KÜLTÜR SANAT - 16 Kasım 2020 Pazartesi 09:37

70 metre derinlikte ve 385 metre boyundaki ejder mağarası merak uyandırıyor

A
A
A
70 metre derinlikte ve 385 metre boyundaki ejder mağarası merak uyandırıyor

Kastamonu’da Küre Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Ejder Çukuru ve Mantar Mağarası, ender görülen şekli, gizemli yapısı, derinliği ve uzunluğuyla ziyaretçi akınına uğruyor.

Kastamonu’da Küre Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Ejder Çukuru ve Mantar Mağarası, ender görülen şekli, gizemli yapısı, derinliği ve uzunluğuyla ziyaretçi akınına uğruyor.


Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesi Küre Dağları Milli Parkı içerisinde bulunan 70 metre derinliğinde ve 385 metre boyundaki Ejder Çukuru diğer adıyla Ejder Mağarası ve 4 metre yüksekliğinde kalker kütlesinden oluşan Mantar Mağarasını ziyaret etmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. büyülüyor. Doğa ve tabiat turizmi açısından zengin alanları ile alternatif turizm arayanların yeni gözdesi haline gelen Kastamonu’da Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda faaliyet gösteren Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUZKA) koordinasyonunda yürütülen yeni kamp alanlarının ve trekking rotalarının belirlenmesi çalışmaları tamamlandı. Bu kapsamda Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından bölgede çalışmalar yapan İstanbul Doğa Sporları Kulübüne bağlı 12 sporcu, oluşturulan rota üzerinde Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesindeki dünyanın en derin 4’üncü mağarası Ilgarini ’ye yürüyüş gerçekleştirdi. 2,5 kilometre uzunluğunda zorlu parkuru yürüyen İstanbul Doğa Sporları Kulübü Derneği üyeleri, Ilgarini Mağarası güzergahında bulunan Mantar Mağarası ile Ejder Çukurunda keşif yaptı.



Maceraseverler mağarada unutulmaz anlar yaşıyor


İlk olarak Mantar Mağarası’nda incelemelerde bulunan doğa sporcuları, mağara içerisinde 4 metre yüksekliğindeki kalker kütlesinden oluşan mantar şeklindeki oluşumu inceleyerek bilgi edinmeye çalıştılar. Mantar şeklini aldığı için mağaraya da ismini veren kalker kütlesini inceledikten sonra doğa sporcuları, yüksekliği 12 ile 15 metre arasında değişen 385 metre boyunda ve 70 metre derinliğindeki Ejder Çukuruna yürüdü. Ejder Çukurunda belirlenen alana kadar yürüyen trekkingciler, sisin çöktüğü ejder çukurunda inceleme yaparak bir sonraki inceleme noktası olan Ilgarini Mağarası’na geçti.



“Macera severlerin mutlaka buralara gelmelerini tavsiye ediyoruz”


Kastamonu’nun Pınarbaşı İlçesi’nde Küre Dağları Milli Parkı’ndaki Mantar Mağarasını ziyarete geldiklerini söyleyen İstanbul Doğa Sporları Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Karataş, “Gerçekten büyülenmemek elde değil, ülkemizin güzel yerlerinden biri daha. Mağaranın binlerce yıllık oluşumun sonucu olduğu anlaşılıyor. Parkur boyunca güzel çalışmaların yapıldığını gördük. Yürüyüş yolları yapılmış, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Vatandaşlarımızın ve macera severlerimizin mutlaka buralara gelip görmesini tavsiye ederiz. Burası doğa içerisinde bir cennet gibi adeta. Mağara oluşumu tektonik hareket sonucunda oluştuğu belli. Tabi ki insan büyüleniyor burayı gördüğünde. Çünkü yerin altındayız. Hava sıcaklığı farklı, mağara içerisindeki dinamikler ve mineral durumları farklı olduğu anlaşılıyor, insan büyüleniyor, farklı duygulara kapılıyor. Gerçi doğanın her yeri böyle, her yerde insan kendisinden bir şeyler bulabiliyor. Farklı duygulara girebiliyor. Ama gerçekten hem tarihi değeri olan hem doğal güzelliği olan yurdumuzun muhteşem yerlerinden bir tanesi burası” diye konuştu.



