YEREL HABERLER - 04 Mayıs 2016 Çarşamba 15:53

Milletvekili Demir Şeyh Şabanı Veli Hazretlerini Meclise Taşıdı

A
A
A
Milletvekili Demir Şeyh Şabanı Veli Hazretlerini Meclise Taşıdı

AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, bu yıl 25’incisi kutlanacak olan Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerini Anma ve Kastamonu Evliyalar Haftası etkinliklerini TBMM kürsüsüne taşıdı.
Meclis kürsüsünden Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve Kastamonu Evliyaları hakkında bilgiler veren Demir, TBMM’de milletvekillerini 06-08 Mayıs tarihleri arasında kutlanacak olan 25. Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerini Anma ve Kastamonu Evliyalar Haftası etkinliklerine davet etti.
Sözlerine şehitlere rahmet dileyerek başlayan AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, “Kastamonu’da her yıl Mayıs ayının ilk haftasında andığımız Şeyh Şaban-ı Veli ve Evliyalar haftası nedeni ile söz almış bulunmaktayım. Hz. Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli ve 16. Yüzyılda Şeyh Şaban-ı Veli. Anadolu’nun 4 muhafızları; Medeniyet coğrafyamızın; birlik, dirlik ve huzur timsalleri. Milletleşmemizin kökleşmesi için ahlaki, insani ve medeni değerleri yaşayan, yaşatan beşer fedaileri” dedi.
Her şehrin bir manevi sultanının olduğunun unutulmamasını isteyen Demir, “Geçmişten günümüze birçok hükümdarlıklar beylikler gören, Kastamonu’nun manevi sahibi de Hz. Pirimiz Şeyh Şaban-ı Veli’dir” dedi.
“Kastamonu, Şeyh Şaban-ı Veli’nin şehridir” diyen Demir, şunları kaydetti: “Bu sebepten dolayı aziz bir şehirdir. Kastamonu’da doğan bu ilim ve irfan güneşi de; doğu ve batı düşünce dünyasını, fikir dünyasını aydınlatmıştır. Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri irşat usulüne yeni metotlar kazandırarak üç yüz halife yetiştirmiştir. İnsanları aydınlatmak için görevlendirilen bu Halveti-Şabaniye tarikatı halifeleri, Anadolu, Mısır, Hicaz, Pakistan, Kuzey Afrika, Balkanlar ve pek çok ülkede ilim ve irfan hizmetlerinde bulunmuşlardır. Şeyh Şaban-ı Veli, toplumumuza yön vermiş onun manevi temellerinin buluşmasında rol almış ve bugün hala bu rolü yerine getiren özel bir kişidir. Kısaca; onu tanımak, anlamak, çocuklarımıza öğretmek ve dünyaya tanıtmak önemli görevlerimiz arasındadır. Çünkü kendi geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceklerini de planlayamazlar. Gönül sultanlarının bereketlerinden nasiplerini alan insanlar o gönül sultanlarının manevi varlıklarını hissederek yaşarlar. Bu sebeple ki Şeyh Şaban-ı Veli sadece kendi döneminde değil, tüm Dünya ve şahsiyetler üzerinde önemli tesirler meydana getirmiştir. Şeyh Şaban-ı Veli, Pir makamına ulaşmış ve kırk yılı aşkın bir süre irşad görevini yerine getirdikten sonra 1568 yılında vefat etmiştir.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.