GÜNDEM - 04 Mayıs 2024 Cumartesi 09:37

Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı davasında sıcak gelişme

A
A
A
Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı davasında sıcak gelişme

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde yıkılan ve 35 kişinin yaşamını yitirdiği Ezgi Apartmanı davasının 3. duruşması görüldü. Duruşma sonrası açıklamada bulunan Av. Ersan Şen, "Adaletin er ya da geç yerini bulacak" dedi.

Kahramanmaraş Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya tutuklu sanık binanın fenni mesulü M.T ile tutuksuz sanık müteahhit Y.A. katıldı. Tutuklu sanık iç mimar E.D. ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.

Duruşmada sanık ve müşteki avukatları ise hazır bulundu.

İnşaat yapı ruhsat veren tanık M.D. “Biz sadece binanın enini boyunu ölçüp yola göre kot bilgileri kontrol ederdik tamamlandıktan sonra yapım izni verilirdi. Binanın inşaat aşamasında kontrol edilmiyordu 2003 yılından sonra çıkan genelge ile inceleme başlatıldı" dedi.

Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı davasında sıcak gelişme

Soru üzerine apartmanın çatı katında bulunan yerin sonradan yapıldığı ifade eden Tanık M.D, “O tarihteki yönetmeliğe göre ortak mekan olarak kullanan yerde hesaplamaya katılmıyordu ve çatıda yapılan yer ile ilgili yoğunluğa dahil olmadığı için göz yumuyorduk. Yönetmeliğe uygun ise izin veriyorduk” dedi.

İnşaata kullanım izin belgesini veren tanık F.Y ise “Kahramanmaraş Belediyesi’nde 1985 ve 2005 yıllarımda görev yaptım. İmar ve harita mühendisi olarak görev de yaptım. O yıllarda inşaatların yapımı sürecinde yerinde kontrol yapılmıyor ancak şikayet edilirse denetimler yapılıyordu Ezgi apartmanında aynı prosedür uygulandı” dedi.

Dönemin imar müdürü Tanık V.Ç. belediyede çalıştığı dönemde yaptığı çalışmaları anlattı. Bir inşaatta bağımsız bölümler ve duvar değiştirilebilir mi ? sorusu üzerine tanık V.Ç, “Değiştirilebilir bir mahsuru yok” dedi. Tanık beyanlarına karşı katılan vekillerin sırasıyla beyanları alındı.

Daha sonra mahkeme başkanı gelen bilgi ve evrakları okudu. Sanık fenni mesul M.T. ise verdiği beyanda üzerine atılı suçları kabul etmeyerek beratını talep etti. Binanın müteahhitti tutuksuz sanık Y.A. binaya kaçak kat yapmadığını ifade ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Daha sonra iç mimar tutuklu E.D. savunma yaparak suçlamaları kabul etmedi.

Av. Ersan Şen ise kırmızı bülten talebine tepki göstererek, "Adalet er ya da geç yerini bulacak" dedi.

Mahkeme, dosyadaki bilgi ve evrakları inceledikten sonra sanıkların beyanlarını dinledi ve kararını açıkladı.

Duruşma sonrası açıklama yapan Av. Ersan Şen, "Duruşmada uzun süren tanık dinlemeleri ve münakaşaların ardından mahkeme, dosyanın tekemmül ettiğine karar verdi. Dosyada bulunan iş raporları ve bilimsel mütalaalara itirazlar oldu. Mahkeme artık delil değerlendirmesine geçti. Mahkeme, dosyayı inceleyerek dosyanın bir üniversite veya teknik uzmanlar heyetine gönderilmesine karar verdi. Bu heyet, Ezgi Apartmanı’nın depremde yıkılmasının başka etkenlerle mümkün olup olmadığını inceleyecek ve rapor hazırlayacak. Mahkemenin dosyanın eksiksiz olduğunu belirterek rapor beklenecek" dedi.

