EKONOMİ - 13 Temmuz 2020 Pazartesi 12:27

Karabük fıstık kenti olma yolunda

A
A
A
Karabük fıstık kenti olma yolunda

Karabük ve çevre köylerindeki binlerce yabani menengiç ağaçlarına aşılama yöntemi ile fıstık yetiştirilmesi için çalışmalara hız verildi.

Karabük ve çevre köylerindeki binlerce yabani menengiç ağaçlarına aşılama yöntemi ile fıstık yetiştirilmesi için çalışmalara hız verildi.


Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İzzet Açar, Prof. Dr. Mücahit Coşkun ve Prof. Dr. Mustafa Yaşar Çerçiler Mahallesinde sakız ağaçları üzerinde incelemelerde bulundular.


Yaklaşık 4 yıldır mahalle Muhtarı Halim Kaya’nın girişleri ile sakızağacı (menengiç) ve çitlembik (melengiç) ağaçlarına yapılan aşılama sonucu Antep fıstığı üretilmeye başlandı. Muhtar Kaya’nın daveti üzerine bölgede inceleme yapan Prof. Dr. İzzet Açar, “Bölgede bol miktarda Atlantik Sakızı dediğimiz sakız ağaçları var. Karabük genelinde bu ağaçlar çok yaygın. Yine bölgede az miktarda da olsa Menengiç dediğimiz bir ağaç daha var. Bu ağaçlar üzerlerine Antep fıstığı aşılanarak Antep fıstığına çevrilebiliyor” dedi.


Açar, “ Ülkemizin sahil bölgelerinde ve biraz daha iç kesimde kalan geçit bölgesi olarak adlandırdığımız bölgelerde bu ağaçlar oldukça yaygın bulunuyor. Buna rağmen bu ağaçlar her bölgede Antep fıstığına dönüşemiyor. Bunun sebeplerini sıralayacak olursak ilk sırada Antep fıstığının kışın üşüme (soğuklama) ihtiyacından bahsedebiliriz. Bu ağaçların kış mevsiminde 7 derecenin altında 700-800 saate kadar bazılarının ise 1000 saate kadar zaman geçirmesi gerekiyor. Sahil bölgelerinde ağaçların bu isteği karşılanamıyor. Bir diğer sebep ise ağaçların yazın meyvesini olgunlaştırmak için yeterli miktarda sıcaklık toplama isteği. Bu iki şartın tam olarak sağlandığı bölge elbette Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Güneydoğu’dan sonra ise Ege Bölgesi geliyor. Örneğin İzmir ve Manisa arasında Yunt Dağları’nın bulunduğu dağlık kesimde 700 bin sakız ağacı aşılanarak Antep fıstığına çevrilmiş. Bölgemizde ise farklı bir durum var. Bölgemiz kış soğuklamasını karşılayabiliyor ancak yazın ağaçların toplaması gereken sıcaklığı toplamakta beklenenin biraz altında kalıyor. Fıstık 3700 gün derece sıcaklık isterken buranın sıcaklık toplamı 3300 civarlarında kalıyor. Bu düşüklük olduğu zaman fıstık iç yapar, içini doldurur ama çıtlağı olmaz. Büyüyecek ki kabuğunu çıtlatsın. Dolayısıyla sıcaklık toplamı yetmeyince olgunlaşma süreci gecikiyor. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında fıstık ne durumda diye Safranbolu mezarlığına gittiğimde gördüm ki ağaçların üzerinde yaprak yok, meyve yok, meyve gözü dediğimiz karagöz hiç yok. Bu sene de özellikle Safranbolu mezarlığında çok yaygın olarak Septorıa denilen bir hastalık var. Bu hastalıktan dolayı ağaçların kasım ayında dökmesi gerektiği yapraklar şu anda dökülüyor. 4 ay erken yaprak dökünce ağaç meyve oluşturamıyor ve verimsiz hale geliyor. Hastalık bitkiyi bulduğu zaman orada çoğalmaya başlıyor. Safranbolu mezarlığında bu çok yaygın oranın ilaçlanması gerekiyor. Çerçiler ’de ise bu hastalık daha az görülüyor, burada durum daha iyi. Çerçiler’de bu sene ürün yok çünkü meyve senesi değil. Antep fıstığı 1 sene meyve verirse ertesi sene vermez” diye konuştu.


