GENEL - 30 Temmuz 2019 Salı 11:03

Gezmek için geldiği bin 110 rakımlı yaylada 8 yıldır organik hayvan yetiştiriyor

A
A
A
Gezmek için geldiği bin 110 rakımlı yaylada 8 yıldır organik hayvan yetiştiriyor

Gezmek için geldiği Kastamonu’nun Cide ilçesindeki bin 110 rakımlı Armutlu Yaylasını çok beğenen Fergat Öz adlı şahıs, Milli Parklar Genel Müdürlüğünden aldığı izinle 8 yıldır organik büyükbaş hayvan yetiştiriyor.

Gezmek için geldiği Kastamonu’nun Cide ilçesindeki bin 110 rakımlı Armutlu Yaylasını çok beğenen Fergat Öz adlı şahıs, Milli Parklar Genel Müdürlüğünden aldığı izinle 8 yıldır organik büyükbaş hayvan yetiştiriyor. Doğasına hayran olduğu yaylada hayvan yetiştirmekten mutlu olduğunu söyleyen Öz, yılın 6 ayını ıssız yaylada yaptığı barakada geçiriyor.



Kastamonu’nun Cide ilçesine yaşayan 42 yaşındaki Fergat Öz, 10 yıl önce gezmek için çıktığı Güren bölgesinde yer alan bin 110 rakımlı Armutlu Yaylasına hayran kalınca mesleğini değiştirdi. Daha önce serbest meslek yaparak geçimini sağlayan Öz, Armutlu Yaylasında eski zamanlarda binlerce hayvan yetiştirildiğini öğrenince organik büyükbaş hayvancılık yapmaya karar verdi. Ziyaretinden sonra 2 yıl yaylaya gelip giden Öz, Milli Parklar Genel Müdürlüğünden aldığı izinle 8 yıldır yaşamını yaylada sürdürerek organik büyükbaş hayvan yetiştiriyor. Sadece belirli günlerde şehir merkezine inerek ihtiyaçları için alışveriş yapan Öz, diğer zamanının tamamını yaylada yaptığı kulübede kalarak yetiştirdiği büyükbaş hayvanlarla geçiriyor.



Organik hayvanı duyan yaylaya gelerek seçip alıyor


Yaylada yaptığı kulübede kalarak yılın 6 ayını bin 110 rakımlı yaylada geçirdiğini söyleyen Fergat Öz, “Buraya 10 yıl önce gezmek amacıyla gelmiştim arkadaşlarla. Çok hoşumuza gitti bu arazi. Geldik gördük, herkesin de görmesini tavsiye ederim. Daha önce de çocukluğumda hayvancılık vardı bizde. Böyle bir yerde hayvanın daha güzel olacağını düşündüm. Daha önce burada binlerce hayvanın yetiştiğini öğrendik. Bende burada güzel organik hayvancılık olacağını düşündüm. Burada 44 büyük baş hayvanım var. 9 tanesi inek, 35 tane de kurbanlık tosunumuz var. Müşteriler gelip buradan da alıyor, Cide’de de yerimiz var oradan da veriyoruz. Genellikle buradan yayladan almak istiyor vatandaş. Yaylada geliyor, görüyor, istediğini seçiyor, pazarlığını yapıyoruz alıyor" dedi.



Hayvanları sadece yayladaki otlarla besliyor


15 yıldır Hayvancılık yaptığını belirten Öz, "Burada 8 yıldır bu işi aktif halde yapıyorum. Buraya geldiğimden beri hayvanlarda da düzelme olduğunu gördüm. Satışta da olsun, burada hayvanların daha yetiştiğini, sularını rahat içip, rahat yatıp kalktığını gözlemlemiş olduk. Ben de devamlı buradayım. Mayıs ayında çıkarız buraya, Kurban Bayramına kadar kurbanlıkları burada tutarız. Kurbandan sonra da kurban olmayan hayvanları Eylül-Ekim ayına kadar burada besliyoruz. Bu arazide hayvanı otlatıp bir de yem vermenin bir anlamı yok. Bu ortamda hayvan otladıktan sonra yeme, küspeye ihtiyacı olmuyor. Zaten bu bol otun içinde yem küspe verirsek hiçbir anlamı yok organik hayvan yetiştirmemizin" diye konuştu.