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren duruşmada, tutuklama ve dosya ile ilgili savunmaların alındığını ve iki önemli karar verildiğini açıklayan Av. Şen, "Mahkemenin dosyayı bir üniversite veya heyete gönderme kararının ardından davanın gelecekteki seyri belirlenecek.

Dava sürecinin oldukça stresli ve uzun geçti. Adaletin yerini bulması ve maddi haklara ulaşılması için ellerinden gelen gayreti gösterdik. Ezgi Apartmanında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet diliyorum. Mahkemenin adil bir karar vereceğine inanıyoruz. Davanın dördüncü duruşması için bekleyiş devam ediyor. Tarafların beyanları alınacak ve mahkeme süreci adalete ulaşmak için devam edecek. 12 Temmuz tarihinde yapılacak olan dördüncü duruşmanın sonuçlarını merakla bekliyoruz" dedi.

Mahkeme, raporun yeniden bilirkişiye gönderilmesini, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını ve duruşmanın 12 Temmuz tarihine ertelenmesini açıkladı.

Halil Ulubey

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli 15 ay önce evlendiği kocasının evini yakıp yangını izledi Kocaeli’de bir kadın, 15 ay önce evlendiği ve boşanma aşamasında olduğu kocasının evini yaktı. Kadın evi yaktıktan sonra kapının önündeki merdivenlere oturarak yangını izledi. Yangın, İzmit ilçesi Yenimahalle Ayaz Sokak’ta bulunan 3 katlı evin 3. katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 15 ay önce evlenen İbrahim Bıyıkoğlu (62) ile S.B. (39) arasında şiddetli geçimsizlik yaşandı. Çiftin anlaşamaması üzerine Bıyıkoğlu 5 gün önce avukatları aracılığı ile boşanma davası açtı. Boşanma sürecinde kadın evin 3. katında kalırken, kocası ise 2. katında kalmaya başladı. Bugün ise iddiaya göre, eşyalarını toplayan S.B., evi ateşe vererek kapının önünde oturdu. O anları gören Bıyıkoğlu ve gelini yaşananları cep telefonu kamerası ile kayıt altına alarak 112 Acil Çağrı Merkezine haber verdi. İhbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangını söndürürken kadın gözaltına alındı. S.B.’nin hazırladığı eşyaları da istemesi üzerine polis ekipleri onları da aldı. Yangın sebebiyle 3. katın tamamı yanarken polis olayla ilgili inceleme başlattı. "Zaten ‘evi yakacağım’ demiş ve nitekim de yaktı" Yaşananlara ilişkin konuşan İbrahim Bıyıkoğlu, "Avukatımla bir hafta önce konuştum. Eşimin psikolojik dengesinin bozuk olduğunu söyledim. ’Kadını evden uzaklaştırın, onu istemiyorum’ dedim. 3-4 kere karakolluk olduk. Pazartesi gidip boşanma davası açtım, avukatlara, ’kadını evden uzaklaştırın’ dedim. Tekrar karakola gidip kadını evden uzaklaştırmaları için talepte bulundum ama savcının kararı olduğu için bir şey yapamayacaklarını söylediler. ’Kadının psikolojik sorunları var, korku içinde yaşıyorum, Kadını bana bilerek verdiler’ dedim. Evlenmeden önce ablası bana, ’4 ay sonra gör, seni rahatsız edecek, onun yanında duramayacaksın’ dedi. 4 ay sonra gerçekten de sorunlarımız başladı. Rahmetli eşimle 30 yıl yaşamadığım sorunu 15 aylık evliliğimde yaşadım. Tahammülüm kalmadı, çocuklarım huzursuz oldu, onların üzerlerine yürüdü. Gelinime şiddet uyguladı. Küfürler, hakaretler ediyordu. Mahalleye rezil olduk. S.B. benim ikinci eşim, 15 ay önce evlendik. 15 ay ben bu kadının kahrını çektim ama ne çektiklerimi gel de bana sor. Zaten ’evi yakacağım’ demiş ve nitekim de yaktı. Yangın başladığı esnada eşyalarını hazırladığını ve dışarı çıktığını gördüm. Psikolojim bozuldu" dedi.
