin 378 riskli yıkımı bitirdik. 73 kilometreden 319 kilometreye ulaştırdık bölünmüş yolun. Kahramanmaraş-Göksun yolunun eksiklerini tamamlıyoruz. Hızlı tren hattı Kahramanmaraş’a da ulaşıyor. Ulaşınca Gaziantep-Kahramanmaraş arası 53 dakika, Adana arası 1 saat 30 dakika, Mersin arası 2 saat olacak. Kahramanmaraş Havalimanı’nda yıllık 2 milyon yolcu kapasiteli tesisi faaliyete aldık” açıklamasını yaptı.



“1,6 milyar lira tarımsal hibe”


Kahramanmaraş’a 1 teknopark, 13 Ar-Ge, 3 organize sanayi bölgesi kurulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “13,6 katrilyon civarında 38 bin kişilik istihdam oluşturduk. 1,6 milyar lira tarımsal hibe, 5 milyar lira civarında orman, su yatırımı yaptık. Şehrimizin içme suyu sorununu kökten çözdük. 74 kilometre uzunluğundaki hattı inşa ediyoruz. Nuri Pakdil’in doğduğu yeri edebiyat ve kültür evi haline getiriyoruz. Ceviziyle meşhur olan Çağlayancerit ilçemize ceviz paketleme tesisi kuruyoruz. Millet konakları yapıyoruz” dedi.



“Biz bu partilere karşı işlem yapsak ortalığı ayağa kaldırırlar”


Türkiye’nin son yıllarda maruz kaldığı saldırıların bir asır öncesindeki hesapların yeniden tedavüle sokulması ürünü olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:


“Derslerini her fırsatta bunlara veriyoruz. Hiçbir sinsi gayret amacına ulaşamayacaktır. Dünya genelinde kırmızı bültenle aranan bölücü teröristler Avrupa Parlamentosu çatısında konferansta konuştular. Orada HDP-Saadet Partisi vekilleri de yer almışlardır. Biz bu partilere karşı işlem yapsak ortalığı ayağa kaldırırlar. Ama İspanya’da Bask bölgesinde kurulmuş olan Batasuna Partisi, terör örgütüyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılmıştı. Kapatılma kararı mahkeme kararıyla doğru bulunmuştur. Buradan Avrupa Birliği’ni ve Avrupa ülkelerini terör karşısında ilkeli bir duruş sergilemeye davet ediyorum.”



“2023 hedeflerine Allah’ın izniyle ulaşacağız”


Sınır ötesi operasyonların başarısına değinen Erdoğan, “Kahramanmaraş’ın güvenliği Suriye’deki mücadelemizin başarısından geçiyor. Ekonomimizin selameti geniş bir alanda verdiğimiz mücadelenin başarısından geçiyor. Kafaları ve kalpleri sadece kendi kısır siyaseti için çalışanlar bunun anlamını kavrayamıyorlar. Dünyada bu kadar kısa sürede saldırıya uğrayıp hala dimdik ayakta durabilecek başka bir ülke ve toplum yoktur. Onları hüsrana uğrata uğrata yolumuza devam ediyoruz. Türkiye 2023 hedeflerine Allah’ın izniyle ulaşacaktır. Geleceğiniz varsa göreceğiniz de vardır” açıklamasını yaptı.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a konuşmasının ardından çeşitli hediyeler takdim edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”