GENEL - 31 Ağustos 2020 Pazartesi 17:53

Kayseri Şeker’in 65. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi

A
A
A
Kayseri Şeker’in 65. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi

Kayseri Şeker Fabrikasının 65.

Kayseri Şeker Fabrikasının 65. Olağan Genel Kurul Toplantısı 15 Temmuz Şehitleri Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Sosyal mesafe ve hijyen kurallarının harfiyen uygulandığı Genel Kurul’da, Şirketin borsa da işlem gören halka açık bir şirket haline gelmesi amacına yönelik gerekli tüm çalışmaların yürütülmesi için Yönetim Kurulu’na yetki verildi.


Genel Kurula Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ve Kayseri Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Özer’in yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri, Ticaret Bakanlığı temsilcisi Zekiye Çelikten Arslan, Türkiye Varlık Fonu Temsilcisi Çağatay Abraş, Pankobirlik İştirakler Müdürü Levent Kayaalp, Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri, Elazığ Pancar Kooperatifi Temsilcisi Hasan Hüseyin Kaya, Eskişehir Pancar Kooperatifi Temsilcisi Hasan Kırıkçı, Pancar Motor A.Ş. Temsilcisi Ahmet Süzer, Bağımsız Denetim Şirketini temsilen Murat Cideli ve diğer hissedarların temsilcileri katıldı.


2018 yılındaki özelleştirme ihalesi sonucunda bünyesine kattığı Turhal Şeker Fabrikası ile faaliyet alanını genişleten ve halka arz noktasında gerekli tüm çalışmaları tamamlayan Kayseri Şeker’in halka açık şirket haline gelmesi, Sermaye Piyasası Kanunu ve Sermaye Piyasası Kurulu ile hisselerin Borsa İstanbul’da alınıp satılabilmesi, Sermaye Piyasası Kurulu’nun denetimine tâbi hale gelmesiyle daha profesyonel bir yönetim anlayışını da ortaya koyacak.



ŞEKER FABRİKALARININ ZAHMET VE FEDAKÂRLIK EDENLERE VERİLMESİ LAZIM


Kayseri Şeker 65. Olağan Genel Kurulunda konuşan Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay özelleştirme konusunda değinerek, Şeker Fabrikalarının, özellikle bu işi bilenler tarafından yönetilmesi gerektiği inancında olduklarını söyledi. Akay özelleştirmeden sonraki 2 yıllık süre içerisinde yaşanan olayların değerlendirilmesi ile neden buna ihtiyaç olduğunun açık bir şekilde ortaya çıkacağını da belirterek, şöyle devam etti. “Kayseri Şeker Fabrikası’nın 65. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın hepimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 65 yıllık bir süre Türkiye şartlarına göre düşünüldüğünde gerçekten az bir süre değil. 1955 yılından beri varlığını geliştirerek devam ettiren bu şirket, inşallah daha uzun yıllar, hem sektöre, hem Türk Tarımına, hem Türk Çiftçisine aynı başarı ile hizmet verir. Türkiye’deki 33 Şeker Fabrikası’ndan 3 tanesi Kayseri Şeker’e ait. Biz hep şuna inanıyoruz ve savunuyoruz; Şeker Fabrikalarının, özellikle bu işi bilenler tarafından yönetilmesi gerektiği inancındayız, bu çerçevede hep şunu savunduk, eğer Şeker Fabrikaları özelleşecek ise Fabrikaların öncelik bu işi bilenlere, emek verenlere, zahmet çekenlere ve fedakârlık edenlere verilmesi lazım. Biliyorsunuz geçmişte de özelleştirmeler yapıldı, bu özelleştirmeler çerçevesinde, özellikle Karabük’teki iki tesisin işçilere ve çalışanlara 1 lira bedelle verildiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye’de böyle bir örnek varken, Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesinde neden bu husus dikkate alınmadığı işin doğrusu merak konusu. Keşke bu dikkate alınsaydı ve bu işin emeğini, zahmetini çeken Pancar Kooperatiflerine verilmesi mümkün olabilseydi. Başarı ancak bu şekilde mümkün olabilir. Özelleştirmeden sonraki 2 yıllık süre içerisinde yaşanan olayları değerlendirdiğimiz zaman, bunun neden ihtiyaç olduğu ortaya çıkacak. Şimdi biz özellikle şu konuda kanaatimizi bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor”



ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI DEĞİLİZ, YÖNTEMİNİN DOĞRU TESPİT EDİLMESİ GEREKLİ


Akay, son iki yıllık süre içerisinde yaşananların sektörde ciddi bir sorun meydana getirmeye başladığını da kaydederek, “2018 Nisan’da hatırlayın, özelleştirme konusu gündeme geldiğinde Türkiye’de bir yaygara koparıldı, işte ‘Şeker vatandır satılamaz’ gibi ifadeler kullanıldı. Ama bu ifadeler ne kadar gerçeği yansıtıyordu, onu ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Biz Turhal Şeker Fabrikası’nı aldığımız zaman orada gördüğümüz tablo gerçekten bu işin ne kadar yanlış bir şekilde yürütüldüğünü bize net bir şekilde gösterdi. Şöyle ki, Turhal Şeker Fabrikası 1934 yılında kurulmuş. Bu Fabrika o kadar ihmal edilmiş ki; Yatırım yapmayı bırakın, 83 yıldır zamanın şartlarına göre eski makinaların yenilenmesi gerekirken, normal bakım faaliyetlerinin bile son 8 senedir yapılmadığı bize ifade edildi. ‘Şeker vatandır’ dediğimiz bir fabrika o kadar hor ve fakir bırakılmış ki; orası artık neredeyse çalışamaz vaziyete gelmişti. Hemen arkasından biliyorsunuz 10 adet Şeker Fabrikası daha özelleştirildi. On adet fabrika satıldı ama kimlere? İşte, sadece Kayseri Şeker Fabrikası bu ihaleye girdi ve bu fabrikalardan bir tanesini alma başarısını gösterdi. Diğerleri inşaat, tekstil gibi birçok sektör dışı firmalara verildi. Biz de özelleştirmeye karşı olmadığımızı. Ama bunun yönteminin doğru tespit edilmesi gerektiğini özellikle belirtmiştik, özellikle son 2 yıllık süre içerisinde bu özelleştirme yaşandıktan sonra sektörde yaşananları şöyle bir gözden geçirmekte fayda var. Kayseri Şeker’in faaliyetlerini doğru değerlendirebilmek için zaten buna ihtiyaç var” şeklinde konuştu.



BİZ, YÜZ BİN PANCAR ÇİFTÇİSİNİN GELECEĞİNİN PEŞİNDEYİZ


Başkan Akay konuşmasında, Pancara zam gelmesi halinde, bu zammı karşılayabilecek şekilde şekere de zam gelmesi gerektiğini de belirterek, “Pancara zam gelmesi için herkes bekliyor. Neden? Çünkü gübre artmış, tohum artmış, elektrik artmış, mazot artmış işçilik artmış, yani hepsi artmış ve çiftçinin bunu karşılayacak zam beklentisi olması normal ve doğal. Ve bunun olabilmesi için de Fabrikalarında sattığı ürünlere zam gelmesi lazım, almadan vermek Allah’a mahsustur. Biz almadan nasıl vereceğiz? Şimdi biz diyoruz ki; Pancara zam gelmesi lazım ama pancara gelen zammı karşılayabilecek şekilde şekere de zam gelmesi lazım. Yoksa büyük bir sıkıntı meydana gelir, bu sıkıntıya mahal vermemek lazım. Biz, yüz bin pancar çiftçisinin geleceğinin peşindeyiz. Türkiye’de stratejik önemde olduğunu düşündüğümüz Şeker Sektörünün geleceğinin peşindeyiz” dedi.



PANCARI BU COĞRAFYADAN BİR ÇIKARIN GERİYE ÇİFTÇİLİK DİYE BİR ŞEY KALMAZ


Akay, pancar tarımının Orta Anadolu için vazgeçilmez ve çok stratejik bir öneme sahip olduğunu da belirterek, şunları söyledi:


"Pancar Kooperatiflerine baktığımız zaman üretim yapanlar, Orta Anadolu’da pancar ekimi yapan çiftçiler. Orta Anadolu dediğimiz işte Uşak’tan başlayan ve Erciş’e kadar uzanan bir hat. Küçük bir coğrafyadan bahsetmiyoruz, bu kadar coğrafyada yüz bin çiftçi ailesi buradan geçimini sağlıyor, eğer pancarı bu coğrafyadan bir çıkarın geriye çiftçilik diye bir şey kalmaz, tamamen yok olur, tarım belki yok olmaz ama birileri yani sermaye sahipleri gelirler, çiftçilerin topraklarını alırlar, belki onlar yaparlar. Yapılmak istenen bu mudur? Anlayamıyorum gerçekten. Yani bu şekilde olmaması lazım. Bu milletin özünü teşkil eden, temelini teşkil eden çiftçinin toprağına sahip olarak, işine sahip olarak, başı dik olarak bu üretimini yapabilmesi lazım, onun için sahip çıkılması gerekiyor. Biz bu çerçevede söylüyoruz. Eğer ki şekere zam gelmezse fabrikalar varlığını nasıl sürdürürler? Onu da işin doğrusunu bilmiyorum” şeklinde konuştu. 33 adet fabrikadan bahsettim, sektörün yüzde 50’den fazlası şu anda batmış durumda. Kalan yüzde 50’ye yakın kısmı, hiç olmazsa ayakta tutmaya çalışmak lazım ve batmış durumda olduklarımıza bu manada bir nebze de olsa ‘Can suyu’ oluşması lazım. İşte bunlar için doğru politikaların uygulanması açısından bunlara ihtiyaç var."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.