POLİTİKA - 06 Mayıs 2016 Cuma 19:24

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin:

A
A
A
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin:

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin, Türkiye’nin siyasal hayatına yön verenin hep yargı olduğunu gördüklerini söyleyerek, “Yargı bir numaralı aktördür. Oysaki, olması gereken birinci gücün yasama olduğunu görüyoruz. Birinciliği muhakkak yasamaya vermemiz gereken bir sistem Türkiye’de kurmak lazım” dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Karabük Şubesince Safranbolu Cinci Han’da düzenlenen ‘Gelişen Türkiye’de Yeni Yaklaşımlar’ konulu panele katıldı.
“ANAYASA YAPARAK PROBLEMLERİMİZİ SIFIRLAMAYACAĞIZ”
Panelin açılışında konuşan Zengin, Türkiye’de en yeni konulardan bir tanesinin yeni anayasa kavramı olduğunu kaydederek, “ Türkiye çok zor günlerden geldi ve geçti. Kadın erkek hayatında bu zorluklara şahitlik ederek ve bir fiil bunları yaşayarak bunun mücadelesini vererek geçti. Bugünlere gelirken bizim hayatımızın tezahürü olan şey gerçek manada bir demokrasi mücadelesiydi. Son 10-15 yılımıza baktığımız zaman gün ve gün Türkiye’nin siyasal ve hukuk devleti olmak yolundaki hayatı ve serüveni hep gelişerek devam etti, ilerledi. Bunların bir nihayet bulması gerekiyor, yani taçlanma hali gerekiyor. Bu taçlanma halinin, Türkiye’nin normalleşme sürecinin en tepe noktası yeni bir anayasaya sahip olmak. Bu çok önemli Türkiye için. Dün yaşadıklarımızdan da yola çıkarak, yeni Anayasa Türkiye’de özellikle kurumların her birinin yerine oturması için çok önem arz eden bir kavramı ifade ediyor. Bu kavramın altında tüm temel meseleleri bugüne kadar konuştuk alsında. Bu konuştuğumuz meselelerin içinde pek çok başlık var. Türkiye’de yasama yürütme yargının konumlanmasından, bürokrasinin işlemesinden, anayasal kurumlardan, Güney doğu meselesinden pek çok başlık aslında bu konuya dair konuştuğumuz şeylerin somutlaşarak çözümünün zemini oluşturacak şey bizim için anayasadır. Anayasa yaparak problemlerimizi sıfırlamayacağız. Biz aslında hayatımıza değen pek çok şeyi hukuksal zemini inşa etmiş olacağız yeni bir anayasa yapmakla. Yeni anayasa ile Türkiye’de yaşadığı problemleri ve geçmişte karşılaşacağı problemleri güçlü hukuksal zeminle cevap verme direnç gösterme hali olacaktır. Yeni anayasa Türkiye’nin hayatiyeti için nefes almak gibi bir şey. Hukuk dediğimiz kavram aslında varken, varlığını hissedilmeyen bir şeydir. Ne zaman yokluk hasıl olur, o zaman hukuksuzluğu anlarsınız. Türkiye çok hukuksuz kaldığı dönemler yaşadı. Yeni anayasayı meclis yapacak. O meclisin çoğaldığı yerde millettir, bunu unutmamak lazım. Anayasa yapma sorumluluğu bir yere devredilemeyecek kadar önemli bir sorumluluk. Anayasayı yaparken, altını çizdiğimiz kavram, gerçekten milletin anayasası olsun” dedi.