Prof. Dr. İzzat Açar, daha önce Harran Üniversitesi’nde çalıştığını da kaydederek, “O bölgede Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün tescil ettirdiği “Barak Yıldızı” diye bir çeşit var. Normalde Antep fıstığı eylül ayında olgunlaşırken bu çeşit temmuz ayının sonunda olgunlaşıyor. Bu, olgunlaşma için daha az sıcaklık toplamı istiyor anlamına gelmektedir. Biz o çeşidi buraya getirme yoluna başvuracağız. Bir de benim Seleksiyon 17 diye isim verdiğim Nizip’teki meyve bahçesinde erken olgunlaşan, Barak Yıldızı’ndan daha güzel meyve tutan başka bir tip var. Harran Üniversitesi’ndeki benim koleksiyon bahçemde ağaçlar var oradan aşı kalemi getireceğiz. Yaz sıcaklıklarının yeterli olmamasından dolayı elimizdeki standart çeşitlerle kaliteli meyve üretmemiz mümkün değil. Sadece bu iki erkenci çeşidi buraya getirip Sakız ağaçlarına aşılayarak, buradaki çiftçilerimize ilaçlamaları ve üretim aşamalarını çeşitli kurslarla öğretirsek bölgeyi Güneydoğu ve Ege’den sonra 3. Antep fıstığı yetiştiriciliği bölgesi konumuna getirmemiz mümkün.” diyerek çalışmaların başlatılacağını duyurdu.


Çerçiler Mahalle Muhtarı Halim Kaya ise, mahallerinde 7 bin 500 adet sakızağacı ve çitlembik ağaçları olduğunu ve bunların aşılanması durumunda Antep fıstığı üretiminin daha artacağını söyledi.


