GENEL - 27 Temmuz 2020 Pazartesi 10:55

Pelikanlar Kars’ı sevdi

A
A
A
Pelikanlar Kars’ı sevdi

Pelikanlar Kars’ı sevdi.

Pelikanlar Kars’ı sevdi. Kars Baraj Gölü’nde konaklayan pelikanlar sürüler halinde gezerek avlanıyor. Pelikanlara ev sahipliği yapan baraj gölü, yüzlerce kuş türünü de bünyesinde barındırıyor.


Kuyucuk Gölü’nün geçtiğimiz yıl tamamen kurumasının ardından alternatif yaşam alanları arayan su kuşları Kars Baraj Gölü’ne akın etti. Baraj gölünde yaşamayan başlayan su kuşları yavrularını da aynı bölgede büyütmeye başladı.


Özellikle Pelikanların yoğunlukta görüldüğü Kars Baraj Gölü, adeta kuş cenneti haline geldi. Yüzlerce kuşun aynı arada bulunduğu göl, vatandaşlardan da yoğun ilgi görüyor.



“Amerika’da dizi filmlerde gördüğümüz pelikanlar Kars’ta”


Kars Baraj Gölü’nde kuşları izlemeye geldiğini ifade eden Tacettin Durmuş “Kars yaklaşık 250 kuş türünün konakladığı bir bölge, Kars’ta Kuyucuk Kuş Gölü var, Çalı Gölü var. Baraj suyunun toplanmaya başladığı yerde adeta bir kuş cenneti oluştu. Amerika’da dizi filimle de gördüğümüz pelikanlar şuanda Kars’ta, Kars Çayı üzerinde yüzüyor” dedi.


Kars Barajı’nın su tutmaya başladığı yerden itibaren bir çenet oluştuğuna dikkat çeken Durmuş, “Yani insanlar isterse bir cennet oluşturabiliyorlar. Şuanda arkamızda onlarca çeşit kuş, besleniyor. Mutlu bir şekilde yaşıyor. Bizde arada sırada buradaki canlılığı, buradaki güzelliği fotoğraflandırmaya, görmeye çalışıyoruz” diye konuştu.


Öte yandan Kars Baraj Gölü’nün su tutmasıyla birlikte yüzlerce su kuşu bölgeyi yaşam alanları olarak belirledi. Yuvalarını burada yapan kuşlar, adeta görenleri büyülüyor. Pelikanları ve su kuşlarını görmek için bölgeye gelen vatandaşlar, kuşları rahatsız etmeden uzaktan bol bol fotoğraf çekerek, kuşların hareketlerini izliyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.