“DARBEYİ ASLINDA SADECE ASKERLER YAPMIYOR”
Başdanışman Zengin, Türkiye’nin dönüm noktasının 1961 Anayasası ile başladığını da anlatarak, “Daha evvelki anayasalarımız bizi yansıtan anayasalardır. Özellikle 1924 anayasası bugün itibari ile baktığımızda şuan ki anayasamızla kıyaslanmayacak kadar demokratik ve bu milletin ürettiği bir anayasadır. Kısa, az, öz ve gerçek ihtiyaca binaen yapılmıştır. 27 Mayıs 1961 kanlı darbe ile şekillenen Türkiye siyasal hayatı her iki anayasa birlikte bence aslında şunu hedeflemiştir; ‘ Birinci hedefe bu ülkenin insanı, bu memleketi yönetmesin. Biz nasıl bir anayasa kurgularız da bu ülkenin kendi insanı bu memleketi yönetmesin’ anlayışı ile yola çıkmıştır. Belki bu ifade çok iddialı gelebilir ama bugünkü anayasanın tamamını okursak bu kanaatin hepimizde şekilleneceğini düşünüyorum. 27 Mayıs’la beraber Türkiye’yi yönetmek isteyen o üst akıl şunu fark etmiştir, ‘ Bu ülkede normal yollarla iktidar olmak mümkün değildir. Bu millet buna fırsat vermiyor, vermeyecek.’ Darbe yapmak kolay ama darbe ile orada kalmak mümkün değildir. Dünyanın her yerinde darbe yapanlar bir şekilde gitmek durumunda kalmıştır. Darbeyi aslında sadece askerler yapmıyor. Türkiye’de darbeyi yapan asker gibi görünmekle birlikte, asker her zaman medyadan ve sermaye gücünden kendine yol arkadaşı edinmiştir. Darbenin asıl yöneticileri onlar olmuştur. Biz öyle bir şey kurgulayalım ki, kim iktidar olursa bu bizim üst akılımız yaşamaya ve gerçek karar verici olmaya devam etsin” ifadesinde bulundu.
“TÜRKİYE’NİN SİYASAL HAYATINA YÖN VERENİN HEP YARGI OLDUĞUNU GÖMÜŞÜZDÜR”
Asıl meselelerinin yeni bir anayasa yapma hali olduğunu da kaydeden Zengin, şunları söyledi:
“Türkiye’de en önemli meselelerden bir tanesi, temel erklerinin yasama, yürütme, yargı erkinin yerli yerinde olmamasının getirdiği problemler olduğunu şahsen düşünüyorum. Türkiye’de bu 3 erk çok konuşulur. Bunlarla ilgili olarak baktığımızda biz Türkiye’nin siyasal hayatına yön verenin hep yargı olduğunu gömüşüzdür. Yargı bir numaralı aktördür. Oysaki, olması gereken birinci gücün yasama olduğunu görüyoruz. Birinciliği muhakkak yasamaya vermemiz gereken bir sistem Türkiye’de kurmak lazım. Bugün baktığımızda Türkiye’de yasamanın gerçek manada görevini aslında yerine getirmediğini görüyoruz. Yürütme yasamanın çok üstünde. Onun üzerinde etkili bir yapı. Yürütme yasamanın içinden çıkan bir yapı. Hal böyle olunca bir taraftan yasama en birinci faaliyeti olan yasama faaliyetini yapma konusunda sıkıntı yaşıyor.”
Panele, Safranbolu Belediye Başkanı Dr. Necdet Aksoy, Özel İdare Genel sekreteri Mehmet Uzun, KADEM Şube Başkanı Hatice Bilici ile bazı kurum müdürleri ile KADEM üyeleri katıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis Eren Üniversitesi öğrencilerinden, Filistin için 10 günlük oturma eylemi Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) öğrencileri, Filistin için 10 günlük oturma eylemi başlattı. Rahva Yerleşkesindeki Memduh Eren Camisi’nde öğlen namazı sonrası BEÜ İnsani Değerler Kulübü öncülüğünde bir araya gelen grup, kampüs içerisinde pankartlarla yürüyüş yaptı. Sloganlarla yürüyen grup daha sonra basın açıklaması yaptı. Grup adına basın açıklamasını okuyan Eren Üniversitesi (BEÜ) İnsani Değerler Kulübü Başkanı Muhammed Beyazalma, 10 gün sürecek oturma eylemi ile Filistin’e destek vereceklerini söyledi. Beyazalma, 7 Ekim Aksa Tufanı sonrasında gelişen olaylar, insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından birinin yanında yine insanlık tarihinin en şerefli ve sebatkâr direnişlerinden birini tüm dünyanın gözleri önüne serdiğini söyledi. Beyazalma, “Tarihteki tüm önemli dönüm noktalarında olduğu gibi bugün de Gazze’de süregelen katliam ve direniş, doğruyu yanlıştan, haklıyı zalimden, izzeti zilletten ayırt eden bir Furkan olarak karşımızda duruyor. Siyonistler, Filistin’de sadece bir halkı değil aynı zamanda insani tüm ilke ve değerleri sistematik bir şekilde katlediyor. Batılı devletler ise bu katliama göz yummanın da ötesinde İsrail’i açıktan desteklemekten çekinmiyor. Katil devleti soykırım silahlarıyla teçhiz eden ABD, Gazze’deki mezalimin bizatihi faili konumunda olmayı sürdürüyor. Emperyalist ABD, Gazzeli mücahitlerin zillete uğrattığı Siyonistleri koruyup kollarken, son günlerde ABD’nin çeşitli eyaletlerindeki üniversitelerde Siyonizm karşıtı gösterilerin yoğunlaştığına şahitlik ediyoruz. Harvard’dan Yale’e, California’dan Texas’a kadar Amerika’nın önde gelen 25’e yakın üniversitesinde devam eden destek eylemlerinde