GENEL - 22 Nisan 2019 Pazartesi 12:00

Şehir Hastanesi’nde kalan çocuklar, 23 Nisan coşkusunu doyasıya yaşadı

A
A
A
Şehir Hastanesi’nde kalan çocuklar, 23 Nisan coşkusunu doyasıya yaşadı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kayseri Şehir Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikle kutlandı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kayseri Şehir Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikle kutlandı.


Kayseri Şehir Hastanesi FTR Spor Salonunda yapılan etkinliğe İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli, Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik, Gençlik ve Spor İl Müdürü Murat Eskici, İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmet Taymuş, İl Milli Eğitim Müdürü Celallettin Ekinci, Diş Hastanesi Başhekimi Ahmet Kuzu, hastane yöneticileri ve basın mensupları katıldı. Etkinlikte Gönüllü gençlerden oluşan grup giydikleri süper kahraman kostümleri ve palyaço kıyafetleri ile çocuk poliklinikleri ve servislerin önünde mini club gösterileri yaparak çocuklara çeşitli hediyeler dağıttı.


Bando takımının çocukları karşılanmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Hastane Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik, “Bugün burada 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. 23 Nisan Cumhuriyetimizin temelini oluşturan önemli bir gündür. Çünkü ilk Büyük Millet Meclisi 1920 yılında bugün açıldı. Günün çok anlamlı başka bir özelliği daha vardır. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanan bugün Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiştir. Biz de Kayseri Şehir Hastanesi olarak, sağlık hizmeti almak için bize başvuran tüm çocukları kendi çocuklarımız gibi görmekteyiz. Hastane olarak güvenli sağlık hizmeti sunmakla kalmayıp sosyal ve ruhsal yönden destek sağlamaktayız. Burada bulunma amacımız okullarında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutlayamayan çocuklarımıza bu sevinci yaşatmaktır. Bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim’’ dedi.


Kutlamalar çerçevesinde İstiklal Marşı Fatma Zehra Dülgeroğlu İlköğretim Okulu 3 ve 4. sınıf öğrencileri Yasin Emir Kılıç ve Hatice Ela Kılıç okudu ve büyük alkış aldı. Adem Ocaktan’ın kuklalar ile dans şovu gerçekleştirmesi ile devam eden etkinlik, ipli kukla gösterisi, çocuklarla dans gösterisi, twister çuval ve halka atma yarışması, şişme oyun alanlarında oynanan oyunların ardından pamuk şekeri ve ikramlarla son buldu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.