“Tamamen macera dolu, çok güzel mağara”


Ejder Mağarasını görmeye geldiklerini belirten İstanbul Doğa Sporları Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ayfer Erdoğan ise, “Şu anda Ejder Mağarasındayız. Burası 70 metre derinlikte bir yer. Burayı incelemeye geldik. Burada aşağıya iniş yapan mağaracı arkadaşları gördük. Onlar da şu anda çıkış yapıyorlarmış. Biz, buraya İstanbul’dan geliyoruz. Her şey şu anda çok güzel gidiyor, tamamen macera dolu. Hava da yürüyüş için mükemmel. Değişik duygular yaşıyoruz. Buraya kalabalık bir gurup olarak geldik. Şu ana kadar her şey yolunda gitti, güzel geçiyor. Mağara çok güzel. Baktığınız zaman mağaranın üzerine doğru sisler de inmiş. Çok güzel. Mümkün olsaydı mağaranın içine girip aşağıya inmek isterdik. Fakat bunun için teknik iniş takımlarının ve donamının olması gerekiyor. Burası 70 metre derinlikte, mağaracı arkadaşlar inceleme yapmak üzere onlar iniş yapmışlar. İnşallah bir daha ki gelişimizde de mağaraya iniş yaparız” şeklinde konuştu.



70 metre derinliğinde 385 metre boyundaki çukur merak uyandırıyor


Pınarbaşı’nın Sümenler Köyü’nde bulunan Ejder Çukuru diğer adıyla Ejder Mağarası, Mantar Mağarası’na 500 metre, Ilgarini Mağarası’na ise uzaklığı 1 kilometredir. Ejder Çukurunun genişliği 12 ile 15 metre arasında değişiyor. 70 metre derinliğe sahip Ejder Çukurunun boyu ise 385 metredir. Profesyonel dağcıların içerisine giriş yaptığı Ejder Çukurunda, en aşağıda bir yol olduğu ve çukurun içinde eskiden yapılmış olan merdiven kalıntılarının da bulunduğu belirtiliyor. Mantar Mağarası ise, adını mağara girişinden yaklaşık 30 metre içeride bulunan dev bir mantarı andıran 4 metre yüksekliğindeki kalker kütlesinden alıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Kadın bakır ustası erkeklere taş çıkartıyor Gaziantep’te ev hanımı iken katıldığı kursta unutulmaya yüz tutmuş bakır işlemeciliği mesleğini öğrenen 54 yaşındaki Emine Sibel Bakırcı, maharetleriyle adeta erkeklere taş çıkartıyor. Soyadlarını yaptıkları meslekten alan eşinin ailesinin uzun yıllar yürüttüğü bakır işlemeciliğinde usta olmak için 10 yıl önce Gaziantep Bakırlar ve Sedefçiler Odası’nın kadınlara yönelik açtığı kursa katılan ve kursta bakır işlemeciliğinin tüm inceliklerini öğrenen Emine Sibel Bakırcı, ortaya çıkardığı eserlerle ve ustalığıyla adeta erkeklere meydan okuyor. 10 yıldır ilmek ilmek bakıra şekil veriyor Yaklaşık 1 yıl gördüğü kursun ardından adımını attığı bakır işleme mesleğinde ustalığa kadar yükselen ve 10 yıldır ilmek ilmek bakıra şekil veren Bakırcı, eşinin ata mesleği olan geleneksel el sanatlarından bakırcılığı öğrenerek ailesinin geleneksel mesleğine sahip çıkıyor. Asırlardır hassas ve ince işçiliği nedeniyle genellikle erkekler tarafından yapılan bakır işlemeciliğinde usta olan Bakırcı, ilgi duyduğu ve sevdiği işi yapmanın en güzel örneğini ortaya koyuyor. Ortaya çıkardığı eserlerle erkek ustalara taş çıkarıyor Bakır işlemeciliğinin patentini elinde bulunduran Gaziantep’te bakıra şekil vermeyi öğrenerek usta olan Bakırcı, ortaya çıkardığı eserlerle erkek ustalara taş çıkarıyor. Bakır işleme ustalığı belgesi alan ve bakır işlemeciliğinde büyük azimle başarı sağlayan Bakırcı, 10 yılı geride bıraktığı mesleğinde usta olmanın gurunu yaşıyor. Kalfalık, ustalık ve usta öğreticilik belgelerini alarak