Kocaeli Kocaeli’nin en "renkli" adamı Kocaeli’de yaşayan 68 yaşındaki Ergül Yazıcı, her gün rengarenk takım elbiseler giyerek sokaklarda dolaşıyor, vatandaşlarla sohbet ediyor. Şık giyinmeye özen gösteren, tanıyanların "paşam", "komutanım", "vekilim" diyerek hitap ettiği Yazıcı, 7’den 70’e herkes tarafından büyük ilgi görüyor. Uzun yıllar Körfez’deki bir fabrikada kazan operatörü olarak çalıştıktan sonra emekli olan Ergül Yazıcı (68), şık ve renkli giyim tarzıyla tanınıyor. Kıyafet dolabında beyaz, kırmızı, sarı ve mavi çok sayıda takım elbise bulunan 2 çocuk babası Yazıcı, giyimini değişik renklerdeki kravat ve şapkalarla da kombinliyor. Kalp hastası eşi Emine’yi Yazıcı’yı 5 yıl önce kaybeden Ergül Yazıcı, gününün yarısını "Neşe-i Muhabbet Sanat Evi" adını verdiği küçük mekanında ve sokaklarda vatandaşlarla iç içe geçiriyor. Her sabah özenle hazırlanarak evinden çıkan Yazıcı, yaklaşık 5 yıl önce açtığı İzmit’teki mekanına gidiyor. Yeşilçam sanatçılarının fotoğraflarıyla donattığı dükkanında biraz vakit geçiren Yazıcı, günün devamında ise dışarıya çıkarak sokaklarda vatandaşları selamlıyor, sohbet ediyor. Tanıyanların "paşam", "komutanım", "vekilim" diyerek hitap ettiği Yazıcı, sokaklarda gezerken vatandaşlardan büyük ilgi görüyor, hatıra fotoğraf çektirmek isteyenlerle de öz çekim yaptırıyor. Renkli kişiliğiyle tanınan Ergül Yazıcı, takım elbisesiyle kahvehaneye bile gidiyor. "Bu şekilde vatandaşların arasında olmaktan gurur duyuyorum" 68 yaşındaki Ergül Yazıcı, yaptığı açıklamada 30 senedir renkli ve şık giyinmeye özen gösterdiğini söyledi. Yazıcı, "Fabrikada çalıştığım dönemlerde bile işe takım elbiseyle giderdim. Vatandaşlardan teveccüh görüyorum. Bu şekilde vatandaşların arasında olmaktan gurur duyuyorum, mutlu oluyorum" dedi. "Eşime yük olmamak için işe tek bir takım elbiseyle gider gelirdim" Ergül Yazıcı, 1990’da eşi Emine’nin felç geçirdiğini ifade ederek, ona yük olmamak için uzun süre işe tek bir takım elbiseyle gittiğini anlattı. Eşini kıyafetlerin temizliğiyle yormamak için renkli takım elbiseler giyemediğini belirten Yazıcı, "Eşim felç geçirdiği dönemler fabrikada çalışıyordum. Eşime yük olmamak için işe tek bir takım elbiseyle gider gelirdim. Eşim temizliği ve ütüsüyle yorulmasın diye değişik renklerde takım elbiseler giyemezdim. Allah rahmet eylesin. Eşimin bana çok hizmetleri oldu. Eşim rahmetli olduktan sonra kendi işimi kendim yapmaya başladım ve takım elbiselerimin sayısını artırdım. Kendi ihtiyaçlarımı kendim görüyorum" diye konuştu. Vatandaşların ilgisinin kendisini memnun ettiğini de kaydeden Yazıcı, "Çocuklar, liseye giden gençler onlar da beni çok seviyor. Fotoğraf çektiriyorlar. Bu güzel ilgiden keyif alıyorum" şeklinde konuştu. "İzmit’in renkli simalarından birisiyim" Takım elbiselerine uygun olması için kravat ve şapkalarını da özenle seçtiğini vurgulayan Ergül Yazıcı, "Giyeceğim kıyafetleri akşamdan düşünüyorum, sabah da onu giyiyorum. Bazen hafta sonları Kadıköy’e giderim. İzmit’te ilgi gördüğüm kadar orada da ilgi görüyorum. Bu kıyafetlerle kahvehaneye gidip okey de oynuyorum. Arkadaşların hoşuna gidiyor, sohbet ediyoruz. İzmit’in renkli simalarından birisiyim. Beni gören dönüp bir daha bakıyor" ifadelerini kullandı.