bir taraftan Siyonist vahşet lanetlenirken diğer taraftan Amerika’nın İsrail’e verdiği destek protesto ediliyor. Kampüslere adeta Filistin kampları kuran öğrencilere akademisyenler de destek veriyor. Gazze’de yakılan direniş meşalesinin aydınlığında dünya, zulmün membağı ABD’de zalim yöneticilerine hakkı çekinmeden haykıran binlerce vicdan sahibine şahitlik ediyor. Bizler, üniversite öğrencileri olarak Columbia Üniversitesinde başlayarak Amerika’da dalga dalga yayılan Filistin eylemlerine Türkiye’den selam gönderiyoruz” dedi. Açıklamanın ardından kampus içerisinde oluşturulan alanlarda 10 günlük oturma eylemi başlatıldı. Yürüyüş ve basın açıklamasına BEÜ öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Kayseri ERÜ’de ‘9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi’ başladı Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen 9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi Sabancı Kültür Sitesi’nde başladı. 30 üniversiteden 150’nin üzerinde katılımcıyla gerçekleştirilen ve 3 gün sürecek kongre kapsamında yaklaşık 35 konferans gerçekleşecek. Bu konferanslara 6 ayrı ülkeden konuşmacılar katılacak. Kongrenin çıktıları da bir dergide yayınlanacak. Kongrenin açılışında konuşan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, tıp fakülteleri arasında ilk 10’da yer alan, akredite bir tıp fakültesi olan Erciyes Tıp’ın her zaman bilimsel, kültürel ve sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade etti. Her genin bir hikâye anlattığına işaret eden Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, “Bu hikâye insanlığın hikâyesi ve sizler bu hikâyeleri öğrenip yeniden insanlığa armağan eden bilim insanlarısınız. Gen tedavilerinin ve genetik mühendisliğin geleceğin tıbbı olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanın biyolojik sırları genetik malzemesinde saklı ve bu sırlar çözüldükçe hem dejeneratif tıp alanında hem de hastalıkların kök nedenleri hususunda çok ciddi ilerlemeler kaydedeceğimiz açık. Eğer tıpta bir Kopernik Devrimi olacaksa bu kesinlikle genetik alanında olacaktır. Ben buna böyle inanıyorum ve işinize büyük bir saygı duyduğumu belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi aynı zamanda Kongre Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar da mensubu olduğu kurumda hem ulusal hem uluslararası anlamda önem taşıyan bir kongrenin açılışını gerçekleştirmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bazı bilimsel aktivasyonları yeterli performansta uluslararası düzeyde ortaya koyamamaktan yakınan Prof. Dr. Munis Dündar, Türk Genom Projesi’nin uluslararası düzeyde mecrasını bulamamasının önemli bir nokta olduğuna dikkati çekti. Türkiye’de önemli genetik merkezleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Munis Dündar, dernek temsilcilerine seslenerek, “Genom projesinde önemli bir rolünüzün olması lazım. Cemiyet ilişkileri kurarak bu ulusa bu hizmeti sunmamız lazım. Birinci vazifemiz bence bu ve çok önemli. Şu anda biz dünyada hem genetiğin hem de biyoteknolojinin altın çağını yaşıyoruz. Bizim bu altın çağını hissetmemiz ve rekabet etmemiz lazım. Çok genç yetişmiş genetikçilerimiz, uluslararası düzeyde hocalarımız var. Bunların bence gerçek mecrasını bulmasında önemli bir ulusal politika oluşturulması lazım” dedi. Genetik camiası olarak çok hızlı büyüdüklerini belirten Tıbbi Genetik Derneği Başkanı Doç. Dr. Taha Bahsi, yarısı kamuda yarısı özel sektörde olmak üzere şu anda 118 adet Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi bulunduğunun altını çizerek, hem Türkiye’de hem de yurt dışında önemli hizmetler vermeye çalışan bir bölüm haline geldiklerini söyledi, “Genetiği geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu. Açılış konuşmalarının ardından kongre, Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik ve Onkolojik Hastalıklarda Okuryazarlık başlıklı birinci oturumla devam etti. İlk oturumun birinci konuşmacısı olan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elif Yılmaz Güleç “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik / Onkolojik Hastalıklarda Kime Ne Zaman Hangi Testler Yapılmalı?”, Samsun Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Özlem Sezer “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik/Onkolojik Hastalıklarda Genetik Sonuçların Klinisyen Tarafından Doğru Okunması” ve son olarak Çocuk Hematoloji Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Tunç Fışgın ise “Pediatrik Hematolog / Onkolog Genetikçiden Ne Bekler?” başlıklı sunum yaptı.