Bölge çiftçisine yeni gelir kaynağı oluşturacak Antep fıstığı yetiştiriciliği için akademik alanda destek veren Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Refik Polat ve Rektör Yardımcıları ile fıstık uzmanı Prof. Dr. İzzzet Açar’a teşekkür eden Kaya, “Şayet aşılar başarılı olursa aşılardan 2-3 yıl içerisinde ürün elde etmiş olacağız. Çiftçilerimiz için çok güzel bir gelir kaynağı olacaktır. " diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum Nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi eden cihaz geliştirildi Hitit Üniversitesinde yürütülen proje ile nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi edebilen cihaz geliştirildi. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, nörolojik hastalıkları ilaçsız tedavi edebilmek amacıyla çalışma başlattı. Makine ve İmalat Teknolojileri alanında desteklenen proje çerçevesinde hastaları ilaçların toksik doz ve yan etkisine maruz kalmadan tedavi edebilecek yerli ve milli cihaz üretildi. Cihazın geliştirilmesi için yürütülen çalışmalarda Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Işık ve Doktor Öğretim Üyesi Serkan Dişlitaş yer aldı. Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, geliştirdikleri cihaz ile beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmadan beyindeki oluşacak olan elektrik uyarısıyla nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi amaçladıklarını söyledi. Nöromodülasyon (sinir dokularının yeniden düzenlenmesi) yönteminde 1950’li yıllardan itibaren ses, elektrik uyarısı ve manyetik uyarılardan faydalanmaya başlandığını ifade eden Akçay, bu tedavi yönteminin invaziv ve non-invaziv olarak iki şekle ayrıldığını kaydetti. Akçay, non-invaziv (kesi yapılmadan) olarak adlandırılan; beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmayan tedavi yönteminde beyinde oluşacak elektrik uyarısıyla tedavinin amaçlandığını belirterek 2000’li yıllardan sonra bu tedavi yönteminin klinikte yer almaya başladığını ifade etti. “Beyine elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesini hedefliyoruz” Geliştirdikleri cihaz ile beyne elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine dikkat çeken Akçay, şunları söyledi: “Beyne elektrik uyarısı vererek yapacağımız bu tedavi yöntemini diğer tedavi yöntemleriyle kıyasladığımız zaman; örneğin ilaçlarda toksik doz veya yan etkisi gibi durumlar olurken bu tedavi yönteminde ise yan etkisi diğerlerine göre neredeyse yok denecek kadar çok az olup avantajları, tedavi etkinliği daha yüksektir. Klinik çalışmalara daha fazla ihtiyaç olduğundan dolayı ekibimizin geliştirmiş olduğu cihazla yapılan tedavi yönteminin preklinik çalışmaları tamamlanmış olup şimdi ki aşamalarımızda ise klinikteki çalışmalarımızı özellikle epilepsi, nöropatik hastalarında Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Sinan Eliaçık hocamız ile uygulamayı amaçlamaktayız.” Yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz Geliştirilen cihazın tamamen yerli ve milli olduğunu vurgulayan Akçay, “Yurt dışında üretilen cihazların Türkiye’ye maliyeti ortalama 30 bin dolar civarında. Yerli üretim olanlarda ise yaklaşık maliyet 5-6 bin dolar civarında. Biz ise cihazı yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz. Yapmış olduğumuz cihazı diğerlerinden farklı olacak şekilde ürettik. Sabit bir akım vermek yerine beyindeki elektrik direnci ve kafa direnci ölçülerek bu dirence uygun olan yani tedavideki etkin ilaç diye tabir edebileceğimiz gerçek elektrik değerini verip beyne modüle ederek hastalarımızın tedavisini amaçlıyoruz. Böylelikle sabit bir tedavi değil bireye özgü elektrik uyarısı vererek tedavi hedeflenmiş oluyor. Bu amaçla da tedavinin etkinliği daha da arttırmayı sağlamış oluyoruz.” diye konuştu.
Denizli PAÜ Hukuk Fakültesinde ‘Meclis Simülasyonu’ etkinliği düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hukuk Fakültesi ve Hukuk Topluluğu tarafından öğrencilerin yasama faaliyetini deneyimledikleri ve yasa yapım sürecine tanık oldukları, hoşgörü ve uzlaşma ortamında ideal meclisin nasıl gerçekleşeceğini görüp, pratikte uygulayabildikleri bir etkinlik olan Meclis Simülasyonu etkinliği düzenledi. 3-6 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve Denizli’de ilk kez düzenlenen Pamukkale Üniversitesi Meclis simülasyonu etkinliği Eğitim Fakültesi Melek Sözkesen Konferans Salonu’nda gerçekleşen açılış töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program açılış konuşmaları ile devam etti. Adalet Demokrasi ve Hukuk Orjinli Çalışmalar (ADHOC) Derneği Koordinatörü Şebboy Deren Güçlü yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Burada Pamukkale Üniversitesi ekibine baktığımda 5-6 aylık inanılmaz bir organizasyon sonucunda gerek divan üyeleri olsun gerek akademi ekibi organizasyon ekibimiz olsun, sponsorluk ekibimiz olsun gerçekten çok güzel bir çalışma ortaya koydular ve gerçekten çok güzel de bir organizasyon ortaya çıkaracaklar. Önümüzdeki dört gün boyunca bunu deneyimliyor olacaksınız. Dilerim ki gerçekten çok güzel bir şekilde eğlenirsiniz ve keyif alırsınız demek istiyorum. Burada dört gün boyunca hepiniz milletvekili olacaksınız. Farklı farklı partileri temsil edeceksiniz. Ancak burada unutmamız gereken bir şey var ki hiçbirimiz birbirimizi kırmadan gerçekten dostluk çerçevesinde hep beraber tanışarak ve keyifli vakit geçirerek buradaki arkadaşlığımızın baki kalacağını umut ederek ve olmasını sağlayarak da keyifli vakitler geçirmenizi istiyorum. Lütfen birbirinizi genel kurulda olsun komisyonlarda olsun birer parti için kırmayın. Gerçekten çok güzel bir organizasyona imza atılacağına eminim. Şimdiden herkese keyifli bir yasama dönemi diliyorum.” “Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın işlevini öğrenecektir.” Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Kabakçı Karadeniz yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Hukuk fakültesi olarak amacımız, Evrensel hukuk ilkelerini ve insan haklarını benimseyerek, hukuki sorunları teorik ve pratik anlamda çözme yetkinliğine sahip hukukçular yetiştirmektir. Bu nedenle meclis simülasyonu çok önemlidir. Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın İşlevini öğrenecektir. Öğrencilerimizin yasama faaliyetlerinde bizzat bulunmalar ve etkin rol almaları, fikirlerini özgür bir şekilde dile getirmeleri önemlidir. Meclis simülasyonu etkinliğinde farklı fakültelerden milletvekilleri ver almaktadır. Ancak sunu da belirtmeliyim ki hukukçuların milletvekilliğine ilgisi fazladır. 28. Dönem Milletvekillerinin Meslekleri incelendiğinde; TBMM’de en fazla iş insanı, avukat ve akademisyenin yer aldığı görülmektedir. Milletvekillerinin %20’sinin hukukçu olması bu ilginin kanıtıdır. Gerek Öğrenci Topluluklarımız gerekse Dekanlığımız yıl içinde sayısız akademik, sosyal, kültürel ve benzeri alanlarda çalıştay, panel, eğitim, konferanslar ve geziler düzenlenmektedir. Fakültemizin gerçekleştirdiği eğitim faaliyetleri ve başarılı etkinlikler, üniversite ve eğitime katkı veren ilgili kamu kurum ve kuruluşların, Rektörlüğümüz ve Denizli Barosunun uyumlu iş birliği ve ortak çabanın sonucudur. Fakültemizin gerek daha iyi Fiziki alana kavuşması için gerekse akademik kadrolar noktasında verdikleri büyük destek ve etkinliklerimize gösterdiği ilgi için rektörümüz sayın Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a, teşekkür ederim. Hukuk Topluluğu Danışmanı Öğr. Üyesi Fatih, Yurtlu’ya ve Hukuk Topluluğu öğrencilerine böyle bir etkinliği düzenledikleri için teşekkür ediyor ve meclis simülasyonunun verimli geçmesini diliyorum.” Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Hukuk fakültelerindeki kaliteli eğitimin kamu yönetimine etkisini bizzat meslek itibariyle gören bir durumdayız. Kaliteli hâkim ve savcı yargı kararlarını okurken bizlerin içini açıyor. Yine, avukatlık hizmetinde verilen kaliteli bir hukuk eğitiminin de toplum yaşamından adaletin tecellisine katkısı hiçbir zaman yadırganamaz. Bu faaliyetin düzenlenmesinde emeği geçen tüm öğretim üyelerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” “Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte” Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Pamukkale Üniversitesi, son akreditasyonla 208 üniversiteden 70 üniversitenin arasına girmiştir. Bu gurur, üniversitemizdeki tüm akademik-idari personelinin ve tüm öğrencilerinin katkısı ile olmuştur. Ben bu süreçte emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Akreditasyon, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun vermiş olduğu bir belge. Bu belge “Kurumsal Akreditasyon” belgesi. Bu belge ile Üniversitemiz, ÖSYM kılavuzunda akredite olan üniversiteler içerisinde yer almış oldu. Bu ne demek? Bu yarın Pamukkale Üniversitesi’nden alınan diplomalar, Avrupa ve Amerika geçerli demek. Dolayısıyla, böyle bir sevinci bu etkinlikte paylaşmak istedim. Çünkü Pamukkale Üniversitesi hak ettiği yer hali hazırda bulunduğu yer değil. Daha yükseklere çıkması gereken bir üniversite. Çünkü Denizli, Türkiye’de ilk onda yer alıyor, Pamukkale Üniversitesi ilk onda yer alması abartılı olur diyorum, yirminci sırayı kollaması gerekiyor. Bunun için biz elimizden geleni yapacağız ama geleceğimiz olan bu gençler belki bu yirmili sıraları bizlere gösterirler. Çünkü yapmış oldukları etkinlikler gerçekten muhteşem. Ben, üniversitemizin öğrenci toplulukları ile çok gurur duyuyorum. Topluluklarla buluşalım dediğimizde hemen buluşabiliyoruz. Topluluk başkanları geliyor, yardımcıları geliyor. Bu bizim çok aktif bir üniversite olduğumuzu ve öğrencilerimizin çok bilinçli olduğunu gösteriyor. Şimdi mesela, Filistin yürüyüşü yapacağız. Dün yirmi iki topluluk hemen geldi iki saat içerisinde geldiler ve neler yapacağımızı beraber konuştuk. Ben çok gurur duyuyorum. Demek ki öğrencilerimiz şu andaki Pamukkale Üniversitesi’nin seviyesinden memnun değiller. Onların bu yapmış oldukları çalışmalar inşallah Üniversitemizi ilk yirmilere çıkaracak ve bizler de onlarla gurur duyacağız. Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözüyle kendini tescil etmiş bir kurumdur TBMM. TBMM Milli Mücadele kahramanı olduğu gibi 15 Temmuz’un da kahramanıdır. TBMM ile gurur duyuyorum, ebediyen var olsun diyorum. Diğer taraftan küçük bir anımı paylaşayım. 1996’da Amerika’ya gittim. Tabi Amerika’da gittiğimiz yerde ormanlık alanlar, şehirle doğa ile bir bütün halindeydi. Bana dediler ki: Hocam, burada yanına sincaplar gelir oturur bir şey yapma onlara. Bunlara bir şey yapmanın çok büyük cezaları vardır. Nasıl bir özgür dünyaymış burası dedim. Gerçekten hayran olmamak elde değil ama son zamanlarda gördüğümüz gibi şu anda yaşanan Amerikan üniversitelerde Filistin mitinglerinin nasıl bir karşılık bulduğunu da hepimiz gözler önünde seyrediyoruz. Bu durum, demokrasinin de yine her yerde her zaman aynı olmadığını da bize göstermiş oldu. Dolayısıyla, milletler kendi varlıklarını koruyabilmek için devletlerin idamesini sağlayabilmek için ciddi kararlar alabilmekteler” Açılış konuşmalarının ardından program, milletvekili yeminlerini gerçekleştirmek üzere simülasyonun divan başkanı PAÜ öğrencisi Aleyna Ece Sönmez’in, tüm milletvekilleri ile birlikte ettiği yemin ile sona erdi. Etkinliğin devamında program sergi salonunun gezilmesi ile sona erdi.