Erzurum Erdem: “Dili korumakla vatanı korumak arasında hiç fark yoktur” Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Genel Başkanı Ekrem Erdem, 6. Doğu Anadolu Erzurum Kitap Fuarı’nda “Dilimiz Kimliğimizdir” konferansı verdi. Dilin yanlış kullanımına ve yabancı kelime işgaline dikkat çeken Erdem, “Dili korumakla vatanı korumak arasında hiç fark yoktur.” dedi. Erzurum Recep Tayyip Erdoğan Fuar Merkezi Fuaye Alanı’nda başlayan 6. Doğu Anadolu Erzurum Kitap Fuarı’nın anlamlı açılışında “Dilimiz Kimliğimizdir” başlıklı bir konferans veren TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem, Türkçenin dünyanın en güçlü dilleri arasında bulunduğuna dikkat çekerek, “Türkçemizin kıymetini bilmek, dilimizi korumak ve güzelliklerini keşfetmek bu milletin ferdi olarak başlıca görevlerimizdendir. ” dedi. “250 milyona yakın konuşanıyla dünyanın en büyük dili” Yabancı kelime işgalinin internetle birlikte her geçen gün artış gösterdiğini kaydeden Ekrem Erdem, konuya ilişkin şunları söyledi: “Yaklaşık 16 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 250 milyona yakın konuşanıyla dünyanın en büyük dilleri arasında yer alan Türkçe, bugün bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, basın ve yayın kuruluşlarının kullandığı özensiz dil, ticari hayatın getirdiği yabancı kelime kullanım alışkanlığı, yabancı dilde eğitim hayranlığı gibi nedenler dilimiz için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Anlamsız kısaltmalar, cümle aralarına serpiştirilen yabancı kelimeler, kuş diline benzer sosyal medya dili gençlerimizin iletişim dili olarak her geçen gün kullanım alanını genişletmektedir.” “Millî Kimliğimiz Tehlikede” Dilimizin karşı karşıya kaldığı sorunları yalnız bir dil sorunu olarak görmemek gerektiğini ifade eden Genel Başkan Ekrem Erdem, “Burada asıl kaybolmakla karşı karşıya olan dilimiz değil, millî kimliğimizdir. Kendi dillini, kültürünü kaybederek başka bir milletin kültür dairesi içine giren milletler tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Dil devletlerin varlık sebebidir. Toplumlar, millet olmayı ortak bir dile sahip olmakla elde eder; millî varlıklarını da kendi dilleri ile koruyabilirler.” şeklinde konuştu. “Dil savunması vatan savunmasıdır” Tarihin çöplüğü, dilleriyle bağları zayıfladığı için sürüleşip sömürgeleşen ve bir süre sonra da kimliksizleşerek yok olup giden milletlerin ibretlik hikâyeleriyle dolu olduğunu hatırlatan Ekrem Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi; vatanı önce dil, sonra ordu bekler. Dil savunması vatan savunmasıdır. Dünyada söz sahibi bir ülke olmak istiyorsak dilimize sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Güçlü medeniyetler güçlü dillerle inşa edilebilir. Yüksek bir kültür seviyesine erişmek, yüksek seviyede bir kültür diline sahip olmaktan geçer. Bunun için Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkçenin yabancı dillerinin baskısından kurtarılarak, bağımsız ve güçlü bir dil olarak varlığını sürdürebilmesi için, hayatımızın her alanını kuşatan bir ‘Millî Bir Kültür ve Dil Politikası’na ihtiyacımız var.” “Tabelalar Dilimizin Ne Kadar Yozlaştığını Gösteriyor” Dildeki yabancılaşma ve yozlaşmanın en yoğun yaşandığı alanların başında tabela kirliliği geldiğini belirten Genel Başkan Ekrem Erdem, “Bugün cadde ve sokaklarımız yabancı kelimelerin işgali altında, şehirlerimizin