Bartın’dan İstanbul’a kadar birçok yerden müşteri geliyor


Organik hayvanların çok fazla talep gördüğünü dile getiren Öz, "Cide’de organik hayvan besleyen olmadığı için biz bu işi o yüzden yapalım dedik. Köylerde tek tük vatandaşın elinde oluyor ama toplu olarak Cide’de olmadığı için bu işi yapalım dedik. Çünkü Cide’de kurbanların çoğu ahırdan alınıyor. Oralarda da hayvan organik değil küspe veriliyor hayvana. İlk geldiğimde buraya 15 hayvanla başladım. Müşteriler de alıştıkça şu anda 35 hayvanı rahatlıkla satabiliyoruz. Bunun fazlasını da yapamayız. Bu 45-50 hayvan bize yeterli. Budan fazlasını bakmak da sıkıntılı. Getirmek, bakmak, kollamak kolay değil. Benim hayvanım ahırda beslense 350-400 kilo et verecek. Ama burada otla organik beslendiğinden 200-250 kilo arasında oluyor. Ahır hayvanına göre bizim hayvanımız biraz daha hafif gelir ama bizim hayvanımızda yağ olmaz. Eti lezzetlidir organik olduğu için. Vatandaş hayvanı alıp etini yedikten sonra anlıyor bu araziyi, hayvanın etinin lezzetli olduğunu" şeklinde konuştu.



Yabani hayvanlar saldırmasın diye gece gündüz nöbette


Bin 110 rakımlı yaylada yaban hayvanlarının saldırısına karşı sürekli tetikte olduğunu ifade eden Öz sözlerini şöyle sürdürdü: "Çoğunlukla gündüz hayvanlarımızın başında duruyoruz. Akşam olunca da ateş yakıyoruz, yaban hayvanları dumana pek yaklaşmıyor. Köpeklerimiz de var onlar haber veriyor. Geceleri çoğu zaman uyumuyoruz. Daha önceki senelerde hayvanlarımıza ayı ve kurtlar da saldırdı. Geçtiğimiz sene bir ineğimizi ayı yedi. Bu sene de Ramazan içinde bir hayvanımızı ayı yedi. Hayvanımız TARSİM tarafından sigortalıydı. Geldikler baktılar ve bize paramızı ödediler."



“Bazen biri gelse de çay içip sohbet etsek diyoruz"


"İşin gerçeği burada vakit çoğu zaman geçmiyor. İnsan gelip görünce çok güzel diyor ama 1 hafta geçince zaman geçmiyor. Bazen birisi gelse de bir semaverle çay içelim, muhabbet edelim diyoruz, bazen hava koşulları el vermiyor bazen gelen olmuyor. Köyün gençlerine söylüyorum buraya hayvan getirip baksınlar diye, ama gençlerimiz gezmeyi daha çok seviyor. Bu arazide eskiden 1000 başa yakın hayvan varmış. 45 hayvan burada ne ki. Burada daha fazla hayvan olsa, ülke ekonomisine biraz daha fazla katkı sağlasak daha iyi olmaz mı. Devletimiz çok destek veriyor ama bakan yok. Köyde bile vatandaş çarşıdan gidip yoğurt alıyor."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana F-16’lar, pilotların kumandasında vatanı koruyor Adana’da 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığında bulunan ve "Savaşan Şahin" olarak anılan F-16 savaş uçakları, görevli pilotların kumandasında vatanı korurken dosta güven, düşmana korku salıyor. Hava Pilot Binbaşı, "Artık MSÜ Hava Harp Okuluna yeni girecek silah arkadaşlarımız Türkiye’nin ürettiği milli uçakları kullanma onuruna erişecekler. MSÜ Hava Harp Okulu sadece göklerin değil uzayın da anahtarı olacak" dedi. Çok amaçlı, tek jet motorlu savaş uçağı olarak tanımlanan Türk Hava Kuvvetleri bünyesindeki F-16, "Fighting Falcon", diğer adıyla "Savaşan Şahin", Türkiye’nin gökyüzündeki vurucu güçlerinden sadece bir tanesi. Terörle mücadelede etkin şekilde görev alan F-16’lar, 7 yılı aşkın zorlu eğitim süreci ile psikolojik ve fiziksel testleri başarıyla tamamlayan savaş pilotlarının da kumandasında göklere yükseliyor. F-16 savaş uçakları dosta güven, düşmana ise korku salıyor. 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı, kapılarını İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açtı. Adana 10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı 152’nci Jet Filo Komutanlığında görev yapan Hava Pilot Binbaşı, 17 yaşında Hava Harp Okulunda başlayıp F-16 sandalyesine uzanan hikayesini İHA’ya anlattı. "Farkında olmadığım savaş pilotluğu kanıma karıştı" 2002 Dünya Kupası’nda 3. olup ülkemizi gururlandıran A Milli Futbol Takımın uçağına, Türkiye’ye dönüşünde F-16’ların eşlik etmesi üzerine televizyonda bu anları izleyen ve pilot olmaya karar veren Hava Pilot Binbaşı, "Pilot olmak bir noktadan sonra çoğu gencin olduğu gibi benim de hayalim olmaya başladı. Ben lise son öğrencisiyken A Milli Futbol Takımımız dünya 3.’sü oldu. Onlar ülkemize gelirken 2 tane F-16 uçağı, onları havada karşıladı. Bu beni çok etkiledi. Daha önce açıkçası farkında olmadığım savaş pilotluğunun kanıma karışmasını sağladı. Bu vesileyle Hava Harp Okulu seçme aşamalarına katıldım. Ben de bir asker çocuğuyum. İlk seçildiğimde çok mutlu oldum. Ben ailenin tek çocuğuyum, bu nedenle annemin çekinceleri vardı. Fakat ben sahip olmadığım kardeşlerimi Hava Harp Okulunda kazandım" diye konuştu. "Türk hava sahasını korumak çok ciddi bir görev" Türk hava sahasını korumanın çok ciddi bir görev olduğunu anlatan Hava Pilot Binbaşı, "Bu meslek çok farklı bir duygu. Türk hava sahasını korumak çok ciddi bir görev. Bilginin güç olduğu ama aynı zamanda da fiziksel ve mental olarak güçlü olmanız gereken bir meslek. Bunu, uçacağınız her gün sağlamanız gerekiyor. Savaş pilotluğu tamamen disiplin işi. Sabah uyandıktan gece yatana kadar günlük rutinlerin dışına çıkmamaya çalışıyoruz. Genel brifing ile başlayan mesaimiz daha sonra lider brifingi, uçuş ve dönüş brifingi ile devam ediyor. Sağlığımıza, beslenmemize ve uykumuza çok dikkat etmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Eğitimlerimiz meslek hayatımız boyunca devam ediyor" Savaş pilotluğunun ciddi disiplin, çalışma ve fedakarlık gerektirdiğine işaret eden Hava Pilot Binbaşı, "Bizim eğitimlerimiz meslek hayatımız boyunca devam ediyor. İlk olarak MSÜ Hava Harp Okulunda mühendislik diploması alıyoruz. MSÜ Hava Harp Okulunda İngilizce dil eğitimine çok önem verilir ve bir havacı için İngilizce çok önemlidir. MSÜ Hava Harp Okulundan mezun olan herkes, pilot olmuyor. Belirli sınavları geçenler pilot adayı oluyor. Daha sonra uçaklarda eğitim alıyorlar ve bu eğitimleri tamamlayanlar Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki uçaklara pilot oluyor. Harbe hazırlığın devamı olarak nitelendirilen birlik içi eğitimler, meslek hayatımız boyunca devam etmektedir. Farklı silahların eğitimleri filolardaki öğretmen pilotlarımız tarafından pilotlara veriliyor" dedi. "Hem dersler hem de İngilizce çok önemli" Hava Pilot Binbaşı, pilot olma hayali kuran gençler için de şu tavsiyelerde bulundu: "Havacılık dünyada sürekli büyüyen bir sektör ve pilot açığı her zaman oluyor. Çok cazip bir kariyer planı. Öncelikle İngilizce havacılık dili olduğu için çok önemli. Bunun yanı sıra Milli Savunma Üniversitesi sınavlarında Hava Harp Okulu en yüksek puanlarla öğrenci kabul eden bir bölüm. Bu nedenle derslere çalışmak şart. Bunun dışında sporcu kişiliğe sahip olmalı, sporu hayatınızın rutini haline getirmelisiniz. Ayrıca sosyal bir kişiliğe sahip olmak çok önemli." "MSÜ Hava Harp Okulu göklerin değil uzayın da anahtarı olacak" Türkiye’deki savunma sanayinin her geçen gün geliştiğini ve kendi uçaklarımızın envantere girmesiyle çok gururlandıklarını vurgulayan Hava Pilot Binbaşı, "Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ’İstikbal Göklerdedir.’ Bu söz o kadar çağın ötesinde bir söz ki kendisini sürekli yeniliyor. Günümüzde artık Türk havacılığı kendi uçaklarını yapar hale geldi. Umuyorum ki çok kısa zamanda operasyonel anlamda da kullanacak. Artık MSÜ Hava Harp Okuluna yeni girecek silah arkadaşlarımız Türkiye’nin ürettiği milli uçakları kullanma onuruna erişecekler. Türkiye artık uzaya çıkarak insanlı uzay misyonunun parçası haline geldi. Bu demektir ki artık MSÜ Hava Harp Okulu sadece göklerin değil uzayın da anahtarı olacaktır" ifadelerini kullanarak tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutladı.
Aydın Öğretmenlere, meslek liselerine destek çağrısı Aydın’ın Nazilli ilçesinde ilçenin en köklü liseleri arasında ilk sıralarda yer alan Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden, ortaokulların rehber öğretmenlerine, meslek liselerine destek çağrısı geldi. Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek’in öncülüğünde Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ev sahipliğinde geniş katılımlı bir toplantı düzenlendi. Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Faruk Al’ın ev sahipliğinde düzenlenen kahvaltılı toplantıya Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek başta olmak üzere Aydın Bilim, Teknoloji ve Sanayi İl Müdürü Hacı İbrahim Buğdaycı, Nazilli İş Kurumu Müdürü Yakup Ergenlik, Nazilli İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü İhsan Çatma, Nazilli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Arslan, Yönetim Kurulu ve komite üyeleri, iş dünyasından temsilciler ve ilçedeki ortaokulların rehber öğretmenleri katıldı. Meslek Lisesi müdür yardımcıları ile alan şeflerinin de hazır bulunduğu toplantıda Meslek Liselerinin her geçen gün öneminin artması, mezunlarının ise düz liselere ve üniversite mezunlarına karşı avantajları anlatıldı. Beyaz yakalı-mavi yakalı kavramlarının değişimi, mesleki eğitimin önemi ve iş avantajları tartışıldı. “Meslek liseleri çok önemli” Toplantının açılış konuşmasını yapan Nazilli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Faruk Al, okullarının öneminden söz ederek ülkenin ve ekonominin kalkınmasında çok önemli olduğunu ifade etti. Öğrencilerin meslek liselerine yönlenmesi konusunda rehber öğretmenlerin kanalize etmeleri açısından paydaşlarla bilgi alışverişinde bulunmayı amaçladıklarını belirtti. “Meslek lisemizdeki teknoloji dışarıyla yarışıyor” İlçedeki meslek liseleri hakkında bilgi veren Nazilli İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek: “Nazilli’deki Mesleki Eğitim Merkezi dahil olmak üzere meslek liselerimizde toplam 3 bin 337 öğrencimiz var. İlçemizdeki 7 bin 800 olan toplam lise öğrencilerimizle oranladığımızda yüzde 42 ediyor. Bizim için bu oran yeterli değil. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 60’larda. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oranın yüzde 70’lerde olması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda toplantı yaptığımız okulumuz Türkiye’de köklü geçmişi olan en başarılı okullar arasında yer alıyor. İlçemizdeki toplam 5 meslek okulumuzda farklı misyon ve vizyona sahip. Bu okulumuzda geleceğin meslekleri diyebileceğimiz 8 alanımız var. Geçen 10 yıl içerisinde de bu okulumuz son teknoloji sanayilerle yarışır teknolojiye sahip hale geldi. Her geçen yıl da kendini geliştirerek teknoloji ve imkanları ile en iyi eğitimi vermeye devam ediyor. Bizlerin düşüncesi siz rehber öğretmenlerimizin meslek liselerimizi iyi tanımaları ve gelecekte vasıfsız eleman sayısının azaltılmasında önemli rol oynamanız. Teknolojiyi iyi kullanan vasıflı elemanlar meslek liselerinde yetişiyor. Sanayici ise vasıflı çırak, kalfa ve usta tercih ediyor. Bu da meslek liselerimizin önemini kat kat artırıyor. Rehber öğretmenlerimizden ricamız, çocuklarımıza meslek liselerimizi en iyi şekilde anlatarak vasıflı eleman olarak daha kolay iş bulmalarını sağlamak için yönlendirme yapmanızdır” dedi. “Üretimin artması gerekiyor” Aydın Bilim, Teknoloji ve Sanayi İl Müdürü Hacı İbrahim Buğdaycı ise kendisinden örnek vererek 1990’lı yıllarda beyaz yakalının az, mavi yakalının ise çok olduğunu ifade etti. Günümüzde ise beyaz yakalının çok olması nedeniyle iş bulmada büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Ancak meslek lisesi mezunlarının kısa sürede meslek edinmesi ile iş sıkıntısı yaşamadıklarını, üretimi artırarak enflasyonun düşmesinde büyük rol oynadıklarını ifade etti. “Lisans mezunu olmak sorunları çözmüyor” Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Arslan da konuşmasında meslek liselerinin üretimde büyük önem arz ettiğini ifade ederek: “Biz üretmeden büyüyecek bir ülke değiliz. Çocuklarımızın gelecekte refah düzeyinin artmasını istiyorsak bizim gibi odaların katkıda bulunması ve meslek liselerinin öneminin acilen anlatılması gerekiyor. Bizlerin acilen sorunların tespitini yapmamız lazım. Çocukların lisans mezunu olması sorunları çözmüyor. Bizim dileğimiz meslek lisesi çıkışlı olarak çocuklarımızın mühendisliklere geçmesidir. Çocuklarımız gelecekte başarılı olacaksa en azından meslek lisesi mezunu olmaları hayatlarını kolaylaştıracaktır” dedi. Toplantıya katılan rehber öğretmenler ve sanayiciler, sıkıntılarını ve düşüncelerini dile getirerek uzun bir süre fikir alışverişinde bulundu.