YEREL HABERLER - 25 Ağustos 2016 Perşembe 08:48

Fibromiyalji tüm vücudu etkiliyor

A
A
A
Fibromiyalji tüm vücudu etkiliyor

Günlük yaşamda kişiler bir nedeni olmaksızın kendini aşırı yorgun ve halsiz hissedebiliyor. Bağışıklık sistemi güçlü olmasına rağmen buna benzer şikayetleri olan kişilerde genellikle fibromiyaljiye rastlanıyor. Görülme sıklığı giderek artan fibromiyalji, ağrı, yorgunluk, halsizlik gibi belirtilerle sinyal veriyor. Tüm vücudu olumsuz yönde etkileyen hastalığın nedeni ise tam olarak bilinmiyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Filiz Ateş, görülme sıklığı artan ve günlük hayat kalitesini ciddi oranda düşüren fibromiyalji hakkında önemli bilgiler verdi.
Farklı hastalıklara davetiye çıkarıyor
Dr. Filiz Ateş, "En önemli belirtisi vücut ağrısı olan fibromiyalji, omuz, boyun gibi tek bir bölgede olabildiği gibi vücutta yaygın olarak da hissedilebiliyor. Kişilerde, yorgunluk hissi, uyku bozuklukları, sabahları yorgun kalkma şikayetleri oluşturan hastalık belirtilerine, el ve ayaklarda şişlik hissi, depresyon, konsantrasyon güçlüğü, baş ağrısı ve migren de eşlik edebiliyor. Fibromiyalji, karın ağrısı, kabızlık, ishal atakları, idrar yakınmaları, ciltte ısıya karşı hassasiyet ve renk değişiklikleri gibi farklı sağlık sorunlarına da yol açabiliyor" dedi.
Kadınlarda 7 kat fazla görülüyor
Dr. Filiz Ateş, "Fibromiyaljinin nedeni tam olarak bilinmese de, ruhsal, fiziksel, hormonal ve serotenin düzeyinde bozukluk gibi beyinde biyokimyasal değişikliklerin hastalığı tetiklediği düşünülüyor. Bunun yanı sıra ağrı, yorgunluk, uyku bozuklukları da hastalığı tetikleyen diğer faktörler olarak biliniyor" ifadesinde bulundu. Dr. Filiz Ateş, fibromiyaljinin depresyona yatkınlık nedeniyle kadınlarda erkeklere oranla 7 kat fazla görülebildiğini belirtti.
Yüzme ve fizik tedavi ile başarılı sonuçlar alınıyor
Tanı testlerinin daha çok diğer hastalıklardan ayırt edilmesi için kullanıldığını belirten Dr. Filiz Ateş, “Fibromiyolji tanısı kişide yaygın ağrı ve belirli hassas noktaların varlığı ve klinik olarak konuyor. Bu hastalığa özel laboratuvar testi ve röntgen bulgusu bulunmuyor. Tedavide, fizik tedavi yöntemleri, egzersiz, özellikle yüzme oldukça fayda sağlıyor. Doktor kontrolünde uygulanan ilaç tedavisi de şikayetlerin azalmasını sağlıyor” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.