cadde ve sokaklarında nerdeyse Türkçe tabela kalmadı. Derneğimizin de kuruluş sebebi olan tabela kirliliği her zaman öncelikli konumuz olmuştur.” dedi. “Kurallara Uyarsak Karmaşa Son Bulur” Konuşmasında Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin bu konudaki çalışmalarına yer veren Erdem, tabela konusunda atılan yapıcı adımları şöyle özetledi: “Kararlı takibimiz ile 19 Mart 2018’de ‘Yön Levhaları’ ile ‘Kurum ve Kuruluşlarda Kullanılan Tabelalar için Kurallar’ standardı Türkiye Standartları Enstitüsü (TSE) Teknik Kurul’unda kabul edildi. Bu standartla gelişigüzel ve düzensiz yön levhaları ile kurum ve kuruluşların tabelalarına kurallar getirilmekte; binaların dış yüzeylerine, işyeri önlerine, cadde ve sokaklara asılmasından kaynaklanan görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Bu düzenlemeyle yön levhalarının Türkçe olması İngilizcesinin de Türkçesinin yüzde 25’i büyüklüğünde olması kuralı getirilmiştir. Bu standartla yön levhalarında yaşanan karmaşanın son bulacağına inanıyorum. Bunun için belediyelerin işyeri ruhsatlarında TSE standartlarına uygunluk şartı aramaları yeterli olacaktır. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.”
Ankara Bakan Göktaş: "Toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdık" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlara ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla bu ay toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdıklarını açıkladı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Bakanlık tarafından sunulan en önemli aile odaklı bakım hizmet modellerinden biri olan Evde Bakım Yardımı’nın 2006 yılında engelli bireylerin öncelikle aile yanında desteklenmeleri düşüncesiyle başlatıldığını hatırlattı. Göktaş, “Engelli vatandaşlarımızın aile bütünlüklerini muhafaza edecek şekilde bakımlarının evde yapılmasını önceliyoruz. Evde Bakım Yardımı ile engellilerin yaşadığı ortamdan ayrılmadan, ailesi veya yakınlarıyla birlikte yaşayarak aile birliğinin korunmasına ve güçlenmesine destek oluyoruz” ifadelerini kullandı. "Toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz" Evde Bakım Yardımı ile bakıma ihtiyaç duyan tam bağımlı yakınlarının bakımını üstlenen vatandaşların desteklenerek aile bütünlüğünün korunduğunu belirten Göktaş, “Bakanlık olarak engelli bireylerin eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam gibi temel haklarına tam olarak ulaşmaları için hak temelli bir bakış açısıyla politikalar geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri ile toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz” dedi. "Halihazırda 560 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanıyor" Evde Bakım Yardımı kapsamında hak sahibi başına aylık 7 bin 608 lira ödeme yapıldığını ifade eden Bakan Göktaş, şunları kaydetti: “Evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve aileleri için bu ay toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdık. Halihazırda 560 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanıyor. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz çerçevesinde Bakanlık olarak engellilik alanındaki hak temelli sosyal yardımların şeffaf bir anlayışla sürdürülebilir olması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ödemelerin tüm engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.”