Ankara Gölbaşı’nda ata tohumları toprakla buluştu Gölbaşı Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nce üretilen yerli ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı’nın da katıldığı programda toprakla buluştu. Gölbaşı Belediyesi, yerli ve milli ata tohumlarına sahip çıkıyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından üretilen ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı ve Şehit Hakan Can TOKİ Anaokulu öğrencilerinin katıldığı ‘Ata Tohum Serpme Programı’nda toprakla buluştu. Yerli tohum geleneğini yeniden canlandırmak amacıyla Gölbaşı Belediyesi serasında üretilen tohumların ekimi sırasında Odabaşı, çocuklarla tek tek ilgilendi. Programda domates, biber, salatalık tohumlarının ekimi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Odabaşı yaptığı konuşmada, “Belediye olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, geçmişimizi de unutmuyoruz. Bu tohumlar bize atalarımızın emaneti. GDO’suyla oynanmamış, yerli ve milli tohumlar. Bu tohumları müdürlüğümüzün serasında fide haline getirip vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. Vatandaşlarımızın sağlıklı ürünler tüketmesini sağlıyoruz. Biz kültürümüze sahip çıkıyoruz. Bu tohumları gelecek nesillere aktarmak için de koruma altına aldık. Bugün çocuklarımızın tohumları toprakla buluşturduğu anlarda yaşadıkları heyecana tanık olduk. İnşallah geleceğin ziraat mühendisleri, bakanları bu çocuklarımızın arasından çıkacak. Onların da bu ata tohumlarına sahip çıkacağına inancımız tam" dedi. Odabaşı, etkinliğe katılan çocuklara hediyeler de verdi. Program hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
Sivas Doktorlar bildiri yayınladı: “Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyoruz" Suşehri Devlet Hastanesi çalışanları, İsrail’in Gazze halkına yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla hastane önünde toplanıp bildiri okuyarak, açılan dövizlerle Gazze halkına destek verdiler. Suşehri Devlet Hastanesi binası önünde gerçekleştirilen eyleme Suşehri Devlet Hastanesi hekimleri ve çalışanlar katıldı. Suşehri Devlet Hastanesi Diş Hekimlerinden Merve Matur’un Gazze zulmüyle ilgili okuduğu bildiride, “ İsrail’in 2023 Ekim ayında Gazze Şeridi’ne yönelik önce hava saldırıları, ardından kara harekatı şeklinde işgal girişimi 5 ayı aşkın süredir şiddeti tırmanarak sürüyor. Bu süreçte çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı ve sivil hayatını kaybetti. Ayrıca halkın önemli bir kısmı göç etmeye zorlandı. İsrail savaş hukukunu tamamen ayaklar altına alarak dokunulmazlığı olan hastaneler, sağlık kuruluşları, ibadethaneler gibi özel mekanlara da saldırılarda bulundu. Dünya halklarının ve onurlu insanların aylardır seslendirdiği üzere bizde Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyor, her zaman Gazze halkının yanında olduğumuzu beyan ediyoruz’’ dedi. “İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor” İşgalci İsrail’in insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza attığını söyleyen Uzman Doktor ve Psikiyatri Uzmanı Mücahit Gökduman, “Burada İsrail’in yatığı insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek için toplandık. Filistin toprakları, yağmalanıyor, işgal ediliyor, insanlar acımasızca öldürülüyor. İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor. Gazze’de çalışan sağlık çalışanlarının hepsi bu durumdan etkilenmiş durumda. Gazze’de gözyaşı var, kan var, zulüm var fakat sabır da var, direniş de ve tevekkül de var’’ dedi. Yapılan açıklamaların ardından sağlık çalışanları görev yerlerine dağıldı.