bakır ustası olarak çalışmaya devam eden Bakırcı, meslek sahibi olmanın yanı sıra aile ekonomisine katkı sağlamanın sevincini yaşıyor. "Kadınların bu mesleğe çok yakıştığını düşünüyorum" Daha önceki yıllarda bakırcılık için "erkek mesleği" denildiğini ancak bu görüşü yıktıklarını ifade eden Bakırcı, "Bu mesleğe 10 yıl önce komşularımızın tavsiyesi üzerine başladım. Ev hanımıydım. Şu an ev hanımlığından çalışma hayatına döndüm. İlk başta kursiyer olarak mesleğe başladım ve daha sonra da istihdam edildim. İstihdamdan sonra kalfalık ve usta öğreticilik belgesi aldım. Daha sonra üniversite okudum. Hala mesleğe devam ediyorum. Mesleğimi çok seviyorum. Bu mesleğin bir erkek mesleği olduğunu söylüyorlar. Görenler ilk önce çok şaşırıyor. Ama ben kadınların bu mesleğe çok yakıştığını düşünüyorum. Çünkü bu bir el sanatı olduğu için kadınların bu işi çok iyi yaptığına inanıyorum" dedi. "Bakır işlemeciliğinin okullarda öğretilmesini istiyoruz" Gaziantep’in ilk kadın bakır ustalarından olduğunu belirten Bakırcı, "Bakıra şekil verdiğimizi görenler, ‘siz bu işi nasıl yapıyorsunuz, yorulmuyor musunuz?’ diye soruyorlar. Ama mesleğimizi sevdiğimiz için bize hiç yorucu gelmiyor. Bu meslekte daha da ilerlemek istiyorum. Ayrıca üniversiteyi de okudum. Bakır işlemeciliğinin okullarda öğretilmesini istiyoruz. Okullarda çocuklarımıza bu mesleği tanıtmak, şehrimize daha iyi nasıl katkıda bulunuruz diye bir çaba içerisindeyiz. İnşallah bu konuda da faydalı oluruz" şeklinde konuştu. "Mesleğimi yaparak evime de katkıda bulunuyorum" Kursiyer olarak başladığı bakır işlemeciliğinde ustalaşarak artık kendi ayakları üzerinde durduğunu belirten Bakırcı, "Evime de katkıda bulunuyorum. Bana çok katkısı oluyor, özgüvenimiz bakımından da çalışmak bana özgüven veriyor. Üretmenin mutluluğunu da tattığımız için hem üretip hem de maddi olarak kazanç sağlayınca bu bana ayrıca bir haz veriyor. Mesleğimi çok severek yapıyorum. Kadınların çalışmasını ve evlerine de katkıda bulunmasını tavsiye ediyorum. Oğlumun çocukluktan bir meslek edinme isteği vardı. Ben bu mesleğe oğlumu düşünüyordum. Fakat daha sonra ben kendimi burada buldum. Bu mesleği öğrendiğim için de çok mutluyum. Burada bulunmaktan çok gurur duyuyorum" ifadelerini kullandı. "Aklınıza gelen ve desen islemesi yapılacak olan her ürünü yapıyoruz" Ortaya çıkardığı eserlerin büyük ilgi gördüğünü ifade eden Bakırcı, "Çaydanlık yapıyoruz. Su matarası, tepsi ve daha birçok ürün yapıyoruz. Biz genelde nakış üzerine çalışıyoruz. Çünkü bakır işlemeciliğinin birçok aşaması var. Biz sadece nakış bölümündeyiz. Aklınıza gelen ve desen islemesi yapılacak olan her ürünü yapıyoruz. Takı da yapıyoruz. Ben kuyumculuk takı tasarım bölümünü okudum ve bakıra nakış atılabilecek her şeyi de yapıyorum. Daha çok erkek mesleği olan bakır işlemeciliği hiç hayalimin köşesinden bile geçmezdi. Ama ben el sanatlarını çok sevdiğim için ve bu meslekte de olduğum için çok mutluyum" diye konuştu.
Elazığ Uzm. Dr. Çoban, "Anne sütü çocuklarda aşı görevi görmektedir" Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, "Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir" dedi. Elazığ Medilines Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, havaların soğumasıyla birlikte artan grip ve nezle hakkında bilgiler verdi. Kış mevsiminden dolayı havaların soğumaya başladığını aktaran Çocuk Uzmanı Hakan Çoban, "Özellikle bebeklerde ve okul çağı çocuklarda daha fazla gördüğümüz grip olarak geçen influanza dediğimiz bir hastalık var. Özellikle viral hastalıklardan bulaşan bir enfeksiyon sebebidir. Genellikle aynı ortamda olmaktan ve havayı solumaktan dolayı çocuklarda veya bebeklerde çok sık hastalığa yakalanmaktadır. Grip dediğimiz olayda, çocuklarımız hastalığı aldıktan sonra burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, kırgınlık ve hafif ateş gibi şikayetler olur. Küçük bebeklerde ise daha çok beslenme bozukluğu, huzursuzluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı ve kalp yetmezliğine kadar giden ağır hastalıklara sebep olabilir. Gribal enfeksiyonlarda tedavi olarak eğer bakteriyel bir enfeksiyon ilave olmamışsa, herhangi bir antibiyotik başlamıyoruz. Çocuklara daha çok ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar veriyoruz. Bunun yanında, bol miktarda mevsim meyvesi ve sebzesinden C vitamini tüketmelerini istiyoruz. Bol sıvı tüketmelerini istiyoruz. Temiz bir ortamda bulunmalarını ve istirahat etmelerini öneriyoruz. Herhangi bir antibiyotik tedavi önermiyoruz" diye konuştu. Bunun yanında çocukluk çağında en sık gördüğümüz hastalıklardan birisinin de halk arasında nezle olarak bilindiğini dile getiren Dr. Çoban, "Nezle 100’ün üzerinde virüsten meydana gelen bir hastalık çeşididir. Genellikle çocuk çağında olanlarda kış mevsiminde 7 veya 8 defa soğuk algınlığı kapabilmektedir. Bu hastalıkta gribe göre şikayetler daha az olmaktadır. Bu hastalıkta da burun akıntısı, öksürük, yutkunma güçlüğü, halsizlik ve iştahsızlık gibi şikayetler olmaktadır. Bebeklerde ise daha fazla iştahsızlık, beslenememe, burun tıkanıklığı gibi şikayetler olur. Burada da virüslerle olduğu için bakteriyel bir enfeksiyon kaynağı yoksa antibiyotik tedavisi önermiyoruz. Septomatik tedavi veriyoruz. O da ağrı kesici ve ateş düşürücüdür. Bazen destek tedavisi olarak C vitamini, sıvı tedavisi ve antiviral dediğimiz ilaçları önerebiliriz. Özellikle grip ve soğuk algınlığı dediğimiz hastalıklardan çocuklarımızın korunması için, çocukların kapalı ortamlarda çok fazla bulunmaması, ortamın sık bir şekilde havalanması gerekiyor. Sigara veya sigara içilen ortamlarda bulunulmaması gerekiyor. Bu tür hastalıklar daha çok anaokulu ve kreşler gibi insanların çok sık yaşadığı yerlerde olur. Ondan dolayı, özellikle el yıkama alışkanlığının olması lazım. Çocukların ellerini ağızlarına ve burunlarına götürmemelerini, bir yere dokunduktan sonra ellerini yıkamaları gerekiyor. Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir. Biz çocuklarda bağışıklık durumu bozuk olmayan veya kronik rahatsızlığı olmayan hastalara grip aşısı önermiyoruz. Kronik hastalığı olan çocuklara grip aşısı öneriyoruz" şeklinde konuştu.
Gaziantep 76 yaşındaki saat ustası, 61 yıldır zamana ayar veriyor Gaziantep’te yaşayan 76 yaşındaki saat ustası Hayri Çalışkan, 61 yıl önce ilk adımını attığı mesleğini 15 metrekarelik dükkanında sürdürüyor. Çocukken eniştesinden öğrendiği saat tamirciliğini 61 yıldır severek sürdüren Hayri Çalışkan, mesleğini ömrünün yarısından fazlasını vererek yaşatmaya çalışıyor. Ailesinin yönlendirmesiyle henüz 15 yaşında iken saat tamircisi eniştesinin yanında mesleği öğrenen ve 1972 yılında da kendi dükkanını açan Çalışkan, Şahinbey ilçesinin tarihi Bey Mahallesi’nde bulunan iş yerinde bozulan saatlere yeniden hayat veriyor. Dijital saat ve akıllı telefonlara inat mesleğini aşkla sürdüren Çalışkan, çevresinde işine olan sevdasıyla biliniyor. İlerleyen yaşına rağmen her gün düzenli olarak iş yerini açan ve müşterilerinin kendisine getirdiği bozuk saatleri tamir eden Çalışkan, mesleğini çok seviyor. Gelişen teknolojiye rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürüyor Teknoloji gelişmesine rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürmeye devam eden ve akıllı telefonların yaygınlaşması ile birlikte eski cazibesini yitiren saat tamirciliği mesleğini sürdürmek için büyük gayret gösteren Çalışkan, her sabah aynı özveri ile iş yerini açarak müşterilerini bekliyor. Mesleğini çok sevdiğini ve yıllardır aynı tutku ile mesleğinde 61 yılı geride bıraktığını belirten Çalışkan, 61 yıl önce eniştesinin yanında çırak olarak mesleğe başladığın ve zamanla mesleğin tüm inceliklerini öğrendiğini söyledi. "Mesleğe 15 yaşında başladım" Mesleği öğrendikten sonra kendi iş yerini açtığını belirten Çalışkan, "Mesleğe 15 yaşında başladım. Kısa bir süre içinde mesleği kavradım. Mesleği rahmetli eniştemden öğrendiğim için dükkanı bana bırakır gider, ben de zorunlu şekilde çalışır ve kısa zamanda mesleği öğrenmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Mükemmel bir şekilde yetiştim. Genelde biz mekanik saatler üzerine daha çok çalıştık. Duvar saati, kol saati, eski kurmalı saatler ve otomatik saatlerin hepsinin tamiri bizim elimizden çok şükür gelir. Tüm saatleri tamir eder ve müşteriye veririz. Müşterimiz de memnun olur" dedi. "76 yaşındayım ve işimin başındayım" Aşkla yaptığı mesleğini ayakta tutmaya çalıştığını belirten Çalışkan, "Ben 50 yıldan fazla oldu, bu mesleğin içindeyim. Hala işime gidip geliyorum. Ben bazen düşünüyorum ve bütün meslektaşlarıma özellikle söylüyorum ki saat tamiri yapan meslektaşlarımız alzheimer olmazlar. Çünkü devamlı beyin çalışıyor. Bakın yaşım 76 oldu, Allah’a şükür hala çalışmaya devam ediyorum. Bir unutkanlık falan yok. Çok şükür işime devam ediyorum. Eniştemin yanında çalıştığım için kalfalık dönemi sayılmaz, usta gibi çalıştık. Çıraklıktan usta olduk. Ben kendi iş yerimi 1972 yılında açtım. Yanımda kardeşimi yetiştirdim ama o şimdi bu mesleği yapmıyor. Yıllardan beri bu çevredeyim ki müşterim kayıp olmasın diye büyük bir çaba harcıyorum. En güzeli kendi işine gelip gideceksin. Ölene kadar bu işimizde devam edeceğiz. Başka alternatif yok. Evde oturmak insanı hasta eder. Ben işime seve seve geliyorum" şeklinde konuştu. "Önemli olan müşteri memnuniyeti" Her saatin kendine has özellikleri olduğunu ve tamir ettiği her saat mekaniğinin gizemi çözülecek bir sır gibi merak uyandırdığını ifade eden Çalışkan, "Allah’a şükür elimiz yatkın olduğu için tüm saatleri tamir ediyorum. Önemli olan müşteri memnuniyeti. Allah’a şükür müşterilerimizin hiçbir tanesinde bir incime olmadı. Her şeyi de garanti şekilde yapmışımdır. ‘Şikayet olursa getir yeniden bakarım’ diyorum. Şikayet olduğu zaman saati tekrar getiren olduğunda ücret almadan tamir yapar veririm. Bu mesleği seviyorum. Müşteri memnun olduğunda sevinç duyuyorum. Kendime güvenim ise daha çok artıyor ve o yönden rahat oluyorum. Kendimle gurur duyuyorum